hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: pilot egosu)

    türkiye'de kaç tane doktor var, kaç tane pilot var bi düşünün sonra varın adamların egosunu hesaplayın.

    veli toplantısına uçuş kıyafetiyle gelen pilot gördüm ben...

    edit: benim egom yok diye ağlayan pilotların da var olduğunu öğrenmiş olduk böylece.
    entryde bahsedilen ego gözlemi birden fazla pilota vakit geçirilerek yapılmış kişisel tespitimdir.

    hayır o değil de hiç mi üşenmedin o mesajları yazmaya genç :)

    işte böyle... hayat ne tuhaf vapurlar filan...

    edit2: debe ye girmesinde katkısı olan herkese teşekkürler.

  • iphone 12 çıkmadan aylar önce tasarım ve özelliklerini tam olarak bilen gizli haberciler, samsung vb firmalarda en üst modellerde bile 5g yok, 5g içeren ayrı model satılırken, apple tüm ürün yelpazesine 5g koyacak ama bu maliyeti sarj cihazını kutudan çıkartarak yapacak demişti.

    yani ne karbonu. apple karbon izini azaltmak istiyorsa, tamir edilemez ürünler üretmek için ar-ge yapmasın. bir ürün 3-4 defa tamir edilip uzun yıllar kullanıldığı zaman mı karbon izi azalır veya ufak bir kaza sonrası arızalanıp tamir edilemediği için atıldığında mı?
    macbook'u düşük ram ile alan 2 sene sonra ram'i arttıramasın diye lehimleyen firma karbon izini düşünüyor ha
    saf olmayın

    edit:
    @chocolate addict gönderdi:
    ürünler tanıtıldıktan sonra da doğrulandı bu, çünkü 5g modem oled panelden bile pahalı, 6ghz üstü frekansı destekleyen hızlı 5g modem daha da pahalı, abd modellerinde power tuşunun aşağısında modem için ayrı anten var.

  • sevdiğinle değil, seni sevenle mutlu olursun, 5 bin tl verdiğine göre sevmediğim iş bana daha çok değer veriyordur. zamanla severim belki.

  • biziz.
    mutsuzuz olm. hep bi arayıştayız, hep bi yarışta.
    amaçsızız. bizi peşinden sürükleyecek bi ideoloji yada hedef yok.
    tatminsiziz. herşeyi denedik, herşeyi tükettik.
    yalnızız. etrafımız kalabalıkken de yalnızız. yalnız hissetmedigimiz tek yer kardeşlerimizle uyuduğumuz odada "susadım" diye uyandığımızda bi bardak suyu koşarak getiren o melekle yaşadığımız zamanlardı.
    kandırıldık. hepimize yalan söylediler. hepimize süperstar olacaksın dediler. şimdi ekşide yazıyoruz.

    ne edebiyat çağına yetiştik ne felsefe çağına. ne savaşı gördük ne büyük buhranı.

    fotoğrafı bile içinde olmak için, oradaydım demek için çekiyoruz. yazık oldu bize be... iyi çocuklardık aslında. ziyan olduk.

    zorunlu edit:
    debe olsun diye yazmadım ama iki yüz küsür defa favlanınca dikkati mi çekti ve diğer entryleri de okudum. fight clup eleştirisi getirenlere; bu sözlükte fight clup taki o sahneyi kimsenin bilmediğini, öylece yutturabileceğimi düşünmeniz enteresan. buna arak yada çakma değil gönderme denir. işin ekstra hazin yanı bildiğimiz en sistem muhalifi eleştirinin de yine bir pop kültür ürünü olan hollywood yapımı bir film olması.

    kandırıldık. hepimize umut vaadeden delikanlı dediler, şimdi ekşi de yazıyoruz.

    ne edebiyat çağına yetiştik ne felsefe çağına. büyük buhran... hani şu gazap üzümleri'ndeki dönem... yaşamadık.
    çarıklarımızı da yemedik.
    mutsuzuz.
    amaçsızız.
    tatminsiziz.
    yalnızız.
    ve dün gece bütün bunların etkisiyle, format falan da takmadan, dilime geldiği gibi yazdım.
    canım sıkıldı şimdi... şu farklı renkte bağcıkları olan converse’lerimi giyeyim de kulağımda kulaklık, aklımda derin düşünceler, hiç dikkat çekmeden, çekmek de istemeden istiklal’de biraz yürüyeyim.

  • bugün bulgur pilavı niyetine tükettiğim yiyecek.
    1 bardak kinoayı 2 dakika kadar sıcak suda beklettikten sonra 2 bardak kaynar suyun içinde haşladım ve aynı bulgur pilavına yaptığım gibi altını kapatıp suyunu çekmesini bekledim. küçük bir tavada bir çay kaşığı biber salçası iki sivribiber ve yarım soğanı kavurdum tabi bir tatlı kaşığı kadar zeytinyağı ekledim. kavrulan karışım ile demlenen kinoayı karıştırdım.
    1 tabak kinoa pilavı bir parça ızgara tavuk bir bardak kendi yaptığım ayran ile en az 5 saat sürecek bir doyuma ulaştım.
    teşekkürler kinoa teşekkürler peruda yaşayan çiftçiler.
    benim gibi ekmek ve şekeri hayatından çıkarma savaşı verenler için fevkalade bir ürün.

  • sabah kalkınca aynaya bir bakarsın ki, saçlar hiçbir zaman olmadığı kadar süper bir formda. ama kahretsin ki o gün dışarıda hiç işin yok. dışarı çıkacak kimse de yok. bu durumda malesef üstte pijama, kafada süper saçlar, evde kendi kendine pineklersin. kimse de görmez o muhteşem formdaki saçları.

    (bkz: lanet olsun dostum)

  • "matkap var mı hüseyin abi sende" diye sordum bundan 5-6 ay önce bizim apatman görevlisine, herif "yoo neden olsun ki" diye cevap verdi. kalakaldım öylece. haklı tabii adam.

  • veliler resim öğretmeninin doğru düzgün resim öğretmesini istemek yerine o ders saatinde test çözmesini istiyor maalesef. yani boşa geçen bir zaman olarak görüyorlar. çünkü eğitim sistemimiz (dershaneler kaldırılsın veya kaldırılmasın, sınav sistemi değişsin veya değişmesin) üniversite sınavı odaklı.

    ayrıca resim öğretmenleri deyince aklınıza idealist tipler gelmesin. çoğu, bir fizik veya matematik öğretmeni olmaktan daha kolay diye o bölümü tercih eden yurdum gençleri. dolayısıyla iyi birey yetiştirmekten ziyade günü kurtarmaya bakıyorlar. bahane olarak da "çocuk yeteneksizse ben ne yapayım" diyorlar. oysa bilmiyorlar ki üst düzey bir sanatçı yetiştirmelerine gerek yok, taban oluşturacak bir görme eğitimi ve basit teknikler (perspektif, anatomi 101 veya ışık-gölge gibi) gösterseler yetecek o seviye için.

    esasında mevzu türkiye'nin köyden kente henüz geçmiş-geçme aşamasında olan bir ülke olması veya neoliberalizme bile bağlanabilir ama gerek yok. yukarıdakiler resim öğretmeninin neden genellikle resim öğretemediğini cevaplıyor bence.

    tabii ki işini hakkıyla yapan resim hocalarını tenzih ediyor, ellerinden öpüyoruz.