hesabın var mı? giriş yap

  • okavanga düzlüklerinde sakince karnını doyuran bir canlısınız. bir anda bütün arkadaşlarınız bir yöne doğru koşmaya başlıyor. nedeninin ne olduğuna bakmadan hepsinden de hızlı koşmaya başlamakta (ya da süperorganizmanın kolektif zekasına teslim olmakta) büyük fayda var. yaşayan bütün hayvanlar, atalarının bu alışkanlığı sayesinde hayatta. koşmayanlar, yavaş koşanlar, üşenenler zaten nesillerini devam ettiremedi. aynı seçilimin ürünü olan insan hayvanıysa artık eski doğal ortamındaki kadar tehdit altında yaşamıyor. yeni doğal ortamında bu davranış zaman zaman dezavantaja da dönüşebiliyor. ama eski alışkanlıklar bunlar. birkaç bin yılda silinmiyor. demem odur ki sürü psikolojisi sadece bazılarımızda olan bir davranış değil. hepimizde var. bir sürüden bakınca diğer sürünün davranışı saçma geliyor*, hepsi o. atalarımızdan farklı olarak sürümüzü seçebildiğimiz bir dönemdeyiz belki.

  • benim bu.

    olduğum gibi oldum hep. aşık oldum ve aşkımı söyledim. yarın yokmuş gibi yaşadım aşkımı sevgimi. iyiliğimizden mutluluğumuzdan başka bir şey düşünmedim. arkasından iş çevirmedim. kendimi farklı göstermedim.

    sonuç: çok mutluyuz.

  • sapiens kitabında üstü kapalı olarak bolca atıfta bulunulan kavram.

    tarım toplumunda haftada 50-55 saatini toprağına ayıran ve tuketebildigi besin maddeleri sepeti son derece kısıtlı olan bununla beraber herhangibir açlık /kıtlık/kuraklık durumunda yapacak pek fazla bir şeyi olmayan bir çiftçi ile doğada özgürce gezen , birçok besin maddesinden tüketebilen ,kuraklık vb kaygısı olmayan bir avcı toplayıcıyı kıyasladığımızda oyumuz tabiki avcı toplayıcıdan yana olur mantık çerçevesinde .

    bununla beraber tarım devriminin tetiklemesiyle uygarlık öyle bir noktaya geldi ki acaba alternatif bir tarih söz konusu olsa ve her daim avcı toplayıcı kalsak acaba şu an nerede olurduk merak konusu.

  • org - 100 lira
    şövale+tuval+boya+fırça – 200 lira
    flüt+trampet+mandolin+melodika – 150 lira
    çocuk kitapları – 100 lira
    kostümler – 200 lira

    çocuğunun yeteneksizin allahı olduğunu fark etmek paha biçilemez…

    hep bir yeteneğim olduğuna ve bunun ortaya çıkarılamadığına inandım. ailemin beni ehil ellere teslim etmediği için bu yeteneğimin güdük kaldığından ve zaman içinde yok olduğundan işkillendim hep. oysa bugün belki bir virtüözdüm, belki bir ressam ya da çok okunan bir yazardım. belki balettim kim bilir, ama olmadı işte malın teki olup çıktım.

    istedim ki aynı şey çocuğumun başına gelmesin, doğumundan itibaren gözlem altında tutayım, yeteneklerini anında keşfedip geliştirilmesi yolunda adımlar atayım. bunun için yukarıda saydıklarımı ve daha fazlasını alıp yığdım eve. müzisyen mi olacak, resme mi ilgi duyacak, yazıyla mı iç içe olacak yoksa drama yeteneğini mi gösterecek bizlere diye bugüne kadar uğraştım.

    kolay değil, 2 yaşında çıktığım bu yolda bugün 3. yılımıza girdik ve ben bisikletini ters çevirip, eliyle tekerleklerini çeviren ve bundan delicesine haz alan çocuğuma baktıkça…

    vasat altı bile olabilir. oysa ben 7 yaşında ilk konçertosunu yazarsa ne yaparız diye uyku uyuyamıyordum lan, ödülüm bu mu olmalıydı? bisikletinin cıyaklayan kornasını eline alıp salonun ortasında bağırarak koşan bu çocuk benim mi allahım? ya cama oturup dışarı su sıkan bu çocuk?

    o ebeveyn benim, org isteyen varsa söylesin...