hesabın var mı? giriş yap

  • ulan resmen sakallının gittiği anlaşılmasın diye ona en benzeyen sakallıyı alıp koymuşlar. yer mi anadolu çocuğu? bana eski sakallıyı verin.

  • rte'nin korumalarının yüzüne karşı "baş hırsızın yalakaları" dendiği ve korumaların ağızlarını açamadığı olay.

  • bir yerde taksiciler vs mordor olsa mordor tarafını seçerim. taksiciler vs thanos olsa thanosun köpeği olur, şıklatacağı parmaklara manikür yaparım. net.

  • vakti zamanında bir televizyon programında, gsw'a gitme ihtimalin olursa? yani fırsatın olursa gitmek ister misin gibi bir soruya; ''öyle bir şeyi asla yapmam, ben öyle yetiştirilmedim, bu iğrenç bir şey, bunu isteyen oyuncular var ama ben bu yolu tercih etmem'' gibi bir cevap vermiş.

    daha sonra bazı haber sitelerinin ısıtıp ısıtıp bu açıklamaları tekrar tekrar haber yapmaları üzerine twitter'dan; ''eski şeyleri gösterip duruyorsunuz, o takımın en iyi iki oyuncusu bu oyunun gördüğü en iyi 15 oyuncu arasında, 4 tane hall of famer oyuncuları var ve biri de (demarcus cousins) yolda, onları küçümsüyormuş gibi göstermeyin'' diye bir tweet atıyor. bkz

    cj mccollum'un bu tweet'ine jennifer williams isimli bir twitter kullanıcısı; ''bir playoff maçı kazan da öyle konuş'' diye cevap veriyor. bkz

    son olarak cj mccollum şötyle bir tweet atıyor; ''deniyorum jennifer'' bkz

    cj mccollum'un tweet'i kısa sürede binlerce beğeni alıyor hatta bazı twitter kullanıcıları deniyorum jennifer baskılı tişört üretme fikrini ortaya atıyor. bkz bkz bkz

    cj de bu tişörtlerden bir tane kendisine gönderilmesini istiyor. bkz

  • 2004 yılından beri bu sözlükte yazıyorum. "sözlüğün kalitesi düştü" yorumları zaman zaman yapılsa da, şimdiye kadar, 12 yıllık süreçte, her dönemde sözlükte kaliteli ve değer katan yazarlar oluğu için bu serzenişlere çok katılmamıştım ve ekşi sözlük'ün kalitesi bozuluyor minvalinde hiç entry girmemiştim. buna gerek görmemiştim.

    yapılan yönetim değişikliğinden sonra sözlükte bir yaklaşım değişimi olduğunu çok rahat hissedebiliyorum. milliyet.com.tr gazeteciliği kafası, yani, daha çok tıklanma, daha çok reklam, daha çok para, para, para, anlayışı çok net şekilde kendini hissettiriyor artık. mesela bu sabah gördüğüm şu şekilde bir sayfayı eski anlayışta sözlükte göremezdiniz:

    http://s12.postimg.org/sgnn5pc0d/21_1.jpg

    eşşek kadar reklam banner'ını oraya koymaya utanırdı eskiden sözlük yönetimi. içeriğin öne çıktığı, para kazanmanın ikinci planda olduğu nispeten iyi günlerdi.

    ya da ne bileyim, 59 saniyelik kıçı kırık bir video için önce anket doldurtulup, sonra da 15 sn'lik reklam izletmezdi kimse size. (videoların asıl kaynaklarından (ç)alıntı olması ayrı bir konu.) eskiden mobileden siteye girdiğinizde tüm ekranı kaplayan banner'larla karşılaşmazdınız mesela. mobil olmayan sitede bile şimdiki mobil siteden daha rahat gezinirdiniz reklam olmadığı için.

    bu da mobilin şu anki hali. s1lth0uette almış ekran görüntüsünü sağ olsun:

    http://i.hizliresim.com/yodjp0.png

    gerçekten anlamıyorum bu davranışı. sözlük sayesinde para kazanmanın binlerce yolu varken neden eşşek kadar banner'ı sayfaya koymuş olabilirler diye düşünüyorum. en kolayı, en az zeka ve emek gerektireni bu olduğu için olabilir mi? yani, mesela ted benzeri ücretli seminerler düzenlenmesi ve sözlükteki ünlü yazarların konuşturulması gibi şeyler. ama tabii düşünmek ve sıkı çalışmak lazım bunun gibi fikirlerin olgunlaşıp uygulanabilmesi için.

    bir örnek daha... eskiden sağ üst tarafta "araştır" diye bir buton vardı. başlıkta geçen ifadeyi google, wikipedia vs. gibi sitelerde kolayca aramanızı sağlardı. çünkü, önemli olan bilgiye hızlı ulaşmaktı değil mi? önce araştır özelliği sadece google'da aramayı sağlayan basit bir buton haline getirildi. 2015 sonlarında ise o google'da arayan buton da pat diye kaldırıldı. maksat: "kullanıcı sözlükten hiç ayrılmasın. google'a, wikipedia'ya falan kaçmasın. kaçacağı varsa da bunu biz kolaylaştırmayalım. hit sayımız artsın. gelsin reklamlar, paracıklar."

