hesabın var mı? giriş yap

  • coco chanel'i duymuşsunuzdur. peki izlemek istermisiniz? öyleyse buyrun seçenekleriniz;

    -coco chanel 2008 yapımı;
    chanel'e yakışmamış bir film. coco hakkında yapılmış filmler arasında en iyisi olduğu bir gerçek ama çok daha iyisini yapabilirlerdi.genç coco'yu canlandıran barbora bobulova'nın performansı çok iyiydi gerçekten role çok yakışmış.

    -coco avant chanel 2009 yapımı;
    diğer coco chanel filminden bir yıl sonra çekilmiş olmasına rağmen üzücü şekilde sıkıcı ve kötü olan film. evet ne yazık ki düşüncem bu şekilde. oyunculuklar, coco'nun hayatı, o dönemin buhran da ki havası, paris, fransa, vs. hiç bir şey yoktu filmde. audrey tautou ise rolüne hiç uymamıştı.
    2008 yılında yapılan bir coco filmi varken nasıl böyle sıkıcı bir film çekmişler ve neden bu filmi izliyeceğimizi düşünmüşler anlamadım. kısacası size önerim 2008 yılında çekilmiş olan coco chanel filmini izlemeniz.

    -coco chanel & ıgor stravinsky 2009 yapımı;
    diğer coco chanel'in hayat hikayesini anlatan iki filme benzemiyor. bu film sadece coco'nun rus besteci ıgor ile olan aşkını tutkusunu anlatan bir film. coco'nun hayatının bir dönemi. biraz ağır giden bir film. bir coco filmi değil. bu film coco&ıgor filmi. meraklısının seyredebileceği bir film.

  • marisa tomei'nin bir sempati ve guzellik abidesi olarak izleyenleri kendine asik ettigi film.yonetmenin 'araya iki, uc italya'nin dagi tasi altindir, ormani yesil suyu mavidir tadinda manzara sikistiralim izleyen mest olsun' dusuncesiyle filmin arasina serpistirdigi sahneler yuzunden seyircide onlenemez bir doga insani olma arzusu uyandirir.potansiyel sevgiliyle izlenesi bir filmdir.

  • kullanıcıyı manevi zarar göreceği bir yere yönlendirmek ya da kullanıcı üstünden rızası olmadan çıkar sağlamak amaçlı link abuse eden arkadaşlar, bir süre sonra sözlüğe login olmaya çalıştıklarında başka bir yere yönlenebilirler. (örneğin: €-castig.com)

    mart 2010, dark side

  • 4 aylık bi tane var bende. konuşmayı çok kolay öğrendi. yemi dışında pek bir şey sevmiyor. biraz tarhana çorbası seviyor bir de her sabah benim çayımdan otlanıyor. sürekli oyun istiyor. şimdi bu elemanlar kafeslerine çok bağlıdırlar bilirsiniz. geçen arkadaşla konuşurken dedim ki, "ben şimdi bu şerefsizi besliyorum, oynuyorum, temizliyorum ama küçülsem de evsiz barksız kalsam kafesine sokmaz bu beni. iki lokma yem yedirmez tekme tokat dışarı atar." o da hak verdi, gıcık kaptık elemandan. allahın sopası yok demek ki dün sinüzitten geberiyordum. sağ gözümün üstünü matkapla deliyorlar sanki. ilaç falan da fayda etmiyor. kanepeye uzandım geçsin diye dua ediyorum. o sırada bu kafesinden çıktı, uçtu kafama kondu. doğrudan gelip gözümün üzerine oturdu. sıcacık karnı sağ gözümün üstüne öyle güzeldi ki. ağrım hafiflemeye başladı. bu sakin sakin hiç kımıldamadan yatarken uykuya dalmışım. uyandığımda yastıkta yanımdaydı ve başımın ağrısı tamamen geçmişti.

    akşamın o saatinde çıktım ballı yemlerden aldım adamıma. bi gün önceki sözlerimi de geri aldım.

  • avrupa'da yaşayan 7 milyon gurbetçi 'otomatik bilgi paylaşımı' anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle zor durumda kalmış. gurbetçilerin türkiye’deki banka hesap bilgileri 30 eylül itibarıyla yaşadıkları ülke idarelerine bildirilmeye başlanmış. gurbetçilerin işsizlik maaşını hatta vatandaşlığı kaybetme riski varmış.*
    zaten avrupa'da açlık ve sefalet var (!) gelsinler buraya.