ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
23 ocak 2023 vergi cezalarının silinmesi
-
size bir soru soracağım.
ben bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak vergimi ödedim, trafik kurallarına uydum ama seçim var diye vergi borçları silindi, trafik kurallarına uymayanlar ise adeta ödüllendirildi.
ben enayi miyim
bir kadının en güzel bölgesi
-
öncelikle tüm forumcu arkadaşlarımın kurban bayramını kutlarım.
buradan sıraya giriliyor herhalde.
pirzola alıcam ben de. paket olsun evde yiyecem.
sevilen şiirin en vurucu cümlesi
-
''ne ben sezarım,
ne de sen brütüssün...
ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
artık seninle biz,
düşman bile değiliz..''
(bkz: nazım hikmet ran) (bkz: sen)
dünyaya bir daha gelinse seçilecek meslekler
-
fabrikatörün oğlu
dopamin
-
maksimum seviyesine ödüle ulaşıldıgında degil, beklenti moduna geçmemizle ödülü almamız arasında çıkıyormuş bu meret. yani ödüle ulaşmak için harcadıgımız çaba süresince dopamin seviyesi artıyor ve eger ödül bizi çalışmaktan vazgeçirecek kadar uzakta degilse (dondurma yemek için bir ay beklemek bizi heyecanlandırmayabilir, ama bir saat boyunca ders çalışmak için makul bir hediyedir) maksimum seviyeye çıkıyor. çalışmayı bitirdigimiz zaman bu seviye düşüyor.
işin ilginç yanı çalışmayı bitirdigimizde ödüle her zaman ulaşamıyorsak (köpeginiz fırlattıgınız oyuncagı geri getirdi, ama bisküvisini vermediniz) bir dahaki denemede dopamin seviyesi daha da artıyor.
bunları kaynagından dinlemek isterseniz eger: http://www.youtube.com/…xrywdp9ii0&feature=youtu.be
ailenin komik kısa mesajları
-
annenin cep telefonu- sdhkjsdhkahlksdhakl
lae- anne bisi mi demek istiyorsun?
annenin cep telefonu- ben baban, nasil annen taklidi yapiyorum ama hahahahah
lae- ?!?!?!?!
kişinin büyümediğini anladığı an
-
şarküteri reyonundan alışveriş yapmayı bir türlü beceremediği andır.
şarküteri reyonları hep kâbusum olmuştur, millet orada kendinden emin biçimde durup, "bilmem ne peyniri, bilmem ne çökeleği, bilmem ne sucuğu istiyorum, evet, hepsini biliyorum ben hahayy" diye telemesini, çerkesini, çeçilini (ne demekse) tarif ede ede anlatır, yok taşlık, yok incik bilmem ne, bissürü ayrıntısı var o reyonun. hangi et daha çabuk pişer, antrikot mu daha lezzetlidir, bonfile mi, bileceksin. bununla övünen insan var lan. ama gel gör ki, bende yok böyle bir bilgi. sıfırım yani.
****play****
adam,
-buyrun, dedi.
-peynir alacaktım, dedim.
-ne peyniri olsun, diye sordu.
-dana, dedim.
****pause****
ama tamamen sallıyorum, dananın şarküteri reyonuyla ilgili bir şey olduğunu biliyorum, ama danadan ne yapılır, dana hayvanı nasıl bir hayvandır, en ufak bi fikrim yok. ağzımdan öyle bi dana çıkıveriyo, hani istiyorum ki adam benim ne istediğimi bilsin, "aaa sana süper ezine peynirim var, ondan vereyim!" desin, ya da "çok güzel köy peynirim geldi, 250 gram sarayım." desin, "hee olur." diyeyim.
benim bildiğim bi öküz var, bi inek var, bunlar evleniyo, buzağı oluyo falan. düvesini, güvesini, danasını, camışını inan bilmiyorum. hangisinin peyniri olur bilmem, benim için peynir, babanın satın alıp eve getirdiği, masaya konan bir şeydir, peynir peynirdir, bunun dört ayaklı arkadaşlarımızın devreye girmesiyle bu kadar karmaşık olmaması gerekir!
****play****
-ne peyniri olsun?
-ıahh, şey peyniri olsun, hmmmm, şey, mmmmm, dana!?!?
adam,
-dana değil de inek peyniri olur, dedi.
-haa inek inek, dedim. (bozuntuya da vermiyorum.)
sıra geldi salam almaya. o da ayrı bi zulüm.
-ne vereyim, dedi.
-inek inek, dedim bu sefer.
****pause****
ama kendimden çok eminim. inek abicim, bildiğin inek yani, sonuçta onu da devirip yatırıyolar, cart diye kesiyolar, eti yenen bi canlı sonuçta, elbet salamı da olur.
inek dediğin şey ettir, salam da ettir, o halde inek salamdır yani.
tamamen p ise q, q ise p, işte bu kadar! düz aristo mantığı.
****play****
-dana demek istediniz herhalde, dedi.
