hesabın var mı? giriş yap

  • üniversite bitince abd'ye geçip abd'li üni arkadaşı ile evlenip orada yaşayan, oranın sunduğu tüm eğitimsel, sosyal, maddi ve manevi imkanları sonuna kadar kullanıp 75 yaşında arada memlekete gelip giden adam, sizin memlekete borcunuz var diyor. kime borçları var o gençlerin? tayyip erdoğan'a mı? 20 yıldır göz göre göre akp'ye oy veren çomarlara mı?

    böyle insanları profesyonel meslekleri dışında sakın dinlemeyin. yurtdışında yaşayan insanlarda memleket ve kimlik özlemi çok baskın olur, sağlıklı tavsiye veremezler.

  • az önce markete giderken bu manzarayla karşılaştım. market sahibi, birkaç belediye çalışanının sessiz sedasız, kimseye reklam yapmadan gelip defteri hesaplattığını, sonra da ödeyip gittiklerini söyledi. twitter'dan mansur yavaş tagine baktığımda da tek marketin bizimki olmadığını fark ettim. ne diyeceğimi bilmiyorum, bir oy en fazla bu kadar hak edilir, bir şehir en fazla bu kadar iyi yönetilirdi sanırım.

    t: sosyal devlet vizyonunu tek başına üstlenmiş başkanın yeni icraatı.

    edit: uyarı üzerine eksiup linki değiştirildi

    bir alttaki susere ithafen edit2: zaten şehrimizde ihtiyacı olup başvuru yapan ailelere gıda yardımı yapılıyor. ben öğrenciyim, benim de borcum vardı, gelip kapatmışlar. oturduğum yerde de öğrenciler ve emekli insanlar var genelde. sizin kalplerinize kötülük hakim olduğu için iyilik kavramından haberiniz yok. mansur yavaş'ın bu kadar iyi çalışması kimyanızı bozdu biliyoruz. korkunuzda da haklısınız çünkü bu adamı cumhurbaşkanı yapacağız

  • bir parçacığın kendisinden daha yüksek enerjili bir bariyerden geçme olasılığı klasik mekaniğe göre sıfır iken bu ihtimal kuantumda sıfır değildir. bu geçiş olayına tünelleme denir.

    tünelleme olayı daha çok radyoaktif bozunmalarda gözükür. çekirdekten bir alfa ya da başka bir tanecik koparmak için yüksek bir enerji vermek gerekir. fakat bu parçacıklar kendiliğinden doğal olarak çekirdekten ayrılmaktadır.

    heisenberg belirsizlik ilkesine göre ise;
    enerjideki belirsizlik ile zamandaki belirsizliğin çarpımı planck sabitinin iki pi'ye bölümüne eşit veya daha büyüktür. parçacığın çok kısa bir zaman dilimi içinde tünelleme yaptığını düşünürsek zamandaki belirsizlik azalırken enerjideki belirsizlik artacak ve parçacık tünelleme yapabilecek enerjiye ulaşacaktır.

  • sizlerden ricam, yolda gordugumuz her turbanli hanimefendiyi kafalarda yer eden "gerici, haramzadelerin safinda" onyargilarla nitelendirmeyelim. ben bu videoda konusan 2 hanimefendiyle gurur duydum.

  • evladım, etkisiz hale getir, getirme demiyoruz.

    tabi polis de canını düşünecek, üzerine bıçakla gelen adamı elindeki teçhizat ile etkisiz hale getirecek.

    evet o polisin de canı var, ailesi çoluğu çocuğu var.

    iyi de, adamin elinde görüyorsun ki bıçak var, rambo mu lan bu attı mı alnının ortasına saplasın, o kadar kolay mı o iş?

    çek vur bacaklarından, adam yerde zaten. herifin üstüne 12 kurşun sıkmak da ne?

    ha elinde silah vardır, polise doğrultur falan o zaman iş değişir, orada bile 12 kurşun sıkılmaz, alien mi lan bu adam? ne 12 kurşunu, bu davranışın makul bir açıklaması yok.

    polis ırkçı mıdır, adamla geçmişten gelen bir husumeti mi vardır? orasını bilmem, ayrı ülke, ayrı kültür.

    şu bir gerçek ki; elinde sadece yakın dövüş silahı olan adamı bacağından vurup işi halletmek varken, 12 kurşunla kevgire çevirmek nefsi müdafaa değil keyfi müdafaadır.

