hesabın var mı? giriş yap

  • yazmazsam ölürüm.

    bizim bir tanıdık aracıyla çevreyolu diye tabir edilebilecek bir yolda göbeğe yaklaşıyor. 4. vitesle giderken " ne gerek var şimdi frene bas 3. vitese düş sonra tekrar gaza bas 4. vitese çık boşu boşuna yakıt gidecek" deyip göbeğe hız kesmeden giriyor.

    sonuç : araba virajı alamayıp kaldırımın üzerinde yan duruyor. 4000 tl masraf.

  • zamsninda almanya da calismis bir bir muhendis olarak,

    almanyadaki giderlerinizi yazayim;
    650€ kira (kucuk merkezi olmayan bir ev, ekstalari (isinma, elektrik vs icinde))
    350€ arac masrafi (eviniz ile is yeriniz arasi 20km gibi oldugunu dusunun, bakim , vergi, kasko)
    250€ evin zorunlu masraflari (mutfak, temizlik malzemesi vs)
    250€ haftada 1 disarida yeme, eglenme vs.
    250€ tatil fonu( senelik 30gun izniniz var, senelik 3000€ luk tatile gider.)
    150€ gorunmez masraflar. (saymakla bitmez)

    toplarsak: 1900€

    almsnya da tek basiniza bu tutari kazanmazsa iz tek basiniza zor gecinirsiniz. bekar biri icin bu tutarin elinize gecmesi icin yaklasik brut tutar olarak 3200€ aylik kazanmaniz lazim.

    1250€ ya yasanir mi? ev arkadasiniz varsa, biraz da luksten feragat ederseniz yasarsiniz.
    bu arada is yeriniz merkezi bir yetde degilse de araba sahibi olmamayi unutun. toplu tasima cok kisitli bu ulkede.

    ama ne olursa olsun, turkiye de 7500 tl net kazanmak hayat standartlarinizi yukseltir.

    ayni hesabi yapalim;

    1750 tl (kira ve ev masraflari)
    750 tl (arac masraflari)
    500tl (evin zorunlu masraflari)
    750tl (tatil fonu)
    500tl (yeme icme eglenme)
    300tl (gorunmez masraflar)

    almanyada: 1250€-1900€ : 650€ iceridesiniz
    ıstanbulda: 7500tl - 4750 : 2750 kenara koyabilirdiniz.

    hesabi begenmeyen , yuh diyen cikacaktir, kusurumuz olduysa affola.

    ıstanbul diyorum...

    edit: almanyada ogretmenin eli e gecen net thtar 1750€ mertebesibdedir.

    fact check icin: www.numbeo.com a baksbilirsiniz. usengec olanlar icin dogrudan link:
    http://www.numbeo.com/…n&seethepricesformobile=true

  • valla karadeniz yöresinde uzunca zaman geçirmiş biri olarak söyleyebilirim ki, baharat tarzı şeyleri seviyorsanız size hitap etmeyecektir. karalahana sarması dediğin şeyin nesi güzel anlamadım keza çorbası da aynı. muhlama biraz iyi içlerinde, o da offf denilecek kadar süper bir şey değil. ispir fasülyesi erzurum'a dair bir fasülye türü. karadeniz pidesi de kapalı pide dedikleri şey olup tercih sebebim olmadı. laz böreği de ahım şahım değil.

    mutfak dediğin güneydoğu'da bence.

    edit: dün gece de karadenizli arkadaşlarıma sordum bu soruyu, onlar da kendi yemeklerinin tüm mutfaklardan daha iyi olduğunu beyan ettiler. bu durumda karadenizliler dışında karadeniz mutfağını en çok seven pek kimse yok.

    edit 2: tabi ki burada tüm karadenizliler böyledir tarzında bir çıkarım yapmıyoruz, genellikle diyelim.

