ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
4 mayıs 2022 istanbul valiliği basın açıklaması
-
ülkenin en önemli şehrine nüfusunun %10'u kadar ne idüğü belirsizi doldurmuşlar üstelik "yasal olarak"... siz daha çok beklersiniz kiraların düşmesini, ev fiyatlarının ucuzlamasını vs. bir de gururla duyuruyorlar bunu.
(bkz: türkiye'nin it kopuğun toplanma merkezine dönmesi)
piyasada kaliteli çay kalmaması
-
7 haziran 2020'de rize'de( ikizdere- sivrikaya mevkii) bir tır devrildi. 1 kişi öldü, tır 21 ton iran çayı taşıyordu. mevzuattaki boşluklardan yararlanılarak kaçak çayların( pek azı faturalı ve kayıtlı, büyük bir bölümü de kayıt dışı) yıllardır rize'ye getirildiği ve "türk çayı" olarak harmanlandığı ve paketlendiği çay üreticileri dayanışma derneği başkanı tarafından açıklandı.
"çayın susurluk vakası" olarak ararsanız sonuçlara ulaşırsınız. sahi bu ülkede kirletilmeyen- bozulmayan ne kaldı ?
ilk defa lan acaba biz fakir miyiz denilen an
-
lise 2'ye gidiyorum, market - bakkal bozması bir dükkanımız var, var ama durumlar pert, gökte uçan kuşa borcumuz var. dükkanda mal bitiyor yerine koyacak para yok. gelen para bankaya borç kapatmaya gidiyor.
yine böyle bir gün, okula gideceğim babam bankadan geldi kasada 10 lira yok, ben de 5 kuruş yok. "paran var mı?" dedi. "var baba" dedim. yok diyemedim, "çıkart ceplerini dışarı" dedi. yok falan desem de zorla çıkarttırdı e haliyle bomboş, hiçbir şey yok cepte, bir paket uç, bir de kalem. "hani paran vardı?" dedi. cevap veremedim sustum kaldım sözlük, boğazıma bir şey düğümlendi sustum kaldım. oturdu "cebine 50 kuruş bile koyamıyorum vay be" dedi. hıçkırarak ağlamaya başladı. yaklaşık 10 sene geçti şimdi biraz daha iyi durumdayız ama 10 senedir babamın o hali gözümün önünden hiç gitmedi be sözlük. işte ilk defa o an ne kadar zengin olduğumuzu anladım. işte o an aslında paranın bir boka yaramayan adi bir şey olduğunu anladım.
6 şubat 2024 acun ılıcalı'nın delirmesi
-
acun reyting istiyormuş. reyting verelim acun beye. (bkz: orta yaş krizi) tamam en önemli şey sensin bu ülkede. 2 hafta reytingten düştü çıldırdı.
armine harutyunyan
-
herkes neyin peşinde düpedüz çirkin ya bu kadın.yok şöyle yok böyle vay memleketi filan ne diyosunuz ya siz.net şekilde çirkin fotojenik olmayan bir insan.guccinin anlaşma imzalaması bu gerçeği asla değiştirmez.
ömer hayyam
-
büyük şair olabilmesinin nedeni, kafasında bir şeyleri netleştirememiş olmasından ileri geliyor. eğer insan kafasında bir şeyleri netleştirebilmişse, belki ondan iyi bir bilim insanı olabilir, eleştirmen olabilir ama ondan iyi bir sanatçı olmaz. sanatçının zihni sürekli bir şüphenin etkisi altında kalmalıdır, çünkü bu şüphe olmadan sanatçı dünyayı her yönüyle, bütüncül bir şekilde kavrayamaz. bu yüzden büyük şairler söz konusu olduğu zaman “şucudur, bucudur” diyemiyoruz. ömer hayyâm'ın şiirlerinde müslümanın da agnostiğin de ateistin de deistin de; stoacılığın da septisizmin de hazcılığın da platonculuğun da sesini duyabilirsiniz. bu çok seslilik onu büyük bir şair yapıyor. her olaya karşı aynı tepkiyi veren kişi çok sesliliği ıskaladığı için yavan şiirler üretiyor. bizim edebiyatımızda nazım hikmet'in yaşlılık öncesi şiirleri veya necip fazıl'ın islâm'ı benimsedikten sonraki şiirleri yavandır. çünkü ikisinin de o sıralar kafasındakiler netti, hayata yalnızca bir açıdan bakabiliyorlardı. oysa ömer hayyâm'ın şiirlerinde böyle bir şey yok. şöyle örneklendirilebilir:
epikuros felsefesinin de etkisi bulunabilir:
“gönlümün dilediği gül yüzüne bakmak;
elimin özlediği kadehi kavramak.
her zerrem nasibini almalı dünyadan
yarın güle kavuşturmadan beni toprak.”
antik yunan melankolisinin etkisi bulunabilir:
“can verinceyedek bu çorak yerde
dertten başka ne geçer ki eline?
ne mutlu çabuk gidene dünyadan;
hele bu dünyaya hiç gelmeyene!”*
stoa felsefesinin de etkisi bulunabilir:
“şu dünyada üç beş günlük ömrün var,
nedir bu dükkânlar, bu konaklar?
ev mi dayanır, bu sel yatağına?
bu rüzgârlı yerde mum mu yanar?”
tasavvufa da göz kırpmıyor değildir:
“sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin
tekkede, manastırda eremezsin.
bir kez gerçekten sevdin mi dünyada
cennetin, cehennemin üstündesin.”
———
(*): bu dizeleri okuyunca, sophokles’in oidipus kolonos’ta adlı tragedyasının şu bölümünü anımsamamak mümkün değil (1225 vd.):
“hiç doğmamak her hâlükârda en iyisidir;
ancak gördükten sonra bir kez günışığını insan,
ikinci en iyi, mümkün olduğunca çabuk
dönmesidir geldiği yere.”
friedrich nietzsche bu dizelerin hemen hemen aynısını kullanarak “antik yunan melankolisini” anlatmaya çalışmış. o yüzden ben de “antik yunan melankolisi” demiş bulundum.
not: ömer hayyâm'ın şiirlerinin çevirilerini sabahattin eyüboğlu'ndan aldım.
evrende 100 milyar galaksi olması
-
100 milyar galaksi içerisinde akp iktidarına denk gelmek.
şansıma tüküreyim.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: inci sözlükte herkes 5 tl verse neler yaparız
entry: aramızda paylaşırız herkese 5 lira düşer amk deli para
antalya'da 20 ton gömülü altın bulunması
-
9998, 9999, ...