hesabın var mı? giriş yap

  • bu arkadaşımıza küçük bir hücrede 100 temel eseri okuma cezası vereceksin ve 100 temel eser okunduktan sonra yapılacak 100 sınavın her birinden 100 üzerinden en az 90 alana kadar hücresinde kitaplarla yaşamaya devam edecek.

  • ahahaha yalnız gedofatuan adlı kullanıcının yapmış olduğu "siz süreyi mi kast etmiştiniz? ben de covid yüzünden yazdınız sanmıştım." yorumundaki tecahülüarif bendenize kahkaha attırmıştır.

    edit: çok aptalca bir yazım yanlışı yapmışım. @nils'e düzeltme için teşekkürler. gülmekten gözüm dolduysa demek ki...

  • ali ismail korkmaz'ın linç edildiği videoyu izlemediği için "linç" tanımını osuruktan yapan, eğitimli bir zevke sahip olmadığı için de yavuz bingöl'ü "sanatçı" zanneden, bu ve bunun gibi tüm basiretsizliklerini gördükçe kendisini "usta" veya "dünya lideri" olarak nitelemesine şaşıramadığımız bir amcanın sözleri.

  • oldukça heyecan verici bir gelişmedir. birçok bilimsel yeni verilere ulaşmamızı da sağlayacak bir gelişme aynı zamanda. elde edilen verilerle yıldızlarla ilgili birçok bilinmeyen noktayı da aydınlatacak.

    pekiii 2018 senesinde gerçekleştirilecek bu plan neleri amaçlıyor? nasıl bir adım izlenecek?

    şimdi öncelikle güneşin dış çeperine gönderilecek bu uzay aracı 1400 derece kadar ciddi bir sıcaklığa maruz kalacak.

    bununla ilgili soru işaretlerimiz var mı? yok değil. en azından benim. bakalım görücez.

    gönderilecek uzay aracı ise ismini eugene parker'dan alıyor(güzel bir hoşluk). bebebi ise 1958 yılında güneşle ilgili geliştirdiği bir teori: güneşin plazma parçacıklarını bir rüzgar gibi uzaya saçtığı teorisi.

    seneye güneşe doğru yola çıkacak bu araç, güneşin atmosferini(korona), nasıl ısındığını vs. inceleyecek. koronada sıcaklık 500 bin dereceden daha fazlaymış. üstelik daha ilginci ise güneşin dış kısımları iç kısımlarına nazaran çok çok daha fazla sıcak. güneş rüzgarı da bu daha sıcak olan yayılan parçacıklarda dünyayı etkiliyor. haliyle çözülecek bu gizemler yaşadığımız dünyayı da oldukça ciddi etkileyebilecek şeyler. tabii bu kadar ciddi sıcaklık vs gibi ciddi boyutlarda olan şeylerde olunca işin içinde, bundan sonra yaptığı çalışmalar açısından da olumlu bir gelişme olacak nasa için. adamlar bi aşama daha kaydediyor: deli gibi sıcaklığa dayanıklı araç gönderiyorlar. nasıl etkilemesin ki.

    (bkz: ufku iki katına çıkaran şeyler)

    şuraya da nasa'nın yaptığı açıklamayı ekliyorum:

    "güneşin yüzeyinden 6.4 milyon km uzaklıkta yörüngeye oturacak solar probe plus, tarihte hiçbir uzay aracının görmediği sıcaklık ve radyasyona maruz kalarak güneşin dış atmosferini inceleyecek, yıldızlarla ilgili onlarca yıldır merak edilen sorulara yanıtlar bulacak"

    -------

    “we see the sun every day, but we don’t know much about it,” says fox. “the sun is the last major place for us to go.”

  • kreş öğretmeninin söylediklerini aşırı derecede ciddiye almak. öğretmen en geç akşam saat dokuzda yataklarımıza yatmış olmamız gerektiğini söyler. akşam anneme ''anne saat kaç dokuzu geçti mi?'' diye sorarım. boş bulunup ''evet iki geçiyor'' demesiyle hıçkırıklara boğulurum. bir saate yakın geç kaldığım için ağlar, zorla sakinleştirilip uyutulurum. ertesi sabah öğretmene mahçup bir şekilde ''öğretmenim çok özür dilerim ben dokuzu iki geçe uyudum'' derim. annemin yaptığı kaş gözle dumurdan kurtulup, gülmemeye çalışarak (sonradan öğrendim tabi bunları) ''tamam canım bugünlük öyle olmuş ama bir daha olmasın tamam mı?'' der. alt dudağım titrer vaziyette ''tamam'' diyerek içeri koşarım. ne hisli çocukmuşum.