-ahaha evet evet, dana tabi, hatta yüzde yüz dana, dedim. (yüzde yüz oranı da bi yerlerden aklımda kalmış, yüzde yüz dana, yüzde elli hindi falan, öyle bi oranlar uçuşuyo kulağımın etrafında ama bir an önce versin de gideyim diye sabırsızlanıyorum.)
sonuç olarak inek peynirimi ve %100 dana salamımı alıp kasaya koşuyorum ama biliyorum ki bir sonraki seferde yine düşünücem, dananın peyniri oluyo muydu, koyunun nesi oluyodu, hangisi sertti, hangisi yımışaktı diye.
kısacası alışveriş yapmayı hâlâ bilmiyorum, büyük işi bunlar.
otuzluk ablalarından genç sözlük kızlarına öğütler
-
okumadiginiz seyler, bilmediginiz konular hakkinda bos bos yorumlar yapmayin.
virgulden sonra bosluk tusunu kullanmayi ogrenin.
çok kötü bir insan olduğu düşünülen ünlüler
netflix türkiye
-
the last dance gibi türünün belki de en değerli örneklerinden olan ve nakış gibi işlenmiş bir belgeseli, cahil oğlu cahil bir çevirmenin eline teslim edip, çıkan ürünün nasıl bir facia olduğunu algılayamayan cahil oğlu cahil bir denetim mekanizmasına sahip kişi, kurum ya da kuruluş. ya hep kendimi tekrar ediyormuş gibi hissediyorum ama gerçekten vasatlık bizde ata sporu. tüm genetiğimize sirayet etmiş.
televizyon sektöründe çalışmaya başladığım ilk yıl boyunca yaptığım diğer işlerin yanında altyazı da yazıyordum. hata yapmamak için o kadar çok kontrol ediyordum ki yazdıklarımı, hakim olmadığım bir alanda yazıyorsam en az 2 gün ön çalışma yapıp, her tereddütümde de arama motoru üzerinden çevirilerimi teyit etme ihtiyacı duyuyordum. az izlenen ve görece değersiz projeler olmasına rağmen verilen emeğe olan saygımdan dolayı bunu yapmak zorunda hissediyordum.
arkadaşım eline the last dance altyazı çevirmeni olma fırsatı geçmiş, be cahil oğlu cahil, bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken bir adet basketbol terimini bile nasıl doğru çeviremezsin. hadi diyelim bu adam/kadın içerikle alakalı cahil, tamam denetim mekanizması da basketbol topunu görse bomba zannedecek tipler, abicim ilk iki bölümün ardından bir sürü eleştiri ve uyarı gelmiş size. 10 saatlik bir içeriğin altyazısını küçük bir ekiple yazmak 2, bilemedin 3 günlük iş. ver parasını, al danışmanlığını, tekrar yazdır. eminim ki sözlükten bile bu işi bedavaya yapmaya gönüllü pek çok insan çıkar.
ben belki 2-3 kişinin okuyacağı şu yazıyı yazarken bile en az 5 defa kelimelerin doğru yazılışını aratıyorken, her ay belli bir miktar para karşılığında bana sunulan bu vasatlığa tahammül edemiyorum.
rockstar denince akla gelen ilk kişi
-
(bkz: tommy vercetti)
posta gazetesi yazarının alıntıladığı ekşici
-
üzülerek söylüyorum ki benim.
yapansa 07.12.2013 tarihinde şu entry'imde yazdığım bilgiyi bire bir 11.12.2013 tarihinde mandela’nın mirasını açıklıyorum! başlığı ile kendi köşe yazısında kullanan candaş tolga ışık'dır.
şimdi sözü alıp kendi köşesine taşımasında bir sorun yok. *
heyhat * sözü söyleyen kişiyi zerre araştırmadan türkiye çapında bir gazetede ve onlarca haber sitesinde yayımlanması akıl alır gibi değil.
hem entryimde hem de köşe yazısında da yazıldığı gibi sözün sahibi detlef schrempfmiş gibi lanse edilmiş.
inanılır gibi değil lan.
peki kim bu detlef schrempf ?!!?
üşenenler için belirtiyim. * detlef özellikle jordan'ın ligi domine ettiği yıllarda bulls'a kafa tutan ama şampiyonluğa ulaşamayan seattle supersonics'in almanya doğumlu kısa forveti.
bırakın mandela'yı, adam siyahi oyuncuların büyük çoğunluğunu oluşturduğu nba'in 90'lı yıllarda dikkat çeken 3-4 beyaz oyuncudan biri. şaka gibi lan.
emeklilik günlerinde de pek mandela ile ilgileniyor gibi görünmüyor.
hadi benim uydurduğum bir söz - kişi ilişkisi ekşiden okunup köşeye konuyor, bu sözü söyleyen adam kimdir, nedir 10 saniye ayrılıp bakılmaz mı ? bakılmıyor.
siyasetçisi ayrı gazetecisi ayrı çılgın bu ülkenin.