hesabın var mı? giriş yap

  • tıp literatürüne geçmemiş olsa da peter pan sendromu vardır . bu sendrom, büyümek istemeyen ve annelerine aşırı derecede bağlılık duyan erkekleri tarif etmektedir. sendrom kendini, genç kızlara eğilim şeklinde de gösterebiliyor.yaslanmayı durdurmayı istemek,zamanı durdurmayı istemek gibi seylerde içerir.dan kiley'in peter pan sendromu adlı kitabında bu kişiler için''o, eğlenceli, çekici, çok büyük bir sıklıkla da başarılıdır. ama bir ilişki içinde sizi düş kırıklığına uğratır, duygusal açıdan olgun değildir ve aşk ya da sorumlulukla başı derttedir. ve krize doğru gitmektedir..'' diye bahsedilmektedir.

  • bir süredir kullandığımız yastık kılıfıdır. hiçbir zaman gerekli olmayan bir ürün gibi ancak onunla tanışınca bu fikirler birden aksine dönüşüyor. kendinizi önemli, özel hissettiren ve kesinlikle biraz da şımartmanın verdiği duyguları barındırıyor. size dünyaları vadetmiyor pek tabii ama verdiği hissiyat çok başka.

    özellikle cildinize ve saçınıza önem veriyorsanız hangi ürünleri kullanırsanız kullanın, gece; saçınızın, cildinizin dokunduğu o yüzey her şeyi sıfırlıyor. bu noktada ipek yastık kılıfı en büyük destekçiniz oluyor. çünkü uyku sırasında yaşanabilecek tüm olumsuz koşulları yok ediyor.

    ipek yastık kılıfının avantajlarına bakacak olursak; ilk olarak nem emici değildir. bu da cildimiz ve saçımızdaki nemin en ideal haliyle korunmasını sağlamaktadır. özellikle kuru saç ve cilt yapısına sahip kişiler için daha ilk geceden büyük fark yaratacağını söylemek hiç abartı olmaz.

    bir diğeri hipoalerjeniktir. saten, pamuk ve diğer yastık çeşitlerinde cilt problemlerine neden olabilecek toz, bakteri gibi birikimlerin ipek yastık kılıfında neredeyse hiç olmadığını söylemek gerek. ipek doğal lifleri hipoalerjeniktir, bu da onu bakteri, kir ve cilt sorunlarında rol oynayabilecek diğer alerjenlerin birikmesine karşı daha dirençli hale getirmektedir. hangi cilt ürününü kullanırsanız kullanın yastık kılıfınızın içerisinde barındırdığı binbir çeşit bakteri ve diğer zararlı oluşumlara karşı maalesef savunmasız olabiliyoruz. bu noktada ipek yastık kılıfı asla sonu gelmeyecek gibi görünen cilt problemleri hususunda da oldukça kurtarıcı rol oynamaktadır.

    diğer tekstil ürünleri ipekte olan pürüzsüzlük hissini maalesef veremez. ipek kılıflarda sürtünme yok denecek kadar azdır. saç kırılmaları, uyku kırışıklıkları, saç elektriklenmesi, saç kabarması, saç dolaşması, cildin tahriş olması gibi konuları neredeyse tamamen ortadan kaldırmaktadır. sabah uyandığınızda saçlarınız gece yattığınız gibi, cildiniz ise yumuşacık uyanmanın keyfini hissedeceksiniz.

    bir diğer husus ise dayanıklılıktır. ipek yastık kılıfları, diğer tekstil ürünlerine göre çok daha dayanıklıdır. kullanım ömrü uzundur.

    tabii ki piyasada ipek yastık kılıflarının sahteleri bir hayli fazla. bu yüzden güvenilirliğinden emin olduğunuz yerlerden alışveriş yapmalısınız. hakiki ipek olduğunu anlamanın yollarından en kolayı yakma testidir. ipek kılıftan birkaç iplik alıp yaktığınızda ilk duyduğunuz koku saç yanığı gibi olacaktır. yanarken alev görünmezdir ve alev giderildiği anda yanma bitmektedir. eğer bu kriterlere uymuyorsa kılıfınız hakiki ipek değildir.

  • üst edit: hakim değil güzellik uzmanıymış. sabah linkigerçekten hakim çıksaydı ülke adına çok daha üzücü olurdu.

    link

    yeni link10. saniye

    saldırgan köpekleri toplamaya çalışan bakırköy belediyesi çalışanlarına edilmiş sözdür. görevini yapmaya çalışan yaşlı başlı bir insana sarf edilmiştir. diyecek bir şey yok. üzüntü verici bir tablo. ortada birden fazla ısırma şikayeti olduğu halde bu kadar insanın böyle davranmasına anlam veremiyorum. medeni olmak, hayvan sevmek bu mu?

    mahalle halkı söz konusu köpekten yaka silkmiş durumda. vesley adlı yazar eklememi istedi, mahallenin facebook grubundan. resim

    edit: konu ile ilgili yardım talebi

    edit 2: kars'ın arpaçay ilçesinden bir arkadaş sorunu iletmemi istedi. 2300 nüfuslu ilçede hayli büyük bir köpek popülasyonu varmış. insanlar akşamları evlerine yürümekte zorlanıyormuş.

    maalesef https://instagram.com/…lekleri?utm_medium=copy_link gibi sayfalar internet üzerinden yardım toplayıp sorunu daha büyük bir hale getiyormuş.

    görüldüğü üzere bütün ülke genelinde sorun insan eliyle çözülemez bir şekle bürünüyor. yarın bir gün büyük bir hayvan katliamı olunca sorumluluk kime ait olacak?

