hesabın var mı? giriş yap

  • dünyada eşi benzeri görülmemiş bir toplumsal deneyin ortasındayız. hakikaten üzerine hukuki tez yazılacak cinsten bir durum bu. ortada bir mevzuat yok (varsa söyleyin avukat olarak ben bulamadım) , yetkililerin "doğrudan" alkol yasağı olduğuna dair bir söylemi yok ; sadece toplumsal olarak böyle bir söylem var ve toplumun neredeyse tamamı bunu kabul ederek bu yasağa uyuyor ya da varlığını kabul ediyor. kitlesel histeri yoluyla kanun uydurup buna uyan dünyanın ilk toplumu olarak tarihe geçtik sanırım.

  • sağlamlaştırmak için ayaklarının içine beton dökülür adına da restorasyon yaptık denirdi. altında beltur çay bahçesi açardı. gider püfür püfür çayımızı içerdik.

  • - abi hiç evrilmeyecektik.
    - haklısın babuş.

    edit: ya bu entry oylanıp duruyor ama başlığı açan ben değilim ona göre. ben açmış olsam saçma bi espri çünkü (bu haliyle de çok süper değil ama en azından daha mantıklı).

  • kıymeti, para kazanmaya başladıktan bir-iki sene sonra anlaşılan şey.

    para kazanmaya ilk başladığında, acayip bi havaya giriyor insan. "param var benim!" hissi geliyor, saçma sapan harcıyor, bir sürü şeye heves ediyor. eğer kirasını filan da verebiliyorsa, yani kendine az buçuk bir şeyler kalıyorsa, oh, sanki hep 24 yaşında kalacak eşşek sıpası...

    sonra bakıyorsun, 27 yaşına gelmişsin, hala bi cacık olamamışsın ve olacak gibi de durmuyorsun.
    ve paran yok.
    tamam çok güzel yemiş içmişsin, iyi gezmişsin, tek başına eve de çıkmışsın, aferim. ama işten çıkarılırsan eğer, anında açsın.
    kendine ofis açmak istesen, bok açarsın.
    "öğrenci evinde gibi olmak istemiyorum artık" diye eşya yenilemek istesen, hemen vazgeçersin.
    evlenecek olsan, birkaç sene safi bulgurla beslenmen gerekir.

    seni ancak bim paklar güzelim.
    hadi canım in o taksiden, o elindeki akbil süs değil.

    *
    bu entry'den tam 8 gün sonra, 17/08/2011'de işten çıkarılmıştım.
    şom mu ağızlıymışım ne?

  • “nezaketsizlik kötüdür. insanlar artık böyle oldu. yapmayın, haddiniz olmayan cümleler kurmayın.” özetli bir dizi cümle haykırmış instagram’dan habere göre.

    birkaç sene önce kendisi ile tanışmam tesadüfen bir yazlık yerde oldu. adamın biri dünyada tek bir ürün yapıyor. bergüzar korel, bugün şikayet ettiği hadsizlik ve nezaketsizliğin alası bir yaklaşımla bunu dakikalarca sorguladı. ben de dükkanın dışındayım, sıra bana gelsin diye bekliyorum. o nedenle, her anına şahit oldum.

    merak edebilirsin, soru sorabilirsin, anlamaya çalışabilirsin. adamın ilgili insanlara ince ince anlattığına ben şahidim. yaptığını tutkuyla anlatan adamın tüm sakinliğiyle susup karşısında olan biteni izlediğini gördüm. karşısındaki bu kadın “nasıl tek yeaaaniiiaaa?” gibi cümleler kurdu, bu ürüne benzediğini düşündüğü şeyleri anlatma ihtiyacına girdi. adam neden bildiklerine benzemediğini biraz anlatır gibi oldu, kadın hesapta dinledi. aslında yargılamak ve bildiklerini göstermek için fırsat kolluyordu. adam devam etmedi. müşteri değil, yargıç gibiydi. yukarıda biri kezban diye ifade etmiş, ne yazık ki katılıyorum.

    sıra bana geldiğinde, adama dedim ki, “ne kadar zor olsa gerek böyle insanlarla karşılaşmanız. yaptığınızı anlamaya yakın bile değil.” “herkes bir dünya.” dedi sakince. nezaket budur.

    kıssadan hisse: başkalarının çöplerine laf söylemeden önce kendi çöpüne bakmak iyi fikir olur. bak bu örnek, senin de başkalarınca tam da şikayet ettiğin gibi biri görüldüğünü anlatıyor.

