hesabın var mı? giriş yap

  • anne bir hışımla odaya girer;

    evde böcek olduğunu ve tepsileri odada bırakmamamı ister.
    o sırada bilgisayarda pause da bekleyen bergman filmindeki adama bakıp nuri amcan mı bu çok yaşlanmış der ve odadan çıkar.

    not : film - 1907 tarihinde geçmektedir adamın üzerinde frak vardır ve yanında da kırmızı kadife elbiseli bir kadınla görülmektedir. esas işin garibi nuri amca tesisat işi yapmaktadır. ve sanırım hayatı boyunca frak giymeyecektir.

  • tamamen doğal ürünler yetiştirip yiyebilmek ve bir nebze toprakla uğraşmak adına erzurum'un bir ilçesinde sahipleri tarafından boş bırakılan 200 m² büyüklüğünde bir bostan yerinde işe giriştim. ayırabileceğim zaman eşimle beraber akşam mesai sonrası 1 saat ve hafta sonları.

    tamamen deneyimsiz ve teknik bilgiden bağımsız olarak komşu bostan sahiplerinin ne yaptığına bakarak ve bazen sorarak bostanda:

    marul
    tere
    dereotu
    maydanoz ( bu şerefsiz içinde 1.000 kadar tohum olan paketten ancak 3-5 tane çimleme yaptı)
    roka ( daha yiyemeden tohuma kaçıp sap oldular vardır bir tekniği ama bilmiyoruz )
    reyhan
    soğan
    patates ( evde kızartma için soyulan patateslerin filizlenmiş kabukları kullanıldı)
    mısır
    fasulye
    kabak
    salatalık
    domates
    biber
    havuç olmak üzere çeşitli bitkileri tohum ve fide ( sadır) olarak ektim-diktim. yiyeceklerimin doğal olması adına gübre ve ilaç kullanmadım. arada çapa ve yabani ot temizliği yaptım ki bu işin en bezdirici aşaması yabani ot:)

    30 gün kadar sonra günde 2-3 marul söktüm 40 gün kadar sürdü kalanlar tohuma kaçıp sap oldu.
    taze soğanları yedik bir süre sonra kartlaştığı için kuru soğan olmaya yöneldiler.
    tere ve dereotu 15-20 gün yedik sonra tohuma kaçtılar.
    reyhanı 15 günde bir üstten biçip kurutuyoruz köke yakın daha çok budaktan gür bir şekilde yeniden çıkıyor bunu sevdim :)
    salatalık 45-50 gündür yiyoruz halada çıkıyor.
    kabak bir aydır yiyoruz hergün 3-4 tane çıkıyor taze ve dolmalık.
    mısırlar için 10-15 günümüz var yavaş yavaş taneleri doluyor.
    fasulye haftada bir kilo kadar topluyoruz toplamda 5-6 kilo topladık veo kadar daha toplarız.
    biber 5-6 kilo kadar topladık ve hala çıkıyorlar.
    domates günlük sofralık olarak koparıyoruz ve dün 15 kilo kadar topladık ve 9 kavanoz doldurduk. gidişata göre 30-40 daha yolumuz var.

    zirai ilaç ve herhangi bir hormon kullanılmadığı için gönül rahatlığı ve manavda aldığınızdan çok daha lezzetli olmasının yanı sıra kendi emeğinizin karşılığı olduğunu düşünürseniz müthiş bir keyif. yorucu iş temposundan zaman ayırabilecek ve benim gibi kendi yeri olmasa bile uğraşacak yer bulabileceklere kesinlikle tavsiye edebilirim. yetersiz geldiğiniz anlarda internete girip ilgili ürünler için yetiştirme ve sulama teknikleri öğrenilebiliyor tecrübe ise daha sonra.

    edit: takip eden hafta sonunda toplanan fasulye, biber ve domateslerle kış için 15 kavanoz daha dolduruldu. tatmak isteyen olursa karşılıksız olarak kargo bedeli de tarafımdan karşılanmak üzere mesaj atabilirsiniz.

  • uzun yıllar bir depresyon halinde yaşadım. hem de belki en güzel yaşlarda yirmilerimde. ve bunu ben dahil kimse farketmedi. benimle aynı evde yaşayan insanlar da.
    hiç saçımı taramıyordum mesela duş almak bile büyük bir meseleydi. ne giydiğimi önemsemiyordum hiç kıyafet almıyordum.
    yolda önüme bakarak ve çok hızlı yürürdüm. ne hiç kimseyi görmek isterdim ne de görünmek.
    şimdi 30 yaşındayım. yeniden doğmaya çalışıyorum bu dünyaya. yeniden yürümeye. en zoru da kendimi sevmeye çalışıyorum. umarım bu sefer başarırım.

