ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kendi site havuzundan kovulma rezaleti
-
tescilli bir aktrolün "böyle olsa ne olurdu" düşünceli kompozisyon çalışması. ikisi alman biri arap 3 kişi varsa, kendi aralarında arapça konuşan kim?
puanım 100 üzerinden 7-8 falan. imla kurallarına falan dikkat edilmiş, o yüzden..
bilgisayara yüklenen ilk oyun
bahçeli'nin israil'e tekrar 24 saat vermesi
-
hasta bezi kullananlar siyasetten çekilmeli.
türkiye'yi makarnaya boğarız
-
yazıyı okuyunca, bir an kendimi makarna dolu bir çukurun içine atılmış, çırpınıyor gibi hissettim.
ömer hayyam
-
büyük şair olabilmesinin nedeni, kafasında bir şeyleri netleştirememiş olmasından ileri geliyor. eğer insan kafasında bir şeyleri netleştirebilmişse, belki ondan iyi bir bilim insanı olabilir, eleştirmen olabilir ama ondan iyi bir sanatçı olmaz. sanatçının zihni sürekli bir şüphenin etkisi altında kalmalıdır, çünkü bu şüphe olmadan sanatçı dünyayı her yönüyle, bütüncül bir şekilde kavrayamaz. bu yüzden büyük şairler söz konusu olduğu zaman “şucudur, bucudur” diyemiyoruz. ömer hayyâm'ın şiirlerinde müslümanın da agnostiğin de ateistin de deistin de; stoacılığın da septisizmin de hazcılığın da platonculuğun da sesini duyabilirsiniz. bu çok seslilik onu büyük bir şair yapıyor. her olaya karşı aynı tepkiyi veren kişi çok sesliliği ıskaladığı için yavan şiirler üretiyor. bizim edebiyatımızda nazım hikmet'in yaşlılık öncesi şiirleri veya necip fazıl'ın islâm'ı benimsedikten sonraki şiirleri yavandır. çünkü ikisinin de o sıralar kafasındakiler netti, hayata yalnızca bir açıdan bakabiliyorlardı. oysa ömer hayyâm'ın şiirlerinde böyle bir şey yok. şöyle örneklendirilebilir:
epikuros felsefesinin de etkisi bulunabilir:
“gönlümün dilediği gül yüzüne bakmak;
elimin özlediği kadehi kavramak.
her zerrem nasibini almalı dünyadan
yarın güle kavuşturmadan beni toprak.”
antik yunan melankolisinin etkisi bulunabilir:
“can verinceyedek bu çorak yerde
dertten başka ne geçer ki eline?
ne mutlu çabuk gidene dünyadan;
hele bu dünyaya hiç gelmeyene!”*
stoa felsefesinin de etkisi bulunabilir:
“şu dünyada üç beş günlük ömrün var,
nedir bu dükkânlar, bu konaklar?
ev mi dayanır, bu sel yatağına?
bu rüzgârlı yerde mum mu yanar?”
tasavvufa da göz kırpmıyor değildir:
“sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin
tekkede, manastırda eremezsin.
bir kez gerçekten sevdin mi dünyada
cennetin, cehennemin üstündesin.”
———
(*): bu dizeleri okuyunca, sophokles’in oidipus kolonos’ta adlı tragedyasının şu bölümünü anımsamamak mümkün değil (1225 vd.):
“hiç doğmamak her hâlükârda en iyisidir;
ancak gördükten sonra bir kez günışığını insan,
ikinci en iyi, mümkün olduğunca çabuk
dönmesidir geldiği yere.”
friedrich nietzsche bu dizelerin hemen hemen aynısını kullanarak “antik yunan melankolisini” anlatmaya çalışmış. o yüzden ben de “antik yunan melankolisi” demiş bulundum.
not: ömer hayyâm'ın şiirlerinin çevirilerini sabahattin eyüboğlu'ndan aldım.
+90 532 532 0000
-
(bkz: @2 sikmiş beyler)
yaran fıkralar
-
ev telefonu hayli yüksek gelince, ev halkı toplanmış ;
baba: 'yahu bu korkunç bir fatura. ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum.'
anne: 'aynen ben de... akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon. ne yapayım bunu.'
oglan : 'vallahi ben de şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum.'
kız: 'e benim de şirket hattim var. ev telefonunu hic kullanmam ki..'
herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve cevap arar gözle bakarlar...
hizmetçi : 'eee... problem ne o zaman? sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz...'
kötü olmakta sonuna kadar haklı kötü karakterler
-
(bkz: tarkan filmindeki dev ahtapot)
denizler alemi sakinlerinden biri olarak bi' kendisini bi' de nemo'yu falan düşünün.
direkt ötekileştirilir yahu, hor görülür yıllarca.
hayatı acılarla doludur yavrucağın, gel de nefretle dolma...
23 mart 2022 a101 çikolatasından kıl çıkması
-
herkes markasına takmış kafayı.
bizim milletimiz şunu bir türlü anlayamadı.
bir gıda ürünü üretiyorsan temiz olmak zorunda.
markanın ne olduğu önemli değil.
daha lezzetli,daha taze,daha güzel tartışılır markalar arasında,ama kıl çıkan bir gıda ürününün fiyatı veya markası tartışılamaz.
markası ne olursa olsun içinden yabancı cisim çıkan bir yiyecek kabul edilemez.
apple store rezaleti
-
cok sasirtici apple musterilerini aptal yerine koymus. bu bir ilk olmali.
recep ivedik 2
-
bu filmi sevip beğenen yazarların nicklerini bir kenara not ediyorum. 29 mart 2009 yerel seçimlerinden sonra akp olur da yüksek bir oy alır, büyükşehirleri falan kazanırsa, seçim başlıklarını kontrol edip "bu parti nasıl bu kadar oy alıyor aklım almıyor, şokşokşok, bu ülke adam olmaz" yorumları yapan yazarları ayrıca not edip bu iki grubun kesişim kümesini alacağım, bu kümedekilerin yerini bi şekilde yerlerini tespit edip burunlarına yumiyum sokacağım o yazarların. böğürlerine piknik tüpüyle vuracağım, ayaklarının küçük parmaklarını ezeceğim.
8 nisan 2015 tarihli leman kapağı
-
hakkını arayan bir camiaya değil; silah ile 50 kişinin canına kast eden denyolara verilen ayardır.
(bkz: sakin ol şampiyon)