hesabın var mı? giriş yap

  • trafik polisi hız yaptığı için bir kadına ceza yazmakta:

    - memur beey, lütfeen.. yazmasanız olmaz mıydı? hadi hadi...
    - güzel hanımlara ceza yazmadığımızı mı düşünüyorsunuz?
    - ehihihi...
    - haklısınız, yazmıyoruz. *cezayı yazar*

  • bir akit haberi.

    süper bişi, türkmenistan, kazakistan ve bosna hersek liderleri geliyormuş.

    akpli'ler mutluluktan havaya uçuyormuş, geziciler ve cehapeliler kıskançlıktan sokaklara çıkacakmış.

    link

  • insan gerçekten garip bir canlı. nbc’nin sözüydü galiba “insanın evrendeki tüm karmaşadan daha karmaşık bir yapıya sahip olduğuna inanıyorum” demişti.

    royal british awards ha... cem yılmaz’ın diamond elite plus platiniumu gibi.

    sıradan bir oyuncu ama eminim sinema tarihine iz bıraktığını, çığır açtığını falan düşünüyor engin.

    salak bir adam olduğu için değil, insan olduğu için. çevrendeki herkes sana olduğundan fazlası gibi davranırsa, sen de inanıyorsun mecburen. bir insta postunun altına binlerce urdu dilinde yorum gelince, pakistan’da tanrı olduğunu bile düşünürsün.

    bu adam kalkıp pakistan’a gidiyor, 525 bin dolar alacağına inanıyor, üç gün pakistan gezintisi, hop iş tamam diyor. ulan ben geçen robert de niro’yu show haberde gördüm. hem de ingilizce bilmeyen bir muhabirle konuşuyordu. engin sana pakistan’a gittin diye kim 525 bin dolar verecek.

    doğal olarak bi tiktokçunun reklamını yapmakla kalıyor pakistan gezisi. 3,238 km pakistan türkiye arası. engin elinde zavallı bir yavru kaplanla poz veriyor.

    sonra kalkıyor, ingiltere’ye uçuyor, british royal awards için... gören sanar ki aslan yürekli richard’dan beri veriliyor ödül. ama ingiltere’de restoran işleten pakistanlı çıkıyor işin içinden. restoranının reklamını yaptırıyor ucuza. 3,938 km ingiltere türkiye arası. teneke bir ödül de cabası.

    orhan pamuk’a sallayan ibneler, oğlum düşünün adam gerçek nobel aldı lan. hem de isveçliler verdi, pakistanlı aşçılar değil.

    hülasa 5 sezon ağır çekimde tepük atarak olmuyor bu işler. o ödüller, saygınlıklar falan; “abi türk dizileri pakistan’da çoğ seviliyo mk” sonucunda geliyorsa kuşkulanacaksın. pakistan’ı üzerine ektikleri salatalık ciddiye almıyo ama işte insan garip bir canlı dedik. inanmak istiyor. içinde bir şey fısıldayıp duruyor sürekli. ercan kesal’ın nasipse adayız filmi gibi. engin altan da aynı şeye inanıyor. dünya kendi etrafında dönüyor. kmlerce gidiyor bunun için. bakalım sırada ne var? hangi üç orta doğulu yan yana gelip engin altan’a ödül verecek.

    edit: entrye referans haberler (bkz: engin altan düzyatan'ın 525 bin usd dolandırılması)

    yavru aslanlı poz. (hayvan istismarı içerir.)

    verilen ödül düğün salonunda yemek çıktı & sözde ödül törenine imza atan şirketin istanbul zeytinburnu’nda olduğu ortaya çıktı.

