hesabın var mı? giriş yap

  • cahil bir kadın. o zaman oradan alışveriş yapma lan cahil. herkes senin inancına saygı duyuyorsa sen de insanların eğlencelerine falan saygı duy. çok korkunç bir günahmış gibi "bu burada olmayacak bunu yıkarım" diyor. sen kimsin lan? beğenmiyorsan topla pılını pırtını arabistan'a, suriye'ye, afganistan'a git.

  • ilk kimin aklına geldi bu yalan acaba ? adamı tebrik etmek lazım. bu kadar insana kendini inandırdı ve ülkede kötü olan her şeyi bu yalana bağlattı.

  • zengin bedevi, çölde devesi ile giderken, az ileride “su, su" diye inleyen birini görünce, hemen devesinden atlar ve ona kana kana su içirir. ardından da karnını doyurur.

    bedevinin yardım ettiği kişi kendine geldikten hemen sonra, zengin bedeviyi etkisiz hale getirerek, bedevinin neyi var neyi yok, hepsini alır.
    sonrada bedevinin devesine binerek oradan uzaklaşmaya başlar.

    soyulan bedevi hırsızın arkasından defalarca, “sakın bunu kimseye anlatma" diye bağırır.
    hırsız bedevi önce aldırış etmez buna ama uzaklaştıkça kafasına dert olur ve geri döner. soyduğu bedevinin yanına gelerek ona sorar;
    “neden kimseye anlatma" diyorsun. kumların üstünde oturan soyulan adam şöyle der;
    eğer bu yaptığını anlatırsan, bundan sonra çölde gerçekten aç ve susuz kalanlara hiç kimse yardım etmez.

    not: alıntı.

  • zamanında çok keyif alarak yaptığım bir geziydi. bu yüzden paylaşmak istedim. kapadokya taraflarını bu kadar çok seven olduğuna göre frig yoluyla pişman olacak kişi sayısı oldukça az diyebilirim.

    evet, başlıyorum.

    eskişehir-kütahya-afyon arasında kalan bir bölge. bu bölgede 3000 yıl kadar önce yaşamış friglerin taşları oyduğu, evler falan yarattığı bir medeniyet göreceksiniz. gerçekten muazzam bir görüntü. kapadokya'yı anımsayacağınıza eminim. şimdi frigler eski meski evet de kim bunlar? gezip göreceğiniz yerleri önceden bilmek şahane bir şey, daha iyi anlamanıza yardımcı oluyor. o zaman biraz da bununla ilgili bir şeyler anlatayım:

    anadolu'ya gelen frigler yukarıda bahsettiğim gibi eskişehir-kütahya-afyon arasında kalan bu bölgede hüküm sürmüşler. burada yaşayan yunanlılarla da iletişim halinde olmuşlar ve onlar üzerinde etki sahibi olmuş bir topluluk. kral midas eşliğinde oldukça güçlü ve tarih sahnesinde yer eden bir konuma sahip olmaları ise mö. 700'lü yıllara denk geliyor. ilk krallarının ismi gordious olduğu için başkentlerine de gordion ismini vermişler. bu bölge şimdinin ankarasında yassıhöyük-polatlı taraflarında bir yere denk geliyormuş. çok tanrılı inanca sahipler bir de. şimdi bunları ilginç yapan şeylerden biri-en azından benim için- ta o zamanlarda müzikle inanılmaz bir ilgileri varmış. sanat ruhlarına işlemiş tabii o taşları o denli güzel oymanın başka bir açıklaması olamaz. tabii sadece taşları değil, çeşitli başka şeyleri de kullanarak bayağı bir süs eşyasının da sahibi olmuşlar. mesela kemer, iğne, toka moka işte. bu gibi şeyler. bir diğer ilginç şey de-ki bunu lise tarih derslerinde hep ezberletirlerdi- sevdiği eşyalarıyla birlikte gömülen krallar bu medeniyette görülüyormuş. tümülüs denen, kendi elleriyle oydukları oda mezar şeklinde alanları varmış. krallar demişken nasıl battığını da anlatayım madem: midas'tan sonra beş krallık daha görmüş frigler ama kral adraste epey zarar vermiş bu medeniyete. derken kimmerler önce urartular'ı, daha sonra da frigleri bozguna uğratmış. hatta bunu sindiremeyen midas yaşamına son vermiş. hayatını kurtarmak için oraya buraya kaçan frigler de en sonunda lidyalılar'ın eğemenliğine geçerek bir medeniyetin sonuna getirmiş oluyorlar bizi.