  • bir arkadaşımla televizyonları kıyaslamak üzere gittiğimiz izmir optimum mağazasından çıkarken kadın güvenlik görevlisinin arkamızdan seslenerek beyler bakar mısınız demesi ve arkamıza döndüğümüzde oyun bitti buraya kadar diyerek etrafımızı saran 3 güvenlik görevlisi ve amirinin bizi 2 metre karelik bir yere sokarak çıkartın üstünüzdekileri arayacağız demeleriyle başlayan rezalet. polis çağırın siz bizim üstümüzü arayamazsınız diyerek polisleri beklemeye başladık. o sırada odaya 15 - 16 yaşlarında başka bir hırsızlık şüphelisini getirdiler. güvenliklerden biri bize kendi telefonundan çekilmiş 3 kişinin fotoğrafını göstererek bu sensin bu o bu da şu, siz sürekli gelip burdan hırsızlık yapıyorsunuz. çetesiniz. bu çocuğa gözcülük yapıyorsunuz gibi mesnetsiz paranoyak suçlamalarda bulunuyor. başka bir güvenlik üstümüze yürüyüp göreceksin sen falan diyor. bana sen diye hitap edemezsiniz dediğimde ise kimsin ki sen. sen kim oluyorsun vs gibi cevaplar. gelen iki sivil polise de paranoyak senaryosunu anlatan güvenlik görevlisi karakola gideceğimizden emin bir şekilde beklerken polisler kimliklerimizi sorgulayıp başka bir mağazadan aldığımız alışverişleri ve fişlerini karşılaştırdılar. çalıştığımız yerleri söyleyip personel kartını da gösterince her aklı başında kişinin yapacağı gibi olayla ilgimiz olmadığını anladılar. güvenliklerden şikayetçi olduğumu söylediğimde polisler önce beni ikna etmeye çalıştı. bu arkadaşlar asgari ücretle çalışıyormuş. çalınanlar da maaşlarından kesildiği için gerginmiş. o yüzden böyle davranmışlar. özür dilesinler geçermiş. şikayetimde ısrar etmem sonucunda da o zaman karakola gidin deyip başlarından savdılar. iki dakika içerisinde gururuma ve insanlık onuruma tecavüz edildi ve özür dileyerek herkesin bu rezaletten paçasını sıyırabileceği düşünüldü. müşteri hizmetlerini arayıp şikayetçi oldum. akşam mağaza müdürü aradı. defalarca özür diledi ve bunun telafisinin mümkün olmadığının farkında olduğunu, tekrar uygun bir zamanda mağazaya uğramamı ve bizi ağırlamak ve yüz yüze de özür dilemek istediklerini falan anlattı. buraya kadar güzel en azından müdürün sesindeki üzüntüyü ve söylediklerindeki samimiyeti fark etmek bile iyi gelmeliydi. gelmedi. psikolojim nasıl bozulduysa uyku tutmadı. sakinleyemedim. hayatında bir tane trafik cezası yemeyen, engelli otoparkına aracını koymayan, kırmızıda geçmeyen, arkadaşından kitap ödünç almayan, herkese büyük küçük siz diye hitap eden, metroda inenlere öncelik veren kısacası insanca yaşamaya çalışan ve takıntı derecesinde prensipleri olan ben hırsızlıkla suçlandım. sindiremiyorum.
    edit: yazım hatası

  • brezilyali - turkiye'de ingilizceyi nasil boyle ogrendiniz?
    tr - universitelerde* ingilizce okutulur dersler. bazi liselerde de oyledir.
    brezilyali - anlamadim, neden ingilizce? ha misyoner okulu gibi mi?
    tr - hayir devletin resmi okullarinda
    brezilyali - ama nasil olur, nedenkine? turkiye hicbir zaman somurge olmadi ki?
    tr - ee sey...
    brezilyali - ben yok anlamak. nicin ingilizce universite olsun ki? siz aranizda ingilizce mi konusuyorsunuz?
    tr - ee sey...
    brezilyali - hadi hindistan olsa anlarim. ingiliz somurgesiydi. ha bir de lise diyorsun. ciddi ciddi dersleri ingilizce mi okudunuz simdi?
    tr - eee eyter beaa ingilizin amerikalinin kopegiz tamam mi? ondan ingilizce okuyoruz. catongggg!!! hem birgun herkes turk olacak!

  • bakın tekrar söylüyorum;
    (bkz: insan ırkı yok edilmeli)

    bilmem kaç milyarlık gezegen. ne canlı türleri geldi geçti hala geçmeye devam ediyor ama bu dünya bu evren insan ırkı kadar şerefsiz, adi ve vahşi bir tür daha görmedi görmeyecek. el birliğiyle linç ettiğiniz domuz bile insandan daha merhametli daha vicdanlı.

  • bir miktar yükselen kur. yükseledebilir, düşedebilir, yorumlarımızı ekşiye yazıyoruz.

    ak kardeşler rahatsız olmuş bundan. milleti gaza getirmeyin de spekülasyon yapmayın da. ulan piyasayı hareket ettirecek kadar parası olan adam mı var burada. parası olan adam, bilhassa yabancı yatırımcı da gelip buraya mı bakıyor yatırım kararı verirken! "oh john do u know what they say about dolar in eksi? best advices for investment are there.."

    kendi kendimize yorum yapıyoruz. yatırım tavsiyesi değildir john...

  • -saçını yeni bir renge boyamış bir kadına, "ay canım yeni saç rengin seni olgun göstermiş derhal değiştir.",

    -saçı kahverengi kadına, "ya sana böyle alev kırmızısı/havuç turuncusu/kömür karası/hardal sarısı/soğan kabuğu/vsvs renk süper gider mutlaka dene!!"

    -kilosuyla barışık bir kadına, "ay bir 5 kilo versen muhteşem olursun.",

    -kilolu kadına "ay valla ben kiloluyum yani 32 bedene giremiyorum artık:( belim de 50 cm olucak biraz daha yersem:'(",

    -uzun birlikteliği olup henüz evlilikle ilgili bir şey yapmayan kadına, "ee düğün ne zaman;)",

    -yeni evlenmiş kadına, "valla iyi cesaret, ne acelen vardı :/, evlilik akıl karı değil valla",

    -ev işi yapan kadına, "ay , hizmetçi değiliz, hayatta yapmam, yapanı da anlamam",

    -ev işi yapmayan kadına, "ya benim elim yatkın, çok iyi yemek yaparım, manyak titizim",

    demeleri, böyle abidik gubidik cümle kurmaları...