  • bir kere korkmadım onda da gözümü ambulansta açtım. yıllar önce trafikte biriyle tartışmıştım, artık kavga edecek kıvama geldik ben tam yumruğumu sıktım tiger uppercut yapacağım sırada elektrikler gitti ama sadece bende gitmiş. gözümü ambulansta açtım. sonra hastanede babama n'oldu dedim, ilk rauntta nakavt oldun dedi, herif tek yumrukla beni asfalta yapıştırmış. ben tabi umursamıyormuş gibi işi şakaya vurdum, ağzımı yamultup "adrian adrian" diye bağırdım hastanede.

    ilkokul birinci sınıftan sonra ilk kavgam bu olacaktı ve ben kendimi çok hazır hissediyordum. ama beni tek yumrukla harikalar diyarına gönderen bir boks hocasıymış. bir insan boks yapabilir, hobi olarak yapar profesyonel olarak yapar hiç sorun değil ama boks hocası nedir arkadaş. türkiye'de kaç tane boks hocası var bunların kaçı trafikte seyir halinde? zaten herif boks hocası gibi de değildi. senin benim gibi biri işte. insanda şans olsa arabadan fadıl fıdıllıoğlu gibi biri inerdi. neyse şikayetçi olmadım, o da özür diledi zaten. konu kapandı ama kafamdaki şişlik baki.

  • bir insanın sokağa çıkma, spor yapma gibi özgürlüklerini kısıtlamayı öneren bir yazarın olduğunu gördüğümüz başlık.

    şakaysa da gerçekse de komik değil.

  • neo klasik iktisatin ekonomiler icin en buyuk itici guc olarak gosterdigi guclu talep yaratilmasinin, talebe yonelinmesinin aksine, bu teori, ekominin arz yonune odaklanmaktadir. teoride hos gozuksede, pratikte pek uygulanabilirliginin oldugu soylenemez. adim adim, basit bir sekilde aciklarsak, mekanizma soyle isleyecektir:

    1- devlet, ozellikle buyuk kazanc sahibi olan buyuk sermaye sahiplerinin vergilerinde indirime gider.
    2- indirimler sebebiyle, yatirimcilar, gelirlerinin daha buyuk kismi ile yeniden yatirim yapabilirler.
    3- boylece iscilerin de gelirlerinde artis saglanabilir.
    4- bu sekilde sermaye sahipleri daha cok yatirim yaparken, isciler eve daha fazla para goturecektir, daha fazla ve verimli calisacaklardir.
    5- bu durum ekonominin verimliligini arttiracak, piyasada daha cok mal ve hizmet olacak, dolayisiyla fiyatlar da dusecektir.
    6- sonuc olarak daha yuksek ekonomik buyume oranlari yakalanacaktir.
    7- daha cok mal ve hizmet satimi, azalan vergi oranlarina ragmen, devletin elde ettigi kumulatif vergi miktarini bile arttirabilecektir.
    8- ektisadi faaliyetlerin yukselmesi nedeniyle ekonomideki fazladan para enflasyon yaratmayacak zira verimli yatirimlarda kullanilacaktir.

  • çünkü bakkal açar gibi üniversite açtığımızdan her yer mezun dolu. 1 ustaya 100 üniversite mezunu düşüyor. diplomalı çalışanın her yerde alternatifi var ama ustanın yok.

  • 1990'lı yıllar henüz 8 yıllık eğitim bile yok...

    ablam ve ben aynı liseye gidiyoruz. ben ortaokula yeni başlamışım, ablam da lise sonda. ailemin durumuysa kötü... yemek ucuz olduğu halde bir günde en fazla bir yemek parası verebiliyorlar.

    ben o parayla gidip yemeği alıp bir güzel yiyorum. sonra "doymadım" diyerek tekrar yemek istiyorum. getirip gizlice masada oturan ablama veriyorum. tabii bazen yemek artmıyor veya ana yemek bitiyor, makarna pilavla idare ediyor ablam.

    bir gün hiç unutmuyorum, yemeği almış, ablama teslim etmiş, yemekhaneden çıkmak üzereyken yemekhaneciyle göz göze geldim...

    insan çıktı adam, kafasını hemen çevirdi. ama yine de artık her gün yaşadığım ızdırap iki katına çıktı. önüne gelip "ben doymadım" dediğimde biliyor, hiç yüzüme bakmıyor. dolduruyor...

    hatırlaması bile can sıkıcı...