    sözlükte yer alan ve değeri paha biçilemeyecek içeriğin kullanıcıları irrite etmeden maddi değere çevrilmesi için binlerce yol varken en kolayını, en az zeka isteyenini seçip eşşek kadar banner'ı oraya koyma eşşekliği de ancak bizim şark kurnazı ortadoğu kafamıza yakışırdı zaten.

    neyse, özetle, dürüm bu.

    edit: adblock'u tabii ki biliyorum. silahının olması ve soyguncudan kendini koruyabiliyor olman önemli değil. soyguncunun var olması problem. (bkz: teşbihte hata olmaz)

    edit 2: adblock ve türevlerinin mobilde kullanımının kastırdığını söyleyen arkadaşlar oldu. ben hiç denemedim bile.

  • ufacik bir adaya ancak bu kadar renk bu kadar irk bu kadar universite bu kadar firma bu kadar muze bu kadar din bu kadar dil bu kadar duzen bu kadar karmasa bu kadar gurultu bu kadar taksi bu kadar polis arabasi bu kadar turist bu kadar tiyatro bu kadar sinema bu kadar insan bu kadar celik ve betonarme yapi bu kadar yesillik bu kadar hayat bu kadar memat sigabilirdi herhalde.gece nufusu iki milyon civarinda olsa da gunduz nufusu sekiz milyonu bulur.latin alfabesiyle yazi yazmayi bilmeyen ortadogu gocmeni milyoner museviler aslinda kolombiya'ya subway ile onbes dakikalik mesafededirler. karsidan karsiya gecerken isiklara bakilmaz, tasit gelip gelmedigine bakilir, boyle yapilmasi yayalar hakkinda da hayirli olacaktir cunku taksi soforleri ve bisikletli kuryeler de isiklara degil yoldan gelip gecen yaya olup olmadigina bakmaktadirlar. dunyanin neresinden gelirse gelsin hangi dinin-irkin mensubu olursa olsun, insanoglunun ayagini basar basmaz kendisini garip bir sekilde yabanci bir memlekette degil, evde hissedebilecegi ender yerlerden birisidir manhattan ve kesinlikle amerika degildir amerikali degildir. bagimlilik yapabilir, akilda tutmak gerek..

  • "seni böyle görmekten utanıyorum."

    üniversite ikinci sınıfta iken kız arkadaşımın bana çok fazla giysim olmadığı için söylediği sözdür. ne kadar geri zekalıymışım ki kendisiyle ilişkimi 3 yıl daha sürdürmüşüm.

  • her dizide birileri kadın dövüyor, sonra da o kadın o adama ya aşık oluyor ya da onu affediyor. ben daha dizilerde dayak atıp yargılanan, bunun sorumluluğu altında ezilen erkek görmedim.

    sonra bu hikayeleri yazanlar şov uğruna bildiri yayınlarlar. önce bokunuzu temizleyin.

    ozan güven de bokunda boğulsun.

  • karıyla-kocanın, kadınla-sevgilisinin, dişiyle-erkeğin arasına girmeyeceksin arkadaş. onlar barışır boku sana bulaşır (tabi bu hikayede barışma gibi bir durum söz konusu değil ama ana fikri anladınız işte...)

  • “adapazarı’na gitmeye hazırlanıyorduk. gitmeden önce bazı siparişler vermek üzere biriyle buluşmam gerekiyordu. birden, üstümün başımın pek güven verici olmadığını fark ettim, özellikle ayakkabılarım çok kötü durumdaydı. taksim sineması’nın (şimdi devlet tiyatrosu’nun bulunduğu bina) uzun duvarı boyunca art arda dizili ayakkabı boyacılarına doğru hızla yürüdüm, az vaktim vardı, en öndekinin sandığına ayağımı koydum. ‘çabuk usta, şişir, acelem var’ dedim. boyacı başparmağı ile arkayı gösterdi. ‘arkadaki arkadaşa geç beyim’ dedi. ‘neden, ne oluyor’ dedim. ‘ben ayakkabı boyarım’ dedi adam, ‘bu benim işim, şişirme istiyorsan arkaya geç’. bir an kalakaldım. bütün alacağı yirmi beş kuruştu, bir liranın dörtte biri. ayağımı sandıktan çekmedim. ‘buyur, bildiğin gibi boya’ dedim, ‘hakkını ver’. beni bekleyen sonsuza kadar bekleyebilirdi, ben burada hayatımın dersini alıyordum.”

    lütfi akad, ışıkla karanlık arasında, sayfa 24.
    türkiye iş bankası kültür yayınları, istanbul 2004

  • sonuçta bir meslek lisesi değildir.

    meslek lisesinden mezun olunca en azından kolunda altın bilezik oluyor. iş öğreniyorsun. mezun olduğun an gidip çalışabilecek kapasiten oluyor. ama bu okuldan mezun olduğunuzda sadece bütçeniz eksiliyor.

    benim meslek lisesi tercihim tamamen bu yüzden.