  • babamın "okul nasıl gidiyor" sorusuna cevap vermeye çalışıyordum oysaki, gözüm dönmüş.

    + baba okula gidemiyorum. servis yok, ring yok, otobüsler ağzına kadar dolu. ben milletle sarmaş dolaş olmak zorunda mıyım? binip arabama mis gibi okula gitmek varken şu çektiğim pisliğe bak ya. senin bunlardan haberin yok tabii, benim bütün arkadaşlarımın arabası var.
    - arabası olmayan insanlarla arkadaş ol.

    babam olmuş sami abi. realistliğine kurban olduğum.

  • köprünün açılış gününe denk getirilerek mühendislik harikamıza gölge düşürmek isteyen dış güçlerin oyunu olan durum. ayrıca juno nun gittiğini gören yok belki jüpiter ona geldi.
    debe editi: atatürk havalimanı patlaması sonrasında köprü açılışında sevinçten göbek atanları hayatınız boyunca unutmayın.

  • anneannemin ben o yaşlardayken öğrettiği bir dua vardı:

    artsın eksilmesin
    taşsın dökülmesin
    hepimize yarasın
    afiyet olsun

    bakın bu dua (ya da ne derseniz deyin) dinden bağımsız, son derece insancıl, tasarruf bilinçli ve iyi niyetli bir dilek manzumesidir. ve okullarda böyle şeyler öğretilmelidir, tek bir dinin bir mezhebinin ritüelleri değil.

    not: anneannem beş vakit namazında inançlı bir müslümandı. huzurla yatsın.

    e: yazım

  • kısmen katıldığım gerçek.

    birincisi ukrayna'da olaylara bakış çok farklı. bizde hakkını arayan herkes "anarşik" olarak isimlendirilir ve haklı olsa bile hakir görülür. işsiz kalıp başbakana-bakana haykıran adam bile partizanca saldırıya uğrar, sıradan vatandaş tarafından linç edilir. linç edenler de muhtemelen açlıktan ağzı kokanlardır.

    ikincisi orada büyük oranda göstericiler şiddet kullandı. oradaki kullanımı sonuna kadar meşru görüyorum, haklı buluyorum. eğer bizim gibi "şiddet yok abi" modunda olsalardı sinek gibi ezileceklerdi. öte yandan biz şiddet kullansa idik muhtemelen paramiliter güçler oluşturulup ateşli silahlarla vurulacaktık.

    sorun, korkaklık değil ama halkın hala tebaa psikolojisi ile devlete ve dolayısıyla güce tapmasıdır.

    son hususta bir şeyler yazdım, dolu bakınızdır. (bkz: türk halkının tebaa psikolojisinden çıkamaması)

  • inşa edilmesinde birden fazla sebep vardır:

    1- başta moğol ve türk olmak üzere bozkır kavimlerinin akınlarından korunmak.
    2- o dönemlerde de çok kalabalık nüfusa ve yerleşik bir düzene sahip olan çin'in, yönetim altına aldığı tebaasını dışarıya kaçırmak istememesi. yani çinli yöneticiler, o dönemde yönettikleri insanların kendi bulundukları coğrafi alan dışına çıkmalarını izin vermiyorlardı ve ekip-biçme işlemlerinin belli sınırlar içinde kalmasını istiyorlardı ki böylece tarım havzalarının oluşmasına olanak sağlayıp kendi içinde üretimi en yüksek seviyeye çıkartıyorlardı. yani kısacası çin, elindeki insan gücünü dışarıya kaçırmak istemiyordu ve bu nedenle kendine sınır belirledi.
    3- çin'in savaş politikası pasiftir. çinliler o dönemde biraz daha kendi içlerine dönüktü ve savaş gibi büyük toplumsal olayları diplomasi ile çözmek istiyorlardı. yazının ve diplomasinin milattan önceki dönemlerde çin'de çok geliştiğini anlatmaya lüzum yok sanırım. bu yüzden çin, tarih boyunca saldırıya değil savunmaya ağırlık vermiştir. bozkır kavimleri ise bunun tam aksi yönünde hareket etmiştir.

    tabi burada saydığım 1. madde, ana etkendir. 1. madde dışındakilere daha da ekleme yapılabilir. zaten çin toplumu o dönemin savaşçı ve sert bozkır kavimleri gibi bir yapıda değildi. öteden beri yerleşik düzene sahip olan çinliler, tevekkül içinde topraklarını işleyip beklemek (bu açıdan din, yerleşik toplumlarda daha çabuk ve daha tesirli yayılmıştır), ibadet etmek ve barış içinde yaşamak arzusunda bulunuyordu. türkler başta olmak üzere diğer bozkır kavimlerinin ise yerleşik düzenleri olmadığı için ''saldır, yağmala ve kaç'' düsturu bu kavimler tarafından benimsenmişti. bilhassa tanrıkut mete döneminde çin devleti çok güçlükler yaşamış, fakat hiçbir zaman çin türkler tarafından sahip olunamamıştır. bunda çin'in kalabalık nüfusu ve türklerin sayıca az olarak çin içlerinde asimile olma tehlikesi en büyük etkendir.

    ''saldır, yağmala ve kaç'' düsturu, bilhassa bozkırlı göçebelerin kıtlık zamanlarında en çok uyguladıkları yöntem olmuştur. zorlu kış şartlarında etin zaman zaman az bulunduğu dönemlerde tahıl gibi temel besin maddelerine ihtiyaç duyan bozkır kavimleri, çin'i istila ederek daha çok yiyecek-giyecek (ipek önemlidir) alıp kaçmışlardır. çin hiçbir zaman tam manasıyla işgal edilememiş; ancak sürekli taciz edilmiştir.