hesabın var mı? giriş yap

  • 2020'de haber siteleri google'ı çöplüğe çevirdi mi? gözler google'da. haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi gerçekten yaşandı mı?

    google tarafından geliştirilen arama algoritmaları haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi karşısında ne yapacak? bu soru sabah saatlerinden itibaren merak edilmeye başlandı. internet kullancııları internette yaptıkları aramalara tüm hızıyla devam ederken, öte yandan ülkemizdeki salgın nedeniyle bir çok kurumsal firma ofislerini kapatmış halde. geçtiğimiz gün yapılan bakanlar kurulu toplantısında, binlerce kişiyi ilgilendiren bu tespit ile ilgili açıklamanın ne zaman yapılacağına da değinildi.

    ulaştırma bakanlığı ve bilgi ve iletişim teknolojileri kurumu müdürü tarafından yapılan değerlendirmeler sonucu haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi konusunda araştırma yapıldığı, şikayetlerin google'a iletildiği söylendi. haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi konusunda tüm detaylar ve son dakika gelişmelerini takip edebileceğiniz haberimiz...

    google inceleyecek mi?

    haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi konusunda google'da çok önemli bir yetkilinin bu iddiları araştıracağına dair söz verdiği öğrenildi. ulaştırma bakanı adil karaismailoğlu yaptığı açıklama ile "milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi konusunda google'ın hassasiyetlerimize ve kırmızı çizgilerimize dikkat edeceği yönünde teminat verdiğini" bildirdi.

    işte haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi ile ilgili haber ve açıklamanın tüm detayları...

    edit: seo'nuzun da sizin de taaaa mk

    edit 2: a) @ha oylemi nickli yazar arama motorundan haber sitelerini neden kaldır mıyorsun? dedi. cevap veremedim. mal gibi kaldım. chrome kullananlar linkte anlatılan eklentiyi kurarak istedikleri siteleri arama sonuçlarından çıkarabiliyorlarmış.

    b) "ya ben haber okumak istiyorum" diyen arkadaşlar, @finite state acceptor nickli yazar makine öğrenmesi kullanılarak yapılan haber.ozetgecer.com adlı bir siteden haberdar etti. henüz geliştirme aşamasında ancak, özet haber okumak isteyenler bakabilir.

  • akçay tarzı yerleri (ege ve akdeniz) kuşatan, yerel halka ve esnafa dünyayı dar eden emniyetin nedense dokunmadığı doğulu çeteler var böyle. defalarca sosyal medya da gündem olmuştu. bu 'şey' de onlardan biri muhtemelen.

  • ilk aşk gibi bir şey lan.

    bilgisayardan internetten önce bu vardı hayatımızda. gerçi tam olarak vardı diyemem kendi adıma, zira bizim televizyonun böyle über bir özelliği yoktu ve fakat akraba evlerinde denk geldiğimde saatlerimi geçirirdim başında. hava durumu desen var, fikstür desen var, güncel haberler desen var. internete ilk girdiğimde hissetiklerimi belki bir kademe düşüğüyle yıllar önce hissettirdi bu meret bana. sosyal statü belirleyicisiydi gözümde resmen. gerçi öyle hala, nerde teletext seven bir insan var, işte orada güzel bir insan vardır.

    şimdilerde boşladık biraz elbet ama yeri ayrıdır kalbimizde.
    unutulmadın teletext.

  • yediğini içtiğini, evinin köşesini bucağını, nişanını, düğününü, balayını, hayatıyla ilgili her türlü detayı 7 milyar insanın bir tıkla ulaşabileceği şekilde paylaşan kişilerin olumsuz yorum aldıklarında mağduru oynamasını son derece iki yüzlü buluyorum.

    buse terim de onlardan biri.

    teşbih hata kaldırmaz ama hisselerini halka açıyorsan düştü çıktı diye ağlamayacaksın.

  • haklı bulduğum serzeniştir…

    burada ahlaki ve etik olarak şöyle bir haklılık var.
    “öz anne çocuğu istiyorum demiyor” yani o gün olduğu gibi bugün de sorumluluktan kaçıyor ve buna rağmen çocuğun hayatında aktif olarak yer almayı talep ediyor. yani bir anlamda çocuğuna onu çok seven bakıcılar tutmuş gibi davranıyor.

    dolayısıyla çocuğunu geri istemeyen ama annesi olarak kalmak isteyen bu kadın haksızdır.

  • bu ulkede anadolu insaninin birseylerden vazgecmek icin illa olaylarin direk olarak kendi ceplerine dokunmasi gerektiginin kanitidir.

