hesabın var mı? giriş yap

  • üstteki yazar realiteden o kadar uzak ki tam olarak neye yakın bir türlü anlayamadığım başlık,her argümanına bir cevap mutlaka var ama (bkz: burasi turkiye) burda at,avrat,silah emanet edilmez.toplu taşıma hiç de öyle avrupadaki gibi rahat bir ulaşım yöntemi değil.sana ütopyanda tatlı rüyalar

    çok sayıda yazarın ısrarı üzerine gelen edit:şükela modu kullananlar için üstteki yazar: (bkz: #92175541)

  • her şartta hayatta kalabilme yeteneğine sahip fantastik hayvan.

    almanya'nın ikinci dünya savaşında batırılan en ünlü savaş gemisi bismarck'ın mürettebatlarından tuxedo bir kedi olan oskar'ın, nam-ı diğer unsinkable sam'in hikayesini öğrendiğimde iyice tatmin oldum.

    kariyerine* bismarck'ta başlayan oskar, hms hood'u batıran bu efsane gemide sadece 8 gün görev yapabiliyor. 27 mayıs 1941'de bütün ingiliz donanmasının saatlerce top ateşiyle dövmesine rağmen zorlukla batırılan, 2221 denizcinin hayatını kaybettiği bismarck'tan canlı şekilde kurtuluyor ve denizde bir tahta parçası üzerinde yüzerken ingiliz destroyeri hms cossack tarafından kurtarılıyor.

    hms cossack'ta kariyerine devam eden oskar, bu kez de 24 ekim 1941'de bir konvoya refakat ederken alman u-boat'unun saldırısına uğruyor. gemi ağır hasar aldığında batmasına kesin gözüyle bakılıyor ve cebelitarık'ın batısına, okyanusun derin yerine doğru çekiliyor. oskar sahil güvenlik ekiplerince kurtarılarak karaya getiriliyor.

    3. gemisi olan, uçak gemisi hms ark royal'e tayini çıkan oskar'a burada unsinkable sam adını veriyorlar. talihi burada da yaver gitmeyen oskar'ın gemisi malta'dan cebelitarık'a dönerken bir alman denizaltısı tarafından torpido saldırısına uğruyor ve ağır hasar alıp yatıyor. ağır ağır batan gemideki mürettebatı kurtarmaya gidenlerce bir tahta parçasının üzerinde sağ salim bulunuyor.

    kariyerini hms ark royal'de sonlandıran oskar görevlilerce cebelitarık valisine teslim ediliyor ve kendisinin sağ salim ingiltere'ye ulaşması sağlanıyor. emekliliğin tadını 1955 yılındaki ölümüne kadar mutlu mesut çıkarıyor.

    edit: 9 canının 3'ünü denizde bırakmış bu kahraman kedi için hazırlanmış şöyle güzel bir animasyonu da burada paylaşayım.

  • arabînin birisi atlı olarak yola çıkar. uzun yol aşılır, arabî bevl etmek için atından iner. bu arada at, ordaki bir bahçenin ağaçlarının yapraklarından yer.
    bunu gören bahçe sahibi öfkelenir ve yerden aldığı taşı ata atar, at ölür.

    öfkesine yenilen arabî de yerden bir taş alır ve o kişiye atar, eceli gelmiş olan adam o taş sebebiyle ölür.
    adamın mirasçıları arabîden davacı olurlar ve kısas isterler.

    durum resullullah'a intikal eder ve hükmetmesi istenir.
    halk, ölen adamın mirasçılarını kısas değil de diyet istemek hususunda ikna etmeye çalışır, ancak başarılı olamazlar.
    kısas yapılmasını yani arabînin öldürülmesine karar verilir.

    ancak arabî der ki:
    - bana 3 gün müsaade edin. geride bıraktığım yetimlerim ve onlar için sakladığım altınlarım var. izin verin gideyim, altınları ve yetimleri birisine emanet edip, geri geleyim der.

    rıza gösterilmez zira adamın geri döneceğinden kimse emin değildir.
    arabî halkın içinde bakınır ve bir sahabeye yönelerek:

    - sen benim yerime vekil olur musun? der.

    bu sahabe ebu zer'dir ve teklifi kabul eder.
    arabî yola çıkar, şayet geri dönmezse öldürülecek olan ebu zer olur.

    aradan 3 gün geçer ve arabî geri gelmez.
    ancak günün tam olarak tamamlanması için akşam olmasını beklerler.
    bu esnada halk ebu zer için hayıflanmaktadır.

    derler ki ebu zer'e:

    - neden bilmediğin bir kimseye vekil oldun?

    cevap verir mübarek:

    - kabul etmeyip, "müslümanlar arasında yardımlaşma kalmamış mı dedirtseydim?" der.

    akşamın son saatlerinde ilerden bir toz bulutu görülür.
    gelen o arabîdir.

    - sadece bir atım vardı. çatlatırcasına koşturdum ve gelirken öldü. geri kalan kısmı yürümek zorunda kaldım, bu yüzden geç kaldım diyerek durumu izah eder.

    bu sefer halk arabîye sorar:

    - gitmiş, ölümden kurtulmuştun. neden geri geldin?
    - geri gelmeyip "müslümanlar arasında ahd e vefa kalmamış mı dedirtseydim?"

    olan biteni izleyen davacılar, elbette ki durumdan etkilenir ve diyete razı gelirler. hatta akabinde diyetten de vazgeçerler.

    ve derler ki:

    - biz onu affetmeyip, müslümanlar arasında mürüvvet kalmamış mı dedirtseydik?

