hesabın var mı? giriş yap

  • ortaokula giderken bi halil vardı, en yakın arkadaşım. herifin bırak konuşmasını, hayatını slow motion yaşıyor pezevenk. sınıfça erdek'e gittik denize. bu mal açılmış boğuluyor, biz sahilde bunu seyrediyoruz, bu dalgaların arasında kaybolup geldikçe bir şeyler söylüyor "beeeennnnnn" kısmını anlıyoruz da kalanını anlamıyoruz. "ben boğuluyom" diyormuş meğer, ulan imdat de bir şey de, panik yap, çırpın di mi? yok, herif ölürken bile mostrayı bozmuyor abi, yavaş yavaş ölüyor adam, ağır ağır, saçı bile bozulmadan ölüyor suyun içinde. allahtan hocalar gitti de kurtardı, ben olsam bırakırdım orda.

  • bölük komutanının* tam bir star wars fanatiği çıkması, kol komutanı* asteğmene*, bestler-dereler'de * operasyon sırasında koluyla beraber a&t faaliyetine, tepeye emniyet almaya falan gönderirken, emir verme aşamasında yoda gibi devrik cümlelerle konuşup, "my young padawan" diye hitap etmesi. benim de "yes, master", "acknowledged, sir", "roger, roger" gibi karşılık vermem.

    düşünüyorum da iyi ki öyle yapmış. yoksa kafayı sıyırmamak elde değil, aylarca hemen hemen her iki operasyondan birinde mutlaka çatışmaya girdiğimiz, her seferinde mutlaka bir kaç tane mayına denk geldiğimiz o bölgede. kucağımda şehit olan askeri mevziden taşıdığım, üç gün boyunca silah sesinin dinmediği, 22 tane teröristi ölü ele geçirdiğimiz o acayip coğrafyada. a&t faaliyetinde, bir pkk'lıya arkadaşı tarafından gönderilmiş bir fotoğrafın arkasında "benim için de bir kaç tane tc askeri gebert" yazılı albümü bulduğumuz dere yatağında. çocukların operasyon dönüşü bizi "en büyük asker bizim asker" diye bağırarak karşıladığı, kumanyamızdan artan şeker, bisküvi, çikolatayı dağıttığımız, bana "abi, biz de büyüyünce sizin gibi şehit olacaz" diyen veledin bulunduğu köyde.

    ne öğretti konusuna gelirsek: bana dua etmeyi öğretti. ordaki askerlere, o garibanlara, ve de rütbelilere, yıllarca ailesinden uzakta, savaşın ortasında olan o subay, astsubay, uzman çavuş ve onbaşılara, bitirip gelince her gece "umarım o dağlarda şu an yağmur yağmuyordur, soğuk değildir, umarım sis, pus yoktur, gece görüşler güzel gösteriyordur, inşallah hepsi kazasız belasız birliğe, sonra da evlerine dönerler" demeyi öğretti, tanrıyla çok da işi olmayan bana.

  • bir hatanın bedelini koca şirketin ödemesi durumu.

    90 yıllık şirket ama başındaki adam nerde ne söylemesi gerektiğini bilmiyor. siyaset dediğin bugün var yarın yok. ama bu halk hep var. müşteri senin velinimetin. ticaret yapan bir insan 3 günlük siyasi kaygılar yüzünden müşteriyi karşısına alır mı lan? pazarda limon satan çocuk yapmaz bunu.

    al bak koç'a, aydın doğan'a, sabancı'ya. onlarca iktidar geldi geçti. bir gün olsun bu ailelerin halkın yarısına sırtını dönüp iktidara yavşadıklarını gördün mü? hayır. bazen olurlar hafiften bir destek, bazen olurlar köstek. ama hiçbir zaman net bir tavır almazlar. iktidarla halkın farklı kesimleri arasında hep denge kurarlar. sürekli ortaya konuşurlar.

