hesabın var mı? giriş yap

  • hiç tanımadığınız birinin 3 gün evinizde kalması ve bu durumdan ev arkadaşınızla rahatsız olup başka yerde kalmanız.

    bir gün eve geldik baktık bir kadın oturuyor evde. merhaba dedi merhaba dedik. sonra aynı apartmanda oturan başka bir arkadaş geldi işte bu da bişey söylediğim gibi (söylemedi) sizde kalacak,sorun olmaz herhalde (olurdu) bende kalamaz çünkü ailem geliyor (bize ne?) dedi. biz de ayıp olmasın diye o an tamam tabi dedik. e sonra da tamam demiş bulunduk ama bildiğin salonda oturan bir kadın. koltukta yaşıyor. çay demliyor. lan kadın çamaşır yıkadı kuruttu salonda. ilk gün karşı koltuğa oturduk biz de. demlediği çaydan içtik. sonra baktık kadın rahatsız oluyor yani tip tip bakmamızdan. gittik başka arkadaşta kaldık.

    hayır kadın bize nasıl girdi? girdi neden kaldı? kaldı hiç mi tırsmadı amk biz tırstık. sonra bizim arkadaş mal mı kızı bıraktı gitti? biz mal mıyız evimizi bıraktık gittik? bir öğrenci evinde hiç mi normal olay yaşanmaz? babamın böyle yapmayı öğrendiği pastaya sokayım.

  • oncelikle:

    (bkz: akp kurmaylarinin fantastik beyanlari)

    hemen ardindan:

    (bkz: http://www.milliyet.com.tr/…dik yiyin, enerji verir)

    "rusya’nın başkenti moskova’daki gaz krizi zirvesinden dönen enerji bakanı hilmi güler, “kriz aşılamadı, ab gazsızlıktan donuyor. türkiye ise ab’ye gaz satacak konuma geldi. yunanistan, bulgaristan ve diğer balkan ülkeleri bizden gaz talebinde bulundu” dedi"

    buraya kadar normal, ama devami fena.

    “yenilenebilir enerji konusunda kalorisi çok yüksek bir kaynağımız var, o da fındık. kalori hesabı yaparsanız bir gramında 646 kalori var. doğalgazı, kömürü yiyemezsiniz ama bu kaynağımız aynı zamanda bize üstünlük sağlayan bir kaynağımız. yenilenebilir enerji konusunda da eğer bunu yaygın bir şekilde kullanabilirsek, bir kere üşüme derdimiz olmayacak.

    ikincisi bunun dışında başka avantajları olduğunu sizler de benim kadar biliyorsunuz. ama en azından mineralleri, vitaminleriyle yepyeni bir enerji kaynağını da gündeme getirmeyi diliyorum. bu da bizim yine yüzde 70 potansiyelimizin olduğu bir kaynak. o bakımdan yiyemediğimiz doğalgazın, kömürün yerine böyle bir kaynağın da farkındalığına dikkat çekmek istiyorum."

    yenilenebilir yerine yenilebilir demesi, siz kafanizi yormayin enerji islerine fazla diyip konuyu aganigi naganigiye baglamasi falan, nefis.

    zamaninda cok tartisildi ama, hazir bugunlerde akkuyu'daki nukleer santrali konusuyorken, secim yaklasiyorken hatirlamakta fayda var.

    debe editi: parti falan mi kursak ne yapsak gencler, bu oteki partiler tirt cikti bea.

  • dün gerçekleştirdiğim harikulade eylem. marketten alacağımı aldım, kasaya geldim. kasiyer "x liri ifindim" dedi, anlamamış gibi tekrar sordum. yine "x liri ifindim" dedi. göğsüm dik bir şekilde, tok bi sesle "bunun bedeli 15 temmuz'da ödendi" diyerek poşetleri aldım çıktım. arkamdan "ama nasıl olur" diye seslendi. ben de "ne feto'cu musun yoksa? " diye bağırdıktan sonra öfkeli bir kalabalık kendisine doğru koşmaya başlamıştı bile. ben de aynı mağrur ifade ile osmanlı tuğralı doblo'ma binip yoluma koyuldum.

    bu millete bir daha darbe yapamayacaksınız alçaklar!

  • shounen aslında sadece erkeklere hitap eden bir tür değildir. zaman içerisinde gelişen japonya'nın milliyetçi politiklarının bir sonucudur. öyle anime/manga otakusuyum shounen de erkeklere hitap eden çeşididir demekle olmuyor. dikkat ederseniz bu tarz eserlerde karakterler hep lise öğrencileri veya daha genç çocuklardır. ergen karakterler kendi yaşlarından beklenmeyecek düzeyde olgun ve yaratıcıdırlar. her zorluğun altından bir şekilde kalkmasını bilirler. spor üzerine bir anime ise en iyi sporcu olmaya çalışan bir başrol izlersiniz. amaç pokemon yetiştirmek bile olsa bunun en iyisi olmak üzerine kuruludur. ilkokul seviyesinde rekabet yüzünden gelişimleri etkilenmesin diye çocuklara sınav bile yapmayan adamların lise seviyesinde her aracı maksimum seviyede rekabete çevirmesi üzerine uzunca konuşulacak bir konu.

    seinen'i ele alırsanız daha farklı bir yapı görürsünüz. daha felsefik veya daha şiddet dolu karmaşık kurgulara sahiptir. çünkü hitap ettiği kitle 18 ve üzeridir. shounen genel bir tür gibi algılanmasına ve dünyada bir çok 18 yaş üzeri takipçisi olmasına rağmen asıl amaç gençleri bu yönde motive etmek, hayal gücü ile ufuklarını genişletmektir. doraemon gibi başından sonuna mesaj veren fakat izlemesi inanılmaz eğlenceli seri gibi bu türün de belli bir çıkış amacı vardır. asıl amaç yukarıda yazdığım gibi kendi gençlerini gazlarken kültürü dünyanın her yanına ulaştırmaktır. bunu da çok güzel yapmaktadır.