    bölgeyle ilgili deneyimlerime gelecek olursak...

    bir de bu bölgede bisikletle gezebileceğiniz uzuuuunca bir yol mevcut. atlı turlar falan da oluyor o da güzel bir deneyim. aynı zamanda arabayla gidebilirsiniz ve pekala kamp da kurabilirsiniz. düşünsenize 3000 yıl önceki bir medeniyete ev sahipliği yapmış yerin hemen yanında uyuyorsunuz. bence bu çok heyecan verici bir şey. bunu kesinlikle tavsiye ederim. biz trekking niyetiyle gittik baya da keyif aldık. yalnız bir noktaya değinmek istiyorum: baya soğuk bir yer. ben ekstra üşüyen bir insanım evet ama arkadaşlarım bile donduğu söylemişlerdi. mevsim sonbahardı ama üşümeye değdi. inanılmaz güzel bir görüntüsü vardı sonbaharın kızıl ışıkları altında. şimdi burası geniş bir vadi, belki gününüz kısıtlıdır. o yüzden her şeyi tek tek incelemeye fırsatınız olmayabilir diye düşündüğümden ben de sizlere gezebileceğiniz yerleri özet niyetine geçeyim(ben özellikle bunları çok sevdim):

    - üçlerkayası (en çok burayı sevdim)
    - gerdekkaya
    - yazılıkaya
    - kırkgözkayalıkları
    - aslanlı mabet

    ha ben öyle tarihi şeyleri sevmem, doğa yeter diyorsanız yine doğru yerdesiniz. inanılmaz bir atmosferi var zira.

    sözün özü; gidin, gezin, görün. çok güzel.

  • filmde barinan en büyük mantik hatasi meger yilmaz erdogan´mis.
    yeni farkettim.

    behcet necatigil´i canlandiriyor bu adam; necatigil 1916 dogumlu, film 1941´de geciyor, yani sair 25 yasinda.
    yilmaz erdogan 50 yasinda bir adami canlandirir gibi. bir de genc sairler hocam diye hitap ettiklerinden kendisine, aralarinda cok büyük bir yas farki varmis gibi aktarilmis; fakat muzaffer tayyip uslu 1922, rüstü onur da 1920 dogumlu. yani üc sair neredeyse akran.

    46 yasindaki adam 25 yasindaki bir sairi canlandirirken, 30 yasindaki karisi da 17 yasindaki bir karakteri canlandiriyor.
    ailecek bir sorun var.

  • ya benim birader tanidigim en sansli insan bu konuda. pandemiden hemen once bosandilar, gitti kendine bir apartman dairesi buldu. sonra pandemi tanrilari karsi komsu olarak ona yeni bosanmis tek cocuklu bir hanim getirdi. yeni bosanmis tek cocuklu hanim ile yeni bosanmis tek cocuklu 'agabi'm pandemi surecinde sevgili oldular. cocuklari birlikte oynamaya basladi falan, dordu birden gezip duruyorlar. yakinda birlikte yasamaya baslayacaklar. adam pandemi ortaminda yeni aile kurdu kendine ya, oglum millet anasini babasini goremedi bir yildir lan. sitcom tadinda bir hayat. pek mesutlar tanrilar nazardan saklasin. haybeden bir tane daha yegen sahibi olduk biz de iyi mi?

    edit: ne kadar çok güzel mesaj geldi bu entry ile ilgili, umut veren anekdotlara ihtiyaç varmış herhalde :) bir yandan mutlu çift adına tebrikleri kabul ediyor, teşekkürler ediyorum, bir yandan dilerim ki hayat bazen de böyle kucağınıza ihtiyacınız olan şeyleri bırakır diyorum. sevgi doldum, yumuş yumuş oldum.
    edit 2: geri zekalı olduğum için ben bunu önceki gece yazdım sanıyordum, meğer gece nöbetine kalmış debeye girmiş, şimdi anladım. ben de diyorum nereden görüyor insanlar da bir sürü mesaj atıyor. böylece farkında olmadan da debe editi yapmışım, insan kınadığını yaşıyormuş hakikaten. entryi de böylece çift editle bok ettikten sonra dağılabiliriz bence.

