ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
jason bourne vs james bond
-
dönemsel acıdan incelenmesini uygun gordugum bir karşılaştırma. 60' lı ve 70' li yılların "klasik" bond filmleri, ürünün (eserin) ulaşmayı hedefledigi kitle'nin 2- 3 gömlek üstü bir sosyal ortamda gecer. bond un kıyafetleri dönemin beyefendisini yansıtır, bindigi otomobil aston martindir, peri kızı gibi hatunlarla gezer. buradan hedeflenen izleyicinin gotunden sallamanin en guzel ornegi kıvamında, "30 yaş civarı, iyi sayılabilecek paralar kazanan, kokteyl icmeye özen gösterip, gösterişli arabalara binen kısaca züppe diyebilecegimiz, dönem icerisinde yaygınlaşmaya başlayan plaza insanları" oldugu sonucuna varıyorum. bourne serisine (filmlere) baktıgımızda ise bond un tam aksi istikamette genç bir izleyici kitlesi hedeflenmiş gibi geliyor. nerede akşam orada sabah, elindeki kıt kanaat imkanlarla gecinebilen, üstü başı hırpani, hadi bilemedin cok gundelik genc bir adam izliyoruz bourne filmlerinde. dergi-kitap eline ne gecerse allah yarattı demeyip girişen, kendi silahı bile olmayan, karşılaştığı engelleri basit ama zekice yöntemlerle alt eden bir ajan izliyoruz. "bu iki kurgusal karakterden hangisi arkadaşın olsun?" sorusu ile karşılaşacak olsam james bond, "bu karakterlerden hangisi olmak istersin?" sorusuna jason bourne cevabı verirdim. kısa edit : ha bu arada yeni bond serisinde ucundan kıyısından bu bourne serisinde karşılaştıgımız "insancıl" öğelere rastlamaya başlıyoruz sanırım. gerçekçilik katması acısından sevindirici bu ipuçları ile ileriki dönemlerde kızışacak bir karşılaştırma.
sean connery
-
“müthiş bir atatürk hayranıyım. lord kinross ve andrew mango'nun “atatürk” kitaplarını okuduktan sonra onu canlandırma isteğim çok şiddetliydi. ama aklıma yıllardan beri bu projenin nasıl baltalandığı gelince hislerime gem vurdum. aslında türkler'in yardımı olmadan bu film yapılamaz. her şeyin hallolduğunu ve mekanların o zamanki duruma getirildiğini farzedelim... belki bunlar sağlanabilir ama bazı insanların duyguları, örneğin ermeniler'in daha önce yaptıkları gibi bu projeyi engelleyeceklerinden eminim...”
demiş zamanında büyük usta. rip
edit. kaynak eklendi
kaynak
fatih the conqueror
-
(bkz: kenan the komutan)
köpeklerin saldırısıyla korkudan bayılan kadın
-
bir afrika ülkesi olan türkiye'de gerçekleşen olay.
bir insanın bu görüntülere normal demesi için süzme beyinsiz olması lazım. lan yeter artık, madem çok seviyorsunuz alın evinize kendi organlarınızı keserek yedirin can dostlarınıza.
kızların espri yapamama nedenleri
-
baslicasi, yeteri kadar kiz tanimiyor olmanizdir.
tacizci adamın aile boyu tecavüze uğraması
-
vahşet olan, savunulmaması gereken ilkelliktir.
acil serviste eski sevgiliyle karşılaşmak
-
daha vahimi yaşanmıştır.
geçen güz 600 yataklı bir askeri hastanede ölümün kıyısında yatmaktaydım. ızdırap içindeki günlerin birinde hemşire kolumdaki serumu değiştirip az sonra doktorun geleceğini söylemişti ve bunu önemsememiştim. bir perişan akşamüstü ailemi, sağlığımı ve hürriyetimi özleyerek hastanedeki odamın penceresinden bahçedeki çam ağaçlarını seyre dalmıştım. birden doktorum yanı başımda beliriverdi. üstelik çok uzun süredir beklediğim bir mucizeyle birlikte..
bulunduğum odaya giren genç bayan teğmen, çocukluk aşkımdı. evet başkası olamazdı, yıllar önce gata'da okuduğunu duymuştum. o'nu gördüğüm an çok güçlü bir sevinç akımı, tarifsiz bir mutluluk olup dolandı damarlarımda. mahallemden ortaokul yıllarında büyük bir üzünçle ayrıldığında ben o üzüncün belki de kat ve kat fazlasını yıllarca ruhuma çarmıhlamıştım. büyüyüp tabip ve komutan olan, seneler boyu gizli merakıma ve ara sıra bıçak gibi saplanan hasretime konu olmuş bir kızdı. fakat kızın subay üniforması giymiş, yaşlanmış, eğitilmiş hali bir an için gözlerinde bir ışık belirse de ciddiyetini takınırak sordu: "asker! rütben ve birliğin?"
