hesabın var mı? giriş yap

  • ben aslında acıdım.
    şu 3 günlük dünyada, acun gibi parayı bulduktan sonra yıllardır hayatında olan kadını, karısını, 2 çocuğunun annesini aldatan, onu itibarsızlaştıran, üstelik diğer kadından çocuk yapıp zerre mahcubiyet duymayan bi adama kalmış insan (birey yazıp geri sildim, düşün)

    bi de bu kadının erkek kardeşi ve babası acun'un ofisine gidip fotoğraf falan paylaşıyordu.
    ben evli barklı bi adamdan türkiye'nin huzurunda çocuk yapacağım. adam erkek kardeşimi işe sokacak, babam sırf zengin diye bu adama yanlayacak falan...
    kalibreleri o kadar belli ki...
    hakkaten acıdım, allah kimseyi bu duruma düşürmesin.

    debe editi: beyin kanseri bi anneye abd vizesi çağrısı

  • 2 3 saat kumda yattıktan sonra ağır adımlarla suya doğru yaklaşır, normal insanlar gibi alıştıra alıştıra girmez paldır küldür girebilir suya sonra ağır kulaçlarla plajdakilerin şaşkın bakışları arasında kıyıdan uzaklaşmaya başlar. arkasından bakanların göremeyeceği uzaklığa gidene kadar durmaz. orada da neler olduğunu kimse bilmez. bazen ekürileri olur yanlarında. gittikleri noktada yaklaşık 30 dk sırt üstü şekilde güneşlendikten sonra dönüşü çoğu sadece kurbağalama yüzer asla giderken yaptığı gibi kulaç atmaz ( tabi arada kondüsyonu sağlam olanlar da yok değil gittiği gibi dönüyo ). artık plajdakiler onu unutmuştur. aaa birinin topu kaçmış heralde diye plajda homurdanmalar başlar karşıdan gözüken kafası için ancak o esrarengiz amcadır kurbağalama geldiği için sadece kafası gözükür. biraz daha yaklaşınca insanlar simayı hatırlarlar ve kendi eğlencelerine geri dönerler. sudan çıkar duşunu alır tam kurulanmadan havlusunu toparlar evine doğru yol alır. muhtemelen akşam yemeğinin yanında rakı içecek olan adamdır.

  • (bkz: sağlıklı yaşam)

    sürekli erteliyoruz spor yapmayı, sağlıklı besinler tüketmeyi. erteledikçe de balon gibi şişiyoruz, hantallaşıyoruz git gide. yastığa kafamızı koyduğumuzda, ister istemez sağlıksız bedenimizin huzursuzluğu kaplıyor içimizi. ağırlığımızı hissediyoruz, sağlıksız halimiz nefes aldığımız her saniye bize kendini hissettiriyor. bu sağlıksız bedenimiz için de en ufak bir şey yapmaya üşeniyoruz. ikinci gün spor salonuna gitmemeye başlıyoruz, salı günü bir dilim pasta gömüyoruz. diğer pazartesi yeniden deniyoruz.* sağlıklı yaşamaktansa kolaya kaçıyoruz, aslında kolay olanın sağlıklı olmak olduğunu bilmeden. şiştikçe, hantallaştıkça vücudumuz hastalıklara gebe oluyor. zaten çoğu hastalığı kilolu olma faktörünün etkilediğini biliyoruz. biliyoruz da bir şey yapmaktan aciz gibi davranıyoruz.* bir daha gelmeyecek her geçen dakikamızı sağlıksız geçirmeye devam ediyoruz, belki istediğimiz her kıyafeti giyemiyoruz, iki merdiven çıktık mı nefes nefese kalıyoruz. her bir fazlalığımız aslında sırtımıza bağlanmış bir yük gibi, fark edemiyoruz. ya da edip yokmuş gibi davranıyoruz.

    1 ay oldu sağlıklı yaşamaya başlayalı. sporu hayatımın bir parçası haline getirdim, sanki bunca yıl hantal yaşamamışım da sporcuymuşum gibi hissediyorum. *4.5 kg verdim. obezite problemi olan ya da aşırı kilosu olan biri değildim hiçbir zaman ama sağlıklı da değildim. fazlalıklarım var ve bana yük oluyorlar. her 1kg'dan sonra daha hafif hissettim. yeme alışkanlığımı geliştirdikçe "ne yiyormuşum bunca yıl ben be?" diye kendime kızdım. şu an bacaklarım dünkü spordan dolayı bayağı ağrıyor. ama yılmıyorum, sen de yılma. davamızı devam ettirelim.

    unutma vazgeçersen kaybedersin.

