hesabın var mı? giriş yap

  • müthiş nesil en sevdiğim nesil.. kapladiktan sonra kapanmayan defter kitap kapaklarına aşırı maruz kalmistir.. şimdiki bebeler gibi belese kitap gelmiyordu tabi o zamanlar parasini verip aliyordu bu nesil kiymetini bilirdi o yüzden esyasinin

  • her şeyi geçiyorum da gelin hanım madem dini bütün insansınız, görünene göre sizin gibi kapalı misafirleriniz ve aile bireyleriniz de var kınanızda ancak çalgı çengili, dine göre bir kadının vücudunda haram olan yerlerinin açık olarak dans ettiği ve dolayısı ile günaha girilen bir kına organizasyonu düzenlemek bu ne perhiz bu ne lahana turşusu durumuna gelmiyor mu?
    edit: düğün, kına olarak değiştirildi.
    o değil de hala bu görüntüleri savunmak için mesaj atan yazarlar var. allah kimseyi bu durumu savunacak kadar düşürmesin.

  • 3.5 yıllık mühendisim. geçen müdür kenarıya çekti. sadede gelecek olursak bey maaşınıza 500? zam geldi dedi. yani dedim 3500? oldu. evet dedi. sustum. ne düşünüyorsun diye sordu. dedim ki elimden geleni yapıyorum, yapacağım. doğru ya da yanlış bir iş etiği vardır, bunu çiğnemem. ama az dedim. biliyorum dedi. sustuk. onluk bir iş olmadığını biliyorum. onun da elinden bir şey gelmiyor.
    maalesef ki beterin beteri var. gelecek adına pek bir ümidim yok. onlar da biliyor daha iyi bir iş bulsam bırakacağımı.
    şu anda tüm birikimimi kendime harcıyorum ve kenarda bir ay yetecek param yok. kendimi geliştirip gitmek istiyorum ama annemi bırakmak da zor. türkiye’de aha böyle başlıklara içimi dökerek ömrümü tamamlayacağım.

  • ayranın zehirlenmeyi önleme amacıyla verildiğini düşündüğüm menü. ayran yerine kola isterseniz kabul etmeyebilirler.

  • kimsenin oy vermediği ak parti iktidar, kimsenin seyretmediği recep ivedik gişe rekortmeni, kimsenin dinlemediği serdar ortaç ise albümü en çok satan şarkıcı. bırakın bu işleri... milletce lisedeki "ben calismadan 100 aldim" triplerindeyiz...

  • hafif ticari aracı kullananlar hatalı. u dönüşünün olmadığı yerden dönmeye çalıştığı gibi çevre kontrolü de çok zayıf. görsel mavi renkli tabela net şekilde düz gidebilir ya da sola dönebilirsin diye belirtiyor. yani u dönüşü yapamazsınız. ekstra bir de u dönüşü yasaktır tabelası konmasına lüzum yok. hele ki yer çizgilerinden de anlaşılacağı üzere bunu sağ şeritten hiç yapamazsınız.

    ama kamyon şoförü de bu kaza neticesinde cezaevine girebilir çünkü o da kusurlu.

    meskun mahal olduğu ve ışıklara yaklaşıldığı için hız sınırı kamyonlar için max 50 kilometredir. görsel görsel o tabelaları da kamyon şoförü ne de olsa radar yok diye umursamamıştır. kırmızı ışığa yavaş ve dikkatli şekilde yaklaşılması gerektiği ve tehlikelere karşı uyarmak için öncesinde bir sarı ışık daha konmuş görsel ama kamyon açık ve net şekilde kırmızı ışığın yanacağını görmesine rağmen hiçbir şekilde hızını azaltmadan çok hızlı şekilde geliyor ve kırmızı ışıkta geçerek hafif ticari aracı altına alıyor. her ne kadar duramam diye selektör yapıp uyarmaya çalışsa da durabileceği bir hızda seyretmek de kamyon şoförünün sorumluluğuydu. mahkemede de ben selektör yaptım ama diye yırtamaz hatta fren bile yapmadığı için işi zor.

    "burada kamyonun hiçbir kusuru yok, dümdüz yolunda seyrediyor" "kamyon bu duramaz" diyenleri de hayretle okuyorum. arkadaşlar kamyon dediğiniz tren ya da tramvay değil bu. karayolu taşıtı ve kurallara uymakla mükellef. 40 ton yüklü bir kamyon günümüz standartlarında 80km/h ile seyrederken 40 metre içerisinde tamamen durabilmeli * ki bu kamyon ışığın kırmızıya döneceğini çok daha uzak bir mesafeden gördü ama siz böyle böyle kamyonculara cesaret vere vere ölümlere yol açıyorsunuz. yine tabii ki kamyonların böyle durumlarda duramayabileceğini de hesaba katarak aracınızı sürün ama kamyoncuları da aklamaya çalışmayın.

