hesabın var mı? giriş yap

  • 370 olmadı da diyelim ki ebesininki oldu, o da olumlu.

    edit: bu sefer 370 alır diyen arkadaşlar için tarihi bir hatırlatma yapayım. aşağıda a.k. partisi'nin girdiği seçimlerde çıkarmış olduğu milletvekili sayıları mevcut, bir göz atın, üstüne bir şey söylemeye gerek yok.

    2002 - 363 milletvekili
    2007 - 341 milletvekili
    2011 - 327 milletvekili
    2015 - 317 milletvekili

    aradaki haziran seçimini ve 258'i araya eklemeye gerek bile duymuyorum. *

  • kırılarak, kavga gürültü ile, ilgisizlikle suçlanıp aldatılarak terk edilecek erkektir.

  • muhteşem yüzyıl'dan bu yana 10 yıldır dur duraksız tarih dizisi yapılıyor. artık türk tarih dizilerinde belli bir klişe oluştu. işim gereği bazılarının senaryolarını daha çekilmeden okurum ve artık diğer sahneyi okumadan tahmin eder oldum. çünkü hiç şaşmayan klişeler var.

    - pusu kurulması: kurtlar vadisi pusu'nun tamamında bir tarih dizisinin bir bölümü kadar pusu kurulmamıştır. sürekli pusu kuruluyor, liderler çok dikkat etseler dahi sürekli pusulara düşüyorlar. eğer lider kişi bir yerden bir yere gidiyorsa pusuya düşmesi kaçınılmaz, kırmızı ışığa yakalanması gibi bir şey. özellikle devrik ağaç ya da alakasız bir hayvan görüp dururlarsa bunun bir pusu olduğunu anlamaları çok uzun sürmüyor.

    - nasihat veren bilge kişi: sürekli yol gösteren bir bilge hep vardır. çok yol göstermesine rağmen yine nasihati alan kişi hata yapar. yine gider yine alır yine hata yapar. bilge kişi ise terslemeden devamlı değişik anekdotlar ve hikayelerle nasihat vermeye devam eder. bu bilge kişi eskiden çok yiğit bir savaşçıdır, ani bir saldırıda yine yeteneklerini konuşturur ama yoğun mesaisi nasihat ve aforizma üzerinedir.

    - kavga etmeyi bilmeyen düşman askeri: tarih dizilerinde düşman askerler nedense hep yeteneksiz, bir kılıç darbesiyle 4-5 tanesi derdest oluyor. sanki cambridge'i yarıda bırakıp cepheye koşmuş gibi. o dönemde avrupa'da da askerlik önemliydi ama nedense düşman askerler kötü savaşıp komutanlarının ya da krallarının hainlik yapmasını bekliyorlar. kara murat dönemlerinde yiyordu bu ama artık yemiyor.

    - aza az savaş: savaşlar genellikle az kişi ile yapılıyor bu dizilerde. uyanış sadece biraz kırmıştı bunu. nüfus az anladık ama 10 - 15 kişiyle de uluslararası savaş olmaz ki. tabi karşı taraf en az 50 kişi, ölen diğer planda giyinip tekrar ölerek savaşın devamını sağlıyor.

    - atların ağır çekimde koşması: atlar zaman doldurmak için alttan üstten bir sürü planda ağır çekim gider. dakikalarca koşar at, atların yüzüne dikkat edin onların da canı sıkılıyor bu duruma, gitmek istiyorlar ama dizi süreleri izin vermiyor. belki de yine pusuya düşecekleri için canları sıkılıyordur.

    - aksan yapamayan başrol: tarih dizilerinin baş rolleri genellikle yakışıklı jönlerden seçiliyor. bu arkadaşlar osmanlı şivesi yapmaya çalışıyorlar. ama sadece birinin taklidini yapıyor gibi seslerini kalınlaştırıp arada da lakin, ahval gibi kelimeler serpiştirince başarabildiklerini düşünüyorlar.

    - kısa süren flörtler: flörtler kısa sürüyor, iki kişi hoşlanınca derhal evleniyor. evlendikten sonra da uzak mesafe sevgili gibi takılıyorlar. en romantik anlar doğumda oluyor. insanların dikkati o zaman daha çok insanda, dikkat dağıtan şeyler yok, hatta tarihte imkansız aşklar yüzünden çıkan büyük savaşlar var. tepki çekmeyelim diye evlilik öncesi flörtü bu kadar kısmak inandırıcı değil.

