hesabın var mı? giriş yap

  • benzeri tarihte sıklıkla görülen zihniyettir. selçuklular, timur devleti gibi örnekleri vardır. allahtan o dönemde berkut, emrecan, pelinsu gibi isimler moda değilmiş. berkutlu imparatoru 2. tuğberk kulağa çok tuhaf geliyor.

  • whistleblower'ların hakkında çok fena spoilerlar vermeye devam ettikleri ya da dediğim gibi disney'in ve j. j. abrams'ın kasıtlı olarak bu tür haberler yayınlatarak seyircileri salonda ters köşe yapmaya çalıştıkları film.

    sızıntıların yeni kaynağı olan kişi the last jedi'dan daha bile kötü bir film olabilir diyor. haberlere göre bu kaynak "prodüksiyon hakkında bilgi sahibi olan", yani "içeriden" biri. o kadar ki, bu kaynak geçtiğimiz haftalarda sosyal medyaya düşen, seyircilerin salondan çıkmak istedikleri ama görevliler tarafından durduruldukları söylenen sözde ön gösterimden sızdırılan bilgilerin ve senaryo detaylarının neredeyse hepsinin doğru olduğunu söyleyip, "böyle bir ön gösterim yapılmadı, yalan bu bilgiler" diye haberler yapılsa bile disney'in iyice panik moduna bağladığını söyledi. yani o sızıntıların gerçek olduğu anlaşılmış oldu. kaynak, filmin halihazırda 5 farklı versiyonu bulunduğunu, son sızıntılardan sonra iki farklı versiyonun daha hazırlandığını eklemiş. görünüşe göre ortada sadece farklı farklı finalleri olan bir film değil, farklı farklı birden çok kurgusu yapılan bir film var.

    adamın (ya da kadının) demesine göre film karman çorman ve kafa karıştırıcı bir haldeymiş. olaylar birbirine doğal ve mantıklı bir şekilde değil de bağlanmaları gerektiği için bağlanıyormuş. film devamlı bir bilgi alıp bir gezegene gitmek, sonra oradan başka bir bilgi alıp başka bir gezegene gitmek şeklinde ilerliyormuş. film gibi değil de video oyunu gibi deniyor. bu arada filmin adında geçen ve bizlerin de "acaba neyi kastediyorlar" diye fikirler ürettiğimiz "skywalker'ın yükselişi"nin ne olduğu da belli olmuş. bundan sonrası bayağı spoiler, okumak istemeyenler başka başlıklara geçebilirler :

    --- spoiler ---

    - film boyunca jedi kavramı skywalker ismiyle eş anlamlı olarak kullanılıyormuş ve filmin sonunda tamamen skywalker ile yer değiştiriyormuş. anladığım kadarıyla kylo ren'in the last jedi'da rey'e sarfettiği, "geçmişi unut. jedi, sith arkamızda bırakalım" tarzı lafların vardığı nokta bu oluyor. sith kısmını bilemeyeceğim ama anlaşılan jedi'lık müessesesi tarih olup skywalker'lık gibi bir şeye evriliyor. yani saruman'ın the two towers'ın başlarında yüzük savaşı'nı başlatırken sarfettiği "a new order will rise" repliği gibi bir durum oluyor bu "the rise of skywalker". jedi'lık ölüyor, skywalker'lık doğuyor.

    - daha önceki sızıntıda george lucas tarafından eklendiği söylenen the secret skywalker kişisi bu son kurguda filmden kaldırılmış ve filmin son sahnesinde rey, kim olduğunu henüz bilmediğimiz başka bir kadına "i'm rey. rey skywalker" diyor ve film bu şekilde bitiyor.

    - yine daha önceki sızıntılarda filmin başlarında olduğu söylenen, luke'un gençken leia'yı jedi olarak eğittiği sahneler de filmden çıkartılmış. ancak leia yine de rey'e bir ışın kılıcı veriyormuş.

    - kylo ren ve rey film boyunca the last jedi'da olduğu gibi force aracılığıyla skype görüşmesi tarzı görüşmeler yapıyorlarmış ve aralarındaki bağ bu şekilde kuvvetleniyormuş. sonuç olarak tabii ki aşık oluyorlarmış ve kylo aşkın gücü sayesinde iyi tarafa geçiyormuş.

