hesabın var mı? giriş yap

  • yan koltukta oturan birine cevap vermeden önce yapılan frenler de bu mahiyette kıymetlendirilebilir.

    evet, var öyle bir şey. kadın şoförler, araç sürerken ön koltukta oturan bir yolcuyla sohbetleri esnasında, bilhassa hayretle karşıladıkları bir konuda cevap veriyorlarsa, önce frene basıyor sonra konuşuyorlar. denendi, %100 çalışıyor.

    bu hakikati bir örnekle taçlandıralım:

    {misal, bir kış günü çeşme otobanı, sol şerit.}

    yan koltuktaki: mürüvvet de boşanıyormuş.

    {fren}

    kadın şoför: yapma ya!

    {devir düşer, motor vurur tor tor tor}

    .

  • tamamen algıda gruplama alışkanlıklarını yeniden düzenleme üstünedir. bu tekniklerin yararına genel yaklaşım "hadi len" minvalinde bence, ya da ben hadi len diyordum itiraf edeyim. sözümü yedim mi, yedim; katiyetle hadi len değilmiş. olayın temel numarası şu; nasıl ki kelimeleri okurken tek tek tüm harflere takılmıyoruz ama bir bakışta sadece kelimeyi görüyoruz, çünkü bu yaşa kadarki algı alışkanlıklarımız o yönde. meselakelimeleraralıklıdeğilböylebitişikyazılsaydı, belki yedi ya da sekiz kelimeyi aynı anda tek öge olarak algılamayı öğrenecektik. hah, adamların dediği de bu, satırları hatta paragrafları tek ünite gibi algılamak. bu yüzde de ezber bozma üstüne egzersizler yapıyorsunuz her gün, mesela alt alta yazılan çok basamaklı sayılarda saniyelik bakışta kaç basamak olduğunu bulmaca. misal:

    38458459
    3985684375
    9845845
    348699o037384
    343
    56576878

    işte bunları 8- 10- 7 gibi sesli olarak basamak sayısını söyleyip altalta bir sayfa okutturuyor. şahane rastgele tuşa basıyorum, o ayrı. bir başka egzersizse, satırların sadece başına ve sonuna yakın, ve iki satır arasına denk gelen noktalara odaklanarak, olabildiğince hızlı ve görebildiğin kadarını okumak. bu aşamada amaç okuduğunuzu anlamanız değil, algıya dayalı gruplama alışkanlıklarınızı bozmak, değiştirmek.

    falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım inecek var deriz otobüs durur ineriz
    *-------------------------------------------------------------------------------------*
    bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
    *-------------------------------------------------------------------------------------*

    hırsızlar polisler açlar toklar uyusun herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    *-------------------------------------------------------------------------------------*

    herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
    *-------------------------------------------------------------------------------------*

    beni bırak göğe bakalım
    *

    bir başka yöntem, metni iki kolon biçiminde düzenleyip, kolon başına düşen kelimeleri tek bir ünite olarak algılamaya yönlendirmek, yavaş yavaş bu kolonları birbirine yaklaştırırken bu algıyı oturtmaya yönelik:

    falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım*****************inecek var deriz otobüs durur ineriz
    ******bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya **************herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
    ********hırsızlar polisler açlar toklar uyusun**********herkes uyusun
    ************************bir seni uyutmam*******bir de ben uyumam
    *******************herkes yokken biz oluruz*****biz uyumayalım
    ************************nasıl olsa sarhoşuz ***nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
    *********************************beni bırak*göğe bakalım

    bunun yanında fiziksel egzersizler var, gözlerinizi en alta ve en üste bakarak 15 set oynatın, sonra kapatıp palming metodu denilen avuç içlerinizi kapalı gözlerinizin üstüne koyarak, elinizin sıcaklığıyla da rahatlatın. aynı hareketi görebildiğiniz en sağa ve en sola gözlerinizi çevirerek 15 set yapın ve palming metodunu uygulayın. ardından elinize bir kalem alıp, üstünde bir noktaya odaklanarak görebileceğiniz en yakınla 40 cm arasında 15 set yaklaştırıp uzaklaştırın, yine dinlendirin gözleri. bu egzersizleri ve benzerlerini bir ay tekrarladığınızda, önceden 150-250 aralığında olan biriyseniz (ortalama insan aralığı bu), dakikada 450 ila 750 kelime aralığına çıkabiliyorsunuz.

    sürekli okumanızı gerektirecek bir işiniz varsa, mesela akademik alandaysanız seve seve hızlı okuyorsunuz zaten, ama özellikle çok ayrıntılı okumak zorunda olmadığınız metinler için (mesela aynı konuda 4 makale okuyorsunuz, önemli olan denek sayısını hatırlamanız değil çalışmayı anlamanız gibi, vb.) bir saat içinde yüzlerce sayfayı okumanızı gibi müthiş kolaylıklar sağlıyor bu teknikleri uygulamak. egzersizler için bir kitap edinmeniz, işinizi daha kolaylaştırır.

