ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gökyüzündeki esrarengiz parmak izi
-
videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
bkz: esrarengiz parmak izi
ekşi itiraf
-
böyle filmlerde dizilerde diyolar ya hani; "hemen ilk uçakla geliyorum!!" diye.. içim gidiyo benim ya.. adam multimilyoner olsa farketmiyor ben içimden diyorum en az 350-500 lira uçak parasi girer son saatte diye.. yazık günah... fakir miyim neyim?
11 yaşındaki kızın üzen röportajı
-
iç burkan röportajdır. 11 yaşındaki çocuğa ailesinin nasıl geçineceğini, ekonomik durumu düşündürenler utansın diyeceğim de onlarda utanma olsa hala koltuklarında oturamazlardı zaten.
21 kasım 2009 beşiktaş fenerbahçe maçı
-
link ölmüş editinin de editi: http://inciswf.com/1269236582.swf
swf'ler ölüyor, yuutup adresini koyayım da "neymiş bu ya" merakını gidermiş olayım.
https://youtu.be/acqwx1itcto
zeki insanların ortak özellikleri
-
"aklı ile ovunen kişi, hücresinin genişliği ile övünen mahkuma benzer" - einstein
not: einstein'in olmayabilirmiş.
game of thrones
-
--- 6x09 battle of the bastards spoiler ---
9. bölüm için ne hissetsem bilemedim açıkçası. televizyonculuk açısından başarılı da olsa, game of thrones'u diğer dizilerden ve kitaplardan farklı yapan herşey tamamen yok olmuş durumda. öngörülemezlik, gerçekçilik, karakter gelişimi.. dizi bunların hepsini artık terk etmiş durumda.
meereen
geçen hafta meereen kuşatmasının kısa süreceğinden bahsetmiştim ama yapımcıların ironborn'u da bu olaya dahil etmesini umuyordum açıkçası. hazır deniz savaşı varken ve ironborn da meereen'e doğru gelirken, şöyle bir deniz savaşı görmek güzel olurdu. hatta, yunkai donanması ejderhalardan kaçarken, ironborn'un kollarına düşseydi filan, en azından theon-yara ikilisine dany'e kendinlerini kanıtlama şansı verirdi. ama sanıyorum burda hep bütçe engeline takılıyoruz. ejderhalı deniz savaşı çekmek için lotr bütçesi filan gerekir sanırım. o yüzden ejderhaları da sadece tek bir gemiyi yakarken gördük zaten.
bana garip gelen ilk şey, yunkai - astapor - volantis heyetinin, dany'nin ejderhaları olduğunu tamamen unutmuş gibi artislik yapmasıydı. bunu daenerys'in drogon'un kontrolünü sağladığını bilmemelerine veriyorum. ama bu adamların, harpy örgütünün arkasında olduğunu söylendiydi bize. yani şehirde ne olup ne bittiğini bilmeleri gerek. hadi hiç bir şey bilmiyordunuz, koskoca ejderhayı şehre geri dönerken de mi görmediniz be adam. hocam ejderha geri döndü ama vururuz onu katapultla diye mi düşündünüz ne yaptınız bilemedim.
ejderhaların nihayet tam kapasite çalışmalarını ve rhaegal ve viserion'un zincirlerini kırıp ortama akmalarını görmek güzel oldu. ancak, burada da diğer iki ejderhayı kimin kontrol ettiği sorununun görmezden gelindiğini gördük. dizi, bütün 2 sezondur bize dany'nin drogon ile olan mücadelesini anlattı durdu ve bu ejderhanın kontrolünü sağlamak da daenerys'in aylarını aldı. peki rhaegar ve viserion'un da benzer iradeleri yok mu? onlar drogon ne derse yapan yancı elemanlar mı? kitapta, ejderhaların kontrolü en kritik meselelerden birisini oluşturuyor ama dizi bu konuyu da es geçerse şaşırmam tabi.
meereen kuşatmasının 3 ejderha tarafından dağıtılmasını izlerken, bu hayvanların westeros'ta yaşatması muhtemel dehşet de gözümün önünde canlandı. winterfell'deki savaşa drogon'un indiğini de düşünsenize, sanırım tek başına bolton, stark, karstark, umber bırakmadan hepsini yakardı eleman. dany'de bir de bunlardan 3 tane var. bu konuyla ilgili uzun bir entry yazmayı düşündüğüm için şimdilik olası senaryolardan uzak duruyorum.
