hesabın var mı? giriş yap

  • sap bir muhasebe yazılımıdır. hatta ve hatta maliyet muhasebesi yazılımıdır. öncelikle bunun üzerinde anlaşmak lazım. kendisi erp (kurumsal kaynak planlama) yazılımı olduğunu iddia eder ancak tüm mimarisi ve süreçleri o fı ve co belgelerinin doğru oluşması yani şirketin mali tablolarının ve ürün maliyet hesaplarının düzgün yapılabilmesi üzerine kurguludur. satış, satın alma, üretim, kalite, insan kaynakları ve depo yönetimi departmanlarındaki insanlar bu kıl yazılıma o nedenle seve seve katlanmak zorundadır.

    özellikle büyük şirketler ve denetim şirketleri bu yazılıma bayılır. çünkü sap aslında hiç de optimum olmayan ultra karmaşık bir veritabanına sahiptir ve bu özellikle böyle yapılmıştır.

    siz gidip bir yazılım firmasına, bana bir erp yazılımı yap derseniz o gider onu en basit ve kullanışlı şekilde yapar ama ileride şirkette birisi yanlış sipariş girdiğinde ya da muhasebede hata yapıldığında git bunu sistemden düzelt diye ıt departmanından istekte bulunmaya başlarlar. oradaki veritabanı admini de girer sisteme kaydı veritabanından siler eder sonrasında bir bakmışsınız ki sistemde isteyen istediği gibi at koşturur hale gelmiş.

    işte bunu sap 'de yapamazsınız. ben türkiye'deki hiçbir şirketin bilgi işleminde sap basis db admin vs. işi yapıp da doğrudan hana db'den sql query ile veri silerim diyebilecek bir delikanlı tanımıyorum. çünkü bunu yaptığınız anda onbinlerce tablo arasındaki referential integrity'i büyük ihtimalle bozarsınız. sistem çöker ve sonrasında da kolay kolay geri toplayamazsınız.

    bu nedenle sap'de attığınız kayıt orada durur. silinemez ve değiştirilemez. örneğin faturayı 10tl değil de 100tl diye kestiyseniz bunun ters kaydını alıp bakiyeyi 0'layıp tekrardan 10tl'lik kayıt atmanız gerekir. ya da mal girişi yaparken yanlışlıkla 1 yerine 10 adet yazarsanız gidip 10 adetlik ters kayıt yapıp tekrar 1 adet giriş yapmanız gerekir bu sayede sistemdeki her adımın kaydı olmuş olur. bu kayıtlarla kafama göre oynayabilsem bilgi işlemciyle anlaşır, depodaki bir ürünü çantaya atar sonra veri tabanı üzerinde envanterden sildiririm. sonradan sayım yapıldığında 1 tane çalmış dahi olsam eksikliği anlaşılmazdı.

    yani sap yazılımı şirketin patronları ve hissedarlarının acaba bu şirketteki tipler teşkilat olmuş benim paramı zimmetlerine mi geçiriyordur kaygısını azaltır. denetlemeye gelen firma bu kayıtlar güvenilir mi acaba içinden bir şey sildiler ya da değiştirip kitabına mı uydurdular diye daha az kaygı duyar.

    yani siz sap'den çok daha ucuza çok daha hızlı ve pratik bir yazılımı 5-10 kişilik mahmut yazılım ticaret a.ş. yaptırabilirsiniz ancak milyar dolarlık şirketlerin yatırımcıları parasını mahmut yazılımın ürününe emanet ettirmez.

    hana ise sap'nin kendi geliştirdiği in memory database'in adıdır efendim.
    s/4 hana da erp'nin hana veritabanına göre optimize edilmiş ve bazı süreçlerinde performans iyileştirmeleri yapılmış halidir. mesela s/4 ile birlikte bkpf ve bseg'e alternatif acdoca tablosu gelmiştir vs. vs.
    bu hana veritabanındaki tüm veri ram'de tutulur bu nedenle daha hızlı işlem yapar.
    ancak sap hana sunucularının donanım yatırımları da tuzludur. örneğin çalıştığım şirket hana için 2x24tb ram kullanan milyonlarca dolarlık sunuculara ihtiyaç duyar çünkü malzeme defteri ya da yevmiye defterinde bir ay içerisinde milyarlarca kayıt oluşuyor.