    mesela doğan medya grubu, bazen bakarsın yandaşlıkta a haber'i geçerler, bazen bakarsın yürek yemişler gibi iktidarın üstüne giderler. ama hiçbir zaman tam anlamıyla taraf olmazlar. elbette ki siyasi fikirleri vardır. ama bunu aşikar etmezler. sesleri solukları pek çıkmaz ama her zaman pastadan paylarını alırlar.

    bugün iktidara tamamen tarafgir olan yeni nesil zenginler, iktidarı canhıraş bir şekilde savunup muhalif kesim için terör estiriyor. çünkü iktidar gittiğinde, binbir türlü dalavere ile tutunup beslendikleri kaynağın ellerinden kayacağını biliyorlar.

    siz, kaptığı iki ihaleyle zengin olmuş sonradan görme bir şirket misiniz? ta 1927'de, genç cumhuriyetin daha 3. yılında binbir ümitle kurulmuş bir şirketsiniz. ama sizin yaşarcık, gaza gelmiş olacak ki koca şirketin mazisini unutup halkın yarısını karşısına aldı. çok amatörce. iktidar yandaşlarının kendisine sahip çıkacağını, pınar ürünü almak için kuyruğa gireceklerini falan düşündü herhalde. oğlum bunlar, onca tantanaya rağmen reyizlerinin filmine bile gitmeyip filmin gişede çakılmasına sebep olan insanlar. bu hayatta hiçbir bedel ödemeden, hiçbir emek vermeden riyakarlıkla, kurnazlıkla, torpille, hileyle hayata tutunup bunu yaşam tarzı haline getiren insanlar. dün dost dediğine düşman, düşman dediğine dost diyen insanlar. senin neyine sahip çıkacaklar. bunlara güvenilir mi lan?

    kalırsın işte böyle muhasebecinle baş başa. hadi yürü git.

  • gizli bölümler, hmmm.
    bu okulların bir projesi yok mu? var.
    bu projeyi onaylamakla yükümlü mimarlar, belediyeler var mı? var.
    peki bu projelerdeki okulların inşaası esnasında imar planına ve projesine göre yapılıp yapılmadığını denetlemekle yükümlü belediyeler değil mi? evet.
    okulların inşaası bittikten sonra geçici kabul ve kesin kabul için heyetler buraları gezmiyor mu? gezmek zorunda.

    o zaman soru şu?
    nasıl oluyor da kimler bu gizli bölümlerin yapılmasına göz yumuyor? bunların hepsi tek tek ortaya çıkarılmalı.

  • chp’li başkan tarafından yönetilen bir ile misafir olduklarında il valisini, akp’li bir ile misafir olduklarında belediye başkanını konuk eden program.. herifler çanakkale’ye geldiklerinde 20 yıllık belediye başkanı yerine 1 aylık valiyi konuk ettiler. bursa çekimlerine bakıyorsun konuk alinur aktaş.. bu kadar mı korkuyorsunuz lan reisten? :) yemek programlarını da izlemiyordur herhalde..

  • topla oynamayı çok seven iki dakka toptan ayrı kalamayan tiptir. ulan bi pas verir saniyesinde topun kendine emanet edilmesini ister. sanırsın ki sahanın en iyi oyuncusu.
    bu lavuk kanattan yaldır yaldır koşmaya ve topu kaleden çok uzak noktalara dikmeye bayılır. kısıtlı olan futbol dağarcığında tersee ve saaal en önemli yerleri kaplar. daha az bağırmasını telkin ediyoruz.

    debe editi: canıyla kanıyla defans yapıp topu istediği yere atmasına izin verilmeyen gönül dostlarına selaam olsun.

  • bugünün sanatının birer eşya-mal ya da tüketim aracı olduğunu savunan sanat akımıdır.

    realizm merkezli bir uç boyut yansımasıdır. ama seçkin-nadide olanı reddedişiyle dadaizme yakındır.

    hazır ürünlerin montajını, rastgele karşılaşılmış nesnelerden faydalanarak yapmayı açladığı için yine kapılarını dadaistlere dayandırır.