ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sözlükçülerin yediği tarihi dayaklar
-
takım olarak halısahada yediğimiz dayaktır.
ibnetorlar, içeriye girip kapıyı kilitlediler, kaçamadık da amk.
atatürk fontu
-
bu fontla huzur islamda yazıp modern sanat sergisi açacağım.
orta dünya üniversitesi
-
sauron'un ancak 3000 ork'la kampüsüne girebildiği ilim irfan yuvasıdır.
dövizde atak var nereden geldiğini araştırıyoruz
-
dövizde varmış atak
halbuki bu işin sonu batak
muratcığım yorma kendini
gel biraz cehapeye çatak
eski sevgilinin attığı mesaja alternatif cevaplar
-
x - uzun zamandir görüşemiyoruz.
y- yakın bir zamanda eski sevgililerim için bir gece düzenlemeyi düşünüyordum ben de. sen de gel , yabancilik çekmezsin ortama, hepsi senin gibiler.
doktorların inatla emir kipinde konuşmaları
-
- uzan!
- sıyır!
- aç!
- ayır!
- dikel!
- yan yat!
- ıkın!
- kendini sıkma!
- al!
- sil!
- otur!
- her gün sabah akşam iki kez sür!
- 2 aya hala ağrıyorsa yanıma gel!
+ sağolun doktor bey
- çık!
- söyle sıradaki gelsin!
hadi rektal tuşe yapıyor diye ciddiyetini bozmuyor diyeceğim ama,
- aç
- aaaaaaa de
- nefes al
- nefes ver
- nefesini tut
- acıyınca söyle
- tamam toplan
+ neyim var?
- grip. bronşite dön!(abartmak serbest nasılsa ehehehe)
iki pastil, bir şurup, bir de burun damlası verecen hepi topu, karşımda kıdemli uzman çavuş taklidi yapmanın alemi ne amk.
şampuan reklamında türbanlı genç kız oynatmak
-
bu şampuana arapça isim bulamamışlar da mı le soleil gibi fransızca takılımışlar, ben bir tek onu çözemedim.
ömür boyu güneş görmeyen saçlara özel olarak düşünülmüş de, o yüzden mi fransızca güneş konulmuş adı?
isim olarak elhamdülilşampuan, slogan olarak saçım dolgun hamdolsun iyi gidermiş, misal.
bebeklere iki isim koyma çılgınlığı
-
evlenmeden önce kırmızı çizgilerimden biri de doğacak çocuğa çift isim ve ebeveyn ismi koymamaktı. çocuk doğmadan dedesi ölünce tutturdular dedesinin ismi de dedesinin ismi diye. çocuğu doğuracağım diye aylarca gözler tavanda yatalak olan ben, 9 ay boyunca 1 kere arayıp sormayan, bir ihtiyacın var mı demeyen tipleri çocuğumun ismine karıştıracak değildim. hâlâ bayramlarda falan hayatımda ilk kez gördüğüm tipler niye dedesinin ismini koymadınız diyor. bir gün birine çünkü eşşeğin sikinden ötürü deyip sıkacağım gırtlağını o olacak.
debe editi:
2 gündür mesaj kutumu ve beğeni butonunu patlatan arkadaşlara teşekkür ediyorum. aynı dertten muzdarip çok fazla insan varmış, yalnız değilmişiz.
nadir de olsa hakaret edip bela okuyanlara ise tek lafım; devran dönüyor, geleneksel toksik aile yapınızın içinden geçeceğiz, bu daha ne ki ahahahaahasslkj ruh hastaları sizi :)))
gerçek vaka sayısı sizin için önemli mi
-
istifa geliyor, demedi demeyin. en son berat albayrak böyle enteresan açıklamalar yapmıştı.
ilk defa lan acaba biz fakir miyiz denilen an
-
lise 2'ye gidiyorum, market - bakkal bozması bir dükkanımız var, var ama durumlar pert, gökte uçan kuşa borcumuz var. dükkanda mal bitiyor yerine koyacak para yok. gelen para bankaya borç kapatmaya gidiyor.
yine böyle bir gün, okula gideceğim babam bankadan geldi kasada 10 lira yok, ben de 5 kuruş yok. "paran var mı?" dedi. "var baba" dedim. yok diyemedim, "çıkart ceplerini dışarı" dedi. yok falan desem de zorla çıkarttırdı e haliyle bomboş, hiçbir şey yok cepte, bir paket uç, bir de kalem. "hani paran vardı?" dedi. cevap veremedim sustum kaldım sözlük, boğazıma bir şey düğümlendi sustum kaldım. oturdu "cebine 50 kuruş bile koyamıyorum vay be" dedi. hıçkırarak ağlamaya başladı. yaklaşık 10 sene geçti şimdi biraz daha iyi durumdayız ama 10 senedir babamın o hali gözümün önünden hiç gitmedi be sözlük. işte ilk defa o an ne kadar zengin olduğumuzu anladım. işte o an aslında paranın bir boka yaramayan adi bir şey olduğunu anladım.
kamyoncu dayıyı çıldırtan motorcu
-
bu; kafasına kask, kaskın tepesine de kamera takınca kendini bir bok zanneden pezevenkler oldukça toplumdaki 'motorcu' antipatisini yıkamayacağız.
bağdat baharat
-
kablelvuku tarafından (bkz: #53466324) 3 yumurtayı 2 yumurtaya düşürmeden de ticari kazanç (ya da kayıp) sağlayabileceğini öğrenmiş bir patrona sahip firma. patron öğrendiği şey için kablelvuku'ya borçlu iken, sanırım bu entry'i sildirmeye çalışıyormuş. patron'un orada lafı geçiyorsa, kablelvuku'nun da burada lafı geçiyor. orada pozisyonun yüzünden senin nazını çeken kablelvuku iken, burada da pozisyonun itibariyla sen onun nazını çekiyorsun. demek ki neymiş;
1- insan ilişkilerini -pozisyonun ne olursa olsun- mesafeli, saygılı yürütecekmişsin, paranın ve makamın getirdiği güç ve itibarla başkalarının onuruyla, gururuyla oyun hamuruyla oynar gibi oynamayacakmışsın, zira fernando pessoa ne demiş:
''kimseyle alay etme, asla kimseyi gülünç duruma düşürme, kalbinin en ücra köşesinde bile yapma bunu. insan yaşamı alaya alınmayacak kadar hüzünlü ve ciddidir.''
2- sana para/itibar kazandıran şey sadece çalışanların değil, bizzat senin tavırların imiş. an gelir, senin tek bir mimiğin, sana çalıştırdığın x işçinden daha fazla kazandırır ya da kaybettirir.
hayat mücadele. hayat zor.