hesabın var mı? giriş yap

  • birkaç gündür instagramda art arda sanat dünyasının 150 başyapıt resmini paylaşması nedeniyle takipçi sayısı 609 bin'den 607 bin'e düşen fazıl say bu bilgiyi paylaşmış.
    acun biti hakan hatipoğlu hangi akla hizmetse altına yorum yapıyor: aynı şey bana da oluyor bayram tebriki paylaşınca :)

    sonrası uygulamalı cringe. fazıl say: "siz ne işle uğraşıyordunuz?" diyor. sonrası h.h. için karanlık... onu bir daha gören olmadı. yorumunu siliyor tabii.
    fazıl say klavyene sağlık. doblo bilmeyen vedat milor'dan sonra en nazik insan ezme bu olurdu herhalde. içimin yağları eridi. evet.
    http://m.hurriyet.com.tr/…s-yapiyorsunuz-41025688/4

  • - anne önce siyahları yıka olur mu?
    - olur.
    aradan yarım saat geçer makine de beyazlar vardır.
    - e hani önce siyahları yıkayacaktın?
    - sırası var.
    - neyin sırası var anne ya?
    - önce beyazlar yıkanır.
    - protokolü mü var makinenin, önce siyahları koysan alınıyor mu?
    - …
    - e peki başta niye söylemedin olmaz diye?
    - …
    - allah aşkına izah et niye önce beyazlar?
    - daha çabuk kuruyor.
    - ne alaka?
    - ince çünkü.
    - e beyazların içinde benim hırkalarım var hep?
    - …
    - hem siyah güneşi çeker bi kere.
    - …
    - anne cevap versene.
    - işin gücün yok mu senin?
    - var psikolojik danışmanım ben.
    - allah sana danışana akıl fikir versin.
    - bari bundan sonra yıka siyahları?
    - olur.
    - beni oyalıyorsun di mi?
    - evet.
    - neden?
    - sıra renklilerde sonra çünkü.
    - e niye olur diyorsun?
    - olur deyince susuyorsun çünkü.
    - ama yapmadığını görünce daha çok söyleniyorum?
    - olsun ben eğleniyorum sen söylenince.
    - ömrü yedin.
    - yerim anneyim ben.
    - peki canım annecim bana bi güzellik yapıp bundan sonra siyahları yıkasan?
    - renklilere ne diyecez?
    - pırasanın acil bi işi var filan de sen uydurursun bişeyler?
    - olur.
    - ahahhaa bildiğini yapacaksın di mi?
    - sürpriz.
    - yazıcam bunları hep.
    - selamımı da yaz.
    annemden sözlük ahalisine selamlar

  • kraliyet ailesi denince akla hemen birleşik krallık gelir. ancak kimse danimarka'nın kraliyet ailesinden bahsetmez. halbuki şuanda danimarka, avrupa'nın en eski krallığına sahip bir ülke.
    bin yıllık bir krallık.

    krallığın tarihi, 10.yüzyılın ortalarına kadar gidiyor. ilk kralları ve kurucu kabul edilen kişi 'yaşlı gorm' ismindeki bir kral. 1448'den itibaren oldenburg ailesi, kraliyet ailesi olma görevini üstlenmişse de, 1863'ten itibaren şu uzun isme mensup olan bugünkü kraliçenin de dahil olduğu aile bayrağı devralmış: schleswig-holstein-sonderburg-glücksburg

    1953'te, ülke köklü bir reformdan geçirildi ve parlamenter monarşi resmen ilan edildi. aslında görüldüğü gibi, çağdaşı ülkelerle kıyaslarsak, çok geç kalınmış bir tarih. bu da, kraliyetin ikinci dünya savaşı'na kadar fazla sorgulanmadığı hakkında bize ipucu veriyor. söz konusu reform ile bundan sonra, kadınların da hükümdar olabilmesinin yolu açıldı. ancak bir şartla; erkek evlatlar, hala öncelikli olarak naiplik sırasına girmek zorundaydı.neyseki 2009'dan itibaren 'eşit işe eşit ünvan' uygulamasi devreye girmiş ve veliaht prenses olma uygulamasında kadınlarla erkekler eşitlenmiş.

    bugünkü kraliçe hanım, 2. margrethe. danimarka'nın tarihteki ilk kraliçesi olarak 1972 yılında tahta geldi. kraliyet ailesi danimarka'da halk arasinda sevilen, sayılan bir aile. kraliyetin meşruluğu üzerine halk arasinda rahatsızlık dile getiren sesler pek duyulmuyor. dahası, kraliyet üyeleri genelde hayır işleri ile gündeme geliyor.