    - imparator'un tam olarak nasıl geri döndüğü ya da nasıl hayatta kaldığı sızıntılara sebep olan bu kimbilir kaçıncı kurguda söylenmiyormuş. daha önce return of the jedi'ın sonunda darth vader tarafından öldürülen palpatine'nin aslında gerçek palpatine olmadığı, onun bir klonu olduğu, bu filmde bu sayede geri döndüğü şeklinde bir detay varken bu kurgudan bu sahneler çıkartılmış. ayrıca bu kurgudan palpatine'nin gençliğini oynadığı söylenen matt smith'in sahneleri de kesilmiş.

    - rey'in anne ve babasının bir sith hançeriyle öldürüldüğü, bu hançerin üzerinde sith dilince rünler olduğu ve bu rünlerde ne yazıldığını çözebilmesi için c-3po'ya reset atıldığı söyleniyor. teaser trailerda görünen kırmızı gözlü c-3po büyük ihtimalle bu resetlemeyle alâkalı. e kendisine reset atılınca haliyle bütün hafızası da siliniyor. sonra tekrar bir geri yükleme yapılıyor mu belli değil ama hikaye bu şekilde kalıyorsa 9 filmin sonunda c-3po'nun 9 filmde olan biten her şeyle ilgili bütün hafıza kayıtlarının da silinip droidin sıfırlanması durumunu bekleyebiliriz sanırım.

    - başta kylo ren olmak üzere birçok kişi adına the wayfinder denilen bir nanenin peşine düşüyorlar. bir çeşit sith holocron'u olan wayfinder, rey'in ailesini öldürmüş olan sith hançerini bulabilmek için kilit önem taşıyormuş. harry potter serisinin son bölümünde lord voldemort'un bulabilmek için obsesif bir şekilde peşine düştüğü mürver asa gibi bir nesne anlaşılan.

    - rey bu sith hançeri sayesinde her şeyi çözüyor ve sırları öğreniyor.

    - palpatine gerçekten de rey'in büyükbabası çıkıyor.

    - filmin sonunda luke, leia ve anakin'in kanlı canlı bir şekilde palpatine'le dövüşmek için geldikleri söylenen sahnelerin hepsi bu kurgudan çıkartılmış. onun yerine force ghost'lar olarak gelip palpatine'le uğraşmak yerine rey'le konuşup ona destek oluyorlar. yine bir harry potter benzerliği yaşanmış oluyor böylece. 4. kitap harry potter and the goblet of fire'ın sonlarında lord voldemort mezarlıkta tekrar bedenine kavuşup harry'le düelloya tutuşunca kendi asasından öldürdüğü kişilerin hayaletleri çıkıyor ve harry'le konuşup ona güç veriyorlardı (evet, annesi ve babası da dahil).

    - daha önceki sızıntıda filmde olduğu söylenen millenium falcon'ın son savaşta havaya uçması, o sırada içinde bulunan lando calrissian, chewbacca, r2-d2 ve c-3po gibi karakterlerin topluca öldükleri sahne bu kurgudan tamamen çıkartılmış durumda.

    --- spoiler ---

    yani öyle anlaşılıyor ki bu filmin sadece farklı farklı finalleri değil, birçok farklı ve alternatif kurgusu hazırlanmış durumda. belki hâlâ bile hazırlanıyor. seyircilere test screening seansları şeklinde yapılmasa da, stüdyo yetkilileri ve yapımcılara çeşitli screeningler yapılıyor. içeriden birileri bu detayları dışarı sızdırıyor. sızdırılan bilgilerin büyük çoğunluğu gerçeklik payı taşıyor. ancak 20 aralık'ta film gösterime girdiğinde sinemalarda gösterilecek olan nihai kurgunun hangisi olacağı ve bu sızdırılan senaryo detaylarının hangilerini ne oranda barındıracağı henüz bilinemiyor. ortalık karışık diyebiliriz ama rahatlıkta. son sızıntılarla ilgili detaylı bilgileri okumak isteyenler aşağıdaki linke tıklayabilirler :

    https://boundingintocomics.com/…lace-and-confusing/

  • önündeki aracın tamponuna yapışmayı maharet bilen, diğer şeritteki iki araç arasındaki takip mesafesinden kaynaklanan boşluğu, yere düşen altın yüzüğe atlayan erdal bakkal gibi dolduran sözde usta şoförlerin önündeki araca bodoslama daldığı kaza. raikkönen'i tenzih ederim.

    edit: dikkatli izleyince kazaya gerçekten sebep olan aracın, en öndeki araç yavaşlayınca yavaşlamayan, dolayısıyla arkadaki araçları aldatan raikkönen olduğunu görüyoruz.

