hesabın var mı? giriş yap

  • tatilya projesinde yer almış olan adamın konuşmasını izlemiştim. tatilyanın neden battığını hatırladığım kadarıyla şöyle açıkladı:

    + türk ailesi çocukları için hiç bir şey yapmaz. tatilya projesi amerikan aile yapısına göre tasarlandı, her çocuk için iki yetişkinin de geleceği düşünüldü, neredeyse şehir dışına yapılması da sorun olmayacaktı çünkü aile taa beylikdüzüne kadar gitmeye çekinmeyecekti.

    oysa anladık ki türk ailesi çocuğu için o kadar uzağa gitmez. türk ailesi alış veriş merkezine kendi ihtiyacı için gider çocuğunu da avm'deki ufak oyun parklarına bırakır, kendi ihtiyacı yoksa sadece çocuğu için gitmez.

  • edit.2: debeye girmiş entry :) zaman ayırıp okuyan ve mesaj atan herkese teşekkürler!

    ön edit: farkında olmadan konserin 1. yıldönümünde girmişim entryi :) burdan tekrardan karaborsacıların anasının a**** ******

    bugün size tranquility albümlerinin ilk şarkısı olan "star treatment" hakkında iki çift laf etmek isterim. bu albüm en sevdiğim albümleridir ve aynı zamanda en çok eleştiri alan albümleri o yüzden savunmaya devam ehehe.

    ***** öncelikle şarkı sözlerinden başladım ama altta baştaki yıldızlardan çizdiğim çizgiden itibaren müzik kısmıyla ilgilenen videolar koydum oraya atlamak isterseniz bilgilendirmesi.

    albüm alex turner'ın iç dünyasını yansıttığı en açık albüm ve bu şarkıda da bunu görmek mümkün. şarkının asıl teması aslında şarkıcı olarak alex'in yaşadığı yolculukla alakalı.

    şarkının sözleri "ı just wanted to be one of the strokes" diye başlıyor. monkeys bu yolculuklarına başlarkenki en büyük ilham kaynaklarından biri the strokes grubu ve alex devamında "now look at the mess you made me make" diyor. ilham aldıkları gruptan işe başlayarak bak nerelere geldik, aslında bu değildi amacımız diyor.

    "hitchhiking with a monogrammed suitcase
    miles away from any half-useful imaginary highway"

    monogram bir bavulla yarım yamalak hayali bir anayoldan çok uzakta otostop çekiyor

    monogram, bir semboldür, evden bu kadar uzaktayken materyalizm ve paranın ne kadar anlamsız olduğuna dair bir yorumu olabilir. şarkıcı olarak taşıdığı "bavul"un yani bir müzisyenin yükünün kendi kafasında kurduğu izlemek istedikleri müzik yolundan ne kadar uzak olduğundan bahsediyor olabilir. çünkü alex bu albüm çıktığında am albümünden sonra özellikle gitar riffleri açısından yaşadığı "writer's block" yani ilham alamama, bizim deyişimizle tıkanıp kaldığından bahsetmişti.

    "ı'm a big name in deep space, ask your mates
    but golden boy's in bad shape"

    "golden boy", leonard cohen'in 1971 tarihli "dress prohearsal rag" adlı şarkısına bir göndermedir:

    "kendi kendime 'neredesin altın çocuk' dedim.
    ünlü altın dokunuşun nerede?'"

    tekrar açıkça alex'in writer's block ile yaşadığı büyük problemi görebiliriz. am albümlerinde dünyaya yayılan ve "that rock n roll, eh??" havalarına giren alex'in sönen havasını yansıtıyor. "ben büyük bir adamım ama altın çocuk kötü durumda"

    "ı found out the hard way that
    here ain't no place for dolls like you and me"

    burda senin ve benim gibi "doll" yani oyuncak bebeklere yer olmadığını zor yoldan öğrendim diyor. burda doll'dan kastını tam emin değilim birine doll demek barbie/ken gibi oyuncak bebek gibisin anlamında iltifat da olabilir veya oyuncak bebeklerin bir süre sonra hevesi alınca kaldırılıp atıldığından bahsediyor olabilir.