  • celal şengörün dediği gibi ; türkiye aslında bir afganistandır yani kadını bikini giyer erkeği mercedese biner takım elbise giyet felan filan ama kafayı açtığınız zaman afganistandaki kafanın aynısıdır.

    kültür seviyesi magmada milletin.

  • ölülerin yakıldıkları, sanayi tipi ekmek makinesine benzeyen bir cihazdır. tabii bu cihazı "ölülerin yakıldığı cihaz" diye tanımlamak bazı yanlış anlaşılmalara sebep olabilir. zira ilgili makinenin içine canlı insan koysan, o da aynı şekilde yanar. ama burada kast edilen, krematoryumların toplumsal hayat içinde ifade ettiği mana ve gördüğü işlevin mananın ölülerin yakılması ile olduğu.

    ölülerin yakılması, neredeyse insanlık tarihi ile eşit olan bir uygulamadır. ancak bir ölünün krematoryumda yakılması ile açık alanda ateşe verilmesi arasında önemli bir fark olduğunu da belirtmek gerekir. zira açık alanda ateşe verilen bir ölünün nihayette etleri tamamen yansa da, kemikleri ortadan kalkmayacaktır. krematoryumu işlevsel kılan yönlerden biri de budur. zira krematoryum ölüyü çok yüksek ısıda yakarak kesin çözüm sağlar. mevta, adeta cehennemi dünyada iken yaşar! yakma işlemi sona erince, kalıntılar, bir öğütücüden geçirilerek mevta tamamen toz haline getirilir.

    son olarak da, küller, fiyatları arasında büyük uçurumlar bulunan vazolardan birine konarak, ölünün yasal varislerine teslim edilir. bu kimseler de yakınlarının küllerini bu vazo içinde saklarlar. külleri gömen ve bu küllerin gömülü olduğu yeri mezar belleyerek ziyaret edenler de az değildir. bazı küller ise ölü için bir şekilde bir mana ifade eden herhangi bir yere serpilir. kişinin yakılıp yakılmayacağı ve yakılacaksa küllerinin ne yapılacağı konusunda vasiyetler de doğrudan belirleyici olur.

    krematoryum öncesi aşama için (bkz: funeral home/@derinsular)

    tema:
    (bkz: islam dinine göre defin işlemi/@derinsular)

    ana tema:
    (bkz: islam/@derinsular)

  • sanirim bazi otobüslerde hangi düğmeden basıldıysa, sadece ona en yakın iniş kapısı açılıyor. böyle bir durumda bana yakın iniş kapısı açılsın diye, duracak ışığı yandığı halde dügmeye basıyorum.

  • derisinin ve tüylerinin* üzerindeki çizgiler nedeniyle kaplan olarak anılan, nesli tükenmiş hayvanlardan biri. tazmanya canavarı ile* aralarındaki fark diş yapısı, yani tasmanya kaplanı avının sadece etli kısımlarını yediği için köpek dişleri keskin ve sivri kalırken tazmanya canavarı avının kemikli kısımlarını da yediği için köpek dişleri körelmiş oluyor. şimdilerde avustralya'da van gölü canavarı ya da nessie gibi efsaneleştirilmiş bir yaratıkmış aynı zamanda.

  • ne ülkeymiş ne vatanmış arkadaş? 18 ay askerlik yaptım saçlarım döküldü bildiğin kel kaldım, halen ayaklarımdaki mantar geçmedi. yıllardır vergi ödüyorum kazandığım paranın 3 mislini devlete ödüyorum yetmiyor birde öleyim.
    devlet bana ne verdi aç kalsam bakacak mı? işsiz kalsam iş bulacak mı? hasta olsam iyileştirecek mi? param olmadan kesinlikle sanmıyorum.
    bu denklemde bir hata yok mu?
    ben öleceğim tayyip sarayda beyaz çay yudumlayacak? vatana bak vatana...

  • walter'ın karakteri değişti, tipi değişti, evi değişti, arabası değişti her boku değişti bi şu beyaz donları değişmedi amk. 5. sezonundan beklentim bunun da sonunda değişmesi yönünde.

  • kutsal bilgi kaynağında başlatmayı teklif ettiğim kampanyadır. sen sormazsan, ben sormazsam azalarak biteceğini düşündüğüm ünlümsü kişileri hiç değilse sözlükte görmeyeceğimizi düşünüyorum.