ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
özcan deniz'in hit the road jack performansı
rte'nin küba'da atatürk büstünü ziyaret etmesi
-
kendisine soracak olursan atatürk'ün değil; gazi mustafa kemal'in büstünü ziyaret etmiştir.
müşteri şikayet ediyor imamoğlu ruhsatımızı alıyor
-
asıl soru şu olmalı "müşteri neden şikayet ediyor?"
airfryer
-
bu cihaz hakkında kararsız kalan okuyuculara destek vermek için iki kelam edeyim. yiyecek içecek sektöründeyim. mesleğim gereği evimde ara ara sous vide, thermomix vb bulundurmuşluğum var.
bu cihazın diğerlerinden farkı kullanım pratiği ile alakalı.
eğer iki yumurta kıramayan ve mutfakta zaman geçirmeyi sevmeyen biriyseniz dinlenmiş kırmızı et, patates, tavuk, köfte ve sebze kızartmaları gibi hali hazırda donuk olarak satılan ürünleri kısa sürede rahatlıkla yapabilir, pratik bir şekilde karnınızı doyurabilirsiniz. tembelliğin nirvanasıda dolaşıp dışarıdan yemek sipariş vermekten bıktıysanız çok seveceksiniz çünkü dondurulmuş patates ve tavuk kanadını aynı haznede daha düşük enerji sarfiyatıyla 14 dakika içinde elinize verir.
mutfakta zaman geçirmeyi seviyor ve iyi kötü tencere yemeği yapabiliyorsanız sevebileceğiniz bir ürün değil.
ileri seviyede yemek yapabiliyor ve tabağınızda sosundan yatağına, garnitüründen yağına kadar detay uygulamalara girişiyorsanız bu cihaz eliniz ayağınız olur.
son olarak bu cihazı evinde zerre koku istemeyen ve mangala üşenen bir arkadaşımın el kadar makinanın kulağından tutup balkondaki fişe takarak 11 dakikada sıfır koku ve sıfır zahmet ile balık çıkardığına da şahit oldum, profesyonel bir restoranda işini çok ciddiye alan bir şefin sürekli kullandığına da. profesyonel mutfak çalışanları işlerine gelen bir cihazı kimsenin kendisi hakkında ne düşündüğüne umursamadan kullanan pratik zekalı adamlardır. yeter ki iş kaliteli ve zahmetsiz çıksın.
kendi adıma özellikle son zamanlarda gündeme gelen cihazlar arasında robot süpürgeden sonraki en kullanışlı cihazdır diyebilirim. thermomix tayfası duymasın.
sözlükçülerin evlerindeki paranormal olaylar
-
ev arkadaşımın odasından hatun sesi geliyordu geçen gece. adamı tanımadığınız için size paranormal gelmeyebilir tabi şimdi.
bir üniversitede yaşanabilecek en dumur olaylar
-
arkadaşların üniversiteye maymun getirmesi. kapıdaki güvenlik görevlisi "hayvan sokmuyoruz arkadaşlar üniversiteye ayıp bu kadarına da" diyince arkadaşlardan birinin cevaben "hayvan değil abi bu burada okuyor erasmusla geldi." demesi. güvenlik görevlisi 5 saniye boyunca system error verip sonra kendine gelmişti.
bu arada maymun hakkaten erasmusla gelmişti. daha doğrusu erasmusla gelen bir elemanın maymunuydu.
survivor all-star
-
turabi ile hakan'ın cilveleşmeleri bize iki ihtimal gösteriyor:
1-her şey kurgu. kameralar kapanınca 'seyirciyi iyi kekledik bugün de' diye bizle dalga geçiyorlar.
2-doğukan adada bonzai yetiştirmeye başladı herkes kafayı buldu.
luis nani
-
podolski ile kıyaslayanlar olmuş. şahsen bir galatasaraylı olarak ben hiç düşünmeden podolski derim. çünkü düşünürsem nani derim.
gonca vuslateri'nin yazacağı kitaba isim önerileri
-
(bkz: attention whore)
kanuna karşı gelmediysen polisten neden korkasın
-
her polis devleti'nin en önemli ve en etkili sloganlarından biri. bu önemini de, kitleler üzerinde sağladığı baskıya ve korkuya borçludur. şimdi bu sloganın gücünün üç temel unsurunu inceleyelim:
- çok haklı bir ideal durumdan yola çıkar. gerçekten bunu duyan kişi önce bir düşünür: "doğru ya, polis suçluları yakalar. o zaman, polisten kaçan veya korkan herkesin de suçlu olması gerekir". böylece sloganı fazla yargılamadan kabul eden kitleler üzerinde çok hızlı bir yayılma etkisi gösterir.