    3 kişilik yazılım firmasının yazdığı şey 50 kişilik depoyu idare edebilir ve 1000 dolarlık sunucuda çalışabilir ama dakikada milyonlarca işlem olan yerde patlar, ancak sap tıkır tıkır çalışır. stabilliğin ve performansın arkasında bu yatar.

    bu arada sap ekranlarını da artık fiori ui5 ile dilediğiniz gibi web tabanlı ve istediğiniz çözünürlüğe uygun olacak şekilde değişik renk ve görseller ile tasarlayabiliyorsunuz. karmaşık süreçlere ya da işletime ayıracak ekibi kaynağı olmayan şirketlere de bulut tabanlı saas versiyonu s4hana on cloud mevcut.

    yine de dediğim gibi 50-100 kişilik bir kobide ve patron "ben depocum hasan'a, muhasebecim ayşe'ye, satın almacım murat'a güveniyorum. bu adamlar benim malımı çalmaz, üretip sattığım şey de basit bana ne kadar mal oluyor kolayca hesaplıyorum" diyorsa, hiç gerek yok boşa sap'ye para vermesin. gitsin bulsun bir yazılım onu kullanıversin.

  • benim için şöyle;

    duş almak, -a girmek : akmakta olan bir suyun altına girip, hızlı bir şeklde saçları bir kez şampuanlayıp, vücudu üstün körü yıkamak yada hızlıca bir sünger,lif ile temizlenmek. tahmini süre: 5-8 dakika.

    banyo yapmak: akmakda olan su şartı aranmadan birden fazla kez uzun uzun saçları yıkamak, vücudu keselemek/köpürtmek, banyo içerisinde yapılan temizlikleri yerine getirmek misal koltuk altı temizliği vs. bazen küveti doldurmak gibi aktivitelerde duruma eşlik edebiliyor. tahmini süre min.15-20 dakika ve fazlası.

    ek: banyo yapmak eylemi peşinden tırnakları kesmek, güzelce traş olmak, uzun uzun kremlenmek gibi banyo içi/dışı aktivitelerle desteklenebiliyor.

    aradaki temel fark süresine bağlı olarak içeride yapılabilen aktivitelerin kısıtlanması yada uzaması. mesela sabahın köründe uyanıp okula gideceğim gün banyo yapmıyorum, duş alırım genelde. banyo yapmak daha bir akşam üzeri aktivitesi gibi ama niye bu kadar ciddileştim bilemiyorum.

  • sınavın ilk dakikaları:

    şimdi diyelim ki bundan 50 aldım... yani bi kaç şey de geveledim yüz üzerinden 50 alırım herhalde... neyse şimdi bu midterm'ün ağırlığı yüzde 30 olsa, ödevleri birilerinden bulsam evirip çevirip patchwork çalışması yapıp versem, onlardan da yüzde 20 gelse... geçer miyim? geçerim ya...

    10-15 dakika arası:

    şimdi diyelim ki ben bundan 20 aldım... yani adımı yazdım, sabahın köründe kalktım geldim sınava, bunlara bile puan verilmesi lazım. hem boş kağıt vermiyorum ki canım, yazdım bi şeyler, aa... bu midterm'üm ağırlığı yüzde 30 değil de 25 olsa, ödebvlere özensem, misler gibi teslim etsem... geçer miyim? geçerim canım, artık daha neler!

    20-30 dakika arası:

    şimdi diyelim ki ben bundan 10 filan aldım... ödevleri de verdim, finaline de deliler gibi çalıştım. gitsem hocaya da ağlasam, "hocam midterm zamanı çok hastaydım, çok iyi geçmedi sınavım filan desem... geçirir mi? geçirir herhalde yav.

    30+ dakika - sınavı teslim ederken:

    kağıdı ilk veren kişi olmaktan da nefret ediyorum, şimdi salak asistan can sıkıntısından benim kağıdımı okuyup eğlenecek.uf boş kağıt verseydim bari, hiç değilse rezil olmazdım. şimdi ben bu sınavdan 0 alsam... aman be yaz okulunda açılmıyo mu bu ders!

  • secimle gelen insanlarin halkin anasini bellemesine birilerinin dur demesi gerekiyor bazen.

    bence guzel haber. umarim maduro tez vakitte defolup gider.

    gelen tonla mesaj editi: #85860906.
    bu arkadas guzelce aciklamis. maduro ulkenin anasini bellemis, hala salt komunizm pesinde kosanlar var.

  • 80'li yılların başında beşiktaş'a çok büyük bir miktarda nakit hibe ederek beşiktaş'ı ayağa kaldıran ve bunu yaparken yönetim kurulunda dahi olmayan büyük beşiktaşlı erdoğan demirören'in frankenstein'a benzettiğim oğlu, iyi bir beşiktaşlı.

    yıllar sonra gelen edit: iyi bir beşiktaşlı olduğu konusunda bizleri şüpheye düşürmüş insan.

    daha bi yıllar sonra gelen edit: ben de bu adama "iyi bir beşiktaşlı" demişim ya, ağzıma sıçsınlar benim. 19 yaşında yazıp da 26 yaşımda pişman olduğum çok şey var ama bu bi başka mına koyim. acı çekiyorum resmen.

    en son edit: olm adam fenerbahçeli çıktı lan?

    en bi son edit: erdoğan demirören için söylediklerim de içime kaçmış bulunmakta. hayırlı olsun.

