hesabın var mı? giriş yap

  • öğrencilik zamanları… izmir'de bir otobüse binersin, otobüste fazla insan yoktur. kentkartı basarsın ve "bakiyeniz yetersiz" diye acı bir ses duyarsın. otobüsten inip de yükleyecek paran yoktur aslında cebinde yada birinden isteyecek yüz de yoktur belki de... ama gitmen gereken bir yer vardır sonuçta. sonra şoför öğrenci olduğunu ve bir şeylerin ters gittiğini üç saniye içinde anlar. "-tamam, tamam geç hadi" der. geçer ve yerine oturursun. ama bu olaydan sonra şimdi bile bakiyesi yetersiz birini görünce o gün aklıma gelir uzatırım kentkartımı insanlara, para falanda almam.

  • bu 100 yıllık aletlerin sihiri içinde bulunan ve giriş sinyalini yükseltmeye yarayan "lamba"ların belirli bir yük altında sinyali ufak ufak bozmaya başlamasından gelir. bu bozulma diode'lardaki ya da tranzistör içindeki gibi ani ve keskin bir bozulma değildir. lamba içinden geçen sinyal lambanın limitlerine yaklaştıkça eğilmeye başlar. s curve'e benzer bir clipping oluşur. sinyalin en üst noktalarında yaşanan bu burkulma sinyale kaynağında olmayan yeni harmonikler ekler. sinyali daha da yüksek girerseniz lambaya s curve git gide diode'lardakine benzer bir kırılma yani clipping yaşar. high gain gitar amfilerinde yaşanan durum bu iken, vintage amfilerde yaşanan durum bu kadar şiddetli değildir. ancak vintage amfiler 2 ayrı aşamada clipping yaşarsınız.

    öncelikle pre-amp katındaki lambalardan bahsedelim. pre-amp katı amfilerde ön yükseltme işini yapar. 12ax7 ve türevleri lambalardan oluşur. 1 lamba aslında 2 adet triode demektir. arkalı önlü kullanılır. pre-amp katında 1 adet 12ax7 bulunabileceği gibi 5 adet de bulunabilir (ne kadar lamba o kadar $$$). neden bu kadar çok derseniz 3 sebebi olabilir.

    1- ardından gelecek olan tonestack (pasif ekolayzer) devresi sinyalin gücünü azaltacaktır. her tonestack aynı derecede sinyale direnç göstermez. bazı tonestack'ler çok fazla direnç gösterir ve bunun pre-amp katında kompanse edilmesi gerekir. kompanse etmek için de daha fazla lamba kullanılır.

    2- ardından gelecek olan reverb tankını besleyebilmek için de ayrıca dedike bir lamba kullanılır.

    3- power amp tipi push pull ise sinyalin artısını ve eksisini birbirinden ayırıp ayrı ayrı yollayabilecek bir lamba daha kullanılabilir, phase inverter denir.

    bütün bu koşullar varsa 5 adet pre-amp lambası görmek mümkündür.

    dediğim gibi, vintage amfilerde yaşanan pre-amp satürasyonu nispeten azdır. bariz bir clipping duymazsınız ama sinyal harmonik olarak zenginleşmiş ve şiddeti doğal bir kompresyona da uğramıştır.

    pre-amp katını terk eden sinyal power-amp katına gelir. ilk defa bu noktada watt seviyelerine çıkmış olur sinyal. 1 watt, 20 watt, 100 watt artık power amp'in tipine göre değişir. vintage amfilerde power amp katında da bir miktar satürasyon olur. bir önceki kattan gelen harmonikçe zengin sinyal bir kez daha (x kare gibi düşünebilirsiniz) şenlenir, biraz daha sıkışır. ne kadar kompresyon o kadar kolay çalım. power amp'ı terk eden sinyalin bir ucu trafodan geçtikten sonra hoparlöre verilir ve o sinyal hoparlör içindeki bobinin içinden geçerken manyetik alanı disturb eder. disturb edilen manyetik alan fiziksel bir itim çekime yol açar. o itim çekim ise hoparlördeki kağıt ile titreşime dönüşür.

    işte müzisyenlerin ve gitaristlerin bu lambalı amfileri sevmesindeki 2 neden budur. harmonik olarak zenginleşmiş ses ve dinamik aralığı azalmış gitar sinyalinin çalımının kolaylaşması.

    bu işi tranzistör ya da diode yapamaz mı? yapar ama bu biraz taklit gibi olur. sinyali 30% ile 70% olacak şekilde 2'ye bölersiniz. 30%'un geçtiği yola diode döşersiniz. o sinyal hard clipping'e uğrar. 70%'ten geçen sinyal ise termemiz duruyordur. sonra bu iki sinyali tekrar birleştirirseniz hard clip soft clipe dönüşür. alın size tube screamer 808 devresi.

    bence her gitaristin mutlaka sahip olması gereken amfi türüdür bunlar. benim favori amfilerim şunlar.
    amfi seçmeye yardımcı olacak bir yazı (bkz: gitar amfisi alacaklara tavsiyeler)

  • "varoş mekanlarda eller havaya yapmak" kitabımızın 76. sayfasında bulunan rehberdir.