  • edit: bugün itibariyle konu hakkında bimer'e gerekli şikayeti yapmış bulunmaktayım. bu konuda beni yönlendiren yazarlara teşekkür ederim.

    önemli edit: aşağıda bahsi geçen konuyu (özellikle polisin haklı olduğunu söyleyenler için) hizmet sektöründe çalıştığım yerde üyemiz olan bir emniyet müdürüne detaylıca anlattım ve tahmin ettiğimden de net bir ifade ile hemen savcılığa başvurmam gerektiğini söyledi. bimer üzerinden şikayet etsem dediğimde "o da olabilir" dedi. böyle bir şey yapmaya yetkisi ve hakkı olmadığını iletti. ve buraya yazamayacağım bir takım şeyler daha söyledi. emin olun ki beni haksız bulanlar mutlaka ikna olurlardı :)

    içim 2 gündür rahat etmediği için; iyi niyetli, görevini ve yetkilerini kötüye kullanmadan yerine getiren tüm emniyet mensuplarını konunun dışında tuttuğumu belirtmek istiyordum. kendi akrabalarım içinde de polis olanlar var. etrafımda tanıdığım ve çok düzgün insanlar olan polis tanıdıklarım da var. bu entry tamamen bu olayı yaşadığım polis üzerinden, görevini ve yetkisini kötüye kullanan polislere dikkati çekmek için yazılmıştır. toplumsal özelliğimiz olan "genelleme" yapma refleksimiz sebebiyle yine bir şeyleri düzeltmek için adım atalım derken, maalesef tam tersi etki yapıp daha çok ayrışmaya sebep olma ihtimalinden dolayı bir kez daha tekrar edeyim, işini layıkıyla yapan, vatandaşına saygı duyan tüm emniyet çalışanlarını bu konunun dışında tuttuğumun bilinmesini isterim.

    neresinden başlasam nasıl anlatsam bilemiyorum. bu ülkede nasıl yaşamaya devam edeceğiz inanın bunu da bilmiyorum. sinirim henüz geçmemişken saat 19:30 sıralarında yenikapı marmaray girişindeki polis arama noktasında başıma gelenleri anlatmaya çalışacağım.