  • benim. işim de var ünvanım da. evet mesaide orda burda çok ciddiyim.
    ne yapak be oturup soba başında kestane mi pişirelim.
    bırakta biz de soytaralım, kendimizi ifade edelim ergen liseli.

    edit: başlık başa kalmış.

    edit2: hala yaşayıp yaşamadığımı merak edenler var :)

    edt3 yaşıyorum. merak edenlerin gözlerinden öperim. yaş 51

  • bu gece tanıştığım taksicidir efendim. arka koltuğa oturdum, ağlak bir gitar tınısı geliyor radyodan, kulak kabarttım bb. king eric clapton düetlerinden thrill is gone çalıyor. şaşırdım biraz, fekat şarkı çok piyasa olduğu için pek de dikkat etmedim. ardından muddy waters mississippi delta blues çalınca duramadım, 'hep mi blues dinlersiniz' dedim, 'azer de var usb'de, ludacris de, ama şu an kölelikten kurtulma mücadelesi veren insanların hüzünlü ve yanık tonlarını hissetmek istiyorum' dedi. 40lı yaşlarda bir herif. 4 adet kitap okuyormuş aynı anda. hayatın durağanlığını hazmedemiyormuş, her şey olabildiğince hızlı akmalıymış, sabit kalan her şey canını acıtıyormuş, bu sebepten ötürü sürücülük yapıyormuş. yolda olmak onun ilacı imiş. ben araçtan inerken sonny boy - bye bye bird çalıyordu. düşünsenize. bir daha ne zaman yaşarım böylesini hiç bilmiyorum.

  • tekrarın tekrarının tekrarının tekrarını yapan program. tekrar içinde tekrar. tekrarception.

  • kuranın türkçe olarak okunmasından öyle çok korkuyor ki..

    fussilet suresi 44. ayet:
    "velev ce’alnâhu kur-ânen a’cemiyyen lekâlû levlâ fussilet âyâtuh(u)(s) e-a’cemiyyun ve ’arabiy(yun)(k) kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâ/(un)(s) vellezîne lâ yu/minûne fî âzânihim vakrun ve huve ‘aleyhim ‘amâ(en)(c) ulâ-ike yunâdevne min mekânin ba’îd(in)"

    nasıl? anlamadınız değil mi.. muhtemelen arapça biliyor olsaydık hükmünü anlardık.
    şimdi aynı surenin türkçe mealine bakalım:
    "biz o kur’an’ı yabancı bir dilde indirseydik, onlar elbette: “onun âyetleri anlayacağımız bir dille iyice açıklanmalı değil miydi? arap olmayana yabancı dilde bir kitap olur mu?” diyeceklerdi. de ki: “o, iman edenlere doğru yolu gösteren bir rehber ve eşsiz bir şifa kaynağıdır.” inanmayanlara gelince onların kulaklarında bir ağırlık vardır; kur’an kendilerine kapalı ve karanlık gelir. onlara sanki çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni duymuyorlar!"

    bugün, cumhuriyetin ilanından neredeyse 100yıl sonra, laik ülkemize bir mikrop gibi çökmeye çalışan tekke ve zaviyedeki insanlara gidip "ben kuran okuyorum" derseniz karşınızda böbürlenerek ağızlarında sakız gibi uzatarak "siz anlamazsınııııızzzz" derler.

    neden biliyor musunuz? çünkü öyle istiyorlar. onlara göre sadece kendileri anlayabilir. onun hikmetini sadece kendileri çözmüştür.

    o kadar korkuyorlar ki,
    insanların kuranı türkçe okumasını ve öylece anlamasını istemiyorlar. böylece din konusunda kendilerine ihtiyaç duyulmayacağını biliyorlar.
    biz biliyoruz ki kuran türkçe okunduğunda diyanet denilen cemaatin kuklası olmuş kuruma da gerek kalmayacak.

    düşünün o kadar korkuyorlar ki,
    sizinle allah arasına girip kuranı türkçe okursanız "o kuran olmaz" diyorlar. bu sözlerine haşa derler. bu arapça kökenli kelimenin anlamını en iyi onlar bilir ama daha nerede kullanılacağını bilmiyorlar ki allah olup neyin kuran neyin kuran olmayacağına karar veriyorlar.

    düşünün o kadar korkuyorlar ki,
    bu cemaat zırvaları ülkenin kurumlarını, mevkilerini sözcü olarak kullanmaya başlamış, basına demeç verdiriyorlar.

    kuranda şifre mifre yok. sayılar kombinasyonlar da yok.
    sol elle yemek yeme diye söz de yok. kızına hallenen babalar da yok.
    eğer türkçe okursanız ilmini anlarsınız, kandırılmazsınız.
    ama ne var; kul hakkı yeme, öldürme, yalan söyleme, çalma, sapkınlık yapma gibi kuranı arapça okuma sevdalısı insanların alışkanlık haline getirdikleri günahlardan sakın var.

    artık o kadar korkuyorlar ki, kuranı değiştirseler işlerine geldiği gibi düzenleseler yüzleri kızarmayacak. haşa!!!