    "everybody's on a barge
    floating down the endless stream of great tv"

    burda barge kelimesi; kaba ve kuvvetli bir şekilde bir yere veya bir yerden geçmek için acele etmek anlamında mı yoksa duba anlamında mı kullanılmış emin değilim. aslında alt alta okuyunca "herkes bir duba üzerinde, durmadan tv izlerken yavaş yavaş dibe süzülüyor" şeklinde kullanılmış olabileceğini de düşündürdü. alex'in şarkı yazarlığının en sevdiğim yanı bu çünkü anadili ingilizce olanları bile "ne diyor lan bu??" diye düşündürten adamın ben türkçeye çevirip yorumlamaya çalışırken hissettirdiklerini düşünün :)

    "1984, 2019"

    burda 1984 yine alex'in alıntılarından biri. o meşhur kitap hakkında ve 2019 da blade runner filminden alıntı. albümün temasında teknolojinin bu kadar hayatımızı işgal etmesinden yer yer yakınan alex, burda toplumun geleceğinin potansiyel olarak distopik doğası hakkında yorum yapmış. turner'a göre 1984'e yapılan atıf ironik ve insanların hayatlarını kontrol eden güçlerle ilgili bir nokta:

    “haberlerde herkes 1984 hakkında çılgına dönüyordu. şimdi gerçekten 1984 yılı gibi görünüyor! o kadar komikti ki, şarkıya koymak zorunda kaldım. herkes bunun 1984 olduğunu söylüyor.”

    ancak bu plaktaki şarkı sözlerinin çoğu, okuduğum neil postman'ın amusing ourselves to death adlı kitabından ilham alıyor. ilk ne zaman duyduğumu hatırlayamıyorum ama bu başlığı okuduğumda hemen şöyle düşündüm: modern çağda okumanız gereken şey bu. yine de, pratik olarak televizyonun hayatımızdaki en baskın faktör olduğu zamanlarda yazılmıştır. postman, o zamanın - ama bence bizimkinin de - 1948'den çok aldous huxley tarafından yazılan cesur yeni dünya'ya çok daha fazla benzediğini savunuyor. dışarıdan, 1984'teki gibi. vurgulamak istediğim nokta buydu."

    "maybe ı was a little too wild in the '70s"
    alex'in 86 doğumlu olduğunu göz önüne alırsak, 70'lerde çok vahşiydim dostum gibi bi şarkı sözünün yine metefor olduğunu anlayabiliriz. burada büyük olasılıkla kariyeri 70'lerde zirveye ulaşan ve şimdi aydaki fütürist tranquility base hotel and casino'da yerleşik şarkıcı olarak geçinmek zorunda kalan yaşlanan bir rock yıldızı rolünü oynuyor.

    "rocket-ship grease down the cracks of my knuckles"
    burda saça sürülen joleden bahsetmiş ki 2013 yılında am tarzındaki joleli saçlarından bahsediyor olsa gerek.

    devamında gene çok fazla ordan burdan kitap vb alıntıları olduğu için biraz atlıyorum.

    "so who you gonna call?
    the martini police"

    bu ne biçim ve nerden alıntı olduğunu anlamak çok güç. o yüzden yazarın kendisinin ifadelerini aktarıp yorumu size bırakıyorum.

    "illa las vegas'ta değil, hayal gücümde bir yerlerde olan bir yeraltı dünyası fikrini seviyorum ve bu fikir, plağa şarkı sözlerini yazmamda yardımcı oldu. bu şarkıda “martini polisi” hakkında da şarkı söylüyorum ve o melodide beni eğlendiren bir şey vardı; şarkıda gece kulübünde ikamet eden grup için doğru ismin bu olup olmadığını merak etmeye başladım. ve o parçanın melodisi bana toto'yu hatırlatıyor - ama bunu neden sizinle paylaştığımdan emin değilim."
    alex ayrıca radiox parça parça yorumu sırasında bunu genişletti ve bir tür "anlatıcıyı" barın sonunda sarhoş bir adamı daha fazla içkiden kesildikten sonra barmenle tartışırken izlerken tasavvur ettiğini söyledi. “sen kimsin ki benim sözümü kesiyorsun? martini polisi mi?”

