hesabın var mı? giriş yap

  • orta okulda sınıfta bir çocuk vardı, hayrettin*
    her sınavda 100 alırdı, kaçarı yok. bir gün türkçeden sınav oluyoruz kazık mı kazık ama sorular.
    her şeyse kopyaydı mopyaydı geçirdik sınavı. aradan zaman geçti sınav sonuçları açıklandı.
    mahmut 45, haydar 55, tuğçe 50 ozan 25 vs. vs. okuyor hoca. en yüksek not 55 şu ana kadar.
    en sona bizim hayrettinin kağıdını ayırmış tabii.
    en son kağıt geldi hayrettin 100 dedi, alışılmış bir şey tabii. her neyse hoca ayağa kaldırdı hayroyu tebrik etti
    ve çocuklar biliyor musunuz, kağının sonuna ne yazmış hayrettin dedi.

    ''hocam, bu kadar kolay sorduğunuz için teşekkürler''

    allah belanı versin hayrettin allah belanı versin...

    not: vermedi tabii, boğaziçinde okuyor şimdi...

  • bilecik = dalak

    - dalağı aldırdım abi
    - dalak ney lan? normalde nerde ki o? bi eksikliğini hissediyor musun?

    iğrenç bir ankete alet oluyormuşum hissi var ama yazmadan edemedim.

  • türkiye'de çoğu firma için gereksiz bir birim- özellikle de patron şirketi olanlarda. daha çok biz ne kadar kurumsalız demek için açıyorlar. personelle direkt muhattap olmayalım, şu başvuranların da hepsiyle uğraşmayalım diye var. ama sanki küçük dağları onlar yaratmış. tarif edilemez bir ego patlaması yaşıyorlar. halbuki gözlemlediğim kadarıyla bütün gün işte bilgisayar başında takılıyorlar. bir tek ay sonu biraz yoğunluk oluyor.

    maaşlar, puantajlar ile genelde muhasebe ve personel müdürleri ilgileniyor. işe alımı da teknik bilgi ve yetkinlikleri yeterli olmadığından son aşamada ilgili proje müdürü ya da "patron" değerlendirmeyi yapıyor. yurtdışında okumuş anadil seviyesinde yabancı dili olan başvuranları ezberden ingilizceleriyle test ederken de hiç utanmıyorlar. utanmak ne kelime, havalarından geçilmiyor.

    edit 2: iş yerinde bilgisayar başında takılan ik'cılar rahatsız. haklı çıkardığınız için tişikkirlir