  • bütün kış doğalgaz sürekli açıkken 200-250 tl gelen faturalar, bu ay evde olmadığım ve doğalgazım kapalı olduğu halde 342 tl gelmiştir. ortalama fatura sistemiyle önceki yılların aynı ay ortamalarının alınacağı söylenirken, benim nisan aylarında ödediğim faturaların 20-30 tl bandında (ocak ve sıcak su kullanımından ötürü) olduğunun altını çizmek istiyorum. şimdi bu faturanın nedenini bilmek istiyorum, tam olarak suçumuz nedir?
    virüs dolayısıyla sayaç okumak riskli dendi eyvallah, peki sokağa çıkma yasağı varken bile, marketlerden eve sipariş getiren yada damacana su satışı yapan şirketlerin çalışanlarının muaf tutulduğu bu dönemde o insanların canının kıymeti yok mu? ona izin veriyorsan sayaç okumak için gelen görevliye neden izin verilmiyor? çoğu insanın zorla ücretsiz izne ayrıldığı, işsizlik maaşı bile alırken belirli prosedürleri yerine getirmesi gerektiği bu dönemde bu faturalar hangi para ile ödenecek?

    edit: allahım aklıma mukayyet ol, küfretmeyeceğim. be kardeşim sayaç değerini karşılaştır yazan var mesaj atan var. şurada iki satır yazmışım okusana. evde değilim. evde değilim diyorum. doğalgazı kapattım ayrıldım evden bir ay önce. hala burda bu hırsızlığa kılıf bulmaya çalışan, normalleştirme çabası içinde olanlar var. ne kadar kazanıyorsunuz kardeşim bu yardakçılıktan.

    edit2: arkadaşlarım yazılan entryleri ve gelen mesajları okuyorum. bunun igdaş özelinde olmadığını genel olarak absürt faturalar geldiği yazılıyor. ben başlığı igdaş olarak açtım ama elbette bilindiği gibi birim fiyatı belirleyen ana şirket botaş. yani bunun direkt igdaş ile alakası yok. 20 yıldır ne kadar fakirleştiğimizden haberi olmayanlar buradan bile imamoğluna giydirmeye çalışıyor, gerçekten inanılmaz.

  • muhabere bölük komutanı ve 1 günlük kısa dönem akkrep arasındaki diyalog

    nasıl olduysa ismimiz öğrenilmiştir. öğlen içtimasında

    bk- akkrep hanginiz?
    a- ali veli akkrep, emret komutanım
    bk- buraya gel çocuk (daha sonra öğrendik çocuk seni sevdim demekmiş)
    a- emredin komtanım
    bk- sen bikbikbik görevlerinde sorumlu destek müh olarak çalıştınmı?
    a- evet komutanım (omuzlar hafif gevşedi)
    bk- video konferans sistemlerinde aselsan'a danışmanlık yaptıgın dogrumudur?
    a- evet komutanım (yüze de hafif gevşeme geldi)
    bk- nato tatbikatlarında kullanılan şifreleme cihazlarını biliyormusun?
    a- evet komutanım (biraz daha "heralde yani borumu, mühim adamım ben modunda)
    bk- mcu üniteleri'ne hem ip hem de isdn üzerinden kriptolu sistemler bağladınmı?
    a- evet komtanım (off off malum yer tavana doğru gidiyor, felaket karizma oldu)
    bk- lan bak o kripto cihazlarına yanaşırsan yakarım seni!
    a- emredersiniz komtanım (noluyo lan)
    bk- serserilik istemem ben burda, sadece verilen görevi yapacaksın, anlaşıldımı!!??
    a- emredersiniz komtanım (tööbe tööbe, zıçtık)
    bk- sivilde bildiğin hiçbir şeyi bilmiyorsun, anlaşıldımı?
    a- emredersiniz komtanım
    bk- gözüm üzerinde olacak! geç yerine!!!!
    a- emredersiniz komtanım

    komutan daha ilk günde iki ters bi düz yapmıştır. travmayı atlatmak vakit aldı tabi.

    evet kripto cihazlarının olduğu odaya girmedim bile...

  • ulan sen önce "üzerimde bomba var" diye bağır. sonra kaçıp elinde "bıçakla" terör estir. polis vurunca da katil polis olsun.

    edit: çok duyarlı yazarlarımızdan onlarca "faşistsin" başlığı altında mesaj aldım. onlara şunu söylüyorum; gidin paris'e "üzerimde bomba var" diye bağırın ve elinizde bıçakla etrafa saldırın. bakalım kaç saniye hayatta kalabileceksiniz? aynı olay amerika, italya, belçika için de geçerli.

    ben faşist değilim ama siz adamı faşist yaparsınız...

