hesabın var mı? giriş yap

  • naçizane:
    1. surekli konusurken kuracagi cumleleri once turkce kurup, kafada ingilizceye cevirmeye calismak
    2. bunu yaparken gramerde bogulup "ay bunu buraya mi koyacaktık?" diye debelenerek ardindan gelen " ay yapamiyorum rezil olacagim" endisesiyle cumleyi kuramadan yarida birakmak
    3. oxford/longman/cambridge kitaplarinin sadece gramer kitabini alip, sonu gelmez tanesi 10 cumleli bosluk doldurma aktivitelerini yapmaktan sikilinmasi
    4. ekstra ozel kursa gidiliniyorsa sinifta basic 4 skills icin esit oranda aktivite yaptirilmamasi, ogrencinin de kendini "nasi olsa ortak sinif ehehe" diye sikmamasi
    5. sadece ingilizce degil herhangi bir dil de olabilir bu, bir dilin ogrenilirken o gun 2-3 saat calisildiktan sonra "yeter" diyerek kitabin kapatilmasiyla gunluk ogrenme surecinin durdurulmasi.

    simdi gelelim bu sorunlarin nasil cozulecegine,
    1. bakin arkadaslar, eger ingilizce ogrenmek istiyorsaniz bu ustteki 5. maddeden kati surette kacinmalisiniz. diyelim ki o gun yeni bir tense ogrendin, aktiviteleri yaptin tamam, ama orda onu birakma. git cumle kurmaya calis kendi kendine. gerekirse evdekilerden manyak damgasi ye, ama gec aynanin karsisina hangi gramer kuralini ogrendiysen hangi sozcukleri ogrendiysen o gun birlestir ikisini uydurmasyon konusmalar yap kendi kendine. kendin uydur kendine anlat. boylece hem zamanla uzun soluklu bir konusmayi devam ettirmek senin icin daha kolay olacak hem de 3 cumle kurduktan sonra tikanmayacaksin. cunku bunu yaparsan kelimeler, dusunceler aklina daha kurdugun cumle bitmeden gelecek ve bir bakmissin 10 dakikadir soluksuz konusuyorsun. istersen supernovalardan gir istersen bakkal nuri amcanin gotunu anlat bana ne kardesim sen hizlandin mi? hizlandin. kendini dinledikce aksanini duzelttin mi? duzelttin. iste bu kadar.
    2. bir dili ogrenmek, sadece yapilarini ogrenip sozluklerini ezberlemek degildir. ingilizce ogreniliyorsa o dilin her kullanimi ogrenilmeli. (formal, informal, street jargon) "mr. and mrs. brown will go to the beach" minvalinde cumleler kurmayi her yer ogretiyor. ancak yabancı biriyle konustugunda adam sana "brown`s are planning to enjoy themselves on the beach today" derse e biraz okuzun trene muhabbetini yasarsin. demem o ki hicbir zaman klasik ogretilenlerle yetinilmemeli, turkcede bile ayni kelimenin 473828 es anlamlisi var, ayni cumlenin bircok soylenis bicimi var. ingilizcede nasil olmasin? hep daha fazla neyi nasil ogrenebilirim acliginda olunmali.
    3. eger dili yeni yeni öğrenmeye basladiysaniz sakin ama sakin yilmayin. hickimse einstein degil. bazi insanlarda dillere karsi ozel yetenek olabilir, onlar daha hizli ogreniyorlar ühü diye sakin kendinizi azdirmayin. sorarim sana, lisede "lan su mehmet mali bile fizigi daha cabuk kapti" diye fizik ogrenmeyi biraktin mi? onu gec yahu hindistandaki satici amca sokaklardan kaptigi ingilizceyle fransizlari gondikleyecek ticari ingilizceye sahipse sen kitaplarla çalışarak ve kendin emek vererek neler yaparsın neler. az guven.

    daha aklima glirse editler paylasirim gelecegin mr.&mrs. brownlari. vazgecmek yok! opuldunuz.