meereen ile ilgili en zayıf nokta, dothraki'nin kullanımı oldu sanırım. burda yine bütçe problemleri seziyorum. yunkai tarafında hiç bir kara ordusu olmamasının bütçe limitasyonundan başka açıklaması olamaz. düşmanın kara ordusu olmayınca da, 50bin dothraki atlısını, 5 tane harpy'i öldürürken gördük. o harpyler şehrin dışında ne yapıyordu, dothraki neden 5 tane adama tam kadro saldırmayı tercih etti bilmiyorum ama savaşın bu bölümü oldukça saçmaydı.
savaşın sonundaki ironborn ittifakı, dany'e istediği gemileri vermiş oldu ama dizinin euron greyjoy için ne planladığını tam olarak bilmiyorum. dizinin ana kötü adamı ilk 3 sezon tywin lannister idi; sonra onun yerini ramsey bolton aldı ve son 2 sezonda da euron greyjoy bu görevi üstlenebilir. en azından kitapta öyle gözüküyor. dizi, "white walkerlar yeter kötü adam rolü için" diye düşünebilir.
tyrion'un karakter olarak tamamen yedek kulübesinde olması ve dany'nin şamaroğlanına dönmesi benim gerçekten canımı sıkan bir konu. kitaptaki özenle yazılmış tyrion diyalogları bittiğinden beri bu karakterin can çekiştiğini söylemem gerek. eskiden, peter dinklage'in göründüğü sahneleri iple çeken bendeniz, artık aynı adamı bitse de gitsek diye izliyorum.
sonuç olarak, bir çok kişinin pek de sevmedeği meereen hikayesinin sonuna geldik. bir sonraki bölüm, dany, westeros'a doğru yola çıkıyor olacak ve onun başına gelecek potansiyel olayları yakında daha uzun bir enrty ile inceleyeceğim.
winterfell
kuzeydeki stark destekçileri kim? umberlar, ramsey'e ihanet eder mi? o gerçek rickon mu? o gerçek shaggy mi? o mektubu kim yolladı? sansa mektubu kime yolladı? howland reed ortaya çıkar mı? blackfish kuzeye gelir mi? haftalardır insanlar bu konularla ilgili teori üretiyor, dikkat ederseniz ben 3 ya da 4. bölümden sonra tamamen bıraktım bu işleri. dizi entrikayı, politikayı, gizemi, süprizi bir kenara koydu ve senaryoyu öldüresiye basit yazıyor. bilmemkaç bin yıllık stark ailesi, kuzeyde sadece 1 (bir) ailenin desteğini aldı. (savaşta whent bayrağı da gördüm galiba. hadi 2 olsun.) ailelerinin kaderini belirleyen savaşta da rohirrim tarafından kurtarıldılar. süper senaryo gençler. böyle devam edin ki, kitabın spoilerı olmamış olsun.
bu sansa-jon hikayesindeki en rahatsız edici nokta, sansa'nın inatla littlefinger ihtimalini gizli tutması. hadi ilk baştaki görüşmeyi gizli tuttun onu bir şekilde anladık. ama jon 2000 adamla 5000 kişiye saldıracağını açıkladığında neden bu planı ona da açmazsın? belki eleman beklerdi baelish'ten cevap gelene kadar. binlerce stark destekçisi, vale gelene kadar telef oldu savaş alanında. sansa, vale ordusu ile gandalf girişi yaptığında pek bir gururlu gözüküyordu ama az önce kaç kişinin ölümüne neden olduğundan haberi var mıydı acaba? dizinin senaristleri, sırf littefinger'a deux ex machina yaptırabilmek için böylesine bir saçmalığa imza attılar ve benim kitabın çok büyük bir hayranı olarak bunu affetmem mümkün değil. kuzeyde o kadar çok potansiyel vardı ki, bunların hiç birinin kullanılmayıp, günü baelish'e kurtartmak bana kabul edilebilir gelmiyor. aynı, 30-40 tane kuzey ailesinden sadece 2 tanesinin starkların yardımına gelmesinin kabul edilebilir olmaması gibi.
