ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
otisabi immanuel tolstoyevski'ye karşı
-
finalde bunların asansörde yiyişen dayılar çıkacağını tahmin ettiğim matrak dizi.
robert de niro al pacino tamer karadağlı
palu ailesi
-
organ mafyası, çocuk tacizi, işkence, cinayet yetmiyormuş gibi bir de tuncer'in karısı emine var. hikayede kendisinin görevi bütün suçu gizlemek. "ne alakası var efendim tamamen iftira" diyerek her şeyi inkar ediyor.
bir de skt'si geçmiş 400 koli gofretin ambalajını değiştirip yeniden piyasaya sürme olayı var ki çok orijinal bir fikir gibi geldi bana: "madem kötüyüz bunu da yapalım amk,hem hikaye bütünlüğünü bozmuyor." yani adamlar eleştirmenlerden tam not almak için her boku yapmış gibi.
alnına 24 milyon dolarlık elmas çaktıran rapçi
-
bu embesil müzik türünden 24 milyon dolar kazanmış olması... vallahi alnına elmas çaktırmasında değilim.
ali atay
-
hazal kaya ile güzel/uyumlu çift olsalar da medeniyet konusunda ve "çocuk gürültüsü "özelinde tuhaf çift, ibrahim selim'in programında:
ali: ben de önceden rahatsız olurdum, çocuğun ağlamasından vb.. havalimanındayız çocuğum koşuyor, bağırıyor, kendince şarkı söylüyor. kadının biri geldi beni uyardı. gittikten sonra çocuğuma daha çok bağır evladım dedim mealinde açıklama yapmış.
hazal ise: çocuk uçakta ağlıyor. uyarıyorlar.. ağlayacak tabi çocuk o! diyor.
derdimiz medeniyetse bu ifadeler yanlış. sizinki çocukta bizimki çocukta turistin/yabancınınki ne? niye medeni toplumlarınki toplum içinde ağlamıyor ve/veya şımarmıyor ya da direkt kendine çeki düzen veriyor? susmuyor/susturamıyoruz de anlayayım ancak bunu "normalleştirmesin" kimse.
derdim de linç minç değil, bunları görüp, bu konuda örnek almasın kimse diye not düşüyorum. diğer konular da cidden güzel/uyumlu/örnek çift-eş.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
elinde bana ait bir şey tutan 3,5 yaşındaki kayra'ya seslenilir:
-şşt kayra, onu yerine bırak, benim o!
kreşe giden kayra, öğretmeninin okulda sürekli söylediği sözle cevap verir:
-benim yok! hepimizin!
239 sterlin'e türkiye tatili
-
biz ise ingiltere vizesi için 7 sülalemizin hüviyetini paylaşmak, bordro ve mali bilgilerimizi göstermek, yüzlerce soruya cevap vermek, üstüne yalnızca 6 aylık vize için bile 100 sterlin ödemek zorundayız.
işte dünya lideri böyle olunur arkadaşlar. kimsenin de buna bir itirazı olduğunu sanmıyorum artık.
alperen şengün
-
#160267778 numaralı entry'deki info doğru mu teyit edeyim diye basketball-reference.com'a girip baktım.
yazarın bahsettiği sezon galiba 08-09 sezonu, mehmet okur 06-07'de all-star seçilmişti. boozer'ın sakat olduğu sezon da 08-09 sezonu, 37 maça çıkmış o sezon.
lakin memo'nun 30 sayı ve üzerine çıktığı sadece 1 maç bulunuyor bu sezonda, o da zaten en ikonik olan 43 sayı ile tamamladığı ındiana pacers maçı.
onun haricinde 05-06 ve 06-07 sezonunda 30 sayı ve üzeri tamamladığı 4'er maç bulunuyor. yani yazarın bahsettiği gibi sık sık 30+ sayı atıyor olduğu bir durum yok memo adına.
sık sık yaptığı şey 2010 senesinde sakatlanana kadar düzenli biçimde 20 sayı bandının üzerinde oynayabilmesi - ki takdire şayan bir performans gerçekten - ancak alperen'in şu anda ligde yapmış olduğu etkiyi yapmış mıdır? o dönem için maalesef hayır.