  • erkek olanının kronolojisi şöyledir:

    1- evlilik meraklısı kadınla, evlilik meraklısı olduğunu kendisi de bilmeyen erkek tanışırlar. ilişkilerinin ilk dönemlerinde erkek bütün arkadaşlarına “evlilik ne yeeaaa, ne evlenmesi abiiiee?” der ve evli arkadaşlarını yerden yere vurur.
    2- kadın kişisi zamanla erkeğin sosyal alanlarını kısıtlar, tüm vaktini kendine harcamasını sağlar. bunu profesyonelce yapabilirse son aşamaya kadar ilerleyebilir, mühim olan erkeğin içinde -varsa- evlilik canavarını çıkarabilmektir.
    3- erkek kişi önce gece dışarı çıkmalardan, akabinde türlü aktiviteleri yaptığı arkadaşlarından kopar. kadın, ilmek ilmek işlediği planda sona gelmiştir.
    4- evlilikten asla bahsetmeyen ve konusu açıldığında “ne evliliği ya saçmala ufff bunlar hep toplumun dayatması, varoş musun sen?” diyen kadın gidilen düğünlerde, arkadaşlarının sosyal medya paylaşımlarında erkeğe gerekli mesajı verir.
    5- erkeğin arkadaşları ciddi giden bi ilişkiye müdahale etmenin ayıp olduğu sanrısıyla ses etmez ama hafiften t.şak geçmeye başlar. işte kadının asıl kazandığı nokta burasıdır: şamar oğlanı edilen erkeğe “onlar senin ilişkini kıskanıyorlar, bak hepsi yalnız başlarına ölüp gidecek...” minvalinde sözler eder. erkeğin kabuğu kırılmış, eski dostlar düşman olmuştur. kadın onun kurtarıcısıdır.
    6- evlilik fikri erkeğin de kafasında da filizlenir. bulunduğu ortamlarda evliliği savunan, makul bulduğunu belirten ifadeler kurmaya başlar.
    7- kadının arkadaşları tarafından hiç beklemediği bi anda, durup dururken sorguya çekilir. mevzu uzatılmadan en yakın olanlarla yüzük bakmaya gidilir, kadının haberi olmadan(?) en beğendiği yüzük alınır ve evlilik teklif edilir.
    8- erkek bi gün kendini evliliğe, düğüne ve tüm bu saçmalığa sonuna kadar karşı olan kadınla düğünün yapılacağı mekandaki masaların üstünde duracak şamdanlar incelerken bulur. artık çok geçtir, organizasyon firmasıyla en iyi şamdan için pazarlık yapıyordur.
    9- evlilik gerçekleşir, eski dostlar son bi vefa gösterisi yapıp düğünde ayılar gibi içerler. bu gece veda gecesidir; erkek her ne kadar “olum be farkı var lan sadece aynı evde yaşiycaz, ben yine aynı ben!” diye sinirlense de iki tarafın da bildiği gibi o iş hiç öyle değildir.
    10- erkek artık evlidir. rastagele akşamlar arkadaşlarıyla bara gidip 2 bira atan adam evde mandalina yiyip survivor izliyordur. hayattaki en büyük derdi akşamki dizinin özetinin uzun sürmesidir. yoktur artık öyle “bugün içelim de pazar yatarız ehehhe” dünyası.

    tüm bu süreçten sonra kısacık sürede tüm ömrünce inşa ettği benliği bütünüyle değişmiş erkekten eski performansını beklemek ahmaklıktır. elbette evli barklı insanın bekar gibi yaşaması doğru değildir fakat bi insan da böyle 180 derece değişemez. zaten bu farklılığın sonucunda da ya aldatmalar başlar ya da kavgalar. en kötüsüyse ikisinin de birlikte başlaması, kahırbela. evlerden ırak.

    bu yüzden evlenen insanlar bekarlarla az görüşüyorsa ben o şeye evlilik demem. bırakın evlilik iki insanın anlaşmalı köleliği değil de; ömür boyu birlikte, yaptıkları her şeyden -ve birlikte yapabilerek- keyif aldıkları bi şey olsun. evlenince aramayan arkadaşlarınızı da aramayın amk sonra boşanıp “eeooo konko noroyo godoyoroz? :)” diye aç köpek gibi ortamınıza tebelleş olurlar.