hesabın var mı? giriş yap

  • "micheal jackson taklidi yapayım diyen arkadaşıma yap dediğimde ölü taklidi yaptı o gün bu gündür görüşmüyorum. "

  • bir miktar yükselen kur. yükseledebilir, düşedebilir, yorumlarımızı ekşiye yazıyoruz.

    ak kardeşler rahatsız olmuş bundan. milleti gaza getirmeyin de spekülasyon yapmayın da. ulan piyasayı hareket ettirecek kadar parası olan adam mı var burada. parası olan adam, bilhassa yabancı yatırımcı da gelip buraya mı bakıyor yatırım kararı verirken! "oh john do u know what they say about dolar in eksi? best advices for investment are there.."

    kendi kendimize yorum yapıyoruz. yatırım tavsiyesi değildir john...

  • patron'un yeni bitirmiş olduğum muazzam otobiyografisi. kendisinden iyi bir şey geleceğini biliyordum ama böylesini de tahmin etmemiştim. koyu bir springsteen severiyim ("hayran" kelimesi garip geliyor), bu nedenle objektif olamam ancak otobiyografi ve biyografilerin zaten hali hazırda o kişinin sevenleri tarafından okunmak üzere üretilmesi, bu zorunluluğu ortadan kaldırıyor bence.

    kitapta, neredeyse her otobiyografide bulabileceğimiz "yıldızın arkasındaki sıradan insanı görünür kılma" becerisinin yanında 20. yüzyılın ikinci yarısına dair derin gözlemleri, müzik endüstrisinin değişimini, orta sınıfa mensup birinin dünyaya incelikli bakışını, sadece bir yıldızın değil, beatles, elvis ve bob dylan hayranı küçük bir çocuğun hayallerini gerçekleştirmesi ve kendi rengini, kendi çizgisini bulmasını da bruce'un samimi ve ilham verici perspektifinden görebiliyoruz. kendisinin her seviyedeki dinleyicisine verebileceği yeni ve düşündürücü şeyler var albümleri ve onların motivasyonları hakkında. ve tüm bunların başarıyla bir araya getirilmesi, bir otobiyografinin amaçladığı gibi, o portrenin tamamına dair bütünlüklü bir görüş edinmenizi, varolan görüşünüzü de güncellemenizi sağlıyor. bruce sadece hayatını daktile etmemiş, kendi hayatını profesyonel bir yazarın gözüyle yorumlamayı da başarmış çünkü (aslında "başarmış" demek saçma olabilir, zaten usta bir şarkı yazarı, dolayısıyla başarmaktan çok, bu yeteneğini bir kez daha "göstermiş" diyelim). ve tüm bu metin; bruce'un albümleri, konserleri ve müziğiyle ortaya koyduğu diğer şeylerle o kadar paralel gidiyor ki, "springsteen opus magnumu"na da çok güçlü bir halka ekliyor, onu tamamlıyor. açıkçası ben okurken kafamda genel olarak darkness on the edge of town albümü çaldı, metnin tonunu ona benzetmek de mümkün. her sayfasında bir hayatı gözlemlemenin yanında, ona dair edebi bir lezzet bulunuyor.

    ve tabii ki bir "sever" olarak bilmediğiniz, belki de tam olarak kestiremediğiniz pek çok müzikal ayrıntıyı da öğrenmiş oluyorsunuz: bruce'un ilk gitarını nasıl annesine aldırdığı, vietnam savaşı süreci, grupla arasına çektiği "patronluk" mesafesi, born to run'ın ardından mike appel ile yaşadığı sözleşme krizi, steve van zandt'ın gruptan ayrılması, e street band'in geçici olarak dağılması, jake clemons'ın e street band'e katılımı ve bunun gibi daha pek çok şey... kendi imajı ve zaman zaman yaklaştığı pop sound'una dair komik eleştirileri eklemeyi de ihmal etmemiş.

    eleştirilebilecek yanı, sanırım yine her otobiyografinin doğal yumuşak karnı; mahremiyet ve korumadan gelen mesafeler. ama bunlara da değinerek o duvarı eritiyor.

    springsteen, dediğim gibi sadece hayatını anlatmıyor, tekrar tekrar okunabilecek ilham verici bir amerikan postmodern anlatısı ortaya koyuyor. en iyi becerilerinden biri olan "yoldaşlığı", bir de edebi bir metin olarak sunuyor. bundan sonra albümlerini dinlerken, arkalarındaki hikayeyi bilmenin verdiği güç de büyük ihtimalle yanımda olacak ve hissettiğim duyguya güzel bir katkı yapacaktır.

    edit: imla

  • fetöyü palazlandıranlara, onlara hizmet ehli diyenlere, yalakalarına ve bilumum tüm fetöcülere karşı her daim kinimiz diri!

    atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı türk gençleriyiz biz!

    sümüklü bir şeyhin peşinde koşacak kadar aklımızı kiraya vermedik!

  • gol ile arasında 3 dakika olduğu için gözlerden kaçtı. 1-2 kişi yazmış sadece.

    61. dakikada, trabzon'un dakikasında beşiktaş taraftarı ''futbolun katili türk hakemleri'' diye bağırdı; liderliğini, şampiyonluğunu kenara bırakıp. dün 7 kişi kalan takıma oley çekip, üç üç üç diye bağıran adamların örnek alması gerekiyor.

    maçın en önemli detayı buydu bence.