ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kendisini dayaktan kurtaran esnafa saldıran kız
-
tokadın sesini duydum resmen, helal dayıya.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
bazen beni farkeden tek şeyin sensörlü lamba olduğunu düşünüyorum..
mesajlaşmanın zahmetli ve bunaltıcı olması
-
böyle düşünen kaç insan vardır bilmiyorum ama mesajlaşma olayı bana oldukça zahmetli ve bunaltıcı geliyor. sürekli cevap yazmak zorunda olmak, pıt pıt telefon ekranında tuş aramak insanları nasıl darlamıyor anlamak mümkün değil.
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
telefon çalar. arayan kişiye bakılır. arayan baha dir.
telefon "naber lan sığır siki" diye açılır..
karşıdan gelen "senin azğına sıçarım ulan eşekoğlueşşek" cevabina çok şaşırılır.
"pardon baba ya bi arkadaş sandım seni" denir. yerin dibine girilir.
sonrasında telefon kapatılınca telefondaki baba ibaresi babam olarak değiştirilir.
hayvanlık ise bakidir
deprem büyüklüğü ile şiddeti arasındaki fark
-
kandilli'nin guzelce acikladigi fark.
bir depremin büyüklüğü *, deprem sırasında açığa çıkan enerjinin büyüklüğüdür. bu değer, deprem merkezinden belli uzaklıklardaki sismograflara gelen, deprem dalgaları olarak da adlandırabileceğimiz, p dalgası ve s dalgasının maksimum genliklerinden hesaplanır. bu yöntem ilk defa charles richter tarafından bulunmuştur ve deprem büyüklüklerini gösteren ölçeğe de richter ölçeği denir. richter ölçeği, logaritmik bir değerdir. bu, depremin büyüklüğündeki 1 birimlik bir artışın sismogram genliğinin 10 kat, deprem sırasında açığa çıkan enerji miktarınınsa 30 kat artması anlamına gelir.
bir depremin şiddeti * ise, depremin yer kabuğundaki etkilerinin bir ölçüsüdür. depremin o bölgedeki canlılar ve yapılar üzerindeki etkisine bakılarak hazırlanan şiddet cetvellerinin en bilineni mercalli şiddet skalası'dır.
direk görünce dayanamayanlar
-
bülent arınç'ın doğrudan doğruya asena erkin'i hedef aldığı açıklamaları. jacxxajkbcja
ulan sen bu ülkeyi 12 yıldır yöneten 3 adamdan birisisin. kaç gündür magazinle uğraşıyorsun. yürü git be kardeşim...
umut sarıkaya
-
benim icin umut bi mizahcidan ziyade biraz felsefeci en cok da bi sosyolog. hayatimdaki en buyuk hayallerimden birisi nuri bilge ceylan'la birlikte film yapmalari. bana bu hayali kurduran sey her ikisinin de dostoyevski'de de vucut bulmus iyi ve kotu kavramlari uzerinde determinist yargilayciliktan uzak durmalari ve bu ikisinin insanin icinde degisik dozlarda bulundugunu onkabul etmislikleri (anlatmalari demiyorum zira boyle bir dertleri de pek yok) bu entryde uzerinde durmak istedigim konu ise daha once de hakkinda baslik acilan umut-varos iliskisi uzerine yapilan tartismalar.
ben umut'u varos olarak degil metropolun kenar mahalle cocugunu/insanini anlatan bir anlatici olarak goruyorum. kenar mahalle cocugu, buyuk bir sehirde dogmus veya erken yasta oraya goc etmistir ve ailesinin bavulunda anadolu'nun karakteristigini tasimaktadir. buyudugu mahalle de buram buram anadolu kokar. fakirlik, muhafazakarlik, kabalik gibi unsurlar vardir bu mahallede ve bavulda. ancak bu kenar mahalle cocugu (tabi burada mahalledeki her cocugu kastetmiyorum, bir sekilde ufku mahallenin otesine tasabilenlerden bahsediyorum) mahallenin otesine cesitli vesilelerle cikar.
mesela ben izmir'de kenar mahallede yasarken ortaokulu ve liseyi alsancak'ta okudum. bu anlamda dersane muessesesi de mahallenin disina cikmak icin bizim jenerasyon icin vesile olmustur. umut tarzi kenar mahalle cocugu, mahalle ve kendisine ugrak noktasi yaptigi sehir merkezi arasinda bir arada kalmislik yasar. ancak surekli surette kenardan merkeze dogru egilimlidir. (buna center ile periphery arasinda kalan semi periphery de diyebiliriz) sehre tutunmaya calisir ve tutunur.
varos nitelemesine karsi cikisimin nedeni de bu. varos, metropol kulturune/normlarina uyum gosterememe, tutunamama ve geri kalmisliktan siyrilamayip dejenere olma durumudur. umut ise metropole kizar ancak; ona egreti ama kararli bir sekilde tutunur. kendi karikaturuyle anlatmak gerekirse sehir onun icin ilkokulda sinir olunan ama kanka olunmak istenen zengin sarisin cocuktur.
umut'u sevmenin mizah anlayisindan cok benzer sosyokulturel seruveni yasamislikla alakasi oldugunu dusunuyorum. facebook'taki kadin anam grubuna (genelde az bilinen karikaturlerin paylasildigi) ilgi gosteren insanlarin bu anlamda onemli bi benzerlik gosterdiklerini gozluyorum.
fenerbahçe'nin gol yemeden içeri kaçamaması
-
icardi reyiz izin vermemiştir.
sevgiliye atılan mesajın babaya gitmesi
-
babaya gitmesi bir nebzedir,fakat baba nın bir arkadaşına giderse boka sarar,babanıza da ulaşır,"ramazancım senin oğlan bana seni seviyorum falan diyor hayırdır,sınavlar falan bunaldı heralde çocuk."bu cümle ciddi bir yüz ifadesi ile sarfedilirse,babada o an nasıl bir surat ifadesi olabileceğini tahmin bile edemiyorum.başımdan geçen bir benzeri şöyle olmuştur;
benim gonderdiğim mesaj:
i really miss u baby.bikbikbik..i love you...
beş dk. sonra;
muharrem amca cep new message.read?
"i love you too.. oğlum iki oluyor evli barklı adamım niyeti bozduysan haberim olsun"
akabinde muharrem amca aranır özür dilenir.babamın araması gecikmez "oğlum birkerede seni özledim baba diye bana mesaj at lan hayırsız,neyse çok yazıyor hadi kapattım.."
aşırı doz sütten rahatsızlanmış olabilirler
-
eksik dozda oksijenden kaynaklanan açıklamadır.
aile şerefi
-
bu filmde en çok dikkatimi çeken şey "murat'ın çiğnenmesi".
her izleyişimde çok takılıyorum bu deyişe lan.
-murat'ı araba çiğnemiş!
-nee? araba mı çiğnemiş!!!
-onu gördüm baba.
-kimi kızım?
-kardeşimizi çiğneyen adamı gördüm.
-o geldi.
-kim?
-kim olacak, murat'ı çiğneyen!
-nee? murat'ı çiğneyen mi?! çağır gelsin.
bir sakız gibi çiğnedi murat'ı pezevenk.
önce kartı sonra parayı veren atm
-
para amaç olduğu için normal bir insan parayı unutmaz diye düşünülmüş sistem. kart araç, para amaçtır. insanlar kartı unutuyor diye böyle uygun görmüşler ama parayı unutmayı nasıl becerir insan akıl sır ermez.