  • minnesota üniversite tarafından pandeminin geleceği hakkında "part 1: the future of the covid-19 pandemic: lessons learned from pandemic influenza" isminde bir araştırma yayınlanmış. araştırmaya göre 1 buçuk 2 yıl sürecek bir pandemi içerisindeyiz. üç senaryodan bahsediliyor.

    senaryoların grafikleri

    senaryo 1: 2020 baharındaki ilk covid-19 dalgasının ardından yaz ve sonrası dahil sürekli olarak 1 ila 2 yıllık bir zaman aralığı boyunca meydana gelen ve 2021'de yavaş yavaş azalan bir dizi tekrarlayan daha küçük dalgalar gelir. dalgalar coğrafi olarak farklılıklar gösterebilir ve hangi sosyal mesafe önlemlerinin mevcut olduğuna ve nasıl hafifletildiklerine bağlı olabilir. bu senaryo dalga piklerinin yüksekliğine bağlı olarak, 1-2 yıl boyunca periyodik olarak önlemlerin sıkılaştırılıp gevşetilmesini gerektirebilir.

    senaryo 2: 2020 ibaharındaki ilk covid-19 dalgasının ardından 2020 sonbaharında veya kışında daha büyük bir dalga ve 2021 yılında bir veya daha fazla küçük dalga gelecektir. bu modelde sonbaharda daha katı sosyal mesafe önlemleri ile enfeksiyon yayılımını azaltmaya ve sağlık sistemlerinin bunalmasını önleme amaçlanmalıdır. bu model ispanyol gribi salgınında görünene benzer. ispanyol gribi salgını mart 1918'de küçük bir dalga olarak başladı ve yazın azaldı. 1918 sonbaharında çok daha büyük bir tepe noktası oluştu. 1919 kış ve ilkbaharında üçüncü bir tepe oluştu, bu dalga 1919 yazında azaldı ve salgının sonunu getirdi. 1957-58 salgını benzer bir yol izledi, daha küçük bir tepe noktası ve ardından çok daha büyük bir tepe noktası ve düşme dalgası izledi. birbirini izleyen küçük dalgalar birkaç yıl daha devam etti. 2009-10 salgını da aynı şekilde bir bahar dalgası ve ardından daha büyük bir tepe noktası ve düşme dalgası izledi.

    senaryo 3: 2020 baharında ilk covid-19 dalgasını devam eden iletim ve vaka oluşumunun yavaş yanması takip eder, ancak net bir dalga oluşumu yoktur. yine de bu örüntü coğrafi olarak bir miktar değişebilir ve çeşitli alanlarda uygulanan hafifletme önlemlerinin derecesinden etkilenebilir. bu üçüncü patern geçmiş grip salgınlarında görülmese de covid-19 için bir olasılık olmaya devam etmektedir. bu üçüncü senaryoda büyük olasılıkla açılmadan sonra tekrar hafifletme yöntemlerine yerine getirmek gerekmeyecektir ancak vakalar ve ölümler devam edecektir.

    umalım ki üçüncüsü gerçekleşsin. sars-cov alınan katı önlemlerin yanında böyle bir yol izlemişti.

  • "deschooling our lives" adlı eseriyle matt hern de destek attı bu mevzuya. kitap "alternatif eğitim-hayatın okulsuzlaştırılması" adıyla kalkedon'dan çıktı. şöyle diyor:

    "çocuklar, yaklaşık 190 yıl önce prusya’da, ulusu inşa edecek kurbanlar olarak seçildiler ve okullara kapatıldılar. prusya’dan tüm dünyaya yayılan “zorunlu eğitim”in hapishaneleri milyarlarca insani benzer süreçlerden geçirerek ıslah etti ve etmeye devam ediyor. bir özgürleşme eylemi olması gereken eğitim, düşüncelerimizi ders kitaplarına ve birilerinin direktiflerine, bedenlerimizi sınıfların, okulların içine, sıraların arkasına hapsederek, sistemin talimatlarına göre yasayan ve düşünen insanlar yarattı. okullar öylesine benimsendiler, asil işlevleri öylesine ört bas edildi ki, tüm aileler çocuklarının bu hapishanelerin gönüllü tutukluları olmaları için her yolu dener oldular. ailelerin isteksiz olduğu durumlarda ise devlet üstüne düşeni yaptı.

    bu kitap, 190 yılını geride bırakan zorunlu kitle eğitimine karsı alternatifler yaratmanın çabasında olan kişilerin deneyim ve düşüncelerinden oluşmuştur. her bir makale, eğitimin yeniden bir özgürleşme eylemine dönüşmesi için neler yapılabileceğine ve zorunlu kitle eğitimine neden karsı çıkılması gerektiğine dair önemli ipuçları sunarken, aile, otorite, devlet, eğitim, öğrenme, öğretmen, okul kavramlarını da farklı bir boyutta tartışmaya açıyor…unutmamalıyız ki çocuk yetiştirme tarzımız her şeyden önce politik bir faaliyettir…"

    kitabın içeriği hakkında şurada ve alternatif eğitim hakkında da şurada bilgiler ve yazılar mevcut. özellikle alternatif eğitim derneği'nin sitesinde güzel yazılar var. yine kalkedon'un eğitim ve kültür dizisi kapsamında çıkan glenn rikowski'nin "marksist eğitim kuramı ve radikal pedagoji", david harvey ve arkadaşları'nın "eleştirel pedagoji söyleşileri", henry a. giroux'un "eleştirel pedagojinin vaadi" ve "eleştirel pedagoji ve neoliberalizm" ve dave hill ve arkadaşlarının "kızıl tebeşir" kitapları (bu seride eğitim üzerine başka kitaplar da mevcut) faydalı olabilir. "ne olacak bu okulların hali?" diye düşünürken okullardan toptan kurtulmayı da artık ciddi ciddi gündemimize almalıyız gibime geliyor, çoluğa çocuğa yazık oluyor. tabii gitmeden deleuze'a da selam vermemek olmaz:

    (bkz: çocuklar siyasi tutuklulardır)