hesabın var mı? giriş yap

  • haluk bilginer'in başrolde oynadığı, toplumsal ve siyasi pek çok olaya göndermeler yapan harika bir yerli dizi. kısa, öz ve oldukça manidar olmuş.

    beğendiğim bir replik:

    ‘’bu burçlar falan var ya astroloji yani, prensip olarak çok saçma bir defa. insanın kişiliğini doğum tarihinden anlayamazsın. hele geleceğini tahmin etmek, doğum tarihiyle olacak şey değil o. o nasıl olur ancak biliyor musun? doğum yeriyle. insanın geleceğini de kişiliğini de doğum yeri belirler. esasında bu burçları doğum yerine göre ayarlamaları lazım.

    bak, insanın doğum yerine göre kehanette bulunsalar mesela onu anlarım. sonuçta trablus'ta, peşaver'de ya da angola'nın herhangi bir köyünde doğmuş bir çocuğun hayatının neye benzeyeceğini tahmin etmek zor değil. eh… toronto'da, oslo'da, tokyo'da doğmuş da az buçuk ne olacağı belli. bizim anadolu insanı bunu bilir mesela. onun için de yeni tanıştığı bir kişiye “burcun ne?” diye sormaz. “memleket nere?” diye sorar.

    bir de yükselen burç meselesi var. o da vatandaşlık oluyor, yani hangi ülkenin vatandaşı olduğu. o da önemli. suriye'de doğmuş bir suriyeliyle suriye'de doğmuş bir fransızın kaderi aynı olmuyor tabi. burcum halep ama yükselenim fransız. o zaman iş değişiyor tabi. ya da burcum kongo yükselenim belçika. durum farklı. işte benim burcum da kambura. benim kaderim de kambura. ben eğer bugün buralara geldiysem, sırf kambura'da doğduğum içindir.’’

    cemil, şahsiyet, 6.bölüm

  • (bkz: kutsal demlik)
    (bkz: bertrand russell)

    "eğer ben dünya ve mars arasında eliptik bir yörüngede güneşin etrafında dönen çin seramiği bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım, kimse bu görüşümün tersini kanıtlayamazdı. ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık olacağını söyleseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. ancak, eğer böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı, her pazar günü kilisede kutsal gerçeklik olarak öğretilseydi ve okullarda çocukların beynine kazınsaydı, onun varlığından kuşku duymak bir gariplik belirtisi olarak görülür ve o kuşkuyu duyan kişiye yakınçağda bir ruh doktoruyla ya da daha önceki çağlarda bir engizisyon yargıcıyla bir randevu alınırdı."

  • artık bıçağın kemiğe dayanması ile yavaş yavaş oluşan durum. trendyol çalışanlarının grev ile haklarını alması herkese örnek oldu. şuanda her yerde ciddi direnişler var.

    hepsijet,
    scotty,
    digitürk
    farplas,
    yemeksepeti,
    yurtiçi kargo
    migros depo

    bunlar benim gördüklerim. umarım sayıları daha fazla artacak ve hakkımızı almayı öğreneceğiz.
    editler:
    ferplas değil farplas... uyarı için teşekkürler @tabudeviren, @yazacak nick kalmamis bu bile, @obotcha, @corona varken disarda gezen akpli dayi

    @kopekyildizi, @tacanka, @nothankyou, @rgt attığı mesajlara göre sıralı tam liste.

    cinemaximum
    trendyol,
    ferplas,
    yemeksepeti,
    yurtiçi kargo,
    çimsataş,
    oppo,
    bbc,
    ttb,
    türk metal,
    kayı inşaat işçileri,
    uğur tekstil,
    özak tekstil,
    mitsuba,
    carrefour,
    a101,
    şok,
    alpin çorap,
    polibak,
    hepsijet,
    scotty,
    beks çorap,
    kızılay maden suyu,
    banabi,
    divriği maden,
    uzel,
    tüvtürk,
    lila kağıt
    çınartaş,
    şişli belediyesi
    iga,
    istanbul finans merkezi,
    bakırköy belediyesi,
    emekliler
    flomak,
    sinbo,
    akkuyu nükleer santrali,
    aras kargo,
    sürat kargo,
    aksa jenaratör,
    şimşek çorap,
    erdal çorap
    digitürk..

    @amsterdamblue attığı mesaja göre "migros çalışanları, trendyol çalışanlarından çok daha önce başladı. pandemi sürecinin taa en başlarında, pozitif çıkan pendik depo çalışanlarının zorla çalıştırılmasıyla başlamışlardı."

