hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle çin gibi ülkeler okuma yazma öğretme konusunda sıkıntı çekiyorlar. illa kendi en eski alfaben olursa güzel olacak diye bir şey yok. japonya'nın alfabesi de zaman içinde değişmiştir. latin alfabesini değiştirip kendi alfabemizi yapmışız, yazıldığı gibi okunuyor mis gibi. önemsiz bir olay gibi geliyor ama altı ayda okuma yazma öğreniyorsun. okumada tutarsızlıklar yok denecek kadar az. ingilizce veya çince okuma öğrenen çocuklar bu seviyeyi 3 senede görüyor. o yüzden şu an kullandığımız alfabe dilimiz için mükemmel. kaldı ki dünyanın bilim ve iletişim dili olan ingilizceyi ikinci dil olarak öğrenirken de kolaylık sağlıyor. özetle alfabe bizim, yedirmeyin.

  • 27 subat 2015 galatasaray sai k. erciyesspor maci basligi altinda suna benzer bir entry okumustum:

    "diger takim taraftarlarinin unuttugu bir sey var: son haftalarda galatasaray ile sampiyonluk yarisina girerseniz kaybedersiniz. icinde galatasaray'in olmadigi bir sampiyonluk yarisini herkes kazanabilir ama boyle bir yarista gecilmek galatasaray'in genlerinde yoktur."

    bunlarin yazildigi tarih 22.haftaya tekabul ediyor; ligin bitmesine daha 12 hafta var.
    simdi yeniden bakacak oldum o entry'ye ama yazar ya hesabini kapatmis ya da ucurulmus.
    ne diyeyim, takimimi benden daha iyi tanidigi icin kutluyorum kendisini.

  • 2016 avrupa şampiyonasına katılma primi oyuncu başına 150.000 euro , 500.000 euro yapılmasına rağmen bunu beğenmeyen, 650.000 euroya fit olan vatansever tok gözlü türkiye a milli takımının futbolcuları. kupayı kazanan portekiz oyuncularının 275.000 euro prim aldıkları düşünüldüğünde fedakarlıkları göz yaşartmaktadır.

  • "zor zamanlar yaşıyorum, ağır sınavlardan geçiyorum. bu günler bittiğinde, sularım durulduğunda, dengemi bulduğumda, huzuruma kavuştuğumda geleceksen eğer, gelme. ben o gün, daha güçlü, daha katı, bir dağ gibi kıpırtısız ve heybetli olacağım. oysa şefkate bugün ihtiyacım var."

    edit: söz şahsıma aittir.

  • (bkz: https://hibya.com/…nler-icin-ruhsatli-15102012.html)

    para için her türlü korkunç faaliyeti yürütecek güruhun gözünü kırpmadan gerçekleştirebileceği ihtimaldir.

    koskoca ülke düşünün ki ufacık metre kare alanda ki termik santralin yanmasına 5 gün önceden 30 km mesafede başlayan yangına rağmen engel olamıyor. sahi akıl alır yanı var mı?

    tema vakfının 2020 ekim ayında muğla için hazırladığı maden ruhsatı raporuna göre muğla'nın %59'u maden alanı olarak parsellenip ruhsat türüne göre sınıflandırılmış, bu % 59'luk alanın % 65'i ormanlık alan. ne hikmetse bu parsellemeden sonra gelen 2021 yazında bu ormanlık araziler cayır cayır yanıyor ve orman vasfı yitirilmiş arazilerin maden ruhsatı dışında kalan kısmı da turizm bakanlığının hizmetine sunulacak şekilde temmuz sonu çıkan yasa ile tescilleniyor.

    görsel

    görsel

    görsel

    muğla ili haritası incelendiğinde ve yangınların çıkış ve kontrol altına alınamayışı karşılaştırıldığında ortaya komplo teorisi olamayacak kadar net bir görüntü ortaya çıkıyor. ağacını kestirmeyen köylünün ormanını yakıyorlar.