    - kadınların sadece entrika çevirmesi: 2'den fazla kadının olduğu yerde hemen entrika oluyor. burada da destan'ı tenzih ederim. ama genellikle kadınlarda entrika çevirmekten başka misyon yok. ya da ağlamak.

    - paraya değer vermeme: nedense özellikle bizim tarafta bir parayı elinin tersi ile itme durumu var. ıssız adaya mı düştünüz ne oluyor, devlet kuruyorsun ya da idare ediyorsun, parayı bu denli sallamamak inandırıcılıktan çok uzak bir tevazu değil mi?

    daha da çok var...

  • bunu irdelemek gerekiyor. yazı uzun olacağı için bölümlere ayıracağım.

    besinlerin kalorileri nasıl ölçülür ve bu ölçülen kalorilerle, vücudumuzun algıladıkları aynı şey mi?

    alıyorlar bir top vanilyalı dondurmayı, veriyorlar ateşe, çıkan enerjiye bakıp, "hmm 1 top vanilyalı dondurma 80 kalori" diyorlar. besinlerin kalorileri bu şekilde belirleniyor.

    peki, biz o bir top vanilyalı dondurmayı yediğimizde, vücudumuz bu dondurmayı metabolize ederken, o dondurmanın kalorisini bulmaya yarayan, "yakma işlemi" ile aynı şekilde mi çalışıyor? tabii ki hayır.

    endokrini bu kadar hafife almayın! biyokimyayı bu kadar hafife almayın! insan vücudunu bu kadar hafife almayın! basit ezberler üzerinden gitmeyin.

    zaten, evde bir tabak mercimek pişirip, bunu gramına kadar ölçüp, internette "100 gram mercimek yemeği kaç kalori" diye arattığınızda, aldığını sonuç, muhtemelen "gerçekte olan kalori miktarını" ver-me-ye-cek!! çünkü o yemeğin içeriği, kalorisi ölçülen yemeğin içeriği ile aynı bile olmayacak.

    ayrıca, o yemeği yediğinizde, vücudunuzun kullandığı kalori dahi, o yemeği yaktığınızda açığa çıkan enerji ile örtüşmeyecek!!

  • test drive 1 oynarken kuma saplanan aracın çekilmesi için yarını bekleyip hemen uyumam gerektiğini, gece olduğu için kimsenin gelip çekemeyeceğini belirten babama inanmak.

    seneler sonra itiraf ettiğine göre beni yatırıp kendisi oynamak için yapıyormuş bu dümeni. fortran biliyorum ulan ben 6 yaşında bir veledi mi uyutamıyacağım diyormuş kendi kendine, hey gidi.

  • anadolu yakası'nın ücra bir otobüs durağında saniyelerle 500es'i kaçırmış (hâliyle gireceği sınavı da kaçırmış), üzgün üzgün arkasından bakan beni, "atla, ben seni yetiştiririm" diyerek o sırada duraktan yolcu almakta olan otobüsüne almış, öndeki 500es'i cep telefonuyla arayıp bir sonraki durakta biraz beklemesini söylemiş ve harbiden de o kaçırdığım otobüse beni bindirtmeyi başarmış bir 500t şoförüne rastlamıştım yıllar önce. bu olayın üzerine başka hiçbir otobüs macerası beni datmin etmedi beyler. kendimi resmen bir "öndeki aracı takip et" olayının içinde buldum ashgavsd daha ne yapsın lan bu otobüs, hadron mu çarpıştırsın amk.

  • "türk kadınlarıyla yeteri kadar ilgilenmiyorsunuz beyler. yoksa bir insan durduk yere, patlıcandan reçel, kabaktan tatlı yapmaz."

  • bu zihniyet bahçeli 7. cadde'nin adını, aşkaabat caddesi yaptı da ne oldu? değişiklik 10 sene önce yapıldı. 10 sene önce anaokuluna giden çocuklar, bugün liseli oldular arkadaşlarına "7. cadde'de buluşalım" diyorlar. aynısı tandoğan'da da olacak. şehirlerin yönetimlerini kasabalı ve köylüler ele geçirebilir ama şehirleri şehirliler yaşar. ben tandoğan'a tandoğan dersem, orası tandoğan'dır. ben 7. cadde'ye 7. cadde dersem, orası 7. cadde'dir. ben istanbul yolu'na, istanbul yolu dersem orası istanbul yolu'dur(resmi adı fsm bulvarı). ben kimim, ben belediye başkanı mıyım? ben cumhurbaşkanı mıyım? hayır ben şehirliyim, şehir ben nasıl yaşıyorsam o'dur.

    tanım: boşa kürek çekmektir.