  • birkaç hafta önce patentlerinin süresi bitmiş. bunun üzerine geliştiricisi fraunhofer iis lisans programlarını iptal ettiğini duyurmuş. açıklamalarında "artık mp3'ten çok daha gelişmiş aac gibi mpeg-h gibi formatlar var onları kullanın" demişler.

    böylece mp3, daha biz okunuşu konusunda "empeüç" ile "mepeüç" arasında karar veremeden, resmi kanaldan ömrünün sonuna gelmiş oldu. ilk duyduğum zamanı hatırlıyorum. penthy, 1997 yılında #coders'ta bahsetmişti. "ses dosyasının boyunu 12'de 1'ine indiriyormuş". dalga geçiyor sanmıştım çünkü ses dosyalarını zipleyince hemen hemen aynı boyda kalırlardı. kayıplı sıkıştırma olduğunu söyleyince ikna olmuştum.

    ilk çıktığı zamanlar bilgisayarda mp3 oynatmak büyük işti. işlemci gücünün çoğunu yerdi. kesintisiz oynatabilmek için winamp'ın khz ve stereo ayarlarını değiştirirdik. şuraya bak. doksanlardan ikinci dünya savaşı pilotunun anılarını anlatması gibi bahsediyorum. ne ara yaşlandık ulan?

  • fenerliler hiç kıvırmasın. n'dombele de size 15 milyon kazık girdi diyip cengiz'i unutturamazsınız.

    cengiz ünder dediğin futbolcu taş çatlasa 75 kg. yani kilosu 200.000 euro.
    tanguy ndombele ise en az 100 kg. yani kilosu en fazla 150.000 euro.

    gördüğünüz gibi cengiz için %33 daha fazla ödemişsiniz, hala gelip burada tatava yapıyorsunuz.

  • saçları nem ve rüzgardan korumak için, saça püskürtülen şekillendirici bir kozmetik üründür.

    saç spreyinin tarihsel gelişiminden biraz bahsedelim:

    ilk saç spreyleri 1920'li yıllarda avrupa'da denenmeye başlandı. fakat asıl gelişimi amerika'nın ikinci dünya savaş'ı sırasında aeresol kutuları keşfetmesinden sonra gerçekleşti. 1943'te amerika birleşik devletleri ordusu, asya ormanlarındaki böcekleri öldürmek için aeresol ilaç kutularını kullandı. kloroflorokarbonlarla yapılan basınçlı kutulardaki spreyler; ozon tabakası için çok iyi olmasa bile güçlü, tutarlı ve kolayca hedeflenebileceği anlamına geliyordu. bu; 1940'larda en son teknolojiydi ve savaş bittiğinde, mühendisler aerosol kutu teknolojisini kullanmanın yeni yollarını aradılar.

    saç spreyi, aerosol işleminin patenti ve 1940'larda aerosol sprey kutusunun yapımından sonra yaygın hale geldi. güzellik endüstrisi, böcek ilacı için ikinci dünya savaşı'nda kullanılan aerosol kutularının saç spreyi için de kullanılabileceğini düşününce 1948'de seri üretimlere başlandı.

    buna bağlı olarak, 1950'li yılların ikonik saç stilleri aerosol saç spreyleri ile özdeşleşti görsel. hatta helene curtis'in 50'li yıllardan bir saç spreyi reklamını da şöyle bırakalım: görsel

    1960'lı yıllar çalkantılı bir değişim dönemiydi ve saç spreyi endüstrisi buna hazır değildi. on yılın ilk yarısında, saç spreyi en çok satan güzellik ürünü oldu. hatta 1964 yılında satış rekoru kırdı (1964 yılı saç şekillendirme yarışması kazananları görsel). piyasadaki saç spreyleri o kadar etkiliydi ki, birçok kadın haftada bir kez saçlarını yıkayıp yaptıktan sonra tüm randevularında dolgun ve parlak saçlar için saç spreyi kullandı. fakat bunların hepsi 1960'ların sonuna doğru değişti. aykırılık, gençler arasında popülerleşti. kadınlar, kendilerini toplumun empoze ettiği toplumsal cinsiyet rollerinden ve onlarla birlikte gelen tüm etkilerden kurtarmak için kararlıydı. bu yüzden, daha doğal ve kolay saç stillerini tercih ettiler. ancak bu akım saç spreylerinin sonunu getirmedi. daha basit, daha doğal saç modellerinde bile hafif bir tutuş için yine kullanıldı.

    bununla birlikte, 70'lerdeki satışlar, saç stilleri artık “hippi” döneminin ağırlıklı olarak düz ve bol modasına uyduğu için düştü. ayrıca 70'li yıllardaki çevreci çalışmalar (kloroflorokarbon aerosollerin ozon tabakasına zarar verdiğinin kanıtlanması), satışların düşmesinin başka bir nedeniydi. ancak 80'li yıllarda; saç spreyi popülaritesi, punk-rock sahnesiyle birlikte tekrar artmaya başladı. (70'li yıllarda ozon dostu olarak üretilen yeni bir sprey kutusu ve dönemin modasından bir saç şekli görsel)

    günümüzde ise saç spreylerinin rakipleri fazla olsa da; bu spreyler, doğal görünüme daha çok yaklaşması için yumuşak ve orta sertlik olarak tekrar güncellendi ve hala kullanılmakta. ayrıca, sert ve ultra sert gibi seçenekleri olan saç spreyleri de mevcut.