hesabın var mı? giriş yap

  • bu hafta sonu abd tarihinin en meşhur protestosunun 250. yıldönümü. boston çay partisi, ingiltere'nin çayı vergilendirmesine ve çayın sadece ingiliz doğu hindistan şirketi'nden satın alınmasını zorunlu kılmasına karşı yapılan bir gösteriydi.

    16 aralık 1773'te, yani 250 yul önce bugün, bir grup bostonlu üç east ındia co. gemisine binmiş, ardından 18.000 sterlin değerindeki 342 çay sandığını suya atmıştır. sömürgecilerin ilk ya da tek başkaldırı eylemi olmasa da boston çay partisi, devrimi ateşleyen kıvılcım olarak kabul edilmektedir.

    parlamento tarafından 1767'de kabul edilen ve ingiliz kolonilerine ithal edilen çeşitli ürünlere vergi koyan townshend yasaları, kolonilerin protesto ve itaatsizlikleriyle öylesine büyük bir fırtına yaratmıştı ki, 1770'te yürürlükten kaldırılmış ve parlamento'nun kolonilerin onayı olmadan bu tür koloni gelirlerini artırma hakkını saklı tuttuğu çay vergisi kurtarılmıştı.

    bostonlu tüccarlar, hollandalı tüccarlar tarafından kaçak olarak getirilen çayı almaya devam ederek yasayı atlattılar. 1773 yılında parlamento, (1) kolonilere ihraç edilen tüm çay üzerinde bir tekel, (2) ihracat vergisinde bir muafiyet ve (3) elindeki bazı fazla çay miktarları için borçlu olunan vergilerde bir "geri çekme" (geri ödeme) vererek mali açıdan sorunlu doğu hindistan şirketi'ne yardım etmek için tasarlanmış bir çay yasasını kabul etti.

    kolonilere gönderilen çay sadece doğu hindistan şirketi gemileriyle taşınacak ve bağımsız koloni nakliyecileri ve tüccarları atlanarak sadece kendi acenteleri aracılığıyla satılacaktı. şirket böylece çayı amerika'da ya da ingiltere'de normalden daha düşük bir fiyata satabilir; herkesten daha ucuza satabilirdi. tekel algısı, normalde muhafazakâr olan sömürge tüccarlarını samuel adams ve özgürlük oğulları liderliğindeki radikallerle ittifaka sürükledi.

    new york, philadelphia ve charleston gibi şehirlerde çay acenteleri istifa etti ya da siparişleri iptal etti ve tüccarlar sevkiyatları reddetti.

    ancak boston'da kraliyet valisi thomas hutchinson yasaları korumaya kararlıydı ve gelen üç geminin, dartmouth, eleanor ve beaver'ın yüklerini bırakmalarına izin verilmesi ve gerekli vergilerin ödenmesi gerektiğini savunuyordu.

    yaklaşık 60 kişilik bir grup, 16 aralık 1773 gecesi, bostonlulardan oluşan büyük bir kalabalığın da teşvikiyle, battaniyeler ve kızılderili başlıkları giyerek griffin rıhtımına yürüdü, gemilere bindi ve 18.000 sterlin değerindeki çay sandıklarını suya attı.

    buna misilleme olarak parlamento, kolonilerde hoşgörüsüz yasalar olarak bilinen ve imha edilen çay için ödeme yapılana kadar şehrin deniz ticaretini durduran boston liman yasası da dahil olmak üzere bir dizi cezalandırıcı önlemi kabul etti. ingiliz hükümetinin cezalandırma için massachusetts'i seçme çabaları sadece kolonileri birleştirmeye ve savaşa doğru sürüklenmeye hizmet etti.

    (bu olayların öncesi, sonrası, bugüne etkisi dahil tüm kaynak materyaller amerikan devrimi yazısında belirtilmiştir.

  • skandalı yaşayan hanedan fransa'yı aralıksız 805 yıl(987-1792) yöneten capet hanedanıdır.(capet ve alt kolları olan: valois, bourbon hanedanları) esasen fransa'yı 805 yıldan daha fazla yönetmişlerdir ama sanıyorum o kısım bizi ilgilendirmiyor.*

    bahsettiğim zamanlarda tahtta fransa kralı yakışıklı/demir lakaplı iv. philip tahtta bulunuyor. tatlı mı tatlı şöyle bir ailesi var: görsel philip'in kızı isabella, ingiltere kralı ii. edward'ın eşi. yani kendisi ingiltere kraliçesi. philip'in oğlu charles, burgonyalı blanche ile diğer oğlu veliaht prens louis ise burgonyalı margaret ile evli.

