hesabın var mı? giriş yap

  • başlangıçtan beri var olmalarına rağmen neden "hamam" gibi çok sonradan ortaya çıkan bir isimle anıldıkları tarafımı şaşırtmaktadır. atalarımız böcekleri sınıflandırma ihtiyacı duymamış demek ki.
    - o ne?
    - böcük...
    - bu ne?
    - o da böcük..

  • 10.000 altın
    8.000 odun
    akademi binası
    top dökümhanesi
    taksim'de cami

    gereksinimlerinden hepsinin karşılanmasıdır. önce çağ atlayan avantaj sağlar.

  • 6 yaşında göz kanserine yakalanan, 4 yasinda losemiye yakalanan el kadar bebeleri "kul hakki yemek" ile suçlayabilen şahsiyet. hayvanlarin da kansere yakalandigindan ayrıca bihaber.

    elhamdilillah müslümanmis. çocuğunu da ensara ver bari oldu olacak.

    edit: hesabini aktrollere satmis diyolar. oyle ise bilemicem, eskiden boyle degildi bu adam hatta tarzi bu degil. bunu yazan kişi hem müslümanım diyor hem de kul hakkı yiyenler allah katında değil bu dünyada cezalandırılır diye islama yeni bir şart getirmeye çalışıyor. entry absurd çünkü şahsen tanıdığım tüm kanser hastaları gariban kimseler idi. kul hakkı yiyenler 100 yıl yaşıyor. acı patlıcanı kırağı çalmazmış diye nenelerimiz boşuna dememiş. fakat her iki görüş de yanlış, carl sagan'in kaos teorisi doğru. evrende her şey rastgele oluyor. sorry to break the news.

  • yakın zamanda bir yerli akıllı telefon şiarıyla tanıtımlara başlayan ve hükümet tarafından da göklere çıkarılan vestel'in durumudur.

    yazılımı, merkezi işlem parçası vs. amerikan yapımı bir telefon olan venus, raks'ın dışarıdan getirip üzerine kendi etiketini yapıştırdığı cep telefonu ne kadar yerliyse, o kadar yerlidir.

    yıllarca batının eski teknoloji ürünlerini amerikalı iş ortaklarıyla yaptığı anlaşmalarla ülkemizde üretip "yerli üretim" diye halkımıza kakalayanların geleneği aynen devam etmektedir.

    nasıl ki koç, vakti zamanında anadol'un motorunu ingiltere'den kent motor'dan alıp, getirtip, türkiye'de ürettiği saca takıp, yerli otomobil diye reklam yapmışsa, vestel de aynını kendi ürünlerinde yapmaktadır.

    vestel'in değil cep telefonu, ürettiği televizyonun içerisinde bile yurt dışı üretimi pek çok parça vardır. vestel'in ürettiği buzdolabının motoru bile italya'dan gelmektedir.

    koç, sabancı, zorlu vs. bunlardan yüzde yüz yerli nitelikte herhangi bir kalkınma hamlesi beklenemez. çünkü bunlar bütün yatırım ve üretim kararlarını uluslararası iş ortaklarından icazet alarak yapıyorlar ve asıl düşündükleri şey de bu ülkenin kalkınmasından önce kendi lüks yaşantılarının devamıdır.

    bu kadar basit

    emperyalizme bağımlı kapitalist türkiye'de daha fazlasını beklemek sistem değişikliği gerektirir.

  • memlekette çürümüşlüğün bir başka şekli. kime yaranacağınızı şaşırdınız.
    allah belanızı versin, versinde o çocuktan daha beter olun inşallah.

  • sıralama yapmak istiyorum
    -arkadaş sayında azalma oluyor. eliyorsun sıkıntılı bencil tipleri hayatından ayıklıyorsun
    -aşka olan inancın azalıyor. mantık arıyorsun da demiyorum. aramıyorsun hiçbir şey yalnız başına mutlu olmayı seviyorsun.
    -tahammülün azalıyor olanlara o yüzden açıklamak yerine onaylayıp konuyu kapatıyorsun
    -çatı arası inziva arama durumun artıyor
    benim sayacaklarım bunlar

  • kemal sunal'ın çoğu filmi böyle zaten ama gerek komedi olması gerek popülist olması olayı tolere ediyor. gurbetçi şaban'ın senaristi halit akçatepe. onun da böyle politik hassasiyetlere, stereotiplerden kaçınmaya dikkat ettiğini hiç sanmam.
    filmdeki tek ırkçılık almanlara karşı değil bu arada. göçmenlerin kaldığı evde cezayirli ile yunan kadın kavgaya tutuşunca türkler sebep yokken yunanı dövenlere katılıyor.
    ironik olarak gurbetçi şaban türkleri bir yandan çile çeken, ezilen, sömürülen olarak gösterirken şaban temsilinde istilacı, dolandırıcı, asalak olarak da gösteriyor. öte yandan filmde şaban'ın yenidoğan kızının adının monika koyulması, almanlar gibi kız arkadaşıyla bira içmesi, kaçak işçi çalıştıran patronu alman makamına ihbarla tehdit etmesi, almanlardan sosyal yardım alması, türkçe konuşan hans'a almanların az çocuk sahibi olması nedeniyle ''sizinkilerde hayır yok'' diyerek takılması gibi olumlu ögelerle almanları kategorik olarak kötü gösterme cürmünü bir nebze savuşturduğunu söyleyebiliriz.