hesabın var mı? giriş yap

  • karşı tarafı yok sayıp sır olma eylemidir. ikili ilişkilerde konuşarak ya da bir şeyler paylaşarak geçirilen zaman karşı tarafta beklentiye sebep olur. bu bir tür sorumluluk almaktır aslında ve eğer bu sorumluluğu taşıyamıyorsanız karşı tarafa bunu açıkça söylemelisiniz. aksini yapmak sorumsuzluktur. sadece işinizden, annenizden, kardeşinizden, eşinizden, arabanızdan, evcil hayvanınızdan değil; ufacık da olsa hayatına kendi isteğinizle dahil olduğunuz ve kendi hayatınıza da dahil ettiğiniz insanlardan da sorumlusunuz. bir insanın hayatında az da olsa değer görüyorsanız, o değeri yerin dibine batırmayacak şekilde hayatından çıkmayı da bilin; çünkü size değer veren bir insan dürüst ve net bir açıklamayı hak eder. ortadan kaybolmak, bahaneler üretmek gibi belirsizlikler psikolojik şiddettir. iletişim kurmayı, açık olmayı bilmeli ve kimsenin zihnini de kalbini de tahrip etmemeli.

    herhangi bir konuda açıklama yapma ihtiyacı duymadan ghosting durumunu gerçekleştiren kişi için muhtemelen sadece bir seçeneksinizdir ve seçilmemişsinizdir. aksi halde insan yeri geliyor kedisine/köpeğine bile açıklama yapıyor. o yüzden “niye böyle yaptı?” bataklığına düşmeden üstünü çizmek en iyisi olsa gerek.

  • okunan her entry, birer puzzle parçası aslında. parçalar birleştikçe, vakit geçtikçe söz konusu yazara dair bir profil beliriyor aklımızda. politik görüşünden tut da dinlediği müziğe kadar, aile mefhumuna ilişkin görüşlerinden tut da yaşamı nasıl özetlediğine değin birçok farklı bahiste neler düşündüğünü okuyor öğreniyoruz. fakat life is drunk heybesinde olanı anlatmak, kendisini yazmak yerine, düzmece hikayelerle şükela avına çıkıyor.

    kendisinin ve yakın çevresinin, evvel entry'lerde anlatılanlardan çok çok uzaklaştığını, bambaşka kişilere evrildiğini görüyorsunuz mesela zamanla. yazılanların külliyen uydurma olduğunu anlamanız öyle çok bir vaktinizi de almıyor. okurun, şüpheci ve mantık arar olması, meselenin baştan aşağıya tiyatro olduğunu kavraması için yeterli.

    life is drunk, sözlüğün şifresini çözmüş yemiş bitirmiş bir beşer. burada bir "hak teslimi" yapmamız da şart. hangi başlıkta, hangi yazının, hangi detaylarla yazıldığında debe'ye gireceğini çok çok iyi biliyor. gerçi bazen tek bir entry'de 25 olağanüstü gelişmeyi art arda dizerek mübalağa'nın dibine vursa da, yurdum insanı "eheheheheh çok güzel" deyip şükela'yı yapıştırıyor.

    olaya müteallik karakterler yaratması, konuşturması, mizah katması ve tüm bunları bir çırpıda okutturan akıcılıkta yazması, yazabilmesi, onun becerisi hiç kuşkusuz... ama artık sıktı. vallahi de sıktı billahi de sıktı. badim değil ama neredeyse badim gibi. asıl can sıkıcı şey de bu işte. her sabah debe'de life is drunk'ın fantastik kurgularını okumak canımı sıkıyor. kurtulamıyorum düzmece metinlerinden... yaptığı girizgahtan anlıyorum o olduğunu; scroll'luyorum aşağıya bir bakıyorum ki o, basıyorum eksiyi...

  • öldürücü anne repliklerinden biridir bu. evden uzak bi yerdesinizdir. misal benim gibi askerde olabilirsiniz, öğrenci olabilirsiniz. ankesörlü telefondan veyahut cep telefonundan bir fırsat bulup anne babayı bir arayayım dersiniz ve telefona sarılırsınız. "canım annem"ler "yavrum bitanem"ler gibi bir dizi özlem cümlesinin ardından tam iki lafın belini kıracakken anne denilen henüz çözülememiş insan modeli böyle bir çıkışı yapar.

    "dur bak sana kimi veriyorum"

    telefona şükran yenge, necla teyze ya da fahri enişte ayarında bir isim gelir. yakın bir akraba bilemediniz bir komşunuzudur. işte o telefon konuşmaları esnasında fark edersiniz ki konuşmanızın gerekli olduğu en son kişiylen konuşmaktasınızdır. anlam veremezsiniz. her seferinde kızsanız da yapabilecek bir şey yoktur.

  • 8 gibi uyanıp babamla yola çıkardık. uzun simitlerden istiyorum diye söylenirdim her sabah alınırdı o simit. daktilo eğlenceli bir şeymiş gibi değişik şekiller yapılırdı. sonra babaya gösterilip ne yazdığını anlatmaya çalışmak babamın daralması ama gülmesi. işyerinin mıncıklanacak maskotu olunurdu adeta. ciddiye alındığını hissederdin çünkü seni mutlu etmek için hanım ya da bey derlerdi. havalanırdın. çok sıkılında bahçede hunharca scooter sürerdin dairenin uyuz adamı baban gider gitmez kızardı sana. güzel anılardır insanı duygulandırır.

  • az önce aşağıdaki gibi bir diyalog yaşanan program ;

    - nerelisin ?
    - izmir.
    - neresinden ?
    - manisa.

  • bu videodaki kişileri tanımam etmem ama 2 kelam edeceğim. bu kadının kocasıyla birlikte kaldığında böyle şovlar, eğlenceler, cilveler yapmadığına eminim. yapılan o dansların hepsi ınternet alemi için yani sosyal medyada beğeni, takip alabilmek amaçlı.

    gerçekten kocasına böyle cilve yapacak bir kadın , sadece kocasına yapar, internette milyonlarca insanın görmesini umursamaz. eleman videoda çok daha mutlu durmuyor çünkü karısının bunu kocasıyla iyi vakit geçirme amaçlı değil de video için veya başka bir amaçlı yaptığını biliyor.