  • bu sabah işyerine gelen bir arkadaşım şöyle dedi:

    "lan oğlum bu nasıl soğuk lan! paranoyak etti beni! gelirken ikide bir paçalara baktım, acaba pantolon giymeyi mi unuttum bu bacaklar nasıl bu kadar üşüyo diye!"

  • yani bu istisnasız her gece mutlaka oluyor. hep aynı kişiler tarafından gerçekleşen bir geyik bu. hani biz böyle bir geyik yapınca küfreden kişiler de dahil buna. coşkun büktel abi "insanları adlarını ve adımı vermeden suçlayacak kadar alçak değilim" der. isim vermek gerekirse bunlar genellikle ibn i batuta, diadra, guru, belki bir kaç kişi daha. sevdiğim bir iki kişi de var bu nicklerin arasında ama her gece birisinin başlığı altında ya da bir başlık altında bu zatlardan birisinin başlatıp, diğerlerinin kombine bir şekilde katıldığı anlam veremediğimiz ya da benim veremediğim bazen "io monaka komoto monako" filan gibi entryler de giriliyor. geyiktir tamam da, bir şey varsa biz de gülelim ya da bundan sonra herkes kendi bildiği dilden konuşsun. ben entrylerimin hepsini tırnak içinde almanca yazayım, zübeyir hepsini tırnak içinde arapça yazsın, kafamıza göre takılalım 12'den sonra bal kabağına dönüşür gibi. bir de gariban bazı yancılar oluyor "abi ben de oynim mi" der gibi aradan katılmaya çalışan ama kimseyi oyuna almıyorlar. bak yineliyorum, karşı değilim ama nedir yani biz de bilelim? açıklığa kavuşturalım bunu.

    edit: efendim uzuntu bu geyiğe dahil değilmiş. operasyonda bir hata oldu. bize bilgi veren kaynağı bulmaya çalışıyoruz. şu anda izini kaybettirdi ama 24 saat içinde bulacağız. jack bauer'i görevlendirdik. eğitim zayiati, kendisinden özür diliyoruz.

  • edit: bazı süper düşünceliler, bunu yapanlara kibirli sıfatını yakıştırmış. senin ben aklına tüküreyim.
    (bkz: #49067450)

    gerçek hayvanseverlerin yaptığı gönüllü aktivite... fakat dikkat edilmesi gereken bi şey var, ameliyat sonrası hemen sokağa bırakmayın hayvanı nolur. hava soğuk da olsa sıcak da olsa bırakmayın. evinizde bi köşe ayırın ona. ya da apartman boşluğunda minik bi yuva yapın. 2-3 gün sonra zaten yarası kapanmaya yüz tutar. salarsınız gider...

    bu arada, kadıköy belediyesi acıbadem veteriner kliniğinde, her ay belli bi miktarda sokak hayvanı bedava kısırlaştırılıyor. ücretsiz kota aşıldığında da cüzzi bi bedel karşılığında hayvanı kısırlaştırıyorlar. evcil hayvanları 190 liraya, sokak hayvanlarını ise çok çok daha az bi paraya kısırlaştırıyorlar.
    ve çok da temiz çalışıyorlar.

    benim leyloş kızımı da burada kısırlaştırdık. leyla'nın operasyon işlemleri yapılırken belediye temizlik görevlisi 50-55 yaşlarında bi amca geldi. kucağında 2 tane kedi. birisi minicik yavru, ötekisi 6-7 aylık bi tekir. yavru kedinin patisi incinmişti, tekiri de kısırlaştırmak istiyorum dedi. ve adamcağız, cebindeki son parayı da o hayvanlar için harcamıştı gözümün önünde.

    hayvanları sevin allah rızası için.

    edit: bilgilendirme amaçlı mesaj atan arkadaşlar olmuş sağolsunlar. istanbul avrupa yakasında da, fatih hayvan hastanesi ücretsiz kısırlaştırma yapıyor imiş. bilginiz olsun.

