hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye dünyada en fazla icu-ccu yatak/popülasyon oranına sahip ülke. bu sebeple ağır hasta sayısı boştaki ventilatör sayısından az kalıyor. fen lisesi mezunu olduğum için doktor arkadaşım çok, kendilerine sorduğumda yoğun bakımlardaki hasta sayısı mücadele edilebilir seviyede diyorlar.

    test sonuçları her zaman güvenilir olmayabilir ama entübe hasta sayısı saklanabilecek birşey değil. zaten entübe biri öldüğünde test negatif olsa bile kovid kabul ediyoruz diyorlar.

    edit: ayrıca türkiye tedavi konusunda daha cesur davranıyor. yani muhtemel yan etkileri sebebiyle diğer ülkelerin sadece yoğun bakıma gelenlere uyguladığı tedaviyi türkiye yoğun bakıma gelmeden uygulamaya başlıyor. avrupa ile türkiye arasında böyle bir fark var buda etik konulardaki bakış farkından kaynaklanıyor. helsinki üniversitesinde etik dersi alırken gördüğüm örnekler vardı, mesela terminal evre kansere sahip bir çocuğun ilacın muhtemel yan etkilerinden dolayı deneysel tedavi almasına izin verilmemesi örneği vardı. ssonunda çocuk kanserden ölmüştü ama çoğunluk bu hareketi doğru karşılıyordu.

  • siz aktrollere bakmayın, 2001 krizinde meyve sebze, ekmek ve diğer gıda ürünleri ytl karşılığı kuruşla satılıyordu. yine ytl hesabıyla 2001 krizdinde domates 25 kuruştu, kasa kasa alırdık. herkes evine şekeri, unu, her şeyi torba torba alırdı. muz kıtlığı hiç çekmedik. her şey boldu çünkü yaşadığımız halkın değil bankaların, siyasilerin kriziydi. şu an yaşadığımız iflas. devletin ve halkın iflası. ben böyle bir dönem hiç görmedim. savaşta olsak bu kadar batmazdık.

  • kaldirimdan yayalarin ustune surerek gitmeleri. isine gelince ben motorlu tasitim bana saygi gosterin, isine gelince kaldirima cik insanlarin uzerine surup korna calarak dat dat dat diye git.

    motorlu tasitsan kaldirimda isin ne arkadaşim?

  • yaptığı işin her dakikasında hatta her saniyesinde beyefendi olmanın anıtıdır kendisi

    düzeltme: başlık sahibi alaycı tavır gösterdiği entryi silip kaçmıştır.

  • başlığın tam hali "anne ve babanın 23 gün boyunca nusaybin'de sokağa çıkamaması" şeklinde olacaktı ama malum karakter sınırı.

    öncelikle, başlığı nasıl bir şekilde açacağımı bilemedim. anlam karmaşası yaratmış olabilirim. bunun için herkesten özür dilerim.

    umarım kimsenin anlamak zorunda kalmayacağı bir durum olarak kalır. umarım bunu anlamak zorunda kalmazsınız. umarım bu acıyı yaşamazsınız.

    23 koca gün!

    mardin valiliği tarafından nusaybin’de uygulanan sokağa çıkma yasağı 23. gününe girdi. bu süre zarfında anne ve babam evden çıkamadı. 23 gündür her allah'ın günü arayıp iyi olup olmadıklarını öğrenmeye çalışmaktan yoruldum. 23 gündür eve stokladıkları yiyeceklerle karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. bu sabah konuştum annemle, iyiymiş. yemekleri varmış yeterince. komşumuz şehir dışına göç etti. tavuklarını anneme bırakmış. "her gün 2-3 yumurta çıkıyor kahvaltıda onları yiyoruz" diyor bana.

    bizimkiler şehir dışına çıkamadı. fakiriz biz evet. sadece bir evimiz var. hayatları boyunca yaptıkları tek birikim o ev. yalan olmasın babamın bir de arabası var.

    annem kapatıyor telefonu sonra. annemle uzun konuşmayı sevmem. çünkü telefonda sürekli ağlıyor. dayanamıyorum sözlük. dayanamıyorum annemin ağlamasına. babamı arıyorum. "baba nasılsın?" diyorum.
    iyiyim oğlum, paran var mı?
    var babacım, siz nasılsınız? işyeri ne durumda. (23 gündür kapalı ulan. ne soruyorsun?)
    ...

    sonra o da kapatıyor. oturuyorum masaya birkaç sigara yakıyorum. ciğerim yanıyor. yapamıyorum.

    lütfen yeter artık. savaşınız yerin dibine batsın. benim için savaşıyorsanız, savaşmayın. istemiyorum savaş falan.

    çocukluğumun geçtiği sokaklar hendeklerle dolu. ilk aşkımın elinden tuttuğum yollarda el yapımı patlayıcılar var. yaşadığımız evlerde insanlar ölüyor. bir asker geliyor nusaybin'e. daha önce hiç görmediği sokaklarda canını veriyor... atanamadı diye sırf parasız kalmamak için polis olan bir abi ölüyor.

    neden? ne için? kimin için?

    edit: kardeş olmadığımızı ve inşallah ölmemiz gerektiğini söyleyen insanlar var. üzülerek okuyorum. orda polis abi yazmıştım halbuki. o da insan. ona üzüldüğümü nasıl göstereyim sana, göstersem de nasıl anlayacaksın ki zaten. annem ve babam 50 yaşında insanlar. siyasetle ne işleri olur? olsalar da ölmek zorunda değil mi? pisliksiniz.

    nusaybin'de kalan herkes terörist değil mi? anne ve babam da öyle. tekrar söylüyorum. umarım bu durumu anlamak zorunda kalmazsınız.

  • zamandan kazanacak ve tok tutacak tariflerdir.

    kahvaltı:

    2 topkek+1 bardak çay

    öğle yemeği:

    3 topkek+kahve

    akşam yemeği:

    2 topkek+kahve

    yatmadan hemen önce:

    1 topkek

    afiyet olsun.