    @sataram koyu ha mesajına göre "mersin enerjisa önünde"

    @nothankyou mesajına göre "inema müdürleri yardımcıları 3500 ile 3700 arası bir maaş alıyor. haliyle asgari ücretin altında kaldılar. fakat korede mali yılları mart ayında başladığından maaş artışları martta yapılacak. ve şu an yeni başlamış bir gişe personeli ile 5 yıllık müdüre asgari ücret yatırıldı. müdürlere vs hiçbir bilgilendirme yapılmadan.

    sodexoları ise 25tl devam etti. zam yapılmadı.
    dün akşam saatlerin birkaç sinema müdürü koreyi de dahil ederek tepki emaili yazdı, diğer sinemalar da aynı şeyi yaptılar. fakat yönetim ne yaptı? sinemaların email erişimlerini kapattı. son edindiğim bilgilere göre ise,
    martı bekleyin, düzeltme yapılacak denmiş. beğenmeyen gider minvalinde konuşulmuş. tabi kıdem tazminatını alamadıkları için gidemiyorlar."

    @baklanisine adlı kullanıcıdan cinemaximum ile ilgili mesaj var...
    "cinemaximum calısanları, verdikleri tepkiler olumlu geri bildirim almış. acil bir iyileştirme sürecine gireceklerini güzel bi zam beklediklerini duyurmus şirket. yemek kartı zamları da bugun itibariyle yatmıs. zam yapılmayan ayların farklarını alacaklarını da net bi şekilde belirtmisler"

  • fransızca konuşmasının yanı sıra atatürk'ün nezaketini bir kez daha görmemizi sağlayan görüntülerdir.
    -"anlatır mısınız nasıl başladığınızı?" cümlesindeki ses tonu, hali-tavrı ne kadar başka farkında mısınız?

    birçok ayrıntı gizli bu videoda. atamızın bu ülkeyi nasıl ilmek ilmek dokuduğunu, her ayrıntıyla bizzat ilgilendiğini, sabrını, zekasını görebiliyoruz. insanın gözleri parlıyor izlerken. nur içinde yat güzel atam.

  • adam diyor ki 150 bin dolar aylık gelirim var, kadınlar soruyor evi arabası var mıymış? yokmuş ablacım, yemesine içmesine ancak yetiyormuş aylık 150 bin dolar.

    allahtan sigortan var mı diye sormadılar.

  • sadik han, londrada doğup büyümüştür. bir göçmen değil, ingilizdir kendisi. göçmen olan ailesidir.

    nitelikli göçmen ile, her bir sikimi yaparım ağğbi göçmenini ayırt edemeyecekseniz, bu işlere girmeyeceksiniz.

    adamlar öyle bir sistem kurmuş ki, içeri girebilmek için tanrı olmanız lazım alanınızda. ha yok mu, sistemi kırıp gidebilen, bir şeyler yapabilen elbette var. ama yine de aşırı kontrollü. bizde sınırı aç ağzına kadar, doldur ne var ne yok. sonra eee bunlar göçmen aga. nerden biliyorsun? ajan mı? terörist mi? sabıkası var mı? dökümanları ne kadar gerçekçi? geçmişine dair elinde ne var? nelere ulaşabiliyorsun?

    bunları bilmeden alınan herkes, potansiyel bir tehdittir. yoksa kimse kalifye olan, işine saygısı olan, topluma yararlı bir bireye hayır demez. ama onu satmanın yolunu bulman lazım.

    göçmen alan ülkelerin sistemlerine bak, kendi vatandaşlarına bu durumu nasıl tanıttıklarına, nasıl açıkladıklarına bak, ondan sonra başlık aç.

  • vakti zamanında, nişantaşı’ndaki taş konak’ta, ihsan raif hanım adında, köklü bir ailenin kızı; iyi eğitimli, edebiyata, sanata, müziğe ve öğrenmeye hevesli, genç bir kadın yaşarmış. babası, dönemin padişahının gözde isimlerinden, valilik ve bakanlık yapmış bir adammış.
    bir gün, henüz 13 yaşındaki ihsan raif hanım odasında kardeşi ile oynarken bir gürültü kopmuş. kapı açılmış ve içeri hiç tanımadığı, hayatında hiç görmediği bir adam dalıvermiş. bu adam, ihsan raif hanımda uzun zamandır gözü olan reji memuru ali kamil'miş. ali kamil, ihsan raif hanım’ı kaçırmaya kalkışmış ama başaramamış. sonra da korkup evden kaçmış. ama olan olmuş bir kere. ihsan raif hanım’ın adı kirlenmiş. babası, onu, tüm dil dökmelerine, aile fertlerinin ağlamalarına, yalvarmalarına hiç kulak asmamış. kirlenmiş adı temizlensin diye, on üç yaşındaki kızını ali kamil ile evlendirip, izmir’e sürgün yollamış. izmir’e sürgüne gönderilmeden hemen önce de bu şiiri yazmış ihsan raif hanım. çocukluğunun saflığını, masumiyetini, umutlarını, duygularını dökmüş dizelere. aslında şiir yazmamış da, bugün bile okurken içimizi titretecek bir ağıt yakmış.

    kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime
    titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
    perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime
    titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime...

    haydi şerefe!