hesabın var mı? giriş yap

  • “çocukken her akşam yatmadan önce ve aklıma geldiği her an tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. bir gün tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim. „

    al capone

  • dün ikinci defa bitirdiğim ve ikinci farklı sonunu gördüğüm oyun. oyunda daha göreceğim çok şey var. en azından bir kaç tur daha atmak gerekiyor. üzerine konuşulabilecek bir sürü şey var. klişeler, "saçma" diyebileceğimiz şeyler mevcut. ancak bunların yerine hikayeye odaklanıp tadını çıkarmak en güzeli. zira efsan bir deneyim yaşatıyor. her verdiğiniz kararın bir şekilde etkili olduğu, başka şeyleri tetiklediği veya engellediği, bu kadar detaylı bir yapım hatırlamıyorum. birileri üşenmese, bu "oyun"dan aynı hikaye üzerine kurulu bir sürü farklı film ortaya çıkarabilir. keyifle de izlenebilir...

  • öncelikle ilk defa başlık açıyorum.amacım isim vererek birilerini karalamak değil, amacım yargı sistemindeki boşluğa dikkat çekip herkesin böyle konularda dikkatli olmasını sağlamak.
    konuya gelirsek.abim eşi ile hastaneye gidiyor,doktor eşine ilaç yazıyor.ilacı almak için evine en yakın eczaneye gidiyor, eczacı ilacı kısa süre önce aldığını ve bu yüzden veremeyeceğini söylüyor.abim ilacın kendisi tarafından alınmadığını söylüyor ve e nabızdan ilacın alındığı eczaneyi buluyor.abim durumu öğrenmek için o eczaneye gidiyor.eczanede çalışanlara anlatıyor durumu.çalışanlar ise eczane sahibinin olmadığını söylüyor ve abim eczaneden ayrılıyor.
    abim daha sonra öğreniyor ki kendi aile hekimi o eczacının abisiymiş.yani doktor abi ilaç yazıyor kardeş eczacıda o ilacı alıp sgk dan para alıyor.abim bunu öğrenince sgk'ya ve cimer'e şikâyette bulunuyor.eczacı ise şikâyet edildiğini öğrenince gidip abim hakkında dava açıyor.güya abim onlara hakaret edip tehdit etmiş.iki tanede yalancı şahit bulmuş.biri babası biri de çalışanı.tabi kamera kayıtlarını da silmiş, silmese zaten yalan söyledikleri anlaşılacak.
    savcı arkadaşa sordum ne sonuç çıkar diye, abin kesin ceza alır diyor, çünkü tanık varmış.bu arada tanık olan babası da emekli imammış!
    anlatmak istediğim asıl mesele yargıda akraba tanık ile ilgili herhangi bir ayrım, istisna yokmuş.yani yanına babanı kardeşini alıp istediğin kişiye iftira atabiliyor ve ceza almasını sağlıyorsun.

    edt: doktor, abimin aile hekimi.dava dosyalarının görüntüleri bende mevcut, hukuki olarak başıma iş gelmeyecekse paylaşabilirim.

    edt: destek veren tüm yazar arkadaşlara çok teşekkür ederim.
    bir yazar arkadaş da demişki "bu işten para kazanmak için en az 30 hastaya ilaç yazmak lazım." diye.evet arkadaşlar sadece yengemin adına beş defa ilaç yazılmış ve o aile hekimine bağlı olan diğer akrabalarıma da ilaç yazılmış.mesele şu ki urfa'nın kenar mahallesinden bahsediyoruz.yani urfa olduğu yetmiyor bi de kenar mahallesi.kimse e nabız kullanmıyor okuma yazma oranın bile çok düşük olduğu bir mahalle.

    edt: sanırım şu şekilde özetlemek daha doğru olacak. doktor eczaneye hangi ilaç lazım ise hastanın t.c sini girip, hasta aile hekimine gitmiş gibi ilaç yazıyor.yengeme de tesadüfen başka bir hastanede aynı ilaç yazılmış ve bu sayede durumu öğrendik.yani hasta aslında aile hekimine hiç gitmediği halde adına ilaç yazılmış oluyor.
    edt: bazı arkadaşlar hala anlamakta zorlanıyor.sanırım biraz karışık anlattım.kısacası yengem ve başkaları aile hekimine hiç gitmediği halde doktor gıyaben onların adına ilaç yazmış ve eczacı kardeşi de o ilaçları almış gibi göstermiş.

  • paşa henüz sağken perada wagon lits diye bir fransız şirketi vardı.
    biz ana yurdu demir ağlarla ördükten sonra bu fransız şirketi de yataklı vagonları işletirdi. haliyle fransız, türk karışık bir personeli vardı. şimdi günümüzde dallama fransızlar olarak bilinen bu fransız amcalar fransızca'ya büyük önem verdiklerinden her yerde fransızca konuşuyorlar.
    tabii her yer denince kendilerinin beyoğlu'ndaki şirketleri wagon lits de buna dahil. bir gün orada çalışan türk memurlardan biri büyük bir hata yaparak telefonda türkçe konuşuyor tebiyesiz.
    fransız müdürler de "sittir ulan. sana iş miş yok. bir fransız şirketinde türkçe konuşmaya utanmıyor musun?" diyorlar.
    ama ufak bir ayrıntıyı atlıyorlar. başta da söylediğim gibi paşa henüz sağ. yıl 22 şubat 1933. cumhuriyet kurulalı 10 yıl olmuş. millet fransız vs işgalinin travmalarını daha üstünden atamamış. kovulan memurun olayı basında da yer alıp duyulunca o dönemde var olan milli talebe birliği toplaşıp cadde-i kebir'den tünele doğru giderek şirketin camını çerçevesini müdürlerini alaşağı etmiş. "sen nasıl türkçe'yi aşağılarsın" hesabı. camı çerçeveyi indirip "size yakışmaz" diyerek atatürk portresini alıp dönüş yolunda gördükleri yabancı firmaları da kırıp döküp evlerine dağılmışlar.
    "nerde bu devletin kolluk gücü, onlar ne yapmış?" demezler mi adama? derler. ama 6 7 eylül olaylarında olduğu gibi gereken(!) dersin halk tarafından verilmesi beklenmiş ve sonrasında kırık döküğü toplamak için gelinmiş.
    cumhuriyet tarihinde de uzak köşelere konan olaylardan biri olmuş. ve ironik biçimde tarihe wagon lits olayı şeklinde değil, türkçede okunduğu gibi vagon li olayışeklinde geçmiş. kötü mü olmuş? super olmuş.