    1313'te ingiltere kraliçesi isabella kocasıyla birlikte fransa'ya ziyarete gelir. louis ve charles konukları için kukla gösterisi düzenler. gösteriden sonra isabella hem kardeşlerine, hem de kardeşlerinin eşlerine işlemeli cüzdanlar hediye eder.

    aynı yılın aralık ayında çift ingiltere'ye döner. isabella, aunaylı gautier ve aunaylı philip(kardeşler) adlı iki norman şövalyenin eltilerine hediye ettiği cüzdanları taşıdığını fark etmiştir. eşeğin aklına karpuz kabuğu düştü bir kere, 1314'te fransa'yı tekrar ziyarete giden isabella mevzuyu babasına anlatır.

    iv. philip derhal aunaylı kardeşleri tutuklattı ve bir süre sonra skandal ortaya çıktı. tour de nesle kulesi'nde philip'in gelinleri blanche ve margaret zamanlarının bir bölümünü norman şövalyelere ayırmıştı.** dedikodular ortaya çıkmaya başladı, philip'in üçüncü gelini joan'ın olaydan haberdar olduğu hatta onun da tour de nesle'de yaşananlara katıldığı söylendi.(v. philip'in eşi)

    norman kardeşler işkence gördü, zina suçlamalarını kabul etti. olaya karışan blanche ve margaret'in saçları kazıtıldı ve hapsedildiler. işler norman kardeşler için daha kötü bitti, onların hapsedilmesi yetmezdi. öyle şeyler yapılmalıydı ki, bir daha kimse kraliyet ailesine göz dikemesin. önce hadım edildiler ardından ünlü ingiliz cezası "drawn and quartered" yapıldı.(bkz: hung drawn and quartered /@bunubenyazdim) yani önce canlı canlı iç organlarını çıkardılar daha sonraysa vücudunu birkaç parçaya böldüler veya başka bir kaynağa göre yine hadım edildiler daha sonra tekerlek yardımıyla kolları ve bacakları kırıldı ve son olarak asıldılar.

    edit: dönem kroniklerinden birinde d'aunay kardeşlerin ölümü şöyle resmedilmiş: görsel
    credit: (bkz: convallaria maialis)

  • is gorusmelerinin banko sorusudur, muhakkak cikar.

    rakam olarak degil "bu isi gercekten istedigim icin buradayim, maas olarak beni tatmin edecek bir sey teklif edeceginizi dusunuyorum" tarzi bir cevap vermenizi beklerler.

    rakam olarak cevap verince de "firmamizda calismayi maas icin mi istiyorsunuz" derler bir de. yok anasini satayim spor olsun diye calisacagim. para icin calismak ayip mi? kari mi satiyosunuz firmada?

  • nasıl ki soma katliamından sonra akp soma'dan birinci parti çıkmaya devam ettiyse, havai fişek fabrikasının patlamasından sonra da sakaryalılar yine ampule basacaklar. çünkü bu insanlar allahçı, reisçi. belki reisçilik allahçılıktan önce geliyordur, bilemeyeceğim. çünkü reis camiye gel dese hepsi gider, allah gel dediğinde gitmiyorlar diye biliyorum. her şeyin allahtan geldiğine, sınandıklarına inanıyorlar. olacağı varsa olur kafası yaşıyorlar. teknolojik imkan olsa da anüslerinde havai fişeği doğrudan patlatsa müsiad tayfa, dağda 3-5 pkklı kaldı dayanın, denildiğinde yine ses etmeyeceklerdir. bu insanları sıradan bir seçmen olarak değerlendirmek hata, hasta hepsi, sosyolojiden, politikadan ziyade tıbbın araştırma alanına giriyorlar. bunu samimi söylüyorum.

  • en baba yollardan birini babam kullanmıştır. şöyle ki karşı kuaförde yeni işe başlayan eleman babamın işyerine gelerek wifi şifresini istemiş. babam da bir şey lazımsa gel burda istediğin zaman bilgisayarı kullan cevabını vererek esnaf ve baba olmanın gereklerini yerine getirmiştir:)

  • yarım saattir izlediğim şeyin tarlabaşı'ndaki vinç ışıkları olduğunu yeni anladığım yağmur.

  • bu acıya birinci taraftan şahidim. abim öldüğünde annem 43 yaşındaydı. abimin cenazesinden 1 hafta sonra işine döndü, 1 ay sonra ev taşıdık, 3 ay sonra tatil yaptık. annemin yaşamaya çalışmasını gözünden görüyordum. öyle bir acı ki bu kendini bir pençelerine bıraksa bir daha toplanmaz korkusu vardı kadının gözlerinde. bizim için yaşamayı seçti. annem bir hafta sonra işine dönerken böyle densizler yine eleştirmişti, annem cevap olarak da 'ben şimdi dönerim dönmem, dönmezsem ne değişecek ki, en azından bir işe yarıyorum' demişti. kendisi sınıf öğretmenidir. hayatınızda en fazla kırılan kemiğin acısını yaşamışsınız, sizin ne haddinize nasıl acı yaşanır öğretmek?

  • organizasyon müthiş
    birebir fıkradakinin telefon versiyonu olmuş.

    temel yaralanmış, cam silerken elini kesmiş, demiş ki bir aile hekimine gideyim. kapıyı açmış içeri girmiş, önüne iki kapı çıkmış, birisinde ‘hastalıklar’yazıyor, diğerinde de ‘yaralanmalar’. ‘yaralanmalar’ kapısını açmış girmiş içeriye, bakmış orada da iki kapı, üzerinde ‘kanamalı’, ‘kanamasız’. demiş ben kanamalıya gideyim, parmağımda yara var diye. kanamalı kapıyı açmış içeriye girmiş, yine önüne iki kapı çıkmış, ‘hayati önemi olan’ ‘hayati önemi olmayan’. ‘hayati önemi olmayan’ kapıyı açmış, kendisini sokakta bulmuş. akşam temel eve gelmiş fadime sormuş: ‘nasıl, iyi baktılar mı?’ ‘vallahi hiç bakmadılar ama organizasyon müthişti’ demiş.