hesabın var mı? giriş yap

  • citizen kane filmindeki simgesi:

    bu kelimeyi ilk kez söylediği an karısının onu terketiği zamana denk gelir. karısından ayrıldığı sırada şöyle bir diyalog geçer;

    (susan kapıdan çıkmak üzeredir)
    - (kane üzgün bir şekilde) gidemezsin...
    - (susan'ın yüz ifadesi değişir, kane'i üzgün görmenin şaşkınlığını ve bu şaşkınlığı onun ayrılık kararını almasının verdiğini düşünerek yarı bi haz içine girer)... hmmm
    - gidemezsin... bunu bana yapamazsın
    - (sinirlenir) hmm... anlıyorum... demek bu olanların hepsi yine seninle ilgili, benim gitme kararım, seni terkedişim...

    bu diyalogda kane'in susan'ı değil susan tarafından sevilmeyi istediği ya da genel olarak alırsak egoizimin pençesinde olduğu sonucuna varabiliriz. birini sevme eksikliğini heykellerle, ve haşmetli xanaduyla saklamaya çalışır.

    --- spoiler ---
    kane, bu kelimeyi, kar efekti verilmiş cam süs eşyası elllerinde iken söyler. kar efetki, ailesinden ayrıldığı karlı günü temsil etmektedir. rosebud sevebilme eksikliğinin temsilidir. ailesi ile ayrıldığı anda yaşanan diyaloglarda kane'in annesine çok düşkün olduğu, "sen de gel", "sen niye gelmiyorsun" gibi ağlamaklı repliklerle güçlendirilmiştir. çocukluğundaki kızağın markası ve aynı zamanda (argoda) annesinin rahmi anlamına gelen rosebud, onun hayatı boyunca sevebildiği tek kişi olan annesine özlemi ve de özellikle "sevebilme" isteği özlemini simgeler.
    --- spoiler ---

  • önce yemek değil sevgi ister. itilmeye korkutulmaya o kadar alışmıştır ki sevmek için elinizi uzatınca önce korkar. kuyruğunu, başını ve kulaklarını düşürür. sevdiğinizi anlayınca minnettar bakışlarla bakar. o bakışları anlatacak kelimeyi bilmiyorum.

  • bir deve klasigi daha ornekleyelim

    - siz deveye mi biniyorsunuz?
    - hayır bizim ülkede deve yoktur bir kere. sadece yazları plajlarda olurlar. o da turistler binsin diye.
    - aaaa o niye?
    - aptallıklarını yüzlerine vurmak istemediğimizden...

    muhabbete şahit olan alman, bulgar, peru ve venezualli insanlar gülmekten yerlere yattılar. amerikalı ise yaklaşık bir 30 sn'ye sonra denileni anlayabildi.

  • günümüz dünyasında kimse telefona 1 kere bile bakmadan gün bitirmiyor. yani nöbet tutan aşırı yoğun doktor olursun ne bileyim astronot olursun uzay gemisinin abs bozulmasın diye telefonu kapatırsın anlarım ama ayda 1 olur 2 olur.

    sakın kendinizi böyle insanlar için yormayın. direkt silin. yoksa iki türlü de kaybedeceksiniz.

  • 11 yıl olmuş burada yazmaya başlayalı. birçok insanla tanıştım, çok yazdım, çok okudum ve en önemlisi çok şey öğrendim.

    bence öğrendiğim en önemli şey özetle şu: "el sikini görmeyen kendindekini keser sapı zannedermiş."

    bir konuda çok heyecanlandığımda, o konuyu bir tek kendim bildiğimi ya da en iyi bildiğimi sandığımda ekşi sözlük'e bakıp boyumun ölçüsünü aldım. benim bilmediklerimi bilen, bildiğimin farklı yönlerini bilen ya da konuyu hiç anlamadığımı hissettiren o kadar çok entry gördüm ki. rahatladım artık, keser sapımı çıkarıp çıkarıp göstermiyorum.

    bu rahatlığa da alıştım üstelik. biri saçma sapan bir şeyler yazdığında, nasılsa daha çok bilen, daha doğrusunu bilen, bunu daha düzgün anlatan birinin gelip düzelteceğinden, uyaracağından, doğrusunu yazacağından (ya da belki çoktan yazdığından) o kadar eminim ki, sallamadan geçiyorum. bu da güzel bir şey.

    gel gör ki bu günlük hayatıma da yansıdı. bu aralar kafamı yoran bu. yeni insanlarla, hele de ekşi sözlük dışından insanlarla diyaloga girmekte zorlanabiliyorum bazen.

    misal biri heyecanla bir şey anlatmaya başlıyor. bi şey öğrenmiş, bi şey fark etmiş ve çok emin ortamdakilerin bilmediğinden. hani bakıyorsun, troll de değil. bütün içtenliğiyle anlatıyor. uzun metrajlı çaylak entrisi gibi. bitmiyor da. konuşuyor, konuşuyor, sonra birileri katılıyor, konuşuyorlar, konuşuyorlar... kimse gelip gazlarını da almıyor. o aslında öyle değil ya da onun bu boyutu da var diyen kimse çıkmıyor. alışmışım ya, bekliyorum ben de. sonra dinlemeyi de bırakıyorum.

    yaşın ilerlemesinden kaynaklanabileceğini de düşünüyorum bazen, ama yok. o bahsettiğim ortamlardaki insanlar da aynı yaşta. eee?

    üstüne bir konuda bir şey anlatma heyecanıyla dolduğumda, bunu hemen buraya yazıp rahatladığım gerçeği de var. fıldır fıldır dolanmıyorum, kimi yakalasam da kime anlatsam diye. ben burada anlatıyorum. anlattığım birinin ilgisini çekerse okuyor, çok ilgisini çekerse mesaj atıyor da üstüne konuşuyoruz. hiç ilgisini çekmeyen bakmadan geçiyor. sırf bir şeyi anlatmak için yanıp tutuşuyorum diye kimsenin zamanını almıyorum, kimseyi bıktırmıyorum... ama gel gör ki artık kimseye de bir şey anlatmıyorum.

    bir sonuca vararak bu entriyi bitirmeyi çok isterdim. ama açıkçası ben de sonucu bilmiyorum.

    e onu yapamadıysam başka türlü bitireyim: bunca zamanda farklı birçok konuda keser saplarını buraya koymuş ve gazımı almış herkese teşekkür ederim.

  • televizyon izlemek için yastıklarınızı, cipsinizi, kolanızı, uzaktan kumandanızı ayarladıktan sonra koltuğa kurulduğunuzda televizyonun açma kapama düğmesinin kapalı olduğunu, o huzur veren ı$ığının yanmadığını görmek...

    mut-suz-luk!