    örneğin, veliaht prenses mary yıllardır aile içi şiddete karşı kampanya yürütüyor, mültecileri destekliyor, dünya sağlık örgütü (who) için çalışıyor. veliaht prens frederik de, halk tarafından büyük saygı görüyor ve kamuoyu yoklamalarında birkaç kez "yılın danimarkalısı" seçildi.

    tüm bunlardan anlayacağımız şudur ki; danimarka'daki krallık, zaman zaman sorunlar medyaya yansısa da, avrupanın en eski ve şimdilik en sağlam görülen krallığı olarak kendi varlığını daha uzun yıllar devam ettirecek.

  • bugün itibariyle galatasaray'da efsane statüsüne ulaşmış olan altın portakal. ulan 3 yıl önce kim inanırdı bu adamın galatasaray'a gelip fener ağlama diye şarkı söyleyeceğine asdfghjkasds.

  • yapılan bir yorumdan türkiye'nin özetini anlayabileceğiniz haber.

    "ali vural 17.2.2012 12:38:00
    yorumlara bakiyorumda,istemeyenler,cekemeyenler camur atmaya baslamislar bile.."

    ki bu en beğenilen yorum.

    akpli kafası dediğimiz tamamen örnekteki gibi işte. insanlar akla ve mantığa dayalı bunun olamayacağını, olsa bile % kaçının türk malı olacağını merak etmişler. adam direkt olarak dayamış cevabı: çekemeyen anten taksın!

    arkadaş işte bu kadar sorgulamaktan, düşünmekten uzak olduğunuz ve her söylenen şeye 'alkış' tuttuğunuz için bu hâle geldik. yazık, çok yazık.

  • sana sonsuz teşekkürler uğur şahin. sen olmazsan 5 maskeyi bile dagitamayan bu becereksizler sürüsü yüzünden asla aşı olamayacaktik. sana da özlem tureci'ye de çok teşekkürler.

  • birbirlerine hastalık bulaşmasın diye video konferans ile toplanan bu ekip, okulları açar. camileri açar. insanların bir araya geleceği yerleri açar. kendilerine günde 4 test yaptırıp, millete test yok der.

    öyle müthiş bir ekip. ben bu hafta "salgına karşı en büyük önlem, evden çıkmamak" cümlesini bekliyorum bakalım.

  • yıllar önce konya'da saray çarşısı'nın oradaki akbank'ta sıra bekliyordum. bankada inanılmaz bir kuyruk vardı. müthiş sıcak bir yaz günüydü. bankada klima çalışmıyordu, leş gibiydi ortalık. en az 4-5 vezne olmasına rağmen, 1 veya 2'si aktifti. işin en çileden çıkartıcı tarafı ise, şubede mevcut q-matik denen sistem kurulu olmasına rağmen, banka yönetimi niyeyse sistemi çalıştırmıyordu. herkes ayakta, kıç kıça bu kuyruğu bekliyorduk. artık sabredemediğim ve önümdeki ihtiyarın epey zorlandığını anladığım bir an, "ne biçim iş bu, şu q-matiği bari çalıştırın, neden bütün vezneler çalışmıyor" minvalinden söylenmeye sesimi yükseltmeye başladım. anında bütün yüzler, tüm içerideki insanlar, hepsi birer mirket refleksiyle bana döndü. gişe memuru vızırdanırken, "yok mu senin müdürün?!?" dedim, hay huy falan bir tartışmadır sürerken ve bu mirket konya insanları yüzüme bön bön bakıp hiç bir söylemde bulunmazken:

    sırada arkamda bulunan bir karabıyıklı 35-40 yaş adamı "ne var birader? bi sen mi sıra bekliyon? bak hepimiz bekliyoruz, ne gonuşup duruyon??" diyerek bana çıkıştı. bu gücetapan kardeşimize dönüp "birader soyadın sabancı mı?" diye sordum. "yııoo" diye karşılık verdi. "lan o zaman asdaicaaewadazxc!!!!!" şeklinde çıkışmaya başlamıştım ki, önümdeki ihtiyar kolumu tuttu, "diklenme, dik dur. hoo diyecen altını kürüyüverecen" nasihatlarine girişti ve ben de bu kalabalıkta hak aramanın manasızlığını gördüm...

    işte o insanların beklediği sıradır. anlayamazsınız.