çünkü maalesef memo'nun oynadığı dönemde uzunların dış atış atabiliyor oluyor olması şimdiki kadar kıymetli bir özellik değildi ve daha muhazakar bir oyun anlayış vardı. shaq, howard, amar'e tarzı pota altında dominant olan pivotlar aranıyordu. memo'nun takıma faydası çok önemli bir seviyedeydi, ancak debe'ye giren entry'deki gibi, kulübünün marka yüzü olacak bir oyuncu değildi.
alperen'in şu anda yapıyor olduğu şeyin değerli olma sebebi, her hücumun baş öznesi olması, her pick&roll oyununda topu alıp kullanıyor olması, pota altında isim fark etmeksizin üst düzey pivotlara kafa tutuyor olabilmesi ve bunların da ötesinde oyun kurma ve top dağıtma becerisinin de olması. topu aldığı zaman takım arkadaşları bir point guard topu almış gibi boşa çıkıp hazır bekliyorlar ve bu houston rockets'in default hücum seti haline gelmiş durumda.
memo'nun money man olması, clutch şutları sokuyor olması önemli bir meziyetiydi, ancak oyunun ana öznesi, setleri belirleyen ve oyunu yönlendiren oyuncu olmak kadar önemli bir mertebe değil bu. yoksa kyle korver da çok iyi şutördü, çok ince atışları vardı. lakin o da hiçbir zaman takımın ana oyuncusu olamamıştır.
alperen'in farkı burada.
mercimek çorbasının en iyi 3. çorba seçilmesi
-
doğru bir karardir.
mercimek çorbasi dünyada ki en reliable yemektir.
belki de yemeklerin toyota'sidir.
az acikmissiniz, cok acikmissiniz bir mercimek corbasi her zaman kafi gelir. caniniz birsey yemek istedi, yine ama emin degilsiniz mercimek corbasi her zaman safe bir seçimdir.
ve her ne kadar kotu yapilirsa yapilsin her zaman belirli bir standardi vardir.
neden pahalı olduğu anlaşılamayan şeyler
-
türkiye'de türk kahvesini 5 liradan aşağı içebilen var mı, halbuki marketteki paketi 5 lira bile değilken...
one more cup of coffee
-
yatarsın yatakta ya
sıcacık nefesin,
gözlerin gökyüzündeki bulunmaz iki mücevher
endamını bırak kenara, saçların bile yumuşacık
ama nerede muhabbetin?
nerede aşk, nerede minnet?
senin sadakatin bana değilmiş ki
gökyüzündeki yıldızlaraymış.
aşağıdaki vadiye gitmeden
ah bir fincan kahve daha...
yolluk niyetine ah bir fincan kahve daha...
haydut senin baban kızım.
boş gezenin boş kalfası işte.
ama sana nasıl bulup seçeçeğini
ve bıçak kullanmayı öğretecek elbet
o yabancı eller sana bulaşamayacak.
haydut senin baban kızım.
ama yine de bir tabak yemek daha isterken
titrer sesi
aşağıdaki vadiye gitmeden
ah bir fincan kahve daha...
yolluk niyetine, ah bir fincan kahve daha...
annen ve sen gibi
geleceği görür kızkardeşin, kızım
ama sen öğrenemedin okumayı, yazmayı.
bir kitap bile yok raflarında
yine de keyfin sınır tanımaz.
sesin çayır kuşu kadar munis, tatlı
ama kalbin var ya kalbin!
okyanusların dibi kadar kara ve gizemli.
aşağıdaki vadiye gitmeden
ah bir fincan kahve daha...
yolluk niyetine, ah bir fincan kahve daha...
diye çevirdim.