    arkadaşımla marmaray girişine yakın bir noktada buluşup, marmaray gişelerine gitmek için yürümeye başladık. 8-10 polis gişelere gelmeden hemen önce arama yapıyorlardı. sırt çantam ve kulağımda kulaklığımla beni arayacak polis hangisi diye bakınırken 2 polisin arasında geniş bir boşluk oluştu. herhalde beni aramayacaklar deyip (herkes yaşamıştır, kalabalık sebebiyle arada kaynadığınız olmuştur) boşluktan geçecekken, 26-27 yaşlarında, sakallı, polis yelekli olanlarından biri bir anda önümü kesti. sert ve aşağılayıcı bir ifadeyle "geç şuraya, aç çantanı" dedi. ben de yaklaşık 1 saniyelik bir süre içerisinde "neyse belaya bulaşmayayım şimdi" diye düşünüp arama noktasına hareketlenecekken aynı polis ne olduğunu anlamadan sert bir hareketle kulağımdaki kulaklığı kordonundan çekip, "şimdi daha iyi duyarsın" dedi. halbuki onu duyduğumun zaten farkındaydı, kulaklıkta bir müzik çalmıyordu. en küçük bir mimikle dahi tepki vermeden arama masasına doğru çantamı açmak için hareketlendiğimi görmüştü. hiçbir agresif hareketim olmamıştı. kulaklığı çekince bi an şok yaşadım. kan beynime sıçradı! hafif tepkili bir ifade ile "bi dakka niye kulaklığı çekiyorsun" dedim. "ne diyosun ulan sen" dedi. kolumdan sert bir şekilde tutup yine sert bir hareketle kafasıyla kafamı ittirdi. horozlanma diyelim buna, tahmin edersiniz. "bi dakka napıyosun, polis olunca bunu yapma hakkın mı doğuyor" gibi bir şeyler söyledim. o anki şok duygusuyla "aldık durup dururken başımıza belayı" diye düşündüm. ben bunları söyleyince aynı polis bir anda konuyu saptırıp "alın bunu, çantasını aratmıyor, şüpheli davranıyor. içeride aranacak" demeye başladı. bir anda bütün polisler üzerime gelip, çekiştirmeye başladılar, ciddi bir kargaşa vardı (görüntüleri mutlaka vardır) diğer polislerden biri, "çantanı aratmadığın için şüpheli konumundasın. içeride aranacaksın" dedi. bundan önce ilk olayı yaşadığım polis de "gel şimdi seni içeride arayalım da gör bakalım" gibi sözlerle tehdide başladı. o arada bir sürü şey söyledi ama aklımda kalanlar bunlar. olaylar bu noktaya gelince artık güzel bir dayak yiyeceğimi düşündüğüm için içeri girmek istemedim. "arayın üzerimi gideyim, durup dururken bu yaşadıklarıma inanamıyorum " gibi sözler söylemeye başladım. arkadaşım da araya girip engel olmaya çalışıyor ama onu da hırpalıyorlardı. ikimizi de arka tarafta bir odaya aldılar. ikimiz ve yaklaşık 8-10 polis bizi sindirmeye başladı. olayı ilk yaşadığım polis üzerimizi çekiştirip durmaya, itiştirip, hırpalamaya devam ediyordu. arkadaşım, "yapma böyle, yanlış yapıyorsun" dedikçe daha çok hırslanıyor, dilini dişlerine sıkıştırıp, kafa atma hareketi yapıyordu. "bir dakika dinler misiniz?, lütfen bir dinleyin, şu an yaşadıklarıma inanamıyorum, haksızlık yapıyorsunuz. ben hiçbir şey yapmadım." diye anlatmaya çalışırken olayı yaşadığım polis, konuyu detayıyla anlattığımda yaptığı haksızlık ortaya çıkacağı için bir anda "üzerimi aratmam dedi" diye iftira attı. halbuki bırakın aratmam demeyi, ağzımdan tek bir harf çıkmamıştı. tabii ki herkes onun dediğine inanıyor, beni dinlemiyorlardı. o an yaşadığım haksızlığa uğrama hissini hiç kimsenin yaşamamasını dilerim. büyük bir çaresizlik. sinirden ve tedirginlikten bütün vücudum titrerken söylemek istediklerimi tam olarak ifade edemiyordum. diğer polisler bu ilk polisi çekip dışarı çıkardılar, çünkü bir gram bile geri vites yapmıyordu. yaşı daha büyük olan polislerden biri yine aşağılar bir ifadeyle "he söyle söyle, ne diyeceksin söyle" dedi. anlatmaya çalıştım. umurlarında bile değildi. hala akıl verip, aşağılar ifadelerle konuşmaya devam ediyorlardı. bu arada, içindeki herşeyi dağıtıp sözde aratmak istemediğim çantamı arıyorlardı. sonra bir tanesi beni dışarı çıkarıp, yine akıl vererek, "hadi git şimdi" dedi. %100 alttan aldığım için başıma bu kadarı geldi, eğer %99 kadar alttan almış olsam, muhtemelen bunları yazacak durumda olmayabilirdim.