  • çok alkol alan bir babaydı. evde de huzursuzluk, tartışma sık yaşanıyordu. hiç detaylara girmeyeyim, bir çocuk ne hissederse onu hissediyordum.
    ama hiç unutmuyorum anne tarafımın bir tanıdığı olan kişinin düğününe gitmiştik. dayımla babam düğün sonunda yerlerde oynuyorlardı. ikisi de küfelik olana kadar içmişlerdi. 8 veya 9 yaşlarındaydım daha.
    o kadar utanmıştım ki! onun sarhoşluğundan çocuk halimle ben utanmıştım.
    zaten ilerleyen yıllarda ev içindeki sorunlar daha da artmış, annem daha fazla dayanamamış, yurtdışına iş vesilesi ile gitmiş ve bir daha da dönmemişti.
    beni aldırtmaya çalışmıştı ama velayetim babaya verilmişti. kendi kurtulmak istediği cehenneme beni bırakmıştı.
    yıllar sonra "eğer gitmeseydim, dayanamazdım" demişti ama benden dayanmamı beklemişti! ya ben de dayanamasaydım, ya öyle sorunlu bir insan yüzünden yanlışa sürüklenseydim, kendime bir şey yapsaydım?
    ama yapmadım, güçlenmeyi seçtim. ufacık yaşımda söz verdim kendime "pes etmek yok" dedim.

    anneannemin yanına kaçtım 17 yaşımda. sonrasında bir şekilde hayatımı toparladım derken eşimle tanıştım, uzun bir birlikteliğin ardından evlendik. hani hep denir ya "kız çocukları babasına benzeyen insanları bulur" diye. eşim babamın tam tersiydi.
    hayatımda verdiğim en doğru kararlardandı. güzel bir ailem olmadı ama kendim güzel bir aile kurdum. ileride ne olur bilmiyorum ama 2 yıllık birliktelik ve 20 yıllık evliliğin ardından ben de ondan razıyım ve eminim o da benden razıdır.
    beraber elele verdik, çok çalıştık, çabaladık ve şimdi birçok şeye sahibim hayatta, şükrediyorum.

    yıllar sonra baba kişisi telefonumu bulmuş, beni aradı görüşmek için. 22 yıl aramadı, ne haldeyim sormadı. evlenmişim, çocuğum olmuş, maddi olarak iyi durumdayım, arıyor!
    hayatıma sokmadım çünkü aradığında bile sarhoştu. ama onun tarafından olan akrabalarımdan duydum "hayırsız evladım" ben. ne kolay birini yaftalamak hayırsız diye. bir kendi evladıma bakıyorum, içimdeki sevgiye, gösterdiğim ilgiye, verdiğim çabaya bir de kendi babama.

    hayatta herkesin bir sınavı var. kiminin içine doğduğu aileyle, kiminin kurduğu aileyle, kiminin maddiyatla, kiminin çevresiyle, dış görünüşüyle, sağlığıyla vs.. ama herkesin öyle ya da böyle bir sınavı var. kiminin sınavı ağır, kiminin daha kolay. bazı şeyler kader ama bazılarını da biz seçiyoruz. başımıza gelen kader ama seçimlerimiz bize ait.
    o yüzden mümkün olduğunca isyankarlığa yönelmeden durumu kabul edip seçimlerimizi sağlıklı yapmalıyız. başka hayatımız yok çünkü.
    ayakta dimdik durmaktan başka bir yol bilmiyorum ben.

    sonradan gelen düzenleme:
    kimileri de içerliyor, mesaj atıyor "ne de olsa babadır" diye. keşke herkes sizin gibi çiçek çocukluk yaşasa keşke. ama maalesef her evin içi kendi eviniz gibi değil. en son görüşmemizde benim yüzüme karşı "seninle görüşsem de olur görüşmesem de. benim için önemli olduğunu mu sanıyorsun?" diyen bir babayla, yirmi iki yıldır arayıp sormayan bir babayla görüşmediğim için kusura bakmayın kendimi suçlu hissetmiyorum.

    bana babalık ettiyse rahmetli k.pederim etti. beni öz çocuklarından ayırmadı, bağrına bastı. gönlüm sadece onu baba biliyor. içimden gele gele de hep "babacım" dedim.
    herkes aynı değil. her gün haberlerde görüyorsunuz harcanmış çocukları. çocuk dünyaya getirmek ayrı, anne/baba olabilmek ayrı.

    kendi ebeveynlerimden nasıl ebeveyn olunmayacağını öğrendim en çok.