  • ben: baba, masanın üstünden telefonumu verir misin?
    babam: masa üstünde göremedim bi de belgelerime bakayım mı ehehehe
    ben: ...
    kendisi 52 yaşında bir troll.

  • evet doğru bildiniz, akp döneminde gerçekleşmiş bir über fantastik olay daha.

    http://m.haberler.com/…gacini-dikti-8079413-haberi/

    izmir'in ödemiş ilçesinden sökülerek antalya'ya getirilen "945 yaşındaki" türkiye'nin en yaşlı zeytin ağacı bugün cumhurbaşkanı erdoğan'ın katılımıyla expo fuar alanına dikildi. törende cb şöyle bir konuşma yaptı;
    "bir ağaç. inşallah burada da tutacağına inanıyoruz ve 2015 botanik bahçesinin en önemli zenginliklerinden olacak. tarihi bugüne, bugünü de yarınlara ulaştıracak. ya allah bismillah diyerek biz de toprağımızı atalım arkasından da cansuyunu."

    bakın şu ifade çok enterasan " inşallah burada da tutacağına inanıyoruz.."

    ya tutmazsa ha! ya tutmazsa yazık değil mi on asır ömür yaşamış bi ağaca?

    şemsiye ile güvercin sevmek başlığında bir yazar arkadaş yaşanan garabeti çok güzel özetlemişti, " bu eylemle, memlekette rahatını bozmadığı bir canlı kalmamıştır" demişti. maalesef yanılmış.
    rahatını bozmadığı yaşlı bir zeytin ağacı kalmıştı ve bugün onun da rahatı bozuldu ya cidden yazık, çok yazık.

    edit: quincey morris gemlik'te otoyol inşaatı için katledilen zeytin ağaçlarınının caps'ini gönderdi.

    http://i66.tinypic.com/34yp7j9.png

    dediğine göre bu kıyım yüzünden çok yakında gemlik zeytini de yok olacakmış!

    edit2: kuru alti pilav da mesajı attı, izniyle paylaşıyorum;

    " sadece gemlik'te değil gebze orhangazi izmir otoyolu sebebiyle orhangazi'de de sadece otoyol inşaatı için 60 bin zeytin ağacı katledildi. sanayi ve yapı imarına açıldıktan sonra bunun birkaç katı fazla ağaç daha katledilecek. gemlik orhangazi mudanya ve iznik türkiye'de en kaliteli sofralık zeytinin yetiştiği yerler. bu otoyol sebebiyle iki ilçede ciddi kıyım yapıldı ve yapılmaya devam ediyor."

    edit3: bir mesaj da felisky'dan geldi;

    " izmir-karaburun otobanı: istanbul-izmir otoyolunu yapan firmaya eşantiyon olarak acele ile yaptırıldı. maksat erdoğan ailesine ait rüzgar tribünlerini taşıyacak tırların geçebileceği şekilde virajsız bir yol elde etmekti. sadece tırların 1 defalık tribün nakli için gereken mesafeye kadar yapılıp bırakılıverdi. 2 yıllık inşaatta yapılan kontrolsüz kesim ile yüzlerce ağaç ve kullanılan ölçüsüz patlayıcılar ile sayısız hayvan öldü, ayrıca da bölgede patlama sonucu harap olmuş tarihi yapılar var."

    limondanhallice'nin uyarısı üzerine not: rüzgar tribünü değil rüzgar türbini imiş.

  • fenerliler diyorlar ki eğer ki bir sezonda lig veya eleme farketmez iki organizasyon varsa ve iki şampiyon varsa ikisi de sayılmalı.

    buna göre fenerbahçe şampiyonluk sayısına türkiye kupalarını da dahil etmeli. hatta zamanındaki cumhurbaşkanlığı kupası başbakanlık kupası süper kupalar da (bazıları birbirinin devamı organizasyonlar). o maçlarda ter döken futbolcuların emeği yok mu sayılsın? o kupalar fasulyeden kupalar mı?

    bu durumda müzedeki resmi tüm kupalarının sayısına göre yıldız verilmeli. ama fenerbahçe buna yanaşmıyor. bazı kupalar sayılsın bazıları sayılmasın diyorlar. neden? çünkü galatasaray'ın müzesinde daha fazla resmi kupa var. insan sırf rakibinde daha fazla kupa var diye kendi kupaları sayılmasın onlar fasulyeden kupa der mi? o kupaları almak için ter döken futbolcuların emeğine ihanet eder mi?

  • beşiktaşlıyım ama galatasaray'ı destekledim.

    yapmayın şöyle boru falan. büyük bir heyecanla takip ettim maçı. galibiyete de çok sevindim. ama siz böyle yapınca tiksinti geliyor.