    şimdi bunları neden yazdım? belki birileri bu yazdıklarımı görür, bana bunları yaşatan o sakallı yeni yetme polise haddini bildirir. sen vatandaşa nasıl böyle davranırsın diye sorar. tabii ki hiçbir şey olmayacak biliyorum, biliyoruz. peki güzel ülkemizdeki bu vicdansızlık problemi ne olacak? bunları yapan adam akşam yatağına kafasını huzurlu bir şekilde koyma rahatlığına aldığı hangi aile, okul eğitimiyle kavuştu.

    kamera görüntüleri %100 vardır. keşke birilerinin kulağına gitse de, şu görüntüler ortaya bir çıksa, polis vatandaşına sıfır suçu varken nasıl davranıyormuş oturup izlesek.

    selam olsun sana sakallı, vicdansız, yalancı polis kardeş...

    zorunlu edit: o kadar detaylı anlattığım halde hala objektif olmadığımı söyleyenler var. objektif olmasam "aradan geçecektim" diye açık açık yazar mıydım? malzeme yapılacağını yüzde yüz bildiğim halde bu detayı bile girmişken objektif değilsin demek bence dingilliktir. kusura bakmayın. buraya yazacağına, git şikayet et diyenler var. e burası etkili bir haber yayma ortamı değil miydi? buradan yayılıp, gazetelere, haberlere konu olunmuyor muydu? ben mi yanlış biliyorum. buradan konu bir yayılsın, gidip şikayetimi de yaparım ama o vakitten sonra da başıma geleceklere çok güvenmiyorum ki. son olarak, herkes bir şeyler söylemiş ama sonuna kadar okumaktan sıkılıp gözden kaçırıldığını düşündüğüm, polisin gözümün içine baka baka yalan söylemesine kimse değinmemiş. adam resmen haksız olduğunu bildiği için "çantamı aratmam dedi" diyor. ağzımdan tek kelime çıkmamışken üzerime suç atıyor. sahtekarlık yapıyor. hala "objektif değilsin", bilmem ne, ulan sanki herkesin bildiğinin aksi bir şey iddia ediyorum da, objektif değilim. vay arkadaş ya.

    edit: vicdansız bir yazarımız şöyle demiş. "1. o çantayla aranmadan geçemeyeceğini bilmen gerek." demiş ve bir sürü saydırmış aklınca. yenikapı'ya taksim'den bindiğim metro ile geldim. taksimde kontrol, turnikeleri geçince yapılıyor. turnikeden geçtim, burada polis değil de güvenlik görevlileri vardı. duraksadım ve soktuğumun çantasını sırtımdan çıkarmadım. biri çantama bakmak istese uzatacaktım hemen. yüzüme bile bakan olmadı. geçtim gittim. ulan ülkede hizmet standardı mı var da, bu müthiş standarda bir kez boş bulunma sebebi ile uymadığım için kendimi suçlu göreyim. adama tek kelime bir şey demedim diyorum! hemen dediğini yapmaya gidiyordum. o an çekti kulaklığı, arkasından neden çekiyorsun dedim. isteğine karşı gelmemiştim ki. niyeti kötü olan, elindeki yetkiyi kötüye kullanan, kötü bir devlet memuru profilinden bahsediyoruz. ve tarzı böyle olanların sayısı hiç az değil. hiç mi geleceğimiz için endişe etmiyorsunuz. böyle düşünenlerin kafası mı çalışmıyor, yoksa başka bir problemleri mi var?

    önemli edit: şu tip yorumlar geliyor. "sen çantanı önceden hazırlayacaksın", "o kadar bomba patlarken rahatça geçeceğini mi sanıyorsun" vs. ben zaten sırtımda çantam çaktırmadan geçecektim demiyorum ki. 1000 defa yaptığın birşeyi 1 defa hatalı yapabilirsin. dalgın olabilirsin. bir sürü şey olabilir. her dikkatsiz vatandaşa polis ortada hiçbir şey yokken (sadece neden kulaklığımı çekiyorsun dedim!) kafa atıp, üstünü başını çekip, tepki verecekse vay bu milletin haline. %100 alttan aldım diyorum, bakın %99 değil. rica ediyorum.

    edit: sinir harbi sebebiyle 15 ekim 2016 yazacağına 10 ekim yazmışım. başlığı yeniden açtım. desteğinizi bekliyorum arkadaşlar.

    edit 2: abarttığımı, süslediğimi düşünen arkadaşlar var. sözlüğün yapısını bildiğim için kızmamaya çalışıyorum. bu olayları tam olarak bu şekilde yaşamasam oturup "rezalet" başlığı açmazdım. unuttuğum bir sürü detay var, fazlası var. emin olun lütfen.

