hesabın var mı? giriş yap

  • hic unutmuyorum tek başıma ilk gittiğim zamanlardı 19-20 yasında var yokum pek paramda yok eskiden bu piçler ağız birliği yapıp tek fiyat vermiyordu aralarında daha ucuza satanlar oluyordu. kumpirleride güzeldi yalan yok. önlerinde gezerken hepsi böyle bagırıyor yine öküzün biri dur dur gitme dedi oyaladı beni, o sırada baska müsterilerde geldi benim önüme geçtiler.

    bende o sırada biraz tüyer gibi diğerlerine bakmaya gittim o öküz hayvanoglu hayvan tam alacagım yere geldigimde siparisi verirken sipariş verdigim kadına bagırdı oradan, ona vermeeeğğğ ona satmayacaaaksaaaan, kumpircidr korktu veremedi korkusundan kadın. cok utanmıstım hayvan oglu hayvan ya. gittim sahildeki kafetarya lokanta tarzı mekanda yemiştim bende.

    tamamen doğulu ahlaksız hayvanların elinde olan yerlerden biri gitmeyin yemeyin aç kalıp belki insan olur hayvan oglu hayvan olanları…

  • sen ver yabanci dizileri filmler, ver instagrami, ver facebooku, ver foursquarei, ver twitteri, herkes birbirinin hayatindaki en guzel anlari gorsun, kimse sikintilari dertleri tasalari gormesin, sonra bu kadini mutlu etmeye calis.

    kardeslerim bakin. ben senelerimi insan psikolojisine vermis adamim. bu olaylarin bu kadar farkindayim. guzel bir hayat yasiyorum, ortalamanin cok ustundeyim. buna ragmen sabah benden daha zengin birini gordum mu canim sikiliyor. adamin yasiyla hemen kendi yasimi oranlayip, onun zamaninda nelere sahip olup olamayacagimi hesapliyorum. ben bile bu kadar maruz kalmisken, bu kizlar nasil maruz kalmasin.

    sonra ne oluyor? komsusunda gordugunu kendisinde bulamayan kadin mutsuz oluyor.
    1) adami begeniyor parasi az geliyor.
    2) parasi iyi oluyor, adami begenmiyor.
    3) parasi iyi adam iyi, adam bunu sallamiyor.
    4) her sey tamam, bu sefer aileler, baldizlar vs. isin icine giriyor bok oluyor.

    bu ulkede mutlu olmak kolay mi a dostlar? her sey mutsuz olmamiz ustune dizayn edilmis.

    ey genc kadinlar, beklentinizi yukseltmeyin. yaninda mutlu oldugunuz, size deger veren birini bulursaniz evlenin gitsin.

    sozlukte zaman gecirmek de bir yasa kadar.

  • (#155606800) şöyle bir entry girdim dün. ve başka bir haber sitesinde böyle bir haber de bulunuyor.
    https://www.dha.com.tr/…lculuguna-ugurlandi-2296282

    öncelikle 2 haberin içeriği farklı olsa da, hastanın yaşı, yoğun bakımda tedavi gördüğü vs, ben orda bir soru belirtmisim. soru şu " neden ısrarla migren ve sinüzit deniliyor?" bakın bu sorunun bir tane cevabı vardır. hekim olarak bir enrty girersiniz. o da şöyle olur : çünkü sistemin bana hasta başına verdiği bütçe, süre, imkan, prosedür bunu gerektiriyor, ve maalesef acilde talihsizlikler oluyor vs vs diye. kalkıp "neden" ile sonlanmis bir entryden doktor düşmanlığı varsayımı çıkmaniz akıl alır gibi değil. kaldı ki siz de en az benim kadar o gün acilde ne yaşandı, hekimin tutumu, hastanın kendini ifade etme sekli gibi hususlari bilmiyorsunuz.böyle agresif tavırlar alarak bir yere varamayız. kaldı ki ben hekim arkadaşları hic bir zaman suçlamadım. ülkenin aydın insanları gözüyle baktım. sözlükte de aleyhilerine açılan tüm başlıklarda savundum. eski entrylerimde mutlaka vardır. ortada bir haber var. bizi aydınlatıp acilde böyle böyle işliyor düzen diye entry girmeniz gerekirken ana bacı sövmek gerçekten yakışıkalmıyor. dediğim gibi bütün sağlık emekçilerine minnettariz. insanlarla bire bir diyalog halinde olunması gereken bir meslekte üslup cok cok önemlidir.