  • fatih terim hocamızın az önceki basın toplantısında kurduğu cümle. "beklediğim ancak boyutunu tahmin edemediğim sorunlar yaşandığını zaten daha önceden söyledim. oyuncuların buraya gelmeden önce hazırlanmasını beklerdim. şampiyonaya burada hazırlanılmaz. ülkece de bu turnuvaya hazırlanamadık. gruptaki son maçımızda ya biz bitti diyeceğiz bitecek, ya da biz bitti demeden bitmez diyeceğiz. böyle bir krizden fırsatı çıkarabilirsek, sonraki turda başka şeyleri konuşabiliriz." demiş tam olarak.

    hocam haklısın, son zamanlarda çok tembellik ettim, kondisyonum düşük. yarınki çek maçı öncesine kadar bir toparlamaya çalışayım ama kolay olmayacak. ben yedekte kalayım, 80 milyondan biri başlasın. ikinci yarı oyuna girerim.

    http://www.hurriyet.com.tr/…as-aciklamalar-40120051

  • yalandır. yaklaşık bir ay boyunca peşinde koştuğunuz güzel sözler söylediğiniz her şekilde ondan hoşlandığınız belli ettiğiniz ve bundan asla rahatsızmış gibi gözükmeyen verdiğiniz hediyeleri seve seve alan, iltifatlarınızdan hoşalanan, size sürekli imalarda buluna bir kız bu cümleyi söyler ise bilin ki yalandır,

    meali, sen beni sevmekten vazgeçme, amaben seveceğim başka birilerini bulayımdır.

  • bir bagimlilik cesididir. hastamiz gosteris olsun ya da kutuphanede sik duruyor diye kitaba yatirim yapanlardan bircok noktada farkliliklar gosterir. oncelikle hasta kisi, kitabi sadece satin almaz, okur da. yalniz okuma ve edinme hizlari birbirlerine uyum gostermediginden, aradaki fark, yani okunmamis kitaplarin okunmuslara orani gitgide buyur. bu durumda hastaligin ilk etaplarinda bir hayiflanma sureci yasanir. sikayet edilir zamansizliktan, hicbirseye yetisemiyor olmaktan, daha okunacak aha su kadar kitap bulundugundan. zamanla bu durum kaniksanir, zira okunan ya da gozgezdirilen bir metinde, bir arkadas sohbetinde, ilgi duyulan bir konu, yazar, vs. ile karsilasildiginda hemen soluk kitapcida alinmakta ve evde biriktilmekte olan kitap sayisi gunbegun artmaktadir. bir gun gelir kitaplikta yarisi, dortte biri okunmus, hic okunmamis, ya da soylece bir goz atilmis kitaplar ustunde bir baski olusturmaya baslarlar. o zaman hastamiz bu gidise bir son vermek lazim der ve bagimliligi kontrol altina almaya calisir, fakat genelde cabalari beyhudedir. bir sure bagimlilik kontrol altina alinir, kutuphaneye dadanilir, odunc alinan kitaplarin teslim tarihi gelip catinca soluk en yakin kitabevinde alinir. buradan da anlasilacagi gibi kisinin derdi yalnizca okumak degil, okunan metinlere sahip olmak, yaninda bulunmak, bir gun birseye bakmasi icabettiginde elini atacagi kaynaklari yakin cevresinde bulabilmektir. boylelikle okunmamis kitaplardan ozur dilenip baris antlasmasi imzalandiktan sonra bir ferahlama donemi gelse de artan kitap sayisini kaldirmayan kitapliga yenilerini eklemek, evin orasina burasina konuslandirilmis kitap yiginlarini duzenlemek gibi mekana ve mobleye dair problemlerin peydahlanmasi yakindir. etrafla konu uzerindeki konusmalarinda ise savunmaci bir havaya burunur. kitapciya yollandigini soyledigi arkadasi, -e daha gecen gun almadin mi sunu bunu? dediginde - birader bu meyve sebze degil ki curusun, bittikce alinsin, teessuf ederim! gibi bir cikista bulunup kabarsa da icten icte, 'yahu hakli, hayallah, ama geldik iste simdi elim mecbur...' bir tane daha. neyse efendim, bilincli ve bagimliliginin farkinda olan hastamiz cesitli ruh hallerine bata cika kah okur kah kitap alir, bu is boylece gider. dilegimiz gun gelip de okunmamis kitaplarin agirligi altinda ezilen hastamizin, 'ben bu kitaplari simdi baslasam omrumun sonuna kadar bitiremem' hesabi yapip okumayi topyekun birakmamasidir.

  • bağırsak içindeki atık maddelere önderlik eden ve çıkışa kadar onlara yol gösteren efsanevi bir kurt...