  • aramak.

    yani bir nevi sevgililik müessesesini tamamıyla yanlış anlamışlıktır sebep.

    yalnız doğdun arkadaşım. annen vardı yanında, baban, belki ağabeyin ya da kardeşin, ablan... bu hayatta ilk ailen ve sen olarak var oldun. daha sonra arkadaşların oldu. kimisini sevdin, kimisiyle itişip kakıştın, takıştın falan. tüm bunlar hep doğal süreç olarak gerçekleşti. hiçbirini sırf olsun diye yapmadın.
    sonra bir gün o arkadaş demeye dilinin, olmaya ise gönlünün varmadığı insanı gördün; hormonlar altüst oldu. sevdin bu işi. sadece sevdin yani. bir şey arayıp bir şey kurcalamadan. dokunmak istedin. nedenini kendin bile anlamadın. sevgililik kavramını böyle tanıdın işte. "lan olsa ya şimdi burada keşke!" diyerek.

    sular aktı köprünün altından, büyüdün falan filan. hayata atıldın. okullar okudun. bir takım bambaşka değerler keşfettin hayata dair. bu esnada ne olduysa oldu, sen sevgililik meselesini sağda solda aranarak bulunan, lan şuraya gidelim belki orada vardır diye kovalanan bir şey sanmaya başladın. olmaması eksiklik, bulunamaması anormal görünmeye başladı. ne boyadı senin gözünü be canım kardeşim? sen neden böyle oldun?

    halbuki senin bir hayatın var ve durmaksızın onu yaşamaya devam etsen, sosyal ortamında, iş ortamında, orada, burada, bir yerde işte, biri çıkacak karşına illa; arkadaş demeye dilinin, olmaya ise gönlünün varmadığı biri. ama aramakla olmaz bu. aramak, ancak aklının yapabileceği bir şey çünkü, oysa senin ihtiyacın olan şey sadece yüreğinin yapabileceği bir iş ile bulunacak.

    bol şans.

    edit: bu entry yazılalı beri geçen uzun yıllar içinde çok mesaj geldi, "kesin mi, bu işe yarıyor mu, bak salacağım bu iş böyle oluyorsa..." minvalinde. tabii lan manyak mısın diye ahkam kestim.

    arkadaşlar kandırıldık. arayın sevgili. entry sahibi 37 yaşında, single. eyyorlamam bu kadar.

  • (bkz: mavi jeans)

    eskiden iyiydi bu. kaliteli şeyler üretirdi ve yıllarca giyilirdi. 2 sene önce bunlardan aldığım kazakların çoğu şu anda çöp durumda. kolları ve yakaları pörsüdü.

    tişörtleri de 2-3 senede soluyor.

  • bir kac yabanci ulke gormus bir insan icin hic de eglenceli olmayan, hic bir gorsel farklilik sunmayan bir sehirdir. ne alisverisin en iyisini yapabilirsiniz, ne yemegin en iyisini yersiniz, ne de saray-muzenin en iyisini bulursunuz.

    fakat sehirdeki insanlarin yasam sekli -ki iste bunu sehir sagliyor- gercekten takdir edilesidir ve kiskanilasidir. ama bunun da oyle kolay kolay standart bir seyahatle farkina varamazsiniz ne yazik ki. uzun bir sure zurih'te gercek bir isvicreli gibi yasamaniz gerekir.

    eger yolunuz dustuyse, bu olayin bir demosunu tecrube edebilmek icin derim ki bir aksam, ertesi sabah yaniniza alacaginiz takim elbiselerinizi hazirlayin. 22:30 gibi yatin. haftaici gece gec saatlere kadar kalmak calisan isvicreliler'in yapacagi bir sey degildir. sabah 5:30'da kalkin, tirasinizi olun ve esofmanlarinizi giyip, dun aksamdan hazirladiginiz takim elbiselerinizi de yaniniza alip saat 6-6:30 gibi sehirdeki kapali yuzme havuzlarindan birinde olun. otelinizden, kaldiginiz yerden havuza olan guzergahi da onceki aksam internetten cikartmis olun. o saatte acik olan 2 tane var zaten: hallenbad oerlikon veya hallenbad city. orada o saatte yuzme takimlarinin yani sira, guzel arabalarini park alanina park etmis son derece elit isadamlari ve iskadinlari goreceksiniz sabah sporunu yapan. sayilari da epey fazla olacak. 1 saat kadar sporlarini yapacaklar, sonra yanlarinda getirdikleri takim elbiselerini, kiyafetlerini giyip islerine gidecekler. bazilari da o sik kiyafetleriyle tertemiz otobuslerine binecek. siz de gonul rahatligiyla kullanabilirsiniz bu otobusleri falan; fakir damgasi falan da yemezsiniz. kahvalti olarak da gipfeli ve kahve yaptiniz mi tamamdir. zurih'lilerin gunluk rutinlerinden bir kesit yasadiniz.