herkes savaşın ne kadar etkileyici olduğundan bahsediyor ama ben yapılan saçma sapan seçimleri bir türlü görmezden gelemiyorum. yalnızca sansa'nın yaptığı sürpriz de değil beni rahatsız eden. rickon'un ramsey'nin oklarından dümdüz koşarak kaçması nasıl bir saçmalıktır mesela? ulan geri geri koşsan zaten atılan okları görürsün. onu yapmadın bari zigzag çiz, seni 100 küsür metreden havaya doğru attığı oklarla vurmasına imkan yok. şov açısından etkileyici bir sahne olabilir bu ama mantık açısından açıklanabilmesi mümkün değil. ramsey, rickon'u çarmığa gerip derisini yüzseydi belki vahşi bir ölüm görürdük ama en azından bolton geleneğiyle tutarlı olurdu. jon'un atlılara tek başına saldırmaya kalkması da aynı şekilde. gökten yüzlerce ok yağdı, cenabı r'hllor jon'u korudu hepsinden. evet, güzel gözüktü televizyonda ama o kadar işte. sonra savaş sırasında oluşan ceset tepeleri nedir abi? o tepeler nasıl oluştu öyle? ölülerin üzerinde savaşan adam mı vardı ki tepe oluştu? gereksiz kalkan sahnesini yapabilmek için gökten tepe indirdiler ortama. kalkan-mızrak kuşatması bana return of the king'in sonunda gondor ordusunun kuşatıldığı sahneyi hatırlattı. zaten vale'in gelişi de direk gandalf ve penceresi camcama rohirrim. bu arada wun-wun iyi güzel de o elemanın eline niye bir mızrak vermediniz? neden eli boş gelmiş savaşa? bir tane budaklı odun bile yok muydu vereydiniz eline?
"hiç bir siki de beğenmiyon bilader sen" dediğinizi duyar gibi oluyorum ama bunun sebebi bu bölümün veya dizinin kötü olması filan değil. benim bu hikayeden beklentilerim kaf dağının da üzerine çıkmış durumda. dolayısıyla, dizi herşeyi bu kadar basite indirgeyince bir türlü benim tatmin edemiyor. winterfell'e stark bayrağı asılması hepinizi tatmin etmiş olabilir ama ben hala petyr'in bu işten çıkarı nedir diye düşünüyorum. sanırım sansa'yı kendine isteyecek eleman ödül olarak. dizide bu taraf işlenmedi ama kitapta littlefinger, sansa'ya catelyn'in gençliğine benzeterek hafiften abayı yakıyor.
bu noktada, ramsey'nin son sahnesinin iyi kotarıldığını söylemem gerek. bence o ziyafete ghost da dahil olsaydı, daha güzel olurdu ama cgi bütçesi bitti sanırım bu bölümde. jon'un savaşa girip ghost'u getirmemesini başka türlü açıklamak zor. onun dışında davos'un, mel'i kendi elleriyle öldürmesini bekliyordum ama son bölümün trailerı, bu kararı jon'a bırakacağını işaret ediyor.
bu arada aynı boltonlar gibi starkların da soyadının yok olma tehlikesi olduğunu söylemem gerek. rickon stark soyadını taşıyan son oğlandı. jon'un bir targaryen, bran'ın felçli ve benjen'in de yarı undead olduğunu düşünürseniz, stark isminin devamı için sansa'nın çocuklarına kendi ismini vermesi filan gerekiyor. böyle bir şey daha duymadık ama aksi takdire binlerce yıllık stark isminin sonuna geliyoruz.
bu arada bölüm sırasında ismi geçen iki detay beni savaşın kendisinden daha fazla heyecanlandırdı diyebilirim. bunların birincisi, jon'un rickon'u winterfell'i altındaki mezara gömelim demesi. o mezarda, lyanna'nın da yattığını ve jon'un gerçek kimliğiyle ilgili bir ipucunun da orada olma ihtimali olduğunu belirteyim. böyle bir ihtimal beni haddiden fazla heyecanlandırıyor.
ikinci detay da, tyrion'un yine king's landing'in altındaki wildfire depolarından bahsetmesiydi. son bölümde bu depoların cersei tarafından havaya uçurulma ihtimali de ağzımı sulandırıyor.
ha bir de trailerda, jaime'nin walder frey ile yemek yediğini gördük. o ortamı arya basarsa tadından yenmez.