  • kemal doğulu diyor ki; ben anlayamadığım insanları severim.

    sanki benim başıma hep stephen hawking'lerle, einstein'larla takılıyor. hande yener'in kankasısın işte ne anlayamadığım insanı?

    hande yener'i bile anlayamadıysan o da ayrı bir dram tabi.

    edit: diğer enteller gibi 'ya ben hep felsefe entrysi giriyorum ama bu saçma entrym debe oldu ühü' demeyeceğim. diyemem zaten son 5-6 entrym bu başlığa :( sadece şunu diyeyim, senin ben osmanlıcana sokayım uzun it. geber artık.

  • korkmayın birim para hesabı yapmaya gelmedim.

    8 ay önce viyana'ya gelen ricky gervais'in armageddon gösterisine viyana'nın en büyük salonlarından biri olan (en büyüğü de olabilir) wien stadhalle'de kategori c'ye denk gelen bir bileti 60 euro'ya almıştım. bilet

    şu an ise 11 ay sonra aynı salonda olacak cem yılmaz'ın gösterisinin aynı kategori bileti 125 euro kategori c, sıra 11.

    yıllık enflasyonu %20 alsan bile neredeyse 1.5 katından fazla pahalı.

    sanırım bir şeylerin türklere pahalı olması için türkiye'de olması gerekmiyor.

    hangi komedyenin daha iyi olduğunu ise takdirinize bırakıyorum.

    edit: klavye hassasları için rick, ricky olarak değiştirildi. ne çok ruh hastası varmış, sanki bunu konuşuyoruz. müptelaları için, başlıkta cmylmz yazdığım da cem yılmaz aslında. sığmadı da, ondan öyle açtım başlığı.

    edit 2: bilet alıp almadığımı yazmamama rağmen “paran yoksa gitme”ciler ile “alma o zaman bak gör nasıl düşüyor fiyatlar”cılar dolmuş başlığa. konu para olup olmamasından ziyade, o gösterinin ederi. 60€’luk herhangi başka bir şeye 125€ ödemeyi sorun etmiyorsanız zengin değilsiniz enayisinizdir. ya da size göre 125€ da ediyordur, ona da söyleyecek bir şey yoktur.

    işbu entarinin amacı yukarıda belirttiğim kıyası tartışmaya açmaktır. ama bayılıyorum cağnım ülkemin fikir yobazlarına. bizde “bence” diye bir şey yok. “ya benim gibi düşünüyorsundur ya da malsındır” var.

  • olay bakırköy-taksim sarı dolmuşlarında geçmektedir ...
    thug love cep telefonu ile bir arkadaşı ile mesajlaşmaktadır ...

    thug love: tl
    psikopat yolcu : py (30 yaşlarında iyi giyimli bir bayan)
    dolmuş şöförü: kaptan

    tl mesaj yazmaktadır ..
    py: başka zaman yapsan olmuyo mu o tıktık ı ?
    tl: buyur?
    py: kapat şu telefonu yaa
    tl: ahah size mi soracam hanfendi ne diyosunuz yaa
    py: telefonu kapat dedim rahatsız oluyorum kardeşim tıktık
    tl: bu şekilde söylediğiniz için inadına kapatmam efendi gibi rica etseydiniz kapatabilirdim
    py: gençliğin haline bak bunlardan bişey olmaz be
    tl: sizin gibi olcaksak hiçbişey olmıyalım zira daha güzel bişey olsa gerek
    py: ne terbiyesizmişsin sen ya cep telefonuyla mesaj yazıcaksan in taksiye bin hayret bişey
    tl: siz rahat seyahat etmek istiyosanız taksiye binin hanfendi dolmuşta cep telefonu yasak değil dimi kaptan ?
    kaptan: değil valla abi
    tl: al işte
    py: bak birlik olmuş bunlar terbiyesizler
    kaptan: abla in aşaa yaa ne konuştun iki saattir trafik var zaten
    py: ......
    kaptan durur kapıyı açar : abla valla in çekemem senin dırdırını ben
    py: tamam sustuk bee allah allah
    kaptan: allahım sen sabır ver bana yaa

    tl mesaj yazmaya devam eder ...

  • daha doğru düzgün telefonun olmadığı dönemde, okuma yazması olmayan deden baban geldi tutundu, 21. yüzyılda mı tutunamayacak insanlar!

    siz gelmeyin ulan ayılar demek istemiş. başka bir mevzusu yok.