hesabın var mı? giriş yap

  • dünya üzerindeki en erkek oyunuymuş*

    futbol ile rugby arasında bir oyun olup, kesinlikle koruyucu kıyafetler kullanılmıyor. hatta kıspet kadar, vatikan polisi isviçreli muhafızların giydiğine benzer renk ve kesimlerde bir şort giyiyorlar.
    erkek oyunu dediysek bazı kuralları da yok degil;

    -mesela kafaya tekme atmak hoş karşılanmıyor. yumruk, itekleme, darp vs. serbest, kaosu önleyecek kimi kuralları var ama ben bilmiyorum.
    16. yüzyıldan beri oynandığı biliniyor. benim tahminimce de insanlık yaratıldığından beri oynanan bu oyuna kısıtlamalar 16.yy. da getirilmiş olabilir. bir de isim koymuşlar. halbuki memleketimizde de bu oyun sıklıkla oynanır. trafikte, maç çıkışlarında, toplu gösteri ve yürüyüşlerde sergilenen bu spor, ne yazık ki ülkemizde kurumsallaşamamıştır, her türk vatandaşı amatör düzeyde, bir şekilde icra etmektedir.
    konumuza dönelim;
    ilk resmi kural kitabı 1580de yayınlanan bu sporu, ilk olarak aristokratlar oynamış, hatta vatikan içinde papanın izlediği maçlar da yapılmış.
    bir karış çamurla kaplı bir sahada oynanıyor*
    bildiğimiz futbol topunu andıran bir topu kaleye taşımaya çalışıyorlar elleriyle vs. diğer takım engellemeye çalışıyor, amerikan futbolundaki gibi topu taşıyan adama siper oluyor takım arkadaşları.
    ama öyle böyle değil,hakikaten insan insana bunu* nasıl yapar,anlayamıyorum.
    bir de video vereyim de tam olsun.
    http://www.youtube.com/…y3e&feature=player_embedded

  • niagara şelalesini türk bir arkadaşla gezerken, arkadaşıma:
    "arkadaş! gittiğim her ülkede her yerde türk görüyorum, ama burda yok ne tuhaf" dememle omzumda bir el hissedip, ardından "gardaş biz varık yozgat'tan geliyom, nivv york'ta berberim"i duymamdır.

  • içeriden gelen bilgilere göre cenazeden sonra liderlik mücadelesi iyice ayyuka çıkmış ve iki grubun destekçileri kısa menzilli ve uzun menzilli olarak bölünmüşler.

    gelişmeler oldukça editleyeceğim.

    edit1:
    semerkant ve semerkent kolu olarak bölündükleri söyleniyor.
    ingilizler tarafından desteklendiği rivayet edilen kısa menzilliler "semer kant" adını almışken
    amerika tarafından desteklendiği rivayet edilen uzun menzilliler ise "semer kent" adını almışlar

  • 30 saniye kadar baktım fakat @2'ye yaraşır komik bir yorum bulamadım bu fotoğrafa. tüm sosyal medya kullanıcılarından özür diliyorum.

  • vatandaş işi demiyorum, devlet eliyle dolar basmaktan bahsediyorum. hadi sıradan kalpazan doğru düzgün para basamaz fakat koca devlet nasıl basamaz lan. şöyle mit eliyle bassak olmaz mı lan? sonra piyasada dolar fazlalığı olur o da amerika'ya enflasyon olarak yansır. sonra miami'ye ucuza tatile gideriz. olmaz mı? ah şu okul bir bitse, hariciye de bir işe başlasam, ülke çağ atlayacak ama hoca taktı işte.

  • evlenmeden önce kırmızı çizgilerimden biri de doğacak çocuğa çift isim ve ebeveyn ismi koymamaktı. çocuk doğmadan dedesi ölünce tutturdular dedesinin ismi de dedesinin ismi diye. çocuğu doğuracağım diye aylarca gözler tavanda yatalak olan ben, 9 ay boyunca 1 kere arayıp sormayan, bir ihtiyacın var mı demeyen tipleri çocuğumun ismine karıştıracak değildim. hâlâ bayramlarda falan hayatımda ilk kez gördüğüm tipler niye dedesinin ismini koymadınız diyor. bir gün birine çünkü eşşeğin sikinden ötürü deyip sıkacağım gırtlağını o olacak.

    debe editi:
    2 gündür mesaj kutumu ve beğeni butonunu patlatan arkadaşlara teşekkür ediyorum. aynı dertten muzdarip çok fazla insan varmış, yalnız değilmişiz.
    nadir de olsa hakaret edip bela okuyanlara ise tek lafım; devran dönüyor, geleneksel toksik aile yapınızın içinden geçeceğiz, bu daha ne ki ahahahaahasslkj ruh hastaları sizi :)))

  • bugün engelli bir öğrenci geldi yanıma. otosmasyon şifresini hatırlayamıyormuş. üniversitenin ilk günü, öğrenci işleri çok kalabalık olduğu için girememiş içeriye engelinden dolayı. "yardımcı olabilir misiniz acaba? " dedi.
    şifresini sıfırlamak için sistemde kimlik bilgilerini dolduruyorduk çocuk "anne adı" kısmında duraksadı birden. hatırlamaya çalıştı. utandı, sıkıldı, hafızasını zorladı, birkaç isim söyledi girdik sistem yanlış dedi. çocuk da açıklamak zorunda hissetti kendini. "ya" dedi "kusura bakmayın, annem bizi küçükken terk etmiş ben böyle doğduğum için. hiç konuşmuyoruz onun hakkında ben de unutuyorum böyle bazen." içim parçalandı. öyle bir sessizlik oldu ki odada sağır olacaktım neredeyse. "müsaade ederseniz babamı arayıp öğreneyim." ... "baba" dedi "annemin adı neydi?" yine aynı sessizlikten oldu birkaç saniye. ben gözlerimi kaçırıyorum sürekli dolduğu belli olmasın diye. ama gerekçesi sürekli kafamda yankılanıyordu. "ben böyle doğduğum için..." bi isim söyledi babası. ama sesindeki sitemi duymalıydınız. böyle bir isim söyler gibi değildi, içinden bir şeyler kusar gibi söyledi.
    yazdık sistem kabul etti. çocuk aynı utangaçlıkla, sıkılganlıkla gitti. hiçbir şey diyemedim öylece kalakaldım.
    bu başlıkta yazılan şeylere bakıyorum şimdi. yok tipim şöyle burnum böyle, boyum şu kadar vs.
    yapmayın suserlar bunlar sadece kabuk, içinize bakın. o engelli çocuktaki olgunluğu görmeliydiniz. bakışlarındaki sadeliği, mükemmel diksiyonunu, tavırlarındaki nezaketi, "çirkinliğindeki estetiği" görmeliydiniz.
    etmeyin, zarfa takılmayın bu kadar. mazrufa bir bakın hele ne yazıyor içinde.