--- spoiler ---
15 temmuz'da tankın ikiye böldüğü adam
-
(bkz: eski dostum tankla gelmiş)
hiçbir zengin enkaz altından çıkmayacak
-
prof. dr. övgün ahmet ercan'ın canlı yayında söylediği sözdür.
tam olarak dediklerini aktaracak olursak, "yoksulluk ne kadar fazlaysa, deprem size o kadar yakındır. depremde zaten yoksullar ölür, zenginler ölmez. hiçbir ünlünün, hiçbir zengin kişinin enkazdan çıkarıldığını duymadınız, duymayacaksınız. dolayısıyla ana sorun yoksulluktur. "
avukatlara sınav getirilmesi
-
bence var olanlarında sınava girmesi gerek. hatta tüm yargı camiasının yeniden elden geçmesi gerek.
erkek kadına sahip olur kadın erkeğe ait olur
küçücük bebeğe kocaman adam adı koymak
-
(bkz: abdurrahman) elini öperim lan öyle bebeğin
kurtlar vadisi
-
17 sene önce bugün * ilk bölümü yayınlanmış ve aslan akbey adına yazılı olan zarftaki şifrenin çözülmesi ile başlamış olan türk televizyon tarihinin efsane yapımı.
osman sınav yapımcılığında ve yine kendisinin ve mustafa şevki doğan yönetiminde, raci şaşmaz ve bahadır özdener'in senaryosunu yazdığı ve soner yalçın'ın konsept danışmanlığında ilk 2 senesini geçirmiş olan dizi, üçüncü senesinden itibaren yapımcı olarak raci şaşmaz, yönetmen olarak serdar akar ile yola devam etmiş, mustafa şevki doğan da osman sınav gibi 2.sezonun sonu itibariyle yollarını ayırmıştır.
dönemin ve zamanının bir çok önemli tiyatro ve seslendirme sanatçısını bünyesinde bulundurmuş, deyim yerindeyse bir çoğuna sanat hayatında ikinci baharı yaşatmıştır.
nihat nikerel (seyfo dayı), istemi betil (laz ziya), baykal saran (hüsrev ağa), nedim doğan (şeyhmus), tarık ünlüoğlu (testere necmi), sönmez atasoy (halil ibrahim kapar) gibi oyuncuları maalesef hayatta değildir.
hekimoğlu türküsü, asiye türküsü, bir fırtına tuttu bizi, elif türküsü, halil ibrahim ve tanrıdan diledim gibi bir sürü türküyü dillere de pelesenk etmiştir.
"kendi günü ve kendi saati" tabirini ilk kez bir dizi için ezberleten, perşembe akşamları sokakta insan bulunmamasına sebep olacak derecede tutkunları olan, süleyman çakır karakterinin arkasından cenaze namazı kılınması/gazeteye ilan verilmesi, çakır'ı vuran oyuncunun dayak yemesi, zafer ergin'in gittiği mekanlarda hesap ödeyemez duruma gelmesi, polisin bile operasyonu kurtlar vadisi saatine denk getirip yapması bakımından bir fenomen haline gelmiştir.
ekranda sadece 2.5 dakika olarak görülen ama çekimleri 10 saate yakın süren kumarhane baskını, laz ziya'nın testere necmi'ye kestiği racon, polat alemdar'ın cerrahpaşa kahvesi ziyareti, çakır'ın vurulması, hastaneye yetiştirilmesi ve bir bölüm süren ameliyatı sonunda ölümü, polat alemdar'ın türk ruleti oynaması, her bir sahnesi ayrı keyifli olan pala ve ekibi, breaking bad'den önce var olan abuzer ve erdal kömürcüaslan akbey ve karahanlı karşılaşması ve karahanlı'nın ömer baba'nın evine gitmesi gibi bir çok efsane sahnesi olan ve her seferinde ekrana kilitlemeyi başarabilen bir yapımdı.
iki önemli sahnesi de hep akıllarda merak uyandırıp, maalesef gerçekleşememiştir. 1.si, 30 yıldır aradığı oğlunun kendisini yok etmek amacıyla devlet tarafından yetiştirildiğini öğrenen baron ve en büyük düşmanının öz babası olduğunu öğrenen polat alemdar karşılaşması idi.
2.si ise, yıllarca "ölmedi" dediği ali candan'ın, aslında yıllarca yanında olan polat alemdar olduğunu öğrendikten sonra komaya girip, hayatını kaybeden elif eylül ile polat alemdar'ın karşılaşması idi.
17 değil, belki de 27 sene sonra da aynı şekilde merak edilip izlenecek belki de vadi. şanslıydık, spoiler vb. şeyleri hiç yemeden ekran başında öğreniyorduk. izlemeye de beklemeye de değiyordu. şahane bir yapımdı işte.
(bkz: iki kişinin bildiği sır değildir)
edit: çok fazla şey olunca atlanan şey de oluyor. türkülerden bahsettim ama müziklerinde gökhan kırdar imzası olduğunu unutmak çok ayıp oldu. sırf cendere için bile büyük takdir gösterilmesi gereken kırdar, müzikleriyle bir çok sahneyi çok çok yukarı çıkartmıştır.