  • "kitaplar yalnızca meta değildirler; kar dürtüsü çoğunlukla sanatın hedefleriyle ihtilaf içindedir. kapitalizmde yaşıyoruz, onun iktidarı içinden çıkılamaz gibi görünüyor - kralların kutsal hakları da öyle görünüyordu. insana ait her iktidar, yine insanlar tarafından direnişle karşılaşabilir ve değişebilir. direniş ve değişim çoğunlukla sanatta başlar. sıklıkla da bizimkinde, kelimelerin sanatında.
    güzel insanların yardımıyla, bir yazar olarak oldukça uzun ve iyi bir kariyerim oldu. şimdi, bunun sonunda, amerikan edebiyatının ihanetini izlemek istemiyorum. biz, yazarak ve yayımlayarak yaşayanlar, gelirden kendi payımızı istemeli ve talep etmeliyiz: fakat bizim harika ödülümüzün adı kâr değil: onun adı özgürlük."

    http://haber.sol.org.tr/…k-arasinda-fark-var-101352

  • olabildiğince kısa tutacağım.

    öncelikle daha önce kullandığım bir firma bu.
    üyelik için aradım, paketimi seçtim ve anında oluşturuldu. aynı gün iki saat sonra servis geldi ve modem kuruldu. sözleşmeler imzalandı ve servis gitti. 10 dk sonra telefonuma mesaj geldi 'üyeliğiniz iptal edildi modemi 10 gün içinde teslim edin vs.' ne olduğunu anlamadım ve müşteri hizmetlerini aradım ve şok oldum. önceki üyeliğimden kalma 60 kuruş ödenmemiş faturam olduğunu, bu yüzden kara listeye alındığımı, sistemin de üyeliğimi bu yüzden otomatik olarak iptal ettiğini ve şu anda cayma bedeli olarak 569 tl faturamın bulunduğunu öğrendim. kara listedeysem neden üyelik açıldığını sordum. 'ya aslında olmaması lazım allah allah' gibi bi cevap aldım.

    yani benim tek isteğim evime internet hizmeti almakken, benim haberimin olmadığı 60 kuruşluk borçtan(ne mesaj geldi ne mail) dolayı 569tl borçlu duruma düştüm. şu anda hiçbir üyelik istemediğim için bunu ödemek zorundaymışım. merak ediyorum başka birinin başına böyle bir rezalet geldi mi?

    edit: (bkz: 1 ekim 2021 superonline dolandırıcılığı) bir arkadaş da yine superonline soyguncuları tarafından dolandırılmış.
    ben bu firmanın daha az müşteri kazanması için elimden geleni yapacağım. sizden de, bu tarz bir olayın başınıza gelmesini beklemeden bunu yapmanızı rica ediyorum.

    sonuç editi:btk'ya şikayetler, her gün aramalar sonucunda bugün itibarıyla (1 ay) arandım ve oluşturulan yeniden kazanım talebinin olumlu sonuçlandığını öğrendim. kampanya seçip tekrar abone olabilecekmişim. olmazsam yine cayma bedeli çıkacakmış. mecburi en az12 ay taahhüt sonunda bütün ilişiğimi kesmeyi düşünüyorum. tekrar söylüyorum bulaşmayın bulaştırmayın.

  • gemicikleri yürüttük karadan
    verdikçe veriyor güzel yaradan
    demokrasiyi de çıkarırsak aradan
    bana ne lan çıkmam saraydan

  • bizim evin salonundan aktarıyorum. bir saat yirmi dakika önce izlemek üzere bir film açtık. sevgili kişisi yeni edindiği strateji oyununa gömmüş burnunu. ayıp olmasın diye filme razı oldu, belli. filmi başlatmadan önce tuvalete gittim niyetini anlamak için. oyunu geri başlatmış aynı benim sabahları beş dakika daha uyumak için her fırsatı ganimet bilmem gibi. hır çıkarmadım tabii. du bakali modundayım başıma geleceği bildiğim halde. sonra düşündüm. strateji oyunları oynamaya bayıldığım dönemlerde anama ettiklerim geldi aklıma. filmine tüküreyim dedim, ona bi şey olmasın. yan yana oturuyoruz, huzursuz olduğumu anlamasın diye bücürük tableti kaptığım gibi kozmetik, entari artık ne kadar karı-kız işi incik mıncık satan site, tanıtan blog varsa açtım önüme. halbuki çok sıkılıyorum sözlük, bildiğin gibi değil. bi de özledim mi ne. ağzını burnunu mıncırasım var ama kıyamıyorum. ellemeyeyim istediği şeyi yapsın dedim. o bilgisayarda galaksiler arası dalgadan bi savaşta dünyayı kurtarırken ben bebeği gözünün önünde dünyadan bi haber oyuncaklarıyla uslu uslu oynayan bir anne gibi oldum. öyle, garip bir his. sevginin aşkla usulca, güvenle yer değiştirdiği anlardan birinin tadını çıkarıyorum.

    birden ayaklandı az önce, geldi ayağımı öptü ve sonra ellerimi. dondum kaldım öyle sözlük. teşekkür etti, başımı göğsüne bastırdı. günlük hayatın içinde eriyip gidebilecek ufak bir jesti görmezden gelmeyip mutluluğa dönüştürebildiği andır. şimdi ben bunu sevmeyip ne yapayım!