- fakat özellikle şeffaflığın bulunmadığı veya sadece görüntüde bulunduğu düzenlerde, polisin hareketlerini denetleyecek bir üst kurum olmadığından veya varsa da kerameti kendinden menkul dinamiklere tabi bulunduğundan, slogan tersine dönüverir: "benim yaptığım her şey doğrudur, aksini iddia eden suçludur" haline geliverir.
- üçüncüsü, slogan gerçekten de kanuna aykırı hiçbir şey yapmamış kişilerin sayısının çok az olduğunu bilenler tarafından üretilmiştir. bu yüzden, sloganı duyan herkes önce kendi vicdan muhasebesini yapacak, "benim korkacak bir şeyim var mı acaba?" diye sorduğu anda da zaten korkmaya başlamış olacaktır.
böylece üç koldan kitleyi saran bu slogan sayesinde polis devleti, bireyler üzerindeki gücünü hem otonom hem de heteronom yönden pekiştirmiş olur...
murat bardakçı'nın açıkladığı atatürk gerçeği
-
--- spoiler ---
“benim bir dinim yok, bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını arzu ediyorum”
--- spoiler ---
o yıllarda şunu diyebilecek adama ben saygı duyarim. görüldüğü üzere, atatürk'ün derdi sadece islam'la değil, tüm dinlerle. gelip buraya yok atatürk islam'a saldırıyor, yok ingiliz uşağı falan diye ağlamayın yani.
ayrica adam müslüman olmadığı halde cebinden verdiği parayla kuran'ı türkçe çevirttirdi, bence sözde müslümanim diye gezinenlerden daha hayirli bir iş yapmış.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"türk kadınlarıyla yeteri kadar ilgilenmiyorsunuz beyler. yoksa bir insan durduk yere, patlıcandan reçel, kabaktan tatlı yapmaz."
thy'nin türkiye'den uçanları keriz yerine koyması
-
lan valla kafayı yicem lan.
adam link vermiş. al oku öğren demiş.
http://www.cheapair.com/…fares-change-all-the-time/
http://www.farecompare.com/…ore-or-less-than-yours/
önümüzdeki ay bilmemkaç bin mil uçmuyoruz ama allahtan ingilizcemiz var da okuduğumuzu anlayabiliyoruz.
linklerde demiş ki;
neden yanınızda oturan sizden daha ucuza uçuyor?
demiş ki:
biletinizi yanınızdaki erken almıştır, siz daha geç almışınızdır. (hadi beee. geç alınca daha mı pahalı oluyomuşi, vay aq)
gittiğiniz yerde kalma süresi (benim örnekte ikisi de sadece gidiş. one way ticket. got it?)
uçuş günü. hafta içi daha ucuz demiş. (örnekte ikisi de 14 ocak)
uçuş saati. abuk saatler daha ucuz demiş. (aynı uçak kuzum aynı uçak. 3 defa aynı yazdım yine yazayım: aynı.)
seyahat sezonu. demişki sezonda daha pahalı. (14 ocak gülüm 14 ocak)
bayram, yılbaşı pahalıdır demiş. (vay aq. yeni birşey daha öğrendim.)
vs vs.
böyle bir sürü zaten kabul ettiğim neden.
la ben bunu mu diyorum sevgili 36bin mil? benim ingilizce anladığım kadar türkçe anlamıyor musun 40bin mil?
bak gönderdiğin linklerde güzel bi yer var orayı tercüme edeyim:
havayolları yolcuları ikiye ayırır. biri iş adamlarından, acil işi çıkanlardan, cenazesi olanlardan vs oluşan "fiyat ne olursa olsun gider" tipi. diğeri ve daha fazla olan grup ise seyahat etmek isteyen ama buna zorunda olmayan, fiyata önem veren "fiyat uygunsa giderim" tipi.
hava yolları mümkün olduğunca ilk gruptan yolcu ister ki karlılıkları artsın. ama tüm uçak biletlerini bu fiyatlardan yaparsa uçakta çok az insan olur. o yüzden de boş koltuk olmasındansa geri kalanını da ikinci gruba daha uygun fiyatla verirler. böylece uçaktan maksimum parayı kazanırlar.
peki neden roma'dan uçanlar 2. grup oluyor da, türkiye'den uçanların tamamı "fiyat ne olursa olsun gider" tipi oluyor. thy sadece 14 ocak tarihinde değil tüm yıl boyunca italya biletinden min %150 daha pahalı satıyor istanbul yolcularına bileti. bunu soruyorum 36bin mil. neden?
ikisi de tek yön
ikisi de aynı tarih
ikisi de aynı saat
ikisi de aynı uçak
aynı pilot
aynı hostes
aynı yemek
aynı tüm yol boyu ağlayan bebek
neden istanbuldan binen yolcu "fiyatı ne olursa olsun gider"?
neden roma'dan binen yolcu "fiyat uygunsa gider"?
hadi şimdi yıl sonuna kadar ne kadar uçarsan uç.