    şimdiye kadar muğla ilinde yapılması planlanan, ruhsat verilip faaliyete geçirilmeye çalışılan her maden ve santral firması yerli halkın aktif protestoları ile engellenerek bertaraf edilmiştir, ufak bir arama motoru taraması ile bu protestoları teyit edebilirsiniz.

    bakmayın aslında her ne kadar göğsünü siper etse de köylü, yerel halk, yine de engel olunamayan, dağları, ormanları delik deşik edilen birçok alan da mevcut.

    işte bu maden yağması ağaç ve orman protestolarına takılmasın diye kontrollü olarak buraların yakıldığını düşünüyorum. köyü yanan halk zorla tahliye ettiriliyor kolluk kuvvetleri tarafından. müdahale etmeye çalışan vatandaşlar bölgeye yaklaştırılmıyor. muğla'da halk kolluk kuvvetlerinin kontrol noktalarını aşarak köylerine gizlice girip yangınları durdurup, evlerinin yanmasına engel oluyorlar.

    eyy bu ülkenin şerefli yetkilileri, bu cennet vatanın maden firmalarına peşkeş çekilmek için kontrollü yakıldığının ihtimalini akledin. turizm firmalarının yağmalamasına izin vermeyin. azcık da olsa vicdanı olan nüfuzlu ve varlıklı vatansever iş adamı ve sanatçıları alabildiğiniz kadar hava desteği, yangın uçağı ve helikopter getirtin.

    güzelim memleketin cennet köşesinin daha fazla yok edilmesine göz yummayın. bu bir doğa işgalidir. ülkenin güzelliği yok ediliyor. ses olun, anlatın. evlerini yitiren köylüler, evi orman olan hayvanlar, yuvası toprak olan ağaçlar için ses verin.

    bu kıyıma dur deyin.

  • hijyenin aslında insanın hayatında olmazsa olmaz olmadığının anlaşılması. eskiden en yakın arkadaşımın evinde bile yatamaz, evimden başka yerde tuvalete giremezdim. gerekirse bütün gün tutup eve dönene kadar tuvalete girmezdim. fakat ne zaman ki elazığ ktm'ye teslim oldum, o zaman gerçekle yüzleştim. ilk gece çok zorlandım, o leş gibi yastığa kafamı koyamadım, t-shirt'ümden kılıf yaptım, keçe gibi olmuş ve kokuşmuş battaniyeyi üşüdüğüm halde belimden yukarı çekemedim. taa ki gecenin üçünde uyandırılıp, allahın soğuk ve yağmurunda saatlerce dışarda bekleyip, sabah kahvaltı sırası, öğlen yemek ve akşam yemeği sırası bekleyip, deli gibi yorulana kadar, tüm günü bu şekilde geçirdikten sonra o rezalet yatağa bir an önce kavuşmanın hayalini kurarsınız ve o keçeleşmiş battaniyeye sarılıp mışıl mışıl uyursunuz. artık heryerde tuvalete girebiliyorum, heryerde uyuyabiliyorum. iyi ki askere gitmişim...

    hozat pertek toplaaaağğğnnnn

  • özet geçmek gerekirse kendisi modern bilimin kurucusu ya da icracısı değildir. ancak ve sanırım; döneminde neşet etmeye* başlayan yeni bilimin metodunun temel bileşenlerini resmetmiş, olayın nerelere gideceğini gerçekten dumur edici bir ferasetle görmüş. geleceği yazmış, bilimin yol haritasını çizmiştir. dediği şudur: sağduyuya dayalı, bireysel deneyimle inşa olunmuş ortalama sıradan zihin ve onun aletleri; gerçeği/evreni anlamaya yetmez.

    günlük deneyimlerimizle elde ettiğimiz sağduyumuz dünyanın döndüğünü ve küre şeklinde olduğunu anlamaya yetmez, hatta sağ duyumuza ters gelir, aklımıza yatmaz. "dünya küre ise güney yarım küredekiler niye aşağı düşümüyor okyanuslar dökülmüyor?", "dönüyorsa niye hissetmiyoruz?" diye sorar. çünkü kafamız cisimler aşağı yönde düşer, vs gibi, (hakkında kesin bilgimiz olduğunu sandığımız kategorilere ait şeylerin özellikleri üzerinden) mantık yürütmeye alışıktır*, *. biz bugün doğru cevapları ve açıklamaları müfredatını modern bilimin oluşturduğu okulda öğreniyoruz veya modern teknoloji ile sağlanan imkanlarla aletlerle gözümüzle (dolaylı olarak) görüyoruz.

    yapılması gereken, uzmanlarca icra edilen, teknik ve usulü olan bir iştir. bu "uzmanlar + yeni usül" ise insanlar adına düşünen, yeni bilgiyi üreten yeni bir organ (aslında yeni bir makine) olan novum organumdur. bizim somut patlamasını 19 ve 20. yy.da gördüğümüz modern bilimi, modern bilim toplumlarını 1600'lerde müjdelemiş bir tiptir. novum organum (new organum) bu anlamıyla kolektif sistematik bilgi üretme çabası, bilim kurumudur.