    öncelikle herkes kitabın ön sayfasını açıp baksın, çünkü en geç 2010 tarihli olmalı basım yılı kitabın.

    evet,

    ders1: ikilemeler, tekerlemeler, kulak aşinalığı olan yerel söylemler

    örn: baş ucumda portakal olsan ilaç olurdun bana(portakalı soydum baş ucuma koydum)

    ders2: esnaf ağzı hölölöyler, lololar, savuşturma tarzları

    örn: tartacak bir şeyim yok, sinek avlar bu halim(boş bakkal taşak tartar, sinekli bakkal ve müthiş uyum)

    ders3: baskılı söylemler, bağlaçlı-edatlı tekrarlar

    örn: döneceksen dön, boş kaldı bak defterim, seveceksen sev artık veresiye sevgilim(yine bakkal ağzı var burada)

    ders4: kalple ilgili şeyler söyle prim yapar hep

    örn: kalbim tezgah altı, bir tek seni istiyor, zamlar devam ederse o mahşeri bekliyor.

    şimdi bakalım neler çıktı;

    baş ucumda portakal olsan ilaç olurdun bana
    severdim yarım yarım, sıkardım ara sıra.
    kalbim çarpar oldu, hep turuncu turuncu,
    kimseler dokunamaz, pütürlüdür vücudu.
    tartacak bir şeyim yok, sinek avlar bu halim,
    yarım kilocuk da olsa, yine benimsin sevgilim.

  • 4 ay önce set çalışanlarına aşı hakkı tanınmalı biz sürekli dışardayız diye ağlıyordu, dün covid şüphesiyle hastaneye gitmiş story atmış diyor ki 'negatif çıkayım hemen aşı olacağım vakitsizlikten olamadım.' tatillerden sıra gelmedi yan etkisinden tırstım demiyor da.

    bu kadını daha kimse bilmezken ve sosyal medyada yeni yeni aktifken çok severdim, sonra her şeyi şov her şeyi reklam oldu.

  • nüfusun ne kadarının hangi partiye oy verdiğinden bağımsız olarak hükümdarlığını sürdürür. akp, chp, mhp'ymiş filan, bunlarla pek alakası yoktur.

    merkez sağın her türlü pişkinliğini, iki yüzlülüğünü ve o yapmacık ahlak anlayışını her sokağında hissedebilirsiniz bu kentlerin. lisesinin müdür muavininden tutun, tapu kadastrodaki memuruna kadar o kentte büyüyüp yetişmiş insanların çoğunun üzerine sinmiş rezalet bir merkez sağ esansı vardır.

    kendi ahlaki anlayışını diğerlerinden üstün tutarken bir yandan menfaatleri peşinde koşan küçük insanların, ufak tefek idari çıkarlar için maymun olmaları merkez sağ ekolünün imzasıdır zira. peşinden koşulan kazançlar bazen o kadar ufak, o kadar kişiseldir ki, yargı tarafından takibe lüzum dahi görülmez. bu hukuki tembellik, elbet çoğunun hoşuna da gider.

    kırsalda veya büyük şehirlerde aynı havayı bulamazsınız. anlatması zor sayılır.

  • ahauejahaa sagdan soldidn ahehaxhjsbebs.
    ya arkadaş bu nasıl bir mal nesil,nasıl bir gerizekalı nesil.
    lan denyo,adamın söylediğini,aşı vurulurken hemşire söylüyor a beynini s..

    adam da haklı olarak sebebini merak etmiş,sen neden birşey hakkında fikir sahibu gibi atlıyorsun tiktokcu.

  • eger hala 10 sene once terkettigim ve bir daha donemedigim ankara ise;

    en kalabalik caddenin hemen bir sokak paralelinde sesssiz sakin, agaclar arasinda mahalleler bulmaktir.

    cankaya'dan baslayip, arjantin ya da seymenler uzerinden tunaliya yurumek, kugulu'da mola vermektir. yine yuruyerek tunus caddesi uzerinden bakanliklar, yuksel caddesi, kizilay hattinda acikmaya baslamaktir.

    sakarya'da doner yemektir.

    olgunlarda kitapcilara, yuksel caddesinde enerji dolu genclere bakmaktir.

    aksam olunca ufak tefek bir turku barda hafif hafif demlenmektir.

    gun boyu kasip kavuran agustos sicagina ragmen aksam serinliginde yuruyerek guven parktan mavi dolmuslara binmektir.

  • mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. seçtiği adam sağır ve dilsizdi. çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. tercüman işaretle sordu:
    "para nerede?"
    sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:
    "ne parası? benim paradan maradan haberim yok. neden bahsettiğinizi anlamıyorum."
    tercüman tercüme etti:
    - "neden bahsettiğinizi anlamıyormuş."
    baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadi:
    - "şimdi sor bakalım, para nerede."
    tercüman işaretle sordu:
    - "para nerede?"
    sağır-dilsiz kan ter içinde, işaretle yanıt verdi:
    - "şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin oldugu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var."
    - "ne söyledi?" dedi baba.
    tercüman yanıtladı:
    - "dedi ki, hâlâ neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g.t istermiş."