"tankçı çavuş x antalya. 5. kolordu komutanlığı ulaş garnizonu keşif taburu 1. bölük. emredin komutanım!"
karşımdaki tabip teğmenin gözleri yıllar önce tanıyıp sevdiğim küçük kızınkiyle kesnlikle aynı elaydı. lakin sanırım gülmeyi epeydir unutmuş bir soğukluktaydı. ismimi, memleketimi söylemişken neyden çekinip de konuşmamış, geçmiş masum ve güzel günlerin hatırına niçin bir şeyler anlatmamıştı, anlayamadım. kesif bir düş kırıklığı duyumsadım. emreden sorgusundan sonra, sayrılı bedenimin yanı sıra bilincim ve duygularım da yıkıktı..
yakınlığı, ilgiyi ve şevkati zaten belki pek fazla ummamıştım. ama yok sayılmak, kendisini hiç tanımamışımcasına umursanmamak neyin yaptırımıydı?
elbette hemingway'in silahlara veda'sındaki gibi bir romantizm ve yaşama direnci asla söz konusu olmasındı, buna razıydım. ama böylesi bir red ve inkar bana çok ağırdı, bunu hakedecek ne yapmıştım?... 10 küsur yıl evvel sarılıp ağlaşarak vedalaştığımız kız, beni tanımamıştı. varlığımı zerre umursamamıştı. üstelik sır olmuş ve yaşlanmamla büyümemiş düşlerime karşın...
zaman geçti. artık fiziken iyileşmiştim. fakat taburcu hattâ terhis olsam da aklım hep o soğuk hastane odasına mıhlıydı. etrafında askerlerin nöbet tuttuğu hastaneyi çevreleyen o dikenli tellere; çocukluğumun sonlarından ilk gençliğime uzanmış ve o güne kadar tümden ölmemiş hayallerim takılı kaldı. kurtaramadım...
büfeciye dönüşen sevgili entry canlandırması
-
pena (video kanalı)'nın yeni konsepti olan ekşın'ın dördüncü videosu, izni doğrultusunda ekşi sözlük yazarı sir gawain'in eve gelen sevgiliye biyroooon demek başlığına yazdığı bu güzel entry.
videoyu izlemek için: https://youtu.be/1nfvd-dgleu
ingilizcesi karizmatik olan semt isimleri
-
woodcastle : tahtakale
darktown : karaköy
mt. belt : kayışdağı
newtown : yeniköy
medalstone : nişantaşı
midtown : ortaköy
topfield : tarlabaşı
gibi örneklerle desteklenen, ingiltere'de yaşıyormuş izlenimi veren düşünce...
edit: ...yi destekleyen örneklerdir.
başlığım taşınınca tanımım babasız gibi ortada kalmış.
varoş dövmesi
-
italik el yazısıyla veledinin ismini koluna yazdırmak.
standart varoş.
21 ocak 2015 burger king dayak rezaleti
-
bu iş sadece burgerda değil malesef bir çok restoranda böyle.şöyleki geçen yaz şu tavukçulardan birinde yemek yiyorum, yol kenarında bi masadayım.bir tane çocuk yanaştı abi bir lira vercilerden, daha küçük belli.dedim abisi para vermem ama yemek yersen gel alayım ne istiyosan.çağırdım geldi, masaya oturdu, bu tepsi üstüne konan menüden baktık işte, bu acılı dedim, bu kemikli neyse seçti bi tanesini.sen otur burda dedim ben alıp geliyorum.gittim işte söyledim kasadakilere, hani o arada böyle sağa sola bakınırsınız ya bi baktım servis elemanı çocuğu çekeliyor kolundan.çıktım dışarı ve diyalog şöyle gelişti g:garson b:ben
b:ne çekeliyon lan çocuğu bıraksana
g:abi sen bunları bilmiyosun bikbikbik
b:olum neyi bilcem ben oturttum masaya, bana yok sıkıntısı.
g:abi hergün böyle yapıyolar bunlar bikbikbik
b:parayla değilmi olum aldım bende yiycek çocuk bırak.
g:abi müşteriler rahatsız oluyo bikbik
neyse döndüm ben rahatsız olan varmı dedim, herkes sorun yok gibi kafa salladı.verdim çocuğa yedi bi güzel saol abi dedi gitti.sığır garson ya sanki dük soyundan geliyoruz hepimiz, sinirlendim yine akşam akşam.