hesabın var mı? giriş yap

  • genel olarak kardiyo kilo verdiren bir uygulama ve bunların içinde en başarısızı yürüyüştür. öncelikle yağ nasıl yakılır onu bilmek lazım: yağ durgun nabız ritminizin 1,4 kat üstüne çıkmakla ve 25 dk üstünde bu tempoyu sürdürmekle yakılır. yürüyüşte bu oran çok artmaz, verim için 1 saat civarı yürümeniz gerekir, vücutta zamanla bu ritme kendine adapte eder ve kilo vermeniz durur. başta verdikleriniz de ağırlıklı olarak sudur, yağ yakma oranınız düşüktür. genel olarak yürüyüş ile yaktığınız kalori komik miktardadır. bunun harici kalp damar sağlığı için iyi bir şeydir burası ayrı.

    kilo vermek istiyorsanız, yüksek ritimde yürüyüş+hafif koşu ile bu işi yapmalı, arada hit antreman dediğimiz kısa süreli yüksek nabız değerlerine ulaşmalısınız. yediğiniz her şeye de dikkat etmelisiniz. mümkünse bisiklete binmek esas çözümdür. şöyle örnek vereyim, yoğun kardiyo (koşu veya bisiklet) ile 1 saatte yaktığınız kalori 500'ü ancak bulur. yürüyüşle bunun yarısını belki yakarsınız, kesin değil. oysa ki bir tabak dolu beyaz pilavda 300 kalori var. 1 dilim ekmek yediniz 90 kalori, 1 de ana yemek dediniz mi 500 kaloriyi aşmış oluyorsunuz. kısacası düzenli beslen, düzgün kardiyo yap prensibini taşımadan kilo vermek olanaksız, ancak su verir, kısa süreli kilo kaybedersiniz, yağdan çok yakmazsınız.

  • akademi'nin yerinde olsam bu filmde oscarı leonardo'ya saldıran ayıya verirdim. çıldırsın ibne.

    not: çok iyi film.

  • demet akalın'ın yaz dönemi patlatacağı single'ı için yazdığı şarkılar gibi duruyor.

    aynı şirkette 2 eski sevgili biri evli
    al birde burdan yak kapasite meselesi
    hem evli hem mutlu hem çocukluyum
    kıskandın mı ibrahim ibnesi

    edit: başlık başımıza kalmış, kaçan arkadaşla ilgili bir bilgi elimizde mevcut değil maalesef...

  • malum zat, çevresi ve takipçileri tarafından "dış güçler" şeklinde yorumlanacak olan karardır. zira hak hukuk bilmezlik bunu gerektirir.

  • hesap ettim, tam iki aydır kendimi rezil etmemişim, eh hadi madem, zamanı gelmiş. gerçi olay vuku bulduğunda ben 17 yoktum ama başlıklarda çok gezinecek zamanım yok, aramaya da inanmıyorum, leş gibi olmuş sözlük ben mi düşüneyim?

    şimdi efendim, ben 14 yaşlarındayken falan haluk levent konserine gitmiştim. o zamanlar haluk levent, mahalledeki teyzelerin kendi aralarında gün yapma sıklığından fazla konser veriyordu antalya'da. biz okuldan arkadaşlarla konsere gittik ama tabii konser alanına babam bıraktı ve sonra da babam aldı. cep telefonsuz yıllardı ve güzeldi, kimse konseri telefon ekranından kayıt yaparak takip etmiyordu. -açmayın nineler alarm- hasılı, babam geldi beni konserden aldı, arabaya bindim ve yere düşen tokamı alamadım çünkü kafa sallamaktan boynum tutulmuştu. hahahhaha ya serçe parmağı havaya kaldırmalı şekil de yapmışımdır kesin, allah affetsin. babam tabii dalga üstüne dalga geçiyor benimle.

    şimdi siz sanıyorsunuz ki ben kendime kafa sallama falan diye öğüt vereceğim. yok anam yok, değil.

    efendime söyliyim, konser esnasında haluk levent su içti, şişeyi de seyirciye doğru fırlattı. bizim arkadaş kaptı şişeyi, sonra da ben ondan aldım. aldıııım ve eve getirip duvara bantla yapıştırdım. hahahahahahahahahhaha ya bildiğiniz böyle evin ortasında duvarda bantlı plastik şişe var. neymiş, anısı varmış!!! ya öğüdü falan bırak da gel iki laflayalım, modern sanat mı yapıyosun, cer modern mi burası, bienal mi, salak mısın sen pis ergen? anneciğim zavallı, iki sene gözleri dolu dolu, "kızım nolur artık atalım, bak duvarları boyatcaz annesinin canı, hı?" diye yalvardı bana. "yo ono olorok sokloyorom onlomoyorsonoz" diyordum ben de cevap olarak. ay yok anlatırken tiksindim, öğüt falan vermeyeceğim 17 yaşıma, ancak zopayla dürterim uzaktan, fazla muhatap olmam allahın malıyla.