  • buna ilk kez sahit oldugumda 18 yasindaydim sanirim. yaz tatilinde en yakin arkadasimin evinde misafirdim. bir sebepten dolayi arkadasima pantolon alinmasi gerekti; annesi bizi bir alisveris merkezine goturdu. ilk girdigimiz dukkanda birkac pantolon denendi, iki tanesi begenildi; uzerlerine gomlek secildi ve annesi tamam diyip odedi. ben olayin sokunu birkac gun atamadim; yalniz kaldigimizda dayanamayip arkadasima fiyata neden bakmiyorsunuz ya kaziklansaniz, baska yerde daha ucuz olsa gibi seyler sordum. "begendikten sonra cok zaman harcamaya gerek yoktu" dedi. ben de kendisine birkac yumruk ve tekmeyle cevap verip zenginligiyle dalga gectim. ergen aklimla yapacak baska birsey bulamamistim sanirim.

    ısin garibi, arkadasimin ailesinin cok zengin oldugunu biliyordum. ornegin; dev bir evleri vardi, annesi jeep cherokee, babasi s500 suruyor, babasinin soforu de var vs... ama bunlarin hic birisi 2 pantolonun fiyatina bakilmadan alinmasi kadar etkili olmadi zenginligin ne oldugunu anlamamda.

    simdi yas 30'u gecti; kazancim fazlasiyla iyi ama fiyata bakmadan koladan fazlasini soylemedim. biradan oteye gecebilecegimi de sanmiyorum.

    edit: bu arkadasimla yasadigimiz simdi aklima gelen baska bir mevzu: bu olaydan 1-2 yil sonra akmerkez'deki vakko'ya gittik; elemana gomlek veya tshirt alinacak. (zuppe degildir ama herif simdi bile alisveris canavari) bende de hayatimda ilk kez vakko'ya girmenin tedirginligi var. mal gibi duruyor olmamak icin tezgahtar abiye (vakko'daki abi/ablalara tezgahtar denmedigine eminim ama ne denir gercekten bilmiyorum) birsey sordum. adam bana cevap verip sonunda beyefendi diye hitap etti. 19/20 yasindaydim ve hayatimda ilk kez bir insan ciddi ciddi ve tum kibarligiyla bana beyefendi demisti. arkadasima donup "bana beyefendi dedi" diyecek oldum ama nutkum tutulmustu bile.

  • mecnun namaz kılan bir faninin önünden geçer. namazı bitirdikten sonra fani sorar:

    - ey mecnun beni görmüyor musun da, namaz kılarken önümden geçiyorsun?

    mecnun cevap verir:

    - ey fani, ben leyla'yı düşünürken seni görmedim de, sen mevla'yı düşünürken beni nasıl gördün!

  • öncelikle hahahahahahahahaahahahahaha!!!!

    islamic kekoları avlama amaçlı hayal ürünü. tutmuş ya la...

    az önce facebook caprice gold sayfasından yazılan yorumları okuyordum da... yağlarım eridi yaaa...

    eğer yapılan yorumlar fake değilse ki hiç benzediği söylenemez bir çok hesap halen ve normal şekilde paylaşımını sürdürmekte, çok komik ve bir o kadar da hoşuma gitti.

    herifler fadıl akgündüz'ü 28 şubat gerçek mağduru ve müslüman zannetmişler, geziciler ve paralelcilere para kazandırmak istememişler ve bammmmm...

    ahahahah..

    ya bu kafadaki insanlara var ya müstehak yemin ediyorum ya. heriflerin birey olarak düşünme şansı yok sanırım ya ne aptal insanlar anasını satayım hahahaha...

    neyim var neyim yok bu projeye verdim demiş bide... zerre üzüldüysem şerefsiz evladıyım ya, aksine sevindim anasını satayım.

    sizler gibi yobaz köpeklerin neyi var neyi yok almak lazım.

    fadıl akgündüz'ü (nam-ı diğer jet fadıl) yürekten kutluyorum ya. gerçekten, içten söylüyorum bu tip projelerine devam eder umarım...

    ahaha geziciymiş.. al gezici diye gördün mü ananın amını yobaz müslüm.