    2023 sonu editi: bu yaz evleniyorlar. yeni yeğenim pek tatlı nazar değmesin, yengem de bal gibi, bir nazar değmesininizi alırım

  • üşenmedim tek tek saydım. böyle deyince, evlilik tekliflerini saydım gibi oldu. iyiymiş. zirvede bırakayım hazır havalı olmuşken.

    onu değil tabii, yıllar. üşenmedim, saydım tek tek. 2013 yılındayız. gerçi takvime bakabilirdim de, emek insanıyım. milat öncesi var onları sayamam, o sırada yoktum. sayılarla kafayı bozacaksak, dünya dört buçuk milyar yaşında. altmış yıl yaşayıp gideceğiz, o da şanslıysak. acizliğe bak. minnacıksın. kışın buzullarda kırılmaya yüz tutmuş dallar şimdilerde çiçeklenir mesela ve her mart. kimse durduramaz. oysa ki, bizler, siz, elli seneye kadar yüksek oranda gitmişiz. ben hava alamazsam yaşayamam, mezar bence çok tuhaf. şunu sen yaptın, bunu ben yaptım, önce davrandım ben terk ettim, önce sen elimi tuttun ben çektim, sen evlenme teklifi ettin ben reddettim meseleleri önemli mi, bunları hatırlamışken düşünün derim.

    düşündüm ben. yaşanır bunla deyip yaptım bile bunu. hayat müşerref gibi bir şey tam hatırlamıyorum, bilirsiniz. paylaşım mühim. bana da ''eğlencelisin yaşanır senle.''dendi mesela. bu bir teklif olabilir, öyle sayıyorum. da. şeye takılıyorum ben öyle sürprizli, masraflı yapılıyor ya, ona. hiç kullanılmadığı halde süper eşyalarla doldurulan süslü ev salonları gibi; salt göstermelik. ben en güzel şeyleri sadece bir kişiye göstermek isterim. en sevdiğim şeyleri, sadece bir kişiyle paylaşasım gelir. mesela kendimi.

    ama bu başlık altında, kendimi örnek veremem. kuzenim. sevgilisi geçen buna dedi ki balkona çık. bizim alt katta oturuyorlar ben de onlardayım, kalabalık ev. çıktı bu, adam vinçle gelmiş. pankart açmış kocaman bina kadar. ''benimle evlenirmisin meleğim'' ben ne yaptım? tabii ki o ''misin'' ayrı olacak bir kere diye söylendim, hiç affetmem. sonra tünel. ucunda ışık.. yok, çekecek çilem varmış daha, ölmedim. havaifişekler. vinç yanaştı, adam bir buket gül ve tek taşı tutuşturdu eline. o anda, ağlayanlar, birbirine sarılanlar, ne çocuklarım, ne karım, toprak, güneş, ben. bahtiyarım. herkes camlarda, ev zaten kalabalık. nasıl sevindik, nasıl sevindik.

    haset değilim ama öyle kıskandım, bunu kamufle etmek için öyle sevindim ki kemaraya almışlar, ben kuzenimden daha çok sevinmişim.

  • ispanyanın en öğrenci dostu ülke olduğunu ve samimi olduğu söyleyen türk kızı. yolda adres dahi sorsanız sizinle ilgilenir, yardım ederler demiş; vay anasını ya adres sorsan bile söylüyolar demek taktir ettim ispanyolları. dediği gibi gerçekten dünyaya daha geniş pencereden bakmayı öğrenmiş ablamız.