  • sebebini ilk kez burada açıklıyorum.

    uçak havalandıktan kısa bir süre sonra jetler takibe başladı. uçağın içindeki recep tayyip erdoğan'a bu söylenmedi ama dikiz aynalarından baktığında her şeyi kabak gibi görüyordu.

    tam jetler yüce başkanımızın (radiyallahu limen hamd) uçağına kilitlenmiş iken ezan vakti geldi ve jetin aporlöründen ezan okunmaya başladı. başkanımız pilota uçaüğı kıbleye çevirmesi talimatı verdi. jetler tam bombaları ateşlediğinde uçak aniden kıbleye döndüğünden bombalar ıska geçti.

    yüce başkanımız bir olaydan daha iman, nefs ve güzel ahlak sayesinde kurtulup ne kadar da allah'ın sevgili kulu olduğunu kanıtladı.

    bu olayı da mütevaziliğinden kimseye anlattırmadı ama ben doktorunun bir arkadaşının kuzenini tanıyorum. o dedi.

    edit: http://i.hizliresim.com/5v1v55.jpg facebook'ta paylaşın, bakalım yiyen olacak mı?

  • eğer tanımadığım biri ile telefon konuşması yapacaksam aradığım kişinin adını soyadını söyler, görüşmek istediğimi iletirim telefonu açana.
    şaziment isminde bir müşteriyi arayacağım, soyadını sormadım, kaç tane olabilir ki diye makarasını bile yaptım.
    şaziment hanımla görüşebilir miyim dedim, soyadını sordu telefonu açan kişi. üç şaziment varmış şirkette.

  • tam olarak benim anım değil aslında. gerçek bir anı da değil işin doğrusu. sadece bir kişi için doğru bu anı, o da umarım harika bir hayat geçiriyodur, geçirmiştir.

    90 lı yılların başı, örli doksans diye bilinir. atakule vardı ankara'da, bildin mi? keşke bilmeyeydin, neyse o zaman orası popüler allah sizi inandırsın ve kumpir diye inanılmaz bir yemek yapıyolar. yeni çıkmış sayılır. bi kumpirin içine çift sosis koyulabildiğini ve böylece king kumpir olduğunu öğrendiğimizde içimizi heyecan kaplayan yıllardı. vay be.

    neyse efenim, bastık gittik biz kumpiri yemeye. girdik dükkana, oldukça boştu. oturduk, king kumpirimizi sipariş ettik. kısa keseyim, geldi kumpirler afiyetle yedik. sonra, lakabı gödeleme olan (niye hatırlamıyorum) arkadaşımız sadece garip bir insan olduğu için kumpirin patatesini de komple yedi. niye yiyon dedik, güzel oluyo dedi. neyse bitirdi bu patatesi yemeyi ve tuvalete gitti. tam o sırada büyük ihtimalle mekanın sahibi olan lacoste tşörtlü, pantolon askısı takmış amca masamıza geldi. afiyet olsun dedi, beğendiniz mi dedi. ivit dedik, çokzeldi. o sırada amcanın gözü boş kumpir kartonuna takıldı ve sordu.

    -evladım bunun patatesi nerede?
    +abi onu yiyen arkadaş tuvalete gitti. çok fakir kendisi, annesi babası da yok. biz buraya getirdik onu kumpir yesin diye, yapma dedik ama dayanamadı hepsini yedi. kusura bakmayın amca :/

    diyiverdim. neden bilmiyorum öyle yaptığımı. bir dönemdi sanırım, ergenliğimin yanında bir de dış ergenlik falan geçiriyordum galiba. yeni tanıştığım insanlara abuk subuk yalanlar söylüyordum. hava atma falan amaçlı değil ha. nerede okuyosun diyolar, okumuyorum su satıyorum diyorum. baban ne iş yapar diyolar, muhasebeci demiyorum da beyaz eşya bayimiz vardı sattık ganyan bakıyoruz diyorum. bakkala teyzemler geldi çorum'dan diyodum lan durduk yere, töbe estafırılla. teyzem de yok, çorum'dan kimseyi de tanımam etmem.

    neyse, amca bunu duyunca dudak titretti birden. ağlıycak lan kalantor gibi adam. oturun gitmeyin, geliyorum ben dedi ve gitti. o sırada gödo geldi (gödeleme) hadi gidek falan diyo, biz de oyalıyoruz işte, kolalar bitsin az daha oturak falan diye. derken amca belirdi yanımızda elinde üç tane kumpir.

    -bunlar da genç müşterilere ikramımıııızzzz. hadi afiyet olsun. diyip kaçtı.

    gödo nooluyo la dercesine bakıyor, biz girşmişiz bile kumpire. neyse o da çok soru sormadı, yedi kumpirini. tabi yine kabuğuyla yedi allahın davarı. kalktık, kasaya gittik. hesap ödendi dedi çocuk. ısrar ettik, olmaz dedik. bari ilk yediğimiz 3 taneyi ödeyelim dedilk. olmaz dedi çocuk. biz uzatınca, patron sizden para alırsam beni buraya yatırıp sker. çıkın lan şimdi dışarı!! dedi.

    çıkmadan tuvalete gideyim dedim, koridorda amca durdurdu beni. haftaya yine gelin oğlum, arkadaşınızı da getirin. aferin üstünü başını yapmışsınız siz, tertemiz maşallah dedi.

    utancımdan daha fazla dinleyemedim amcayı, koşarak çıktım dükkandan. dolmuşa binip eve döndük, işeyemedğim için yolda çok sıkıştım. altıma ediyodum ama o ayrı hikaye. amcayı bi daha hiç görmedim, cesaret edip bi helallik alamadım.