  • yine de efsane olsun olmasın bütün michael'ler bir araya gelse arif'in o şutunu çıkaramazlar.

  • bir arkadaşıma gitmekteyim. evine daha önce gitmediğim için incirliyi geçince mesaj atıcam o da beni duraktan alacak sözde. incirliyi geçiyorum ama mesajı yanlışlıkla tatildeki babama atıyorum:

    ben: incirliyi geçtim.
    baba: yolun açık olsun kızım.

  • kendi hayatı sonuçta ne düşündüğü umurum bile değil ama senin için onca uğraşan insanın emeğini ziyan ettin. bu insanlar senin yüzünden yarın öbür gün aynı motivasyonla benzer bir mağdura yardıma koşamayacak maalesef.

  • bu muhteşem lezzeti yaşadığım anın üstünden günler geçti ama hala tadı damağımda lan aağğhh tek kelimeyle harika bir mekan. içeride çalan müzikler, ortam, eşyalar herşey çok güzel. bahçeşehir üniversitesi'nin karşısında.

  • hayatımın en hızlı ve en uzun koşusunu yaptığım otobüs türü.

    sanırım lisede falandım, dedem vefat edeli çok olmuş, babaannem yalnız yaşıyor, ben de tek torunum. hem yalnız kalmasın hem de rahat rahat sigara içebileyim diye sık sık babaannemde kalıyorum. bu yüzden, hafta sonlarımın büyük bir kısmı babaannemin evinde geçerdi. ona gideceğim zaman annem elime sürekli bir şeyler tutuştururdu ki, sağa sola takılmadan direkt babaanneme gideyim diye. yine böyle bir gün, elime beşer litre çiğ inek sütü verdi. toplamda on litre! yoğurt yapacakmış pamuk kraliçem. sanki nereye gidiyorsam, o dönemin modası olan apartman topuklu ayakkabılarımı giyip, şıkır şıkır da süslenmiştim ama kombinime hiç yakışmayacak olmasına rağmen aldım sütleri ve gittim otobüs durağına.

    orta kapı yerine arka kapıdan inerseniz, kendinizi yan mahallede bulacağınız kadar uzun olan körüklü otobüs çok geçmeden geldi. babaannemin evi ve bizim evin arasındaki güzergah sakin olduğu için ayakta yolcu pek olmazdı. ön kapıdan otobüse bindim ve kendini formula 1 pilotu sanan şoför aniden gaza bastı. ne olduysa ondan sonra oldu.

    zaten iki elimde beşer litre süt, ayağımda topuklular var, şoförün gaza basmasıyla otobüsün arkasına doğru depara kalktım. nereye takılacağım endişesi ve sütlere bir şey olmasın paniği yüzünden bitmek bilmeyen koşuya, bir de arka camdan uçup gitme korkusu da eklenince çığlık bile atamadım. sütlerin eşit ağırlığının bedenime kazandırdığı dengeyi topuklu ayakkabılar bozsa da nihayet otobüsün arkasına vardım. daha doğrusu kapaklandım. siz hiç ayağınızda topuklu ayakkabı varken elinizde on litre sütle otobüsün koridorunda istemsizce koşup arka cama sinek gibi yapıştınız mı? canımın çok acıdığını ve otobüsteki insanların “kızım bıraksana sütleri!” diye bağırdıklarını çok iyi hatırlıyorum ama sütleri elimden asla bırakmadım. bir de ayağımdaki ayakkabıların otobüsün içinde çıkardığı o korkunç takırtıyı unutamıyorum.

    yani demem o ki, nakliyede üstüme tanımam. canım pahasına malınızı korur kollarım ve size sapasağlam ulaştırırım. fiyatta anlaşabilirsek, kırılacak, dökülecek ve sizin için değerli olan her türlü eşyanızı itinayla taşırım.

    rainbow chaser güvencesiyle.

    malınız malımdır.