  • j. k. rowling'in 2008'den bu yana yayımladığı ilk çocuk kitabı.

    dün twitter'da yaptığı açıklamayla kitabı duyuran rowling, bu kurgunun harry potter romanlarını yazdığı sırada aklına geldiğini ve o zamanlar yazdığı ilk taslağı bir kutunun içinde çatıya kaldırdığını söyledi. o dönemde harry potter'ın ardından uzun bir süre yeni bir kitap yayımlamak istememiş.

    rowling, harry potter sonrasında beş yıl ara vermiş, 2012'de boş koltuk isimli yetişkin romanıyla geri dönmüştü. sonrasında da robert galbraith takma ismiyle dedektiflik romanları yayımlamaya başlamıştı ki bunlar da yetişkin romanlarıydı. the ickabog, rowling'in 2008 çıkışlı ozan beedle'ın hikayeleri'nden bu yana yayımladığı ilk masal kitabı. bu kitabın varlığını bugüne kadar sadece ailesi biliyormuş ve hikayeyi iki küçük çocuğu dışında kimseye okumamış. birkaç hafta önce hikayenin ilk taslağını çatıdan tekrar çıkarıp üzerinde çalışmaya başlamış.

    the ickabog bu haftadan itibaren şu siteden ücretsiz olarak yayımlanacak. her hafta bir ya da birkaç bölüm eklenecek. kitap 10 temmuz'da tamamlanmış olacak. kısa süre içerisinde çevirilerinin de yayımlanması bekleniyor. önümüzdeki kasım ayında ise kitap formatında piyasaya sürülecek ve elde edilen gelir covid-19 salgınından etkilenenlere yardım eden derneklere bağışlanacak. rowling'in bu hikayeyi bu şekilde haftalık ve ücretsiz olarak yayımlamasının nedeni de zaten karantina altındaki çocukları eğlendirebilmek, bu süreçte onlara heyecanla takip edip bekleyecekleri bir şey vermek.

    yaptığı duyuru esnasında rowling üç şeyin altını özellikle çizdi. ilki, bu hikaye harry potter'ı yazdığı dönemde ortaya çıksa bile hp evreni ile ilgili değil. ikincisi, bu bir peri masalı ve çocuklar için yazılmış. yani yetişkinler okuyacaksa bunu bilip okusunlar. basit bir dil ve kurgu var. üçüncüsü ise bu hikayeyi yazmaya başlayalı on yıldan çok oluyor. son kısmı şundan önemli: hikaye "gerçeklik" ve "gücü kötüye kullanma" ile ilgili. ilk iki bölüm adına konuşmak gerekirse, masal kendine "korkusuz" lakabı takan beceriksiz bir kralla başlıyor. rowling son yıllarda siyasi görüşlerini belirtmeye ve siyasileri açıkça eleştirmeye başladı. hatta donald trump'a o kadar muhalif oldu ki birçok harry potter fanı kitaplarını yaktı. rowling o yüzden bu hikayenin on yıl öncesine ait olduğunu özellikle söylüyor. yazılan hikayenin günümüz siyasileriyle ya da olaylarla hiçbir ilgisi yoktur demeye çalışıyor. buna rağmen hikayede işlenen temaların hiç eskimediğini ve her zaman, her yerde geçerliliklerini koruduğunu belirtmekten de geri kalmıyor.

    kitapla birlikte bir de yarışma başlattı. hikayeyi okuyan çocukların hayal güçlerini sonuna kadar kullanarak okuduklarını resmetmelerini rica etti. seçilen resimler kasım ayında yayımlanacak kitapta kullanılacak.

    her ne kadar çevirilerinin geleceği söylense de bunlar muhtemelen fransızca, almanca, ispanyolca gibi diller olacaktır ama açık şekilde intertene sunulan bir romanın çevirisinin sorun olacağını sanmıyorum. yakında bazı fanlar türkçeye çevirmeye başlar.

    not: konuyla ilgisiz olarak, rowling kitaplarını yakan fanlara kızmak yerine onlarla her seferinde alay ediyor. ilk kez kitaplarını yakmaya başladıklarında "paran hâlâ benim banka hesabımda duruyor" diyordu. geçen gün ise "ne zaman biri kitabımı yaksa banka hesabumdan o kitabın parası kayboluyor ve eğer kitap imzalıysa dişlerimden biri düşüyor" diyerek ona karşı çıkanları zerre umursamadığını bir kez daha göstermiş oldu.