hesabın var mı? giriş yap

  • + askim neden yazmiyorsun?

    - e oyun oynuyorum dedim ya amk

    + askim whatsapp bilgisayara da cikmis indir ordan yazsana :)))))))))))

    - onlarin hepsinin ben amina koyayim zaten. orama whatsapp burama da surama da ooooh ac aman kimseyle iletisimimiz kopmasin bsg ya!

  • son durak derken mecidiyeköy-bakırköy hattındaki son duraklardan bahsetmiyorum şüphesiz. misal taksim-hürriyet mahallesi hattı olabilir, yani bu hattaki merkezi değil de çevredeki durak (merkez-çevre ilişkisine de bir atıf yapmış olum gördüğünüz üzre, ne çakalım) ne diyorduk, eğer o mahalleden değilseniz enterasan bir deneyimdir. durakta üç kişi filan beklersiniz misal, otobüs gelsin diye. ya da gittiğinizde otobüs vardır ama öyle kendi halinde parketmiş duruyordur. anlarsınız, o otobüse bineceksiniz. duraktaki küçük kulübede şoför otururur tek başına. ya da bir iett görevlisi daha olur en fazla. neyse şoför bakar ki durak ufaktan kalabalıklaştı, kalkar kapıyı açar, millet üşümesin otursun diye sonra yine kulübeye döner hat saatini bekler. sonra kulübede sıkılır mı artık ne olursa, yine kalkar, şoför koltuğuna oturur, orada bekler kalkış saatini. o ara şoförle önlerde oturan mahalleli iki üç kişi arasında küçük bir sohbet döner, bu ne soğuk gibilerinden. şoför baya dost canlısıdır bu aşamada. durup durup ara gaz verir, otobüsün kapısına gelip "ne zaman kalkacak, bilet alıp geleyim" diyenlerle söyleşir. bu arada kapısı açık bekleyen otobüste oturan üç beş kişi bu sefer kendi aralarında bir sohbete başlar, küçük bir kasaba garı havası oluşur. neyse efenim sonra kalkar otobüs, durklardan yolcu ala ala. osmanbey'e geldiğimizde otobüs tıklım tıklım olmuştur. yolcular artık birbirini tanımamaktadır, şoför asabileşmiştir, sanki kasabadan büyük şehre gelinmiştir on dakikada. "aynı otobüs mü lan bu?" diye düşünmeden edemez insan arkalarda bir yerde otururken.

  • fatih altaylı, deprem'in ilk günü deprem esnasında mavi ışıkların ne anlama geldiğini kendisine sordu. 'bilmiyorum' diye cevapladı ! yer altında bazı elektrik olaylarının olduğunu söyledi ama gökyüzü ile alakalı hiç bir okuma yapmadığını ve dolayısıyla bilmediğini söyledi.

    adamın bilgi birikimi ve saygınlığı olağanüstü seviyede olmasına rağmen bil-mi-yo-rum diyor ey dünyalılar. huzur ve güven içinde yaşayabilmemizin tek anahtarı bu ve bunun gibi bilim insanlarını örnek almaktır.

  • avrupa için uzun vadede iyi bir gelişmedir. rus bağımlığından tamamen kurtulmaları gerektiğini ve ruslardan dost olmayacağını hepsi anladı. ruslar ise bu ukrayna macerası ile ayaklarına sıktı ve adım adım çöküşe gidiyorlar, putinin bu kadar salak olduğunu hiç tahmin etmiyordum

  • 28 ekim 1992 türkiye san marino maçının rövanşıdır. maçtaki ilginçlikler silsilesi 50 kişilik san marino bandosunun (spikerin söylediğine göre bu 50 kişi san marino ordusunun da yarısını oluşturuyordu ve bizim milliler isterlerse san marino'yu fethedip gelebilirlerdi.) istiklal marşımızın yarısını çalıp bırakmasıyla başladı. marşın geri kalanını milli takım ve tribündeki gurbetçilerimiz bandosuz söyledi. tarihindeki ilk kornerini ve golünü bize borçlu olan san marinonun asıl mesleği otobüs şöförlüğü olan kalecisi ilk dakikalarda sakatlanınca spiker ve sayın yorumcu "acaba yedek kalecileri var mı ehehehee" gibi cümleler kurdular. ama san marinonun yedek kalecisi panter kesildi ve millilerimize gol imkanı vermedi. istanbul'daki ilk maçtan gaza gelen san marinolular bu maçtan puan çıkarmaya kararlıydı. hem saha içinde hem de saha dışında iyi örgütlenmişlerdi. saha içinde defans oyuncuları ve "yedek" kalecileri canla başla mücadele ederken, saha dışında varolmayan top toplayıcı çocuklar, taca/auta çıkan topları bir türlü getirmiyordu. bu işi saffet sancaklı üstlenmişti. neredeyse tüm toplara o koşuyor, hepsini topluyordu. istanbul'daki ilk maçta san marinoya gol ve korner ikram edilmesi uzun süre basınımızda yazılıp çizildiği için millilerimiz defansta çok dikkatli oynuyorlardı. maç boyunca san marinoya sadece bir korner şansı tanımıştık. ogün temizkanoğlu topun kornere çıkmaması için varını yoğunu ortaya koymuştu ama maalesef san marino ikinci kornerini de milli takımımıza karşı kazanıyordu. ve o an spiker ve yorumcu "eyvah yine korner" demişti. bu korku dolu serzeniş kalemize çekilen bir penaltı olduğu izlenimini yaratacak kadar etkiliydi. dakikalar geçtikçe milli takımımız ataklarını sürdürdü ama bir türlü san marino'ya golünü atamadı. maç 0-0 bitti. ilk kornerini ve golünü bize atan san marino ilk puanını da milli takımımızdan alıyordu.

  • hakkında yapılan tespitlere genel olarak katıldığım fakat öğrencilik kısmına katılmadığım insan.
    istanbul öğrenciliği geçirmek için harika bir şehir. illa itü, boğaziçi vs gibi okullar için de söylemiyorum. öğrencinin kendisini eğitmesi, değişik insanlar tanıması, dünyaya açılması için türkiye'de en fazla olanağa sahip şehir istanbul. bu yüzden ısrarla istanbul'da okumaya çalışan, ısrarla hobiler edinmek kurslara gitmek için ek işler yapan, simit-peynirle geçinip tiyatroya konsere giden, şehri gezip tarihini öğrenmeye çalışan öğrenciye ben saygı duyarım. böyle öğrenciler sandığınız kadar da az değil.

    maalesef işte çalışma hayatı başlayınca istanbul o eğlenceli yüzünü çeviyor insana. sadece ne kadar kalabalık olduğunu, sokaklarda dilenen çocuklarını, pisliği, trafiği görmeye başlıyorsunuz. sanki bambaşka bir şehir haline geliyor. ne kadar çabalasam da artık eskiden beni mutlu eden şeyleri bulamıyorum bu şehirde ben. ben onu, o da beni tükettik.

    bundan sonra rotamız ege. ama dendiği gibi, tası tarağı toplayıp gitmek de öyle ha deyince olmuyor. deneyeceğiz.