    "baby, that isn't how they look tonight, oh no
    ıt took the light forever to get to your eyes"

    'ışığın gözlerine ulaşması çok zaman aldı' alex küçükken babasının ona yıldızların aslında ne kadar uzakta olduğunu ve ışığın bize ulaşmasının ne kadar uzun zaman aldığından bahsettiğini ve bu alex'e çok etkileyici geldiği için sürekli sürekli babasına aynı şeyi anlattırdığını söylemiş. burdaki referans o olmalı.

    "ı just wanted to be one of those ghosts
    you thought that you could forget
    and then ı haunt you via the rear view mirror
    on a long drive from the back seat
    but it's alright, 'cause you love me
    and you recognise that it ain't how it should be
    your eyes are heavy and the weather's getting ugly
    so pull over, ı know the place"

    'sadece o unutabileceğin hayaletlerden biri olup sonra seni arka cam aynasından uzun yolda kendimi göstermek istedim. ama sorun değil çünkü sen beni seviyorsun .ve bunun böyle olmayacağını fark ediyorsun.'
    alex burdan sonra zaman kipini değişterek şimdiki zamana geçiyor
    'gözlerin ağırlaşıyor ve hava kötüleşiyor o yüzden kenara çek, bi yer biliyorum'

    "don't you know an apparition is a cheap date?"

    bir hayaletin ucuz bi date olduğunu bilmiyor musun? apparition "kendini gösterme" anlamı da olsa da burada hayalet anlamında kullanılmış. “ghostbusters' temasına bir gönderme. apparition, bir hayalet veya fantazmın ortaya çıktığı zamandır ve genellikle görülmeler ya çok nadirdir ya da sadece kısa bir süre içindir. birini sadece kısa bir süre için görmenin,bir kişiye musallat olan bir hayaletin görüntüsü gibi olduğunu ima etmek, kalıcı olmadığı için "ucuz"dur.

    "what do you mean you've never seen blade runner?"

    blade runner, sıklıkla alaycı tavırlar sergileyen bir "kara film" olarak kategorize edilir. bu nedenle alex, kendi yıldızlığıyla hayal kırıklığına uğramış, alaycı bir tavır aldı; partnerinin açıkça izlemediği blade runner gibi karanlık ve ciddi bir filmde bile özlemle dans edebiliyor.

    "back down to earth with a lounge singer shimmer"

    alex burda am albümündeki rockstar kariyerinden sonra dünyaya salon şarkıcısı olarak döndüğünü yani aslında gelecek eleştrileri albümü yaparken öngördüğünü gösteriyor olabilir.

    "elevator down to my make-believe residency
    from the honeymoon suite
    two shows a day, four nights a week
    easy money"

    asansör sanal ikametgahından balayı suitine doğru iniyor, günde 2 haftada 4 show, kolay para!
    rock yıldızı, gerçek bir konaklama yeri olmayan bir balayı süitinde yaşıyor - sadece bir yolculuk sırasında kalacak ve sonra bir daha asla ziyaret etmeyecek bir yer. balayı, evlilikte uzun vadeli bir gelecek inşa etmeye geçmeden önce, şimdiki anın tadını çıkarmakla ilgilidir. rock yıldızının geleceği yok, bu yüzden geçmişi tekrar ziyaret ediyor (hepimizin yıldızlara baktığımızda yaptığımız gibi), aslında asla evliliğe yol açmayan eski aşkların anıları arasında süzülüyor. bu, alex turner'ın albüm boyunca tükenmiş eski bir rock yıldızı karakterini oynamasına zemin hazırlamaya yardımcı olur.

