hesabın var mı? giriş yap

  • tanımı mühendisçe yazarsam şöyle demeliyim:

    düzgün torkla sıkılmayan kuyruk rotoru pallerinin bağlantı noktalarından kopmasının ardından fırlayan parçaların ana rotor pallerine vurması ile aynı anda kuyruk rotoru koptuğundan ötürü ana rotorun doğal bir açısal momentum ile aniden kabini döndürmesi sonucu emniyet kemeri bağlı olmayan kullanıcının helikopter kabinine çarpmasıyla gerçekleşen üzücü bir hadise.

    yılların helikopter bakımcısı moduna geçersem; helikopter riskli araçtır gençler. özellikle dönen parçaların sabitlemesinin düzgün torkla yani sıkma kuvveti ile yapılması gerekir. bu tork işlemi belirli güce ayarlanmış torkmetreler (örnek) ile yapılır. bu aletlerin her belli periyotlarda kalibrasyonu olur. eğer düzgün torklama olmazsa bu şekilde kazalar kolayca gerçekleşir.

    ayrıca ana rotor'un pallerine bakarsanız aşırı bir dengesizlik ve salınım görüyorsunuz. kaza geliyorum demiş. kuyruk rotoru kopmasaydı eninde sonunda o ana rotora aşırı sarsıntıdan bir şeyler olurdu.

    netice şudur; mühendislik tarihi kanla yazılmıştır. ben evde hidrojenle çalışan motor yaptım, okulda güneş enerjili uçak icat ettim, jet motoru nedir ya vikipedyaya baka baka yaparız demek olmaz.

    edit büdüt: konuyu hiç bilmeyenlere mühendisçe yazarak "cıvataları sıksaydı kaza olmazdı" anafikrini anlatabildiğime göre sanırım güzel bir entari yazmışım. hayırlı forumlar *

  • aşmış kuşak. herkes savaş sonrasında tipik bir burjuva hayatı yaşamaya başlamışken ve kimse hiçbir konuda uçlara gitmezken, onlar otostopla ülkeyi dolaşmaya, caz dinlemeye, edebiyatla ilgilenmeye, şiir okumaya, içmeye, çekmeye, doğu felsefeleriyle ilgilenmeye, her türlü ayırımcılığa ve savaşa karşı çıkmaya, kısacası canları ne istiyorsa onu yapmaya başlamışlardır. değiştirme gücüne sahiptiler ve değiştirdiler de. burroughs un dediği gibi "değişimin gerçek mimarları" ydılar. hippilere ön ayak olmuşlardır. çıkışları six poets at the six gallery isimli şiir gecesinde olmuştur. bu gecede ginsberg "howl" (uluma) isimli şiiri okumuştur ve büyük bir etki yaratmıştır. bunun üzerine ferlinghetti şiiri yayımlamayı önermiş ve kitap beklenen ilgiyi görmüştür. aslında kuşağın ilk romanı john clellon holmes un "go" isimli romanıdır, ancak bu roman fazla ilgi görmemiş ve hiçbir hareket başlatmamıştır. kuşağın en büyük patlama yapan ve en önemli romanı ise jack kerouac ın "on the road" (yolda) isimli romandır ve insanlar bu romanı sahiplenmişler, okuyup yollara düşmüşlerdir. akım genel olarak bir edebiyat akımı olsa da, sadece edebiyatla sınırlı kalmamış, sanatın diğer dallarına da sıçramıştır. müzikteki en bilinen temsilcisi, daha çok bir hippi olarak anılsa da bob dylan olarak gösterilebilir (şiirleri beat literatürüne geçmiştir), jim morrison da beatlerden oldukça etkilenmiştir, janis joplin de bir hippiden çok bir beatnik olduğunu belirtmiş ve şöyle bir cümle sarfetmiştir: "aradaki fark; bir hippi bir gün bu dünyanın güzel bir yer olacağına inanır, bir beatnik ise buranın her zaman boktan bir yer olarak kalacağını bilir". okunması, bilinmesi, unutulmaması, gelecek nesillere aktarılması gereken kuşak.
    bir de ginsberg ün şu sözünü de belirtmek gerekir: "yapacak büyük bir işimiz vardı ve bunu yapıyoruz. amerika nın ruhunu kurtarmaya ve iyileştirmeye çalışıyoruz."

  • şu debe'ye giren entryisi önce gg gerekçesiyle silindi. sonra bu entryi aynı başlığa tekrardan yazınca, çaylak yapıldı.

    sözlüğe akp'li, dinci kayyum mu atandı? yoksa gg'lik hiçbir şeyi olmayan entryi kim, ne diye siler?

  • sorumsuz lavuğun tekidir.

    bu adamın daha komplike bir türü de sen cebindeki üç kuruşu vermiş ve bir süre idareli gitmeye çalışırken; bu param yok diye ağlayan yavşak ona buna yemek ısmarlar, sigarasından da taviz vermez.
    senin gitmek isteyip de "neyse kalsın şimdi çok gerek yok" dediğin bütün konserlere gider, tatilini yapar.
    bir süre sonra zaten borç zaman aşımına uğrar; sen de paranın gelmeyeceğini anlayıp hesaplarını bu yönde revize edersin.

    ayrıca

    (bkz: alacağını istemenin borç istemekten daha zor olması)

  • hazırlıkta okuyoruz. liseden öyle bir ortama geçmişiz ki adapte olmak çok zor. hazırlığın camında bir baktım. isimim yazıyor. matematik bölümünden prof. dr. bilmemkimi görünüz. beni bir ter bastı. ulen koca prof. beni niye çağırsın. lisede müdür yardımcısı çağırdı mı başın belada demektir. dersi mersi unuttum defter kitap falan sınıfta kaldı. koşarak matematiğe gittim. buldum odasını hocanın. öleceğim heyecandan. neden çağırır beni koskoca profesör. hem de matematik profesörü. kapısına geldim kapı açıktı. elinde çay fincanıyla vatandaş kapıya yöneldi "buyrun" dedi. kendimi tanıttım büyük bir heyecanla sesim titreyerek. "hocam ben hazırlıktayım. beni çağırmışsınız." dedim. "estafurullah. çağırmak ne kelime. burası üniversite. kimse kimseyi çağıramaz. ben sizinle görüşmek istedim. hazırlığın sekreterini aradım onlar da ilan asmışlar. konu şu: sizin alacağınız matematik dersi ......" konuştu konuştu ben gerisini dinlemedim.

    şimdi bu hocalar bu öğrencilere böyle eğitim veriyorlar. bunu odtüde okumayan bir adam başbakan da olsa anlayamaz bilemez. nerden bilsin.

  • çok rahat, çok profesyonel.

    herkes özgür değil mi? niye adama saldırıyorsunuz amk.

    edit: nasıl eksiliyorsunuz lan böyle ekşici piçler.(kahkaha amk)

    zorunlu edit : eksilendiğimi gösteren bildirim ya da sayı göstergesi yok arkadaşlar sakin olun lütfen