  • simdi farkettim ki gercek hayat boyle bisey degil.
    annemle yarismayi izledikten sonra yemek masasina oturduk.
    her zaman parmaklarimla birlikte yedigim ayse kadin fasulyeyi tadip "damak zevkime uygun degil kubra hanim" diyerek reddettim. bir de ne goreyim kubra hanim beni masadan "git ne halin varsa gor serseri" diye kovdu; arkadan da gudumlu anne terligini firlatti.

    su an odamda web kameraya bakarak
    "bence bu hafta kubra hanim cok stres altindaydi, yemeklerin tadi yoktu" diye kayit yaparken anne yine gelip bu sefer bilgisayar kablosunu cekti, yatagima kactim.

    yorgan altinda puan kartimi kaldiriyor ve 2 veriyorum o da yarin vercegi harcligin hatrina.

    tanim: disarda olsalar hapur hupur yicekleri yemeklere sirf kamera karsisinda olduklarindan ve uc kurus para yuzunden burun kiviran ariza tipleri secen yarisma gorunumlu sahin.

  • "-gelirken winston light alır mısınız?" notu üzerine almayı unutan kurye, yemekten sonra içersin deyip kendi sigarasından vermeyi teklif eder. yok önemli değil deyip geri çevrilir. 5 dakika sonra kapı çalar, yemekten sonra içilir der gene ve paketi uzatır. kıyamam be.

  • gezenden, gezdiklerini paylasandan zarar gelmez. birakin anlatsin. onun bunun dedikodusunu yapacagina, birilerini cekistirecegine gezsin de anlatsin.
    siz de her skten rahatsiz olacaginiza cikin biraz temiz hava alin da rahatlayin, mesgaleler, hobiler bulun. boyle abuk subuk seyleri kafaniza takip, huzursuzlanmakla gecmez hayat. hayir sadece kendinize olsa zarariniz eyvallah, sizin gibi rahatsiz tipler geberseler umrumda degiller de, kiskancliklariniz, kara ruhlariniz yuzunden elinize firsat gectiginde zarar da veriyorsunuz dogru duzgun insanlara.

  • şehzade mustafa'nın annesi, kanuni'nin eşidir.

    zannedildiği gibi hürrem'e yenilmemiştir. çünkü hürreme yenilen kanuni'nin bizzat kendisidir.
    mahidevran sultan, o gösterişli saray hayatından sonra bir anneye en yakışanı yapıp, babası tarafından öldürtülen oğlunun yasını sessiz sedasız çekerek, fakirlik içinde manisa'da sürgün hayatı yaşamıştır.

    kanuni o kadar yenilmiştir ki hürrem'e; ilk göz ağrısı olan karısına bir maaş bile bağlatmamıştır.
    onu açlığa terk etmiştir.
    kanuni o kadar yenilmiştir ki hürrem'e; kendi oğlunu öldürttüğü yetmezmiş gibi, karısı mahidevran sultan'a bir saraylının başına gelebilecek en kötü şeyi yaşatmış ölmekten beter etmiştir.

    kanuni sözüm ona ''muhteşem yüzyıl'' yaşarken,
    kendi karısına ve öz oğluna aslında hiç de ''muhteşem'' bir baba olmamıştır.
    böyle bir babanın yönettiği o ''muhteşem'' yüzyıl ne ilginçtir ki hürrem'in oğlu tahta geçince bitmiş,
    osmanlı duraklama devrine girmiştir.

    kim bilir belki de kanuni tarafından boğdurulan şehzade mustafa'nın,
    hatta yıllarca sürgün edilip, hürrem'in hırsının ve kininin altında ezilmesine izin verilen mahidevran sultan'ın ahı tutmuştur.
    belki de onun için osmanlı devleti bir daha asla ''muhteşem'' olamamıştır.

  • kızının kullandığı tablete kredi kartı bilgilerini girip kızı o kredi kartını kullanarak birine para gönderince gönderdiği kişiyi soyguncu ilan eden demet akalın'ın haksız isyanı.