    "and as we gaze skyward, ain't it dark early?
    ıt's the star treatment
    yeah, and as we gaze skyward, ain't it dark early?
    ıt's the star treatment"

    ünlü-sanatçı ikiliği ebedidir, "yıldız muamelesi" geçicidir, yok olur ve ondan sonra her yer karanlıktır, gökyüzünde hiç yıldız yoktur. alex "kolay para", "haftada dört gece, günde iki gösteri" kazanıyor, ama hepsi onun "sanal/hayali ikametgahı". bu kişiliğin, bu sanrılı benliğin arkasında, strokes gibi bir grupta olmak isteyen kayıp bir çocuk var.

    ***********************************************************************************

    şarkı sözleri burada bitiyor ama ben şarkının müzik kısmına değinmeden kapatamayacağım konuyu.

    arctic monkeys'in the strokes grubundan ilham aldığından bahsetmiştim ancak sadece onlar değil tabii, monkeys aynı zamanda oasis grubundan da ilham almış ve bu şarkıda bunu görüyoruz. bu youtube kanalında alex'in müzik teorisinde oasis etkisini işlemiş. buraya
    link bırakıyorum.

    yine burada monkeys'in müzik kısmında neler döndüğünü ve ne güzel işler yaptığını işlemiş.

    kusura bakmayın uzun yazıyorum ama böyle detaylıca düşünüp incelemesi hoşuma gidiyor umarım okurken sıkmıyorumdur size :)

  • elbette ekrem imamoglu icraatidir.

    hiranur vakfi'nin kacak yalisi (!) bugun sancaktepe'de ibb tarafindan korkusuzca mühürlenmistir.

    kaynak: https://twitter.com/…?s=20&t=e2a6iuymrina35teiqidea

    "devlet ciddiyetine" sahip oldugu dusunulen diger cumhurbaskani adaylari korkudan susa dursun, "sov pesinde" (!) olan ekrem baskan yaptiklariyla, liderligiyle, korkusuzca cikislariyla halkin yaninda olmaya devam ediyor.

  • vayy amnk cidden varmış böylesi dediğim insan kitlesi.
    efendim bendenizin, java altyapılı takoz bir samsung telefonu var, pek akıllı sayılmaz bizimkisi, zira internete falan da bağlı değil.
    velhasıl gel gelelim, otobüste, metroda,vapurda hep elinde telefonla uğraşan, boynu 5 santim önde insanları görünce de, "lan canları sıkılıyordur" diyerek geçiştiriyordum.
    ama bilmiyordum ki, bu insanlar meğer birer teknoloji zombisiymiş anasını satayım.

    bilenbilir, 5 aylık taze babayım, evlenip yuva kurmanın tek bir olumsuz özelliği nedir derseniz, kesinlikle ev gezmesi derim. çocukken seviyorduk iyiydi hoştu ama evlenince, yemin ederim eziyet arkadaş.

    hayır, biz yine eski arkadaşlarımızla biraraya gelip, 2 kadeh tokuşturup şiirli şarkılı muhabbet yapmak isterken, iş yerinden sağdan soldan, daha önce arkadaşlık etmediğimiz insanlar, akşama size misafirliğe geleceğiz diye haber gönderiyolar. zerre anlamıyom amnk bu durumu.
    düne kadar, aykırı lan bunlar, entel amnk, gominis falan dedikleri insanların evine, kucak kucak bebelerini alıp, süslenip püslenip oturmağa geliyolar.

    hâl bu olunca kimseye gelme de, diyemiyosun tabii...
    ama muhabbet de pek sarmıyo hacı, "yavv orası öyle de ama hökümet de yol yaptı" diyen adamla ne gibi ortak yanım olabilir amk, derken işte konu futboldu, ev işleri, tamirattı, pazardaki salçalık domatıydı, en iyi peynir nerede falan gibi geyik geyik konulara giriyor.

    giriyor girmesine de benim gözüm hep geldiğinden beri elinden telefonu düşmeyen denyoya takılıyor.
    lan gelmişin bi eve misafirliğe, boynun düşmüş önüne elinde telefon napıyo amnk derken bi bakıyom candy crush oynuyo lan adam.
    olm bende bayıldım bombok muhabbetten de, elinde telefonla oyun oynamak nedir amnk diye düşünürken, bir diğeri de çıkarıyor telefonu hiç birşey olmamış gibi başlıyor feysbukda, hanımın yaptığı kekin pastanın fotosunu çekip koymaya, muhabbet kesiliyor.

    iki nefes alayım diye çıkıyorum odadan ve on dakika sonra odaya tekrar girdiğimde, ellerinde telefon kafalar önde deli gibi oyun oynarken buluyom hepsini, kimi candy cruh oynarken, kimi okey oynuyor, kimisi trenlerin üzerinde çocuk hoplatıyor, diğeri feysbukda onu bunu likelıyor, zaten boktan olan muhabbet de bitiyor.
    o dakikadan sonra kimse kimseyle tek kelime etmiyor.ve bu böle uzuuun bir süre devam ediyor.

    gerçi kafam rahatlıyor...
    rahatlıyor rahatlamasına da ama aga bu nedir yaa??
    hayır bir de adam giderken "yenge ellerine sağlık, kek de güzel olmuş ben ve 25 kişi beğendik, halamgiller tarifini istiyo" falan diyo tipine soktumunun at ağızlısı.

    velhasılıkelam dostlar; ios'dan post, android'den ve at ağızlıdan dost olmaz...

  • bir arkadasim bana demisti ki "hic dusmanin yoksa akraban da mi yok?".
    ne zaman akrabalardan birine sinirlensem onun bu lafi gelir aklima.
    akrabanin akrabaya yaptigini dusmanin yapmaz.
    kucuklukten basliyolar sidik yarisina.
    eger sizle yasit cocuklari varsa bokunuzu bile kiyaslarlar o derece.
    ilk,orta,lise donemi boyunca karne notlari kiyaslanir,kim takdir kim tesekkur almis kim daha caliskan onun hesabi yapilir.
    universite donemi kim daha iyi universite kazanir sonra kim daha iyi is bulur hesabiyla sizi deli ederler.
    ise baslanir kim ilk once evlenicek bunun derdine duserler.
    evlenirsin kim ilk cocuga sahip olcak,sevismenizi bile kiyaslayama yetenegine sahiptirler.
    olene kadar kiyaslayacak bisi bulup,sizi kiyasladiklari akrabanizdan ve kendilerinden nefret etmenizi saglarlar.
    sonuc olarak cekirdek aile iyidir daha fazlasi sadece bas agrisi.

  • eger evlat kisi gurbette ise, her aile ziyaretinde boyle bir sahne mutlaka yasanir. yas, konum, yanindaki kisiler mevzu bahis degildir. evlat kisi benim gibi doymak bilmez biriyse o son kofteyi annesinin doyup doymadigini umursamadan mideye indirir. ancak ne kadar duygusuzca yenilse de, o son kofteler, zihinlerde soganli, acili bir tat birakir. her hatirlandiginda kalbin uzerine bir agirlik coker, anne ozlenir, yastiga sikica sarilinir. bilinir ki baska kimse son koftesini verirken o kadar beklentisiz, samimi, ye kuzum olmayacaktir. anneye bir kere daha minnet duyulur...

  • kuran'da nur suresi 2. ayet'te belirttiği gibi:

    “zina eden kadın ile zina eden erkeğin her birine yüz sopa vurun. allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, allah'ın dinini uygulama hususunda o ikisine karşı merhamet duygusuna kapılmayın. mü'minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun.”

    bakmayın bizim ülkedeki tatlı su müslümanlarına. gerçek islam tam olarak bu. kırbaç ve sopa cezası net olarak kuran'da belirtilmiştir. kaynak verdik, inanmayan gitsin evindeki kuran'dan teyit etsin. bu ülkedeki kadın ve erkek her fert yatıp kalkıp atatürk'e dua etmeli. onun sayesinde bu tarzda orta çağ'